Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

YAZMAK ÜZERİNE Söz uçar, yazı kalır.  Düşünme yazma sanatının ilk adımıdır. Düşünmenin en iyi yolu, yazmaktır. İnsan yaza yaza değil, okuya okuya yazar olur. Bir tek kitap yazmak için, yarım kitaplık okuyunuz. Yazar olmak istiyorsanız, tüm diğer şeylerin üstünde iki şey yapmalısınız: Çok okuyun ve çok yazın. Yazmayı bilmek için okumayı bilmeli, okumayı bilmek için yaşamayı bilmeli. Yazar olmak istiyorsanız, yazın.                 Ç Ö Z Ü M            يازمق أوزرينه  سوز اوچار، يازي قالير. دوشونمه  يازمه  صنعتنڭ ايلك آديميدر. دوشونمه نڭ اڭ ايي يولي، يازمقدر. انسان يازا يازا دگل، اوقويا اوقويا يازار اولور. بر تك كتاب يازمق ايچون، ياريم كتابلق اوقويیڭز. يازار اولمق ايسته يورسه ڭز، توم ديگر شيلرڭ أوستنده  ايكي شي ياپمليسڭز: چوق اوقويڭ و چوق يازڭ. يازمه يي بيلمك ايچون اوقومه يي بيلملي، اوقومه يي بيلمك ايچون ياشامه ىي بيلملي. يازار اولمق ايسته يورسه ڭز، يازڭ. 

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızda öğrendiğimiz harflerden “Be”nin diğer harflerle birlikte nasıl yazılacağını göreceğiz. Harfleri yazarken, daha önce öğrendiğimiz başlama ve bitiş şekillerini unutmayalım.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Kâmile Emine Hanım’ın Kabri رجال دولت علیّەدن سابقاطوبخانۀ عامرە ناظری متوفیطیفون افندینڭ كریمەسیمرحوم و مغفور لها كاملەامینە خانم روحیچوناللّٰه رضاسیچون الفاتحە Ricâl-i Devlet-i Aliyyeden sâbıkanTophâne-i Âmire Nâzırı müteveffâTayfur Efendinin kerîmesiMerhûm ve mağfûrun leha KâmileEmine Hanım rûhîçünAllah rızasîçün el-Fatiha Ali Rıza Beyin Kabri هو الباقیاكنلی ملتزم مرحوممحمَّد اغانك مخدومیجنّت مكان فردوساشیان مرحوم مغفور علیرضا بك روحیچون الفاتحەفی ٢٨ ذا سنە ١٣٥٣ Hüve’l-BâkîEğinli mültezim merhûmMuhammed Ağanın mahdûmuCennet-mekân firdevsAşiyan merhûm ve mağfûr AliRıza Beyin rûhîçün el-FatihaFi 28 Zilkade Sene 1353 Kelimeler: Ricâl-i Devlet-i Aliyye: Osmanlı devlet adamlarıSâbıkan: Bundan önceTophâne-i Âmire Nâzırı: Osmanlı Devleti’ndeki topların döküldüğü ve saklandığı yerin yöneticisiMüteveffâ: Ölmüş, ölü kimseKerîme: Kız evlatMerhûm: Ölmüş bir Müslüman erkekten bahsedilirken ismin başına veya sonuna getirilerek “Allah’ın rahmetine kavuşmuş, rahmetli” anlamında kullanılırMağfûrun leha: Allah tarafından bağışlanmış, affa erişmiş olan hanım kimseMültezim: Devlet gelirlerinden birinin toplanması işini götürü olarak üzerine alan kimse, iltizamcı, kesenekçi, kesimciMahdum: Erkek evlatCennet-mekân: “Yeri, durağı cennet olan, cennete nail olmuş bulunan” anlamında olup daha çok ölmüş Osmanlı padişahları hakkında kullanılırFirdevs-aşiyan: Cennette oturan, yeri cennet olan.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

سوكیلی دوستلر، "ایمپاراطورلق دیللری، ملّتلرڭ حاكم اولدقلری طوپراقلردن ویركی آلیر، باج آلیر، محصول طوپلار كبی، كلمە دە آلیرلر. هم بو آليشڭ أولچوسی دە یوقدر. كندیلرینە لازم اولدیغی قدر ویا جانلری ایستەدیگی قدر آلابیلیرلر... أوتە یاندن عین أولكەلردن درلەدكلري لزوملی كلمەلری كندی دیللرینڭ غرامرينە، أستەتيگنە و فونەتيگنە كورە ملّيلشديرەرك كندی كلمەلری یاپارلر. بز بونلرە اوتەدن بری فتح ایدیلمش أولكەلر كبی فتح ایدیلمش كلمەلر دییورز." دیر نهاد سامی بانارلي. بز دە سزلرلە ملّتمزڭ معنوی و كولتور دگرلرینی، ملّت اولابیلمە أوزللكلرینی بنیەسندە صیم صیقی محافظە ایدن كلمەلريمزڭ كوكنلرينە یولجیلق یاپمەیە دوام ایدییورز. بو شكلدە دیلمزی زنكينلشديرمەيە و داها بیلینچلی بر دیل و كونلك قونوشمەلريمزدە داها اصابتلی كلمە سچيمنە زمین حاضرلاياجق بر غیرتڭ ايچندەيز. ایشتە كوكننە یولجیلق یاپاجغمز ایلك كلمەمز، جامعە كیرن هر چوجغڭ كوردیگندە چیقمق ایستەدیگی یر اولان "منبر" Sevgili dostlar, “İmparatorluk dilleri, milletlerin hâkim oldukları topraklardan vergi alır, baç alır, mahsul toplar gibi, kelime de alırlar. Hem bu alışın ölçüsü de yoktur. Kendilerine lazım olduğu kadar veya canları istediği kadar alabilirler… Öte yandan aynı ülkelerden derledikleri lüzumlu kelimeleri kendi dillerinin gramerine, estetiğine ve fonetiğine göre millileştirerek kendi kelimeleri yaparlar. Biz bunlara öteden beri fethedilmiş ülkeler gibi fethedilmiş kelimeler diyoruz.” der Nihat Sami BANARLI. Biz de sizlerle milletimizin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eden kelimelerimizin kökenlerine yolculuk yapmaya devam ediyoruz. Bu şekilde dilimizi zenginleştirmeye ve daha bilinçli bir dil ve günlük konuşmalarımızda daha isabetli kelime seçimine zemin hazırlayacak bir gayretin içindeyiz. İşte kökenine yolculuk yapacağımız ilk kelimemiz, camiye giren her çocuğun gördüğünde çıkmak istediği yer olan “minber” MİNBER: Camilerimizin en güzel yerini dolduran, hutbelerin okunduğu merdivenli yüksek yerin adıdır minber. Bu kelime dilimize Arapçadan geçmiştir.  “yükseltmek, ” anlamındaki “nebr” kelimesinden türemiştir. Hatibin “kademe kademe yükselerek yüksek manalı sözleri okuduğu yüksek yerin adıdır.” KASİDE: Bu kelime Arapçadan dilimize geçmiş bir kelimedir. “Kasd” kökünden türetilmiştir. Manasında bir incelik ve letafet vardır. Zira kasideler “belli bir maksatla ve bilhassa birini veya bir şeyi övmek kasdıyla” yazılır. Bu övgü şiirleri 15 beyitten az olmazlar ve aruz vezniyle yazılırlar. Kültürümüz Fuzuli, Hayalî, Bâkî gibi meşhur kasidecilerle ve bunları duyarak ve yaşayarak okuyan sayısız kasidehanlarla doludur. BONKÖR: Türkçemizde “eli açık, iyi yürekli, cömert, sahavet ehli” manasında kullandığımız bu kelime Fransızca kökenlidir. Lakin kelime Türkçede türetilmiştir. Bonkör kelimesi iki kelimenin izdivacından türetilmiştir. “İyi” anlamına gelen “Bon” kelimesi ile “kalp, yürek” manasındaki “coeur” kelimesi bir araya gelerek bu kelimeyi meydana getirmiştir. Bankacı anlamındaki “Banker” kelimesiyle bir alakası yoktur. ANTRE: Bu kelime Fransızcadan dilimize geçmiş bir kelimedir. Bir binanın veya dairenin giriş kısmını ifade eden bu kelimenin aslı bugün bilgisayar dilinde çok kullandığımız “giriş” anlamına gelen “entre” kelimesidir. ANTREMAN: Aslı “entrainement” olan bu kelime “giriş, başlangıç hazırlık” anlamına gelmektedir. Bir spor dalında başlangıçta yapılan hazırlık çalışması, idman anlamına gelen bu kelime de Fransızcadan dilimize girmiş bir sözcüktür. OYUN: Kelime eski Türkçeden beri kullanılır. Oymak “oynamak” kökünden gelir. Genelde “bir menfaat olmadan hoşça vakit geçirmek için yapılan, çeşidine göre belli kurallara bağlanmış, maharete dayalı eğlencelere, gösterilere” bu isim verilir. “Köşe kapmaca, körebe oyunu, satranç oyunu, karagöz oyunu, meddah oyunu” gibi. Yine bir mûsikî parçasının ahengine ayak uydurularak yapılan vücut hareketlerinin bütününe de bu isim verilir. “Halk oyunları” “Çayda çıra oyunu” gibi. Bir de “Birini aldatmak, ona hile yapmak, düzen kurmak” anlamında kullanım alanı vardır. Genelde deyimlerde bu anlamda kullanılır. “Oyuna gelmek, Oyunu almak, Oyunu kazanmak, Oyununu bozmak, Oyunu görmek, Oyunu okumak” bunlardan birkaç tanesidir.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiHastalara Manevi İlaçlar*
Okuma Metinleri

Altıncı Deva: Ey dünya zevkini düşünüp, hastalıktan ızdırab çeken kardeşim! Bu dünya, eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasa idi ve firak ve zevalin rüzgârları esmese idi ve musibetli, fırtınalı istikbâlde, manevi kış mevsimleri olmasa idi, ben de seninle beraber senin hâline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize, “Haydi dışarı!” diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben biz onu terke çalışmalıyız. Evet, hastalık bu manayı bize ihtar ediyor ve diyor ki: “Ey hasta! Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsâid muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, malikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!” kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. Hem madem dünyanın zevki ve lezzeti devam etmiyor. Hususan meşru olmazsa hem devamsız, hem elemli, hem günahlı oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilakis hastalıktaki manevi ibadet ve uhrevî sevab cihetini düşün, zevk almaya çalış. Yedinci Deva:  Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Senin has­talığın, sıhhatindeki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilakis tattırıyor, ziyadeleştiriyor. Çünki bir şey devam etse, tesirini kaybeder. Hatta ehl-i hakikat müttefikan diyorlar ki: اِنَّمَا الْأَشْيَٓاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا  yani, “Her şey zıddıyla bilinir.” Meselâ, karanlık olmazsa, ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa, hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Açlık olmazsa, yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. İllet olmazsa, âfiyet zevksizdir. Maraz olmazsa, sıhhat lezzetsizdir. Madem Fâtır-ı Hakîm insana her çeşit ihsanını ihsas etmek ve her nevi nimetini tattırmak ve insanı daima şükre sevk etmek istediğini, şu kâinatta çeşit çeşit hadsiz enva‘-ı nimeti tadacak ve tanıyacak derecede gayet çok cihâzât ile insanı teçhiz etmesi gösteriyor. Elbette sıhhat ve âfiyeti verdiği gibi; hastalıkları, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum, bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasa idi; sen başının, elinin, midenin sıhhatindeki lezzetli ve zevkli nimet-i İlâhiyeyi hissedip şükreder mi idin? Elbette şükür değil, belki düşünmeyecektin; belki şuursuz o sıhhati, gafletle sefahate sarf edecektin.   Sekizinci Deva: Ey ahiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar, keffâretü’z-zünûb olduğu, hadis-i sahîhile sabittir. Hem hadiste vardır ki, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşerse; imanlı bir hastanın titremesi de öylece günahları silker, döker.” Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır. Bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan ve ruh için manevi hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekva etmezsen, şu muvakkat bir hastalık ile daimî pek çok hastalıklardan kurtulursun. Eğer günahları düşünmüyorsan yahud ahireti bilmiyorsan veyahud Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki; milyonlar defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür. Ondan feryat et. Çünki bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alakadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus ahireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, âdeta yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücûdun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük manevi vücudun hadsiz hastalıklarına hem kat‘î ilaç, hem kat‘î şifa verici bir tiryak olan iman ilacını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilacı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretini ve rahmetini tanımaktır. Evet Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası, nurla ve manevi sürurla doludur. Derecesine göre iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen manevi sürür ve şifa ve lezzet altında, cüz’i maddî hastalıkların elemleri erir, ezilir.  *Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar Mecmuası, s. 214-216

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBiz Bu Hale Nasıl Geldik?
Okuma Metinleri

بز بو حالە ناصل كلدك؟ بسلنمە آليشقانلقلريمزڭ دگيشديگني هپ قونوشویورز. لكن بسلنمە آليشقينلقلرينڭ ناصل دگيشديريلديگني، نە يوڭتملر قوللانیلدیغنی هیچ قونوشمیيورز. بلكە دە فرقنە وارمييورز. ركلاملردە اوڭمزە چیقان پاكتلي غدالرڭ يیدكلريمزي ناصل أتكيلەدیگني ألشديرمييورز. قورونە ويروسندن قورونمق ایچون باغيشيقلغڭ قوّتلنديريلمەسي كركلی اولدیغی قونوسندە هركس مطابقت صاغلامش طورومدە. پكی بز طوپلوم اولارق ناصل بو قدر قورونمەسز حالە كتيريلدك؟ اجدادیمز أجللريلە، صاپا صاغلام بدنلريلە، آت صیرتندە قیلیچ صاللاركن وفات ایتمشلردر. بو طورومە ناصل كتيريلديگمزە دائر بر أورنك ویرەلم. و براز دوشونەلم. شیمدی یە قدر عقلڭزە بیلە كلمەین بروسە يورەسنە عائد اولان و چوق ایلگینچ بر شكلدە ایكنجی دنیا صواشي صوڭرەسندە آمەریقە برلشیك دولتلری طرفندن یاپیلان مارشال یاردیمنڭ أولكەمزدەكي بسلنمە آليشقانلقلريني ناصل دگيشديرديگني اشارت ایدن "زيتون ياغلي ييیەمم امان" توركيسنڭ حكايەسني سزڭلە پایلاشمق ایستەیورم. مانيپولاسيونڭ ناصل یاپیلدیغنی كوزلر اوڭنە سرن بو ايچريگي پروف. در. كنعان دميرقولدن آقتارييورم. "زيتون ياغلي ييیەمم امان، باصمە دە فیستان كيیەمم امان... سنڭ كبی جاهلە، بن افندم دییەمم امان..." هپمزڭ ازبرە بیلدیگی و آیریلق تماسنى ايشلەيورمش كبی كورونن "زيتون ياغلي ييیەمم امان" ٢ قاسم ١٩٥٤ دە احسان قاپلایان طرفندن قایناق كوستریلەرك مظفّر صاري سوزندن درلندي. پروف. در. كنعان دميرقولڭ آقتارديغنە كورە، بروسە يورەسنە عائد بو توركينڭ آرقە پلانندە بام باشقە بر شی ياتييوردي. ایشتە او حكایەیە باقالم... ایكنجی دنیا صواشي صوڭرەسندە، ١٩٤٨-١٩٥١ ییللری آراسندە مارشال پلانی دورەیە كیردی: يورورلگە كیرن و آمریقە برلشیك دولتلری قايناقلي بر أقونومیك یاردیم پاكتی اولان مارشال پلانی توركیە داخل ١٦ أولكەیی قاپسايوردي. دنیانڭ اڭ بویوك مصر أورتيجيسي اولان و بریكمش مصرلريني اريتمەنڭ بر یولنی آرایان آ.ب.د.، مارشال یاردیمنڭ ویریلمسی قارشيلغندە بر شرط قوشدي: توركيەنڭ آ.ب.د.دن مصر اوزي یاغی ادخال ایتمەسی... او دونمدە تام اولارق زیتون جنّتی اولان و هر ییمكدە زیتون یاغی توكتیلن توركيەدە بیڭلرجە زیتون آغاجی سوكولدي و كلمەنڭ تام آڭلاميلە بر قتل عام كرچكلشديريلدي. قالان زیتون آغاجلرندن ألدە ایدیلن زيتون ياغنڭ بویوك بولومي آ.ب.د. طرفندن دولار قارشيلغي آلیندی و مصر اوزي یاغی تورك لیرەسی قارشيلغندە صاتيلدي. آردندن ایلك مارغارین فابریقەسی قورولدی. و مارشال یاردیملریلە دورەیە كیرن پلان قاپسامندە زیتون یاغی كوتولندي، ايصيتيلديغندە قانسرە سبب اولدیغی خلق آراسندە یاییلدی. بویلەجە خلق، اصلندە يانمە درجەسی چوق یوكسك اولان زيتون ياغندن اوزاقلاشدیریلدی و مصر اوزي ياغنە و مارغارينە آليشديريلدي. بونڭلە دە قالينمدي و اوريژينالي بر روم توركيسي اولان "زيتون ياغلي ييیەمم امان" سپارش ایدیلەرك أولكەنڭ اڭ پوپولر توركيلرندن بری یاپیلدی. زيتون ياغنڭ كوتولنديگي بو توركيدە "ملّتڭ افندیسی" كویلی ایچون، "سنڭ كبی جاهلە، بن افندم دییەمم" دینیلدی. "باصمە دە فیستان كيیەمم" سوزلریلە فابريقەسيلە جمهوريتڭ ایلك ييللرينڭ سيمكەسي اولان و خلقڭ چوق سودیگی باصمە قماشنە و فیستان البسەلرە كوندرمە یاپیلدی. "قاتی ياغ / مارغارينە محكوم ایدیلن خلق، یگرمی اوتوز ییلدە بر قاشیق یاغە بیلە محتاج حالە كتیریلدی. باصمە كیین قادینلر، پلاستیك كيسيلرلە طانيشدیريلدي." پروف. در. كنعان دميرقولدن آلينتيلانان متنڭ تمامی شویلە: بروسە يورەسنە عائد بو توركی ٢ قاسم ١٩٥٤ تاریخندە احسان قاپلاياندن قایناق كوستریلەرك مظفّر صاري سوزن طرفندن درلنمشدر (ت.خ.م. رپرتووار نومرەسي ١١٣٣). مارشال پلانی ٢ نجی دنیا صواشي صوڭرەسندە ١٩٤٧ ییلندە أوڭريلن و ١٩٤٨-١٩٥١ ییللری آراسندە يورورلگە قونان آ.ب.د. قايناقلي بر أقونومیك یاردیم پاكتيدر. آرالرندە توركيەنڭ دە بولوندیغی ١٦ أولكە، بو پلان اویارنجە آ.ب.د.دن أقونومیك قالقينمە یاردیمی آلمشدر. آ.ب.د. كچمشدن بری دنیانڭ اڭ بویوك مصر أورتیجی ئولكەسیدر. آ.ب.د. بریكمش اولان مصر طاغلريني اريتمەنڭ بر یولی اولارق مصر اوزي یاغی اخراجاتنى كشف ايتمشدر. مارشال یاردیمنڭ شرطلرندن بری توركيەنڭ آ.ب.د.دن مصر اوزي یاغی آلمسیدر. (یڭی سوموركەجیلك آچيسندن غدا أمپرياليزمي، عثمان نوری قوچ تورك، طوپلوم يايينلري، ١٩٦٦.) بوڭا شرط اولارق توركيەدە ایلك مارغارین فابریقەسی قورولور. یینە عین دونمدە یوز بیڭلرجە زیتون آغاجی سوكولەرك بر قتل عام یاپیلیر. قالان زیتون آغاجلرندن الدە ایدیلن زيتون ياغنڭ بویوك بولومي آ.ب.د. طرفندن دولار قارشيلغي آلینیر و مصر اوزي یاغی ت.ل. قارشيلغي صاتیلیر. تورك انسانی زيتون ياغندن صوغوتولارق مصر اوزي ياغنە و مارغارينە آليشديريلير. بو آماچلە زیتون یاغی ايصينيرسە قانسر یاپار كبی یالانلر اويديرمقدن دە كیری قالینماز. حالبوكە زیتون یاغی خلق آغزندەكي دييشيلە دومانلاشمە درجەسی اڭ یوكسك (اڭ زور یانان) صیوی ياغلردن بریدر. بونڭلە دە قالینماز، كوتولەمك ایچون طبقی بوكون یاپیلان خلقلە ایلیشكیلر أندوستريسي چالیشمەلری كبی "زيتون ياغلي ييیەمم امان، باصمەدن فیستان كیيەمم امان..." دییە توركی سپارش ایدیلیر و أولكەنڭ اڭ پوپولر توركيسي یاپیلیر. قاتی ياغ / مارغارينە محكوم ایدیلن خلق، ٢٠-٣٠ ییلدە بر قاشیق یاغە بیلە محتاج حالە كتیریلیر. باصمە كیین قادینلر، پلاستیك كييسيلرلە طانيشدیريلير... نە كونلردن كچدك... تك چارەمز قرآن كريمدە كچن جناب حقّڭ اوياريلريني دقّتە آلمق و تقوایە صاریلمقدر. والسلام... Beslenme alışkanlıklarımızın değiştiğini hep konuşuyoruz. Lakin beslenme alışkınlıklarının nasıl değiştirildiğini, ne yöntemler kullanıldığını hiç konuşmuyoruz. Belki de farkına varmıyoruz. Reklamlarda önümüze çıkan paketli gıdaların yediklerimizi nasıl etkilediğini eleştirmiyoruz. Korona virüsünden korunmak için bağışıklığın kuvvetlendirilmesi gerekli olduğu konusunda herkes mutabakat sağlamış durumda. Peki biz toplum olarak nasıl bu kadar korunmasız hale getirildik? Ecdadımız ecelleriyle, sapasağlam bedenleriyle, at sırtında kılıç sallarken vefat etmişlerdir. Bu duruma nasıl getirildiğimize dair bir örnek verelim. Ve biraz düşünelim. Şimdiye kadar aklınıza bile gelmeyen Bursa yöresine ait olan ve çok ilginç bir şekilde İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan Marshall yardımının ülkemizdeki beslenme alışkanlıklarını nasıl değiştirdiğini işaret eden ‘Zeytinyağlı Yiyemem Aman’ türküsünün hikayesini sizinle paylaşmak istiyorum. Manipülasyonun nasıl yapıldığını gözler önüne seren bu içeriği Prof. Dr. Kenan Demirkol’dan aktarıyorum. “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman… Senin gibi cahile, ben efendim diyemem aman...” Hepimizin ezbere bildiği ve ayrılık temasını işliyormuş gibi görünen “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” 2 Kasım 1954’te İhsan Kaplayan tarafından kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen’den derlendi. Prof. Dr. Kenan Demirkol’un aktardığına göre, Bursa yöresine ait bu türkünün arka planında bambaşka bir şey yatıyordu. İşte o hikâyeye bakalım… İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1948-1951 yılları arasında Marshall planı devreye girdi: Yürürlüğe giren ve Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı bir ekonomik yardım paketi olan Marshall Planı Türkiye dahil 16 ülkeyi kapsıyordu. Dünyanın en büyük mısır üreticisi olan ve birikmiş mısırlarını eritmenin bir yolunu arayan ABD, Marshall yardımının verilmesi karşılığında bir şart koştu: Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı ithal etmesi… O dönemde tam olarak zeytin cenneti olan ve her yemekte zeytinyağı tüketilen Türkiye’de binlerce zeytin ağacı söküldü ve kelimenin tam anlamıyla bir katliam gerçekleştirildi. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından dolar karşılığı alındı ve mısırözü yağı Türk lirası karşılığında satıldı. Ardından ilk margarin fabrikası kuruldu. Ve Marshall yardımlarıyla devreye giren plan kapsamında zeytinyağı kötülendi, ısıtıldığında kansere sebep olduğu halk arasında yayıldı. Böylece halk, aslında yanma derecesi çok yüksek olan zeytinyağından uzaklaştırıldı ve mısırözü yağına ve margarine alıştırıldı. Bununla da kalınmadı ve orijinali bir Rum türküsü olan “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” sipariş edilerek ülkenin en popüler türkülerinden biri yapıldı. Zeytinyağının kötülendiği bu türküde “Milletin Efendisi” köylü için, “Senin gibi cahile, ben efendim diyemem” denildi. “Basma da fistan giyemem” sözleriyle fabrikasıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarının simgesi olan ve halkın çok sevdiği basma kumaşına ve fistan elbiselere gönderme yapıldı. “Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, yirmi otuz yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hale getirildi. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırıldı.” Prof. Dr. Kenan Demirkol’dan alıntılanan metnin tamamı şöyle: Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan’dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir (THM Repertuar numarası 1133). Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshall yardımının şartlarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır. (Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966). Buna şart olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır. Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Halbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir. Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır. Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır… Ne günlerden geçtik… Tek çaremiz Kuran-ı Kerim’de geçen Cenab-ı Hakk’ın uyarılarını dikkate almak ve takvaya sarılmaktır. Vesselam…

Edibe BEKİN 01 Ocak
Konu resmiSağlık Ağızda Başlar*
Okuma Metinleri

صاغلق آغزدە باشلار سیڭدیریم، آغزدە توكوروك بزلرینڭ صالغیلادیغی فرمنتلر ایلە باشلار. اورغانیك آسیتلر، آروماتیك مادّەلر و طوزلر چیگنەمە صیرەسندە فرمنتلرلە قاریشیر و بر قسمی آغزدەكی قیلجال طامارلرە سوزولور. قاربون هیدراتلرڭ آغیزدە باشلایان سیڭدیریمی معدەدە عین أنزیملرلە دوام ایدر. آلینان بسینڭ كیمیاسال یاپیسی حقّندە طوپلانان ویریلر آغیزدەكی آقوپونقتور نقطەلری واسطەسیلە بینە كوندریلیر. بین بو بیلكی یی آنالیز ایدر و سیڭدیریمی بوڭا كورە پروغراملر. بسین نە قدر ایی چیگنەنیرسە، بین سیڭدیریم سیستمنى او درجە ایی حاضرلار. یترنجە چیگننن بر بسینڭ طادی و قوقوسی آغیزدە طاغیلیر و قایماغە بڭزر بر نسنە حالنە كلیر. بو ایسە ١٥-٤٠ چیگنەمە حركتی ایلە صاغلانابیلیر. آغزدە چوق مقداردە آقوپونقتور نقطەسی بولونور. چیگنەمە اثناسندە بسینلردن آیریلان انرژی بو آقوپونقتور نقطەلری واسطەسیلە وجودڭ كنل انرژی طولاشیمنە قاریشیر. بو یوزدن كوچك یودوملرلە ایچمك و كوچك لقمەلر حالندە ییمك كركیر. سوت، أت صویی، میوە-سبزە صویی ویا صو كوچك یودوملرلە آلینیر، آغزدە ایلیتیلیر، توكوروكلە اییجە قاریشدقدن صوڭرە یوتولور. غدالر یترنجە چیگننمزسە، سیڭدیریم ایلك باصاماقدن اعتبارًا بوزولور. خیزلی ییین داها چوق ییمگە مجبور قالیر، چونكە وجود سادەجە كیمیاسال باغلانتیلری چوزمە ایشلمی صوڭوجندە اولوشان انرژی یی قوللانیر، آغزدەكی آقوپونقتور نقطەلری واسطەسیلە بسیندن آلینمەسی كركن انرژی یی قوللاناماز. ایی چیگننمەمش ییمك، كتلەلر حالندە معدەیە كلیر. معدە بو كتلەلری هضم ایدەمز، سادەجە چوروتور. معدەدە چورومگە باشلایان كتلەلر و پارچەلر باغیرصاقلرە اینر و اورادە چورومگە دوام ایدر. باغیرصاقلردەكی چورومە قاندەكی لوقوسیتلری (آق یووارلر) آرتیریر. باغیشیقلق سیستمی بو طورومە قارشی قورومە پروغرامی كلیشدیرمك زورندە قالیر. بو خطا، هر ییمكلە برلكدە تكرارلاندقجە، باغیشیقلق یتمزلگنە قدر كوتورور. آنجق تازە میوە و سبزەلرڭ لیفلری، چكردكلری و قابوقلرندە بویلە بر تهلكە سوز قونوسی دگلدر. بونلر باغیرصاقلردە یاشایان یارارلی میكروپلری آرتیریر. بونڭ ایچون میوە و سبزەلری قابوقلریلە و برقاچ چكردگیلە برلكدە ییمك كركیر. ایی چیگنەمەنڭ یارارلری ییمگی ایی چیگنەین، آز چیگنەینە كورە، داها آز یر-ایچر. چونكە بسیندن آلدیغی انرژی یی اكسیكسز قوللانمش اولور. قاریشیق یینن ییمگڭ ضرری آزالیر. سیڭدیریم سورجی قیصالیر. معدە، پانقرەآس، قرەجگر و باغیرصاقلرڭ ایشی قولایلاشیر. چوق داها آز انزیم (اینسولین داخل) خرجانیر. معدە، باغیرصاق، قرەجگر، پانقرەآس، باغیشیقلق سیستمی، دییابت، تومور، قانسر، آلرژی، دیش، سیڭیر و روح خستەلقلرندن امین اولونور. موجود اولان خستەلقلر خفیفلر. شیشمانلغڭ اوڭنە كچیلیر، و.س. بویوك عالملر اویوشدیروجی، سیغارە، آلقول باغیملیلغی كبی پسیقولوژیك، روحسال و سیڭیرسل خستەلقلرڭ تملندە آز چیگنەمەنڭ یاتدیغی قونوسندە همفكردر. ایی چیگننمەین ییمك قرەجگر، طالاق و قلب ایچون آغیر بر یوكدر. بو اورغانلرڭ طورومی ایسە روحسال دنكەیی طوغریدن اتكیلر. بویوكلریمز، "بویوك لقمە آلان و ایی چیگنەمەیەنە دلیلك اصابت ایدر"، دیرلردی. هضمسزلق، دییابت، معدە، باغیرصاق، قرەجگر، طالاق و توم صاغلق پروبلملرندن قورتولمق ایچون بعضًا سادەجە بسلنمە و چیگنەمە آلیشقانلقلرینی دوزلتمك یترلی اولابیلمكدەدر. Sindirim, ağızda tükürük bezlerinin salgıladığı fermentler ile başlar. Organik asitler, aromatik maddeler ve tuzlar çiğneme sırasında fermentlerle karışır ve bir kısmı ağızdaki kılcal damarlara süzülür. Karbonhidratların ağızda başlayan sindirimi midede aynı enzimlerle devam eder. Alınan besinin kimyasal yapısı hakkında toplanan veriler ağızdaki akupunktur noktaları vasıtasıyla beyne gönderilir. Beyin bu bilgiyi analiz eder ve sindirimi buna göre programlar. Besin ne kadar iyi çiğnenirse, beyin sindirim sistemini o derece iyi hazırlar. Yeterince çiğnenen bir besinin tadı ve kokusu ağızda dağılır ve kaymağa benzer bir nesne haline gelir. Bu ise 15- 40 çiğneme hareketi ile sağlanabilir. Ağızda çok miktarda akupunktur noktası bulunur. Çiğneme esnasında besinlerden ayrılan enerji bu akupunktur noktaları vasıtasıyla vücudun genel enerji dolaşımına karışır. Bu yüzden küçük yudumlarla içmek ve küçük lokmalar halinde yemek gerekir. Süt, et suyu, meyve-sebze suyu veya su küçük yudumlarla alınır, ağızda ılıtılır, tükürükle iyice karıştıktan sonra yutulur. Gıdalar yeterince çiğnenmezse, sindirim ilk basamaktan itibaren bozulur. Hızlı yiyen daha çok yemeye mecbur kalır, çünkü vücut sadece kimyasal bağlantıları çözme işlemi sonucunda oluşan enerjiyi kullanır, ağızdaki akupunktur noktaları vasıtasıyla besinden alınması gereken enerjiyi kullanamaz. İyi çiğnenmemiş yemek, kütleler halinde mideye gelir. Mide bu kütleleri hazmedemez, sadece çürütür. Midede çürümeye başlayan kütleler ve parçalar bağırsaklara iner ve orada çürümeye devam eder. Bağırsaklardaki çürüme kandaki lökositleri (akyuvarlar) artırır. Bağışıklık sistemi bu duruma karşı koruma programı geliştirmek zorunda kalır. Bu hata, her yemekle birlikte tekrarlandıkça, bağışıklık yetmezliğine kadar götürür. Ancak taze meyve ve sebzelerin lifleri, çekirdekleri ve kabuklarında böyle bir tehlike söz konusu değildir. Bunlar bağırsaklarda yaşayan yararlı mikroplan artırır. Bunun için meyve ve sebzeleri kabuklarıyla ve birkaç çekirdeğiyle birlikte yemek gerekir. İyi Çiğnemenin Yararlan Yemeği iyi çiğneyen, az çiğneyene göre, daha az yer-içer. Çünkü besinden aldığı enerjiyi eksiksiz kullanmış olur. Karışık yenen yemeğin zararı azalır. Sindirim süreci kısalır. Mide, pankreas, karaciğer ve bağırsakların işi kolaylaşır. Çok daha az enzim (insülin dahil) harcanır. Mide, bağırsak, karaciğer, pankreas, bağışıklık sistemi, diyabet, tümör, kanser, alerji, diş, sinir ve ruh hastalıklarından emin olunur. Mevcut olan hastalıklar hafifler. Şişmanlığın önüne geçilir, v.s. Büyük alimler uyuşturucu, sigara, alkol bağımlılığı gibi psikolojik, ruhsal ve sinirsel hastalıkların temelinde az çiğnemenin yattığı konusunda hemfikirdir. İyi çiğnenmeyen yemek karaciğer, dalak ve kalp için ağır bir yüktür. Bu organların durumu ise ruhsal dengeyi doğrudan etkiler. Büyüklerimiz, “Büyük lokma alan ve iyi çiğnemeyene delilik isabet eder”, derlerdi. Hazımsızlık, diyabet, mide, bağırsak, karaciğer, dalak ve tüm sağlık problemlerinden kurtulmak için bazen sadece beslenme ve çiğneme alışkanlıklarını düzeltmek yeterli olabilmektedir. *Aidin Salih, Gerçek Tıp, s. 13-14

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiİktisad
Beyt-i Berceste

اقتصاد هم بر شكر معنوي، هم نعمتلردە رحمت الٰهیّەیە قارشی بر حرمت، هم قطعي بر صورتدە سبب بركت، هم بدنە پرهیز كبی بر مدار صحّت، هم معنوی دیلنجیلك ذلّتندن قورتاراجق بر سبب عزّت، هم نعمت ایچندەكی لذّتی حسّ ایتمەیە و ظاهرًا لذّتسز كورونن نعمتلردەكي لذّتی طاتمەیە قوّتلی بر سببدر. İktisâd hem bir şükr-ü ma‘nevî, hem ni‘metlerde rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat‘î bir sûrette sebeb-i bereket, hem bedene perhîz gibi bir medâr-ı sıhhat, hem ma‘nevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem ni‘met içindeki lezzeti hissetmeye ve zâhiren lezzetsiz görünen ni‘metlerdeki lezzeti tatmaya kuvvetli bir sebebdir. (Osmanlıca Lem’alar, s.146) 1. Beyit Kasr-ı sürûr künc-i kanâ’at değil midür?Sahn-ı bihişt kûy-ı ferâğat değil midür? قصر سرور كنج قناعت دگلميدر؟سحن بهشت كوی فراغت دگلميدر؟ Nabi (3) * (Tükenmez bir hazine olan) Kanaat(in) köşesi, (şekva kapısının kapandığı) sevinç köşkü değil midir? (Elini ayağını hırstan geri çeken) Feragat mahallesi (rızık ve gıdaların umulmadık yerlerden aktığı) cennet meydanı olmuş olmaz mı? * Künc: KöşeSahn-ı bihişt: Cennet meydanıFerâgat: Hakkından isteyerek vazgeçme, el çekme 2. Beyit Cihân âlâyişinden dest-şûy ol rahat istersenKanâ’at dâmenin elden bırakma ni’met istersen جهان آلايشندن دست شوی اول راحت ایسترسەڭقناعت دامنڭ ألدن بیراقما نعمت ایسترسەڭ Koca Ragıb Paşa (4) * Rahat istersen dünya gösterişinden elini yıka! Nimet istersen (çalışmak için şevki ziyadeleştiren, cesaretlendiren ve şükürle nimeti nimet yapan) kanaat(ın) eteğini elden bırakma! * Âlâyiş: Gösteriş, tantana Dest-şûy: El yıkayanDâmen: Etek 3. Beyit Sehâdan addolur izzet ayb ise de isrâfKibârun müsrifi yeğdür hele mümsik hisâbîden سخادن عدّ اولور عزّت عیب ایسە دە اسرافكبارڭ مسرفي يگدر هلە ممسك حسابيدن Nev’i (7) * İsraf ayıp ise de izzet cömertlikten sayılır. Büyüklerin müsrif görüleni (fakat gerçekte eli açık olanı), her şeyin hesabını yapan cimriden daha iyidir. (Hayırda ve ihsanda; fakat müstehak olanlara, israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur.) * Sehâ: CömertlikMümsik: Eli sıkı, cimri 4. Beyit Toyılmaz hân-ı ihsâna kanâ’at gelmez insânaKerem gördükçe ey Bâkî gedâlardan recâ artar طويلماز خان احسانە قناعت كلمز انسانەكرم كوردكجە ای باقی كدالردن رجا آرتار Baki (6) * İhsan sofrasına hiç doyulmaz, insan ona kanaat etmez. Ey Bâkî! Bu hal zenginlerden ikram gördükçe istekleri artan dilencilerin içinde bulunduğu hale benzer. (Yalnız şart şudur: İsraf etmemek, şükür vazifesini yerine getirmek, Allah’ın çeşitli nimetlerini hissedip tanımak kaydıyla  meşrû olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak.) * Hân-ı ihsân: İhsan sofrasıRecâ: İstek 5. Beyit Mâl çoh itme hazer eyle azâbından kimRenci artar ağır oldukça yüki hammâlun مال چوخ ايتمە حذر أیلە عذابندن كیمرنجي آرتار آغیر اولدقجە يوكي حمّالڭ Fuzuli (1) * Malı çok yığma (meşru, helâl, az malı terk edip, gayr-i meşru, külfetsiz bir malı arama), sana vereceği azaptan sakın! (İzzetini belki haysiyetini kaybedebilirsin.)Bil ki hamalın yükü ağırlaştıkça eziyeti artar. * Hazer eylemek: Sakınma, çekinmeRenc: Eziyet, zahmet 6. Beyit Rızkına kâni olan gerdûna minnet eylemezÂlemin sultanıdır muhtâc-ı sultân olmayan رزقنە قانع اولان كردونە منّت أیلەمزعالمڭ سلطانیدر محتاجِ سلطان اولمایان Ziya Paşa (5) * Rızkına kanaat eden, dünyaya ve içindekilere minnet etmez. Âlemin sultanı, sultanlara muhtaç olmayandır. (İktisad sebeb-i izzet ve kemâldir.) * Gerdûn: Dünya 7. Beyit Senden ednâyı görüp şükr ile dem-sâz olmakSenden a‘lâlara reşk eylemenün merhemidür سندن ادنايي كوروب شكر ایلە دم ساز اولمقسندن اعلالرە رشك أيلەمەنڭ مرهميدر Nabi (3) * Kendinden alttakileri görüp de (elindekilere kanaat etmek neticesinde) şükür ile meşgul olmak, kendinden yüksektekilere bakıp onları kıskanmanın (şekva etmenin) ilacıdır. * Dem-sâz olmak: Meşgul olmakReşk eylemek: Kıskanmak, hased etmek Kaynakça AKYÜZ, Kenan, vd.(1958), Fuzuli Türkçe Divan, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. (s.487) BEDİÜZZAMAN, Said Nursi, (2010 ), Osmanlıca Lem’alar, İstanbul: Altınbaşak Neşriyat. BİLKAN, Ali Fuat, (1993), Nabi’nin Türkçe Divanı (Karşılaştırmalı Metin), Ankara: Gazi Üniversitesi SBE, YLT (s.542, s.479) DEMİRBAĞ, Ömer, (1999), Koca Ragıb Paşa ve Divan-ı Ragıb, Van: Yüzüncü yıl Üniversitesi SBE Yayımlanmamış YLT (s.296) GÖÇGÜN, Önder, (1987), Ziya Paşa, İzmir: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. (s.104) KÜÇÜK, Sabahattin, (Thz.), Baki Divanı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. (s.102) SOYKUT, İsmail Hilmi, (1966), Unutulmaz Mısralar, İstanbul: Sönmez Yayınları. (s.212.)

İbrahim SARITAŞ 01 Ocak
Konu resmiÖznesi Olduğumuz Dünyanın
Baş Muharrir

أوزنه سي اولديغمز دنيانڭ شو دنيا حياتنڭ أوزنه سي انسان ديسه ك ياڭليش اولماز هر حالده . هانكي آچيدن باقسه ق ايشڭ تملنده  مخاطبمز انسان اولمقده در. وارلقلري صنفلايوب، درجه لر ويرمشلر، انسان هپسندن أوڭده  چيقمش. هم ده  هر قونوده … بوني شونڭ ايچون يازييورم، هاني ديرلر يا ”نه  قدر خيزلي قوشارسه ڭ قوش، چيته دن داها خيزلي اولمازسڭ. نه  قدر كوچلي اولورسه ڭ اول، آييله  ياريشامازسڭ.“ أويله  بلكه  فقط أويله  دگل. بوكون انسان كنديسنه  بخش ايديلن عقل سايه سنده ، الهامنى جناب حقّڭ ياراتديغي مخلوقاتدن آلارق چوق داها يوكسك خيزلره  و كوچلره  اولاشابيلمكده در. قالديكه ، هيچ بر مخلوق انسانڭ ويرديگي ماقسيموم فائده يي ده  ضرري ده  انسان كبي ويره مز. اوت، بوكون علم دينيلن آلت ياپي، كائنات كتابنڭ اوقونوب صنفلانديريلمه سندن عبارتدر. وحيڭ تمليله  باشلايان بو ويركي، انسانلغڭ معظّم نقطه لره  كلمه سنه  و داهاسي نقطه لره  ايلرله مه سنه  امكان صاغلامشدر. البته  بويله سنه  بيوك بر يتكي النده  اولان انسان ايچون مسئوليت شرطدر. يوقسه  انسان بو بحث ايديلن شيلري يولده  گچركن بولمش، غائب اشيا تورندن شيلر دگلدر. هم انسانڭ بو أوزنه  ياپيسنه  و ديگر مخلوقاتدن آيريلارق أوڭه  چيقان قسملريله  برلكده  ايكي تمل رفرانس نقطه سي واردر. بونلر ظاهرده  نغاتيف كبي كوزوكسه  ده  اصلنده  اصل كوچ قايناغنڭ دوگمه سي حكمنده درلر. اوت، او ايكي رفرانس عجز و فقريدر. هر انسان نهايتسز درجه ده  عاجز و فقيردر. انسان اللّٰهه  قارشي عجز و فقرينى بيلير و اوڭا كوره  وضعيت آليرسه ، بتون دنيايه  ميدان اوقويابيلير. اطرافده  كوروب اما باق شونلر شويله  ديمه يڭ صاقين. نيجه  ظالم قدرتلي آدملري قارينجه ، سينك و ميقروپ يره  سرمشدر. بر چاي قاشيغنى طولديرمايان بر ويروسڭ دنيايي كتيرديگي نقطه يه  باقيڭز. بونلر تمامًا صانال ايشلر دگل. انسان اوغلي دنيوي و اخروي سلامتي ايچون بونلردن درس آلملي، اللّٰهدن آلاجغي كوچ و زنكينلكله  انسانلغڭ انشاسي ايچون غيرت ايتمليدر. يازي يي پوزيتيف اولديغم قرانتينه  كونلرنده  يازمه مڭ تأثيري اولمشدر محقّق. فقط اولسه ق ده  اولماسه ق ده  بو بويله . اللّٰه حالمزي ايي ايله سين. يڭي ميلادي سنه ده  خيرلي بركتلي ايشلر ياپابيلمه يي نصيب ايله سين. Şu dünya hayatının öznesi insan desek yanlış olmaz herhalde. Hangi açıdan baksak işin temelinde muhatabımız insan olmaktadır. Varlıkları sınıflayıp, dereceler vermişler, insan hepsinden önde çıkmış. Hem de her konuda… bunu şunun için yazıyorum, hani derler ya “Ne kadar hızlı koşarsan koş, çitadan daha hızlı olmazsın. Ne kadar güçlü olursan ol, ayıyla yarışamazsın.” Öyle belki fakat öyle değil. Bugün insan kendisine bahşedilen akıl sayesinde, ilhamını Cenab-ı Hakkın yarattığı mahlukattan alarak çok daha yüksek hızlara ve güçlere ulaşabilmektedir. Kaldı ki, hiçbir mahluk insanın verdiği maksimum faydayı da zararı da insan gibi veremez. Evet, bugün ilim denilen alt yapı, kâinat kitabının okunup sınıflandırılmasından ibarettir. Vahyin temeliyle başlayan bu vergi, insanlığın muazzam noktalara gelmesine ve dahası noktalara ilerlemesine imkân sağlamıştır. Elbette böylesine büyük bir yetki elinde olan insan için mesuliyet şarttır. Yoksa insan bu bahsedilen şeyleri yolda geçerken bulmuş, kayıp eşya türünden şeyler değildir. Hem insanın bu özne yapısına ve diğer mahlukattan ayrılarak öne çıkan kısımlarıyla birlikte iki temel referans noktası vardır. Bunlar zahirde negatif gibi gözükse de aslında asıl güç kaynağının düğmesi hükmündedirler. Evet, o iki referans acz ve fakrıdır. Her insan nihayetsiz derecede aciz ve fakirdir. İnsan Allah’a karşı acz ve fakrını bilir ve ona göre vaziyet alırsa, bütün dünyaya meydan okuyabilir. Etrafta görüp ama bak şunlar şöyle demeyin sakın. Nice zalim kudretli adamları karınca, sinek ve mikrop yere sermiştir. Bir çay kaşığını doldurmayan bir virüsün dünyayı getirdiği noktaya bakınız. Bunlar tamamen sanal işler değil. İnsanoğlu dünyevi ve uhrevi selameti için bunlardan ders almalı, Allah’tan alacağı güç ve zenginlikle insanlığın inşası için gayret etmelidir. Yazıyı pozitif olduğum karantina günlerinde yazmamın tesiri olmuştur muhakkak. Fakat olsak da olmasak da bu böyle. Allah halimizi iyi eylesin. Yeni miladi senede hayırlı bereketli işler yapabilmeyi nasib eylesin.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiGöbek Düşmesi
Osmanlı Tıbbından

Arapçada âna “sükûtü’s-sirrâ” dirler. Bu maraz halk içinde meşhurdur. Bu marazı mütekaddimîn yazmamışlardır. Şifâ sahibi yazmışdır. Biz dâhî ânâ tabʻan yazdık. Bu marazda vâkiʻde göbek düşmek yokdur. Ekseriyâ göbeğe yakın yerde suyla muhtebes olur. Halk âna göbeği düşmüş dirler. Bunun sebebi ciğerün muhaddibînde südde olur. Mâiyyet ol cânibden nüfûz idemez. Girû ciğerün mukaʻarına iner. Ciğerün mukaʻarından göbeğe bir yol vardır. Âdem ana rahminde iken hayz kanını göbeğünden gıdâ idüb ol yoldan ciğere varub andan ciğere yayulur idi. Ol âdem dünyaya gelüb doğdukdan sonra göbeğini keserler. Ol yol münsed olur kalur. Pes ol yola ol mâiyyet inüb dökülür. Biraz rîh dâhî karuşur. Göbeğe varunca çıkacak yîr olmamağla ânda dayanur kalur. Izdırâb virir. Göbeğini bürür. Halk göbeği düşmüş dirler. Eğer bu maraza ilâc olunmayub eskirse istiskâya müeddî olur. (Kaynak: Gâyetü’l beyân fî Tedbirü’l İnsan, Fazıl Ahmed Paşa Kütüphanesi, nr. 975, vr. 214b-214a.) Metnin Güncel Çevirisi Göbek Düşmesi    Halk dilinde çokça anılan bu hastalığa Arap halkları “sükûtü’s-sirrâ” olarak isimlendirir. Eski Tıp hekimleri bu hastalığa kitaplarında bahsetmemekle beraber, “Şifa” kitabına istinaden bu hastalığı açıklayalım. Hastalığın temelinde göbek gerçek manada düşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. İnsan cenin haldeyken ana rahminde hayız kanından beslenir ve doğduktan sonra göbeğinin kesilmesiyle o yol kapanır. Fakat zamanla bu hastalığın oluşumu çoğunlukla göbek bölgesinde sıvı birikmesiyle başlar. Bu sıvımsı birikinti göbekten dışarı çıkamaz. Tekrar ciğerin çukur bölgesine dönen kanallar vasıtasıyla ciğere dökülür.  Bu dökülme ile beraber bu sıvıya biraz yel karışır. Bir müddet sonra tekrar göbeğe doğru harekete geçen bu gazlı ve sıvımsı madde, göbek bölgesinde sıkışır. Be defa göbeğin büzüşmesine ve ağrımasına sebebiyet verir. Bu duruma binaen bu hastalık, halk arasında “göbeği düşmüş” şeklinde ifade edilir. Eğer bu hastalık uzun bir müddet tedavi edilmezse kronik bir ödem oluşumuna sebebiyet verecektir. KELİMELER cânib: taraf, yönmaraz: hastalıkmuhaddib: iç kısımmuhtebes: tutulmuş, hapsedilmişmukaʻar: iç boşluk kısımmüeddî: sebep olanmünsed: engellenmişmütekaddimîn: önceki yüzyıllarda yaşamış tabipler

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiTedbir Gibi Akılı , Güzel Huy Gibi Asalet Olmaz
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiSultan I. Murad'dan Gazi Evrenos Bey'e Nasihatlar
Biliyor muydunuz?

غازی أورنوس بگڭ عائلەسي، قرەسی بگلگنە باغلی بر امیر عائلەسيدي. قرەسينڭ (چاناق قلعە) عثمانليلرڭ حاكمیتنە كیرمەسنڭ آردندن، عثمانلی دولتنڭ خدمتنە كیردیلر. باباسی عیسی بك، ماكدونيەنڭ فتحی صیرەسندە شهید اولمشدر. اورخان غازی زمانندە روم ايلينڭ فتحی ایچون سلیمان پاشا ایلە برلكدە روم ايلي يە كچنلر آراسندەيدي. داها صوڭرە بر آقینجی بگی اولارق چوق صاييدە فتح كرچكلشديردي. سلطان ١نجی مراد زمانندە مغلقرە و ايپصالەيي فتح ایتدی. ادرنەنڭ فتحندە بولوندی. سلطان ییلدیریم بایزید دورندە افلاك و نيگبولی صواشلرندە بویوك يارارليلقلر كوستردی. فترت دورندە سلطان چلبی محمدڭ یانندە یر آلدی. بیڭ دورت یوز اون سكزدە١٤١٨ یوز ١٠٠ یاشنی آشمش اولارق وفات ایتدی. كندیسندن صوڭرە اوغللری عیسی و علی بگلر دە عثمانلی دولتنە آقینجی اولارق خدمت ایتدیلر. سلطان ١نجی مراد، بیڭ اوچ یوز سكسان آلتی١٣٨٦ سنەسندە غازی أورنوس بگە بر خطّ همایون كوندردی. بو خطّ همايوندە غازی أورنوس بگە ويرديگي دگری افادە ایدركن، اوڭا یوڭتیجیلك خصوصندە دە نصيحتلردە بولونویوردی. بر یاندن نصيحتلريني حديث شريفلە دستكلركن بر یاندن عصر سعادتدن أورنكلر ويرمكدەيدي. خصوصًا پیغمبر افنديمزڭ (ع ص م)؛ "عدلڭ هر بر كونی بیڭ ییللق عبادتدن افضلدر." حدیثنی افادە ایتمەسی دقتی چكمكدەدر. یوڭتیم بيليمي آچيسندن أونملی تثبيتلر ايچرن بلگەنڭ بر أورنگی عثمانلی آرشيولرندە بولونمقدەدر. Gazi Evrenos Bey’in ailesi, Karesi Beyliğine bağlı bir emir ailesiydi. Karesi’nin (Çanakkale) Osmanlılar’ın hakimiyetine girmesinin ardından, Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdiler. Babası İsa Bey, Makedonya’nın fethi sırasında şehit olmuştur. Orhan Gazi zamanında Rumeli’nin fethi için Süleyman Paşa ile birlikte Rumeli’ye geçenler arasındaydı. Daha sonra bir akıncı beyi olarak çok sayıda fetih gerçekleştirdi. Sultan I. Murad zamanında Malkara ve İpsala’yı fethetti. Edirne’nin fethinde bulundu. Sultan Yıldırım Bayezid devrinde Eflak ve Niğbolu Savaşlarında büyük yararlılıklar gösterdi. Fetret Devri’nde Sultan Çelebi Mehmed’in yanında yer aldı. 1417’de 100 yaşını aşmış olarak vefat etti. Kendisinden sonra oğulları İsa ve Ali Beyler de Osmanlı Devleti’ne akıncı olarak hizmet ettiler. Sultan I. Murad, 1386 senesinde Gazi Evrenos Bey’e bir hatt-ı hümâyûn gönderdi. Bu hatt-ı hümâyûnda Gazi Evrenos Bey’e verdiği değeri ifade ederken, ona yöneticilik hususunda da nasihatlarda bulunuyordu. Bir yandan nasihatlarını Hadîs-i Şerîf’le desteklerken bir yandan Asr-ı Saadet’den örnekler vermekteydi. Hususan Peygamber Efendimiz’in (asm); “Adlin her bir günü bin yıllık ibâdetten efdaldir.” hadîsini ifade etmesi dikkati çekmektedir. Yönetim bilimi açısından önemli tespitler içeren belgenin bir örneği Osmanlı arşivlerinde bulunmaktadır. Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, TSMA.E, 569/57-1 Belge türü: Hatt-ı Hümâyûn Tarih: Hicrî 10 Şevval 788 (Miladî 4 Kasım 1386) (1)Merhûm ve mağfûr Sultan Murad Han Hazretlerinin Gazi El-Hac Evrenos Bey merhûma gönderdikleri hatt-ı hümâyûn sûretidir (2)Tevkî’-i refî’-i hümâyûn hükmü oldur ki kardeşim Emîr Sultân Gazi vilâyet-i Rumeli’ne geçip vilâyetler fetheden cenâb-ı imâret-meâb-ı eyâlet-nisâb iftihârü’l-ümerâ-il melikü’l-guzât ve’l-mücâhidîn (3)kâhirehü’l keferete ve’l-müşrikîn El-Hac ve Gazi Evrenos Bey hayır-mendleri dâme ikbâlühû inhâ olunur ki kendi kılıcın ile  fetheylediğin Kale-i Gümülcine’den Siroz’a ve Hurpeşte’ye bir sancaklık i’tibâriyle (4)on kere yüz bin akçeye sana verdim ve ol vilâyetlerde amme-i guzât ve’l-mücâhidîn üzerlerine seni Emîrü’l-Mü’mînîn nasb eyledim ve buyurdum ki kemakân mutasarrıf olasın ama sakın sana Rumeli (5)vilâyetlerini kendi kılıcım ile fetheyledim deyu gurur gelmesin bunu tahkîk bil ki ol vilâyetler Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretlerinindir ve O’ndan sonra Resûlünündür ve Hakk Teâlâ Hazretlerinin emriyle Resûlünden (6)sonra Halîfesinindir gerçi sen de bize iyilik ve doğruluk etdin biz de sadâkatin mukâbelesinde sana inâyet eyleyip üç tarîkle ta’zîm ve tekrîm eyledik evvelâ bu ki sana Emîrü’l-Mü’mînîn (7)hitâb eyledik sâniyen hil’at-i fâhire ilbâs eyledik sâlisen tabl ve alem ve sancak gönderdik cidden sana bunlardan özge ihsân olmaz sen de bu ni’metleri gereği gibi şükredip (8)Allahü Teâlâ Hazretlerinin rızâ-yı şerîfinde ve emrinden ve Resûl-i Ekreminin emrinden dışra olma ve bunu dahî bilesin ki bir nice vilâyetlere hâkim ve zâbit olmak iki kefeli bir teraziye benzer (9)bir kefesi cennet ve bir kefesi cehennemdir ve ne eyler isen eyle şunlardan olagördüm onların gözleri uyur ise gönülleri uyanıkdır cümle a’mâlin efdali ve serçeşmesi adildir onu (10)edegör ki Peygamberimiz Sallallâhü Teâlâ Hazretleri adlin her bir günü bin yıllık ibâdetden efdaldir deyu buyurmuşdur ve bunu da bilesin ki Rumeli vilâyetleri uzak yerlerdir ve onların (11)tedbîri ve tedârikinde âlet-i şeyf ve kalem ehlinden nice kimselere muhtâç olursun ama sakınasın bu halkı mal sevmeden gayrı ezdirici şey olmaz dünya için din umûrunu unuturlar (12)ve Allah korkusun tutmazlar bu husûsda değme bir kimseye i’timâd eyleme çok olur kim bazı kimseler gündüzü sâim ve gecesi kâim olur ama hadd-i zâtında puta tapar onlar gibiden sakınasın (13)zinhâr ve zinhâr her kimsenin zâhir hâline aldanmayasın nitekim Ömer bin Hattab Radıyallahü Anh Rebî’ bin Ziyad’ın zâhir hâline aldandı onlardan hisse alasın her geçen kim bir kimseyi (14)vekîl edip bir canibe göndermek istediğinde evvel bildiğin hâline i’timâd eyleme câiz ki sonradan bir türlü hâli ola zîrâ ben-i âdemin hâli bir hâlden bir hâle intikâl eylediği gibi (15)huyu ve hasleti dahî berkarar değildir bir hâlden bir hâle intikâl etmekdedir sen vekîl edip işe kullandığın ademin ahvâline göz kulak tut gör şimdiki hâli eski hâline (16)uyar mı ona göre sözüne amel eyle kimseye garez etmesin ve bunu da bil kim geçen etrafa koyduğun kimsenin hâli iyi ise reâyânın dahî hâli iyi olur beyler ve vekîller reâyâya (17)çerâğ gibidir her kimin ki çerâğı diklenir hâli yaman olur her birine ısmarla eli altında olan reâyâyı rif’at ile tutsunlar ve Müslümanları kardeş gibi zulüm ve taaddî eylemesinler yarın (18)kıyâmet günü gökden kar gibi defâtir-i a’mâl yağdığın ansınlar halkın fukarasın gözetsinler kifâyet mikdârı zahîre versinler fukarâ Allahü Teâlâ Hazretlerinin sevgilileridir (19)belâlarına sabrederler elinde dünyalığı çok olanlara dünyalığına nazar etmezler şâkirlerdir kendi hâllerine husûsan Rumeli’ne Şeyhülislâm nasb olunan müftehiru’l-guzâta kadı efendi (20)zîde ilmühüye riâyet edip gözleyesin ulemâ-i izâm ki nitekim verese-i seyyidü’l-enâmdır kemâl-i lütuf ve şefkat ile mer’î tutup îfâ-yı dîn-i mübîn ve icrâ-yı şer’i-metîn onların vücûd-ı şerîfleri (21)ve enfâs-ı latîfleri berekâtıyla bilip lehümü’l-ulemâ mesmûmeti’l-muktezâ hâtır-ı âtırlarına riâyet edip rencîde eylemeden hazer edesin ve tâife-i sipâha vazife ihsân ve ebvâbını küşâde (22)kılıp ifrât ve tefrîtden ihtirâz edip sipâhî olanlardan ve menâsıb erbâbından mukâbelesinde bir habbe aldırmayasın ve ne de almaya cevâz gösteresin ve asker umûrunda ihtimâm edip   (23)yiğidin bahadırın sakla ve kılıcın keskinin tutup ve atın yüğrüğünü besle ni’metin mebzul eyle mürüvvet ve ihsân eylemeden hâlî olma kılıcın ile fethettiğin vilâyetlerin mahsûlün  (24)harc eyle vefâ etmezse sakınıp bî-huzûr olma zarûret vâki’ olur ise bu canibe i’lâm eyle bizde olan diriğ olmaz mümkün olduğu mikdâr gönderilir ve dahî ikdâm eyle ola ki (25)Selanik Kalesi’ni fethedesin ve memalik-i küffârı dâimâ ihrâk etmeden hâlî olmayasın ve bu canibe gönderdiğin mektûbda bazı kurâlar vakfetmek murâd etmişsin ve senden sonra (26)evlâdlarına riâyet olunmak için hükm-i şerîfim ricâ etmişsin imdi fetheylediğin vilâyetlerde her ne kadar vakfeylersen eyle Vallâhü’l-azîm makbûlümdür ve dahî evlâdlarına riâyet husûsu (27)başım üzerine ve benden geri Devlet-i Osmanî benim evlâdlarımdan her kime müyesser olur ise sana ve evlâdlarına riâyet etmeye la’netullahi aleyhim ve’l-melâiketi ve’n-nâsi ecmaîn bu husûsda hâtırına şübhe getirmeyesin (28)hemen Hakk Teâlâ Hazretleri uğurun açık ve kılıcın keskin eyleye ve a’dâ-yı dîn üzerlerine gâlib ve muzaffer eyleye âmîn huzur-ı kalb ile uğur açıklığına avn-ı İlâhî ve mu’cizât-ı Hazret-i (29)Risâletpenâhî te’yîdi ve hâzır ve gâib erenlerin zâhir ve bâtın himmetleri ve benim dahî hayır duâm ile Allâhü Teâlâ Hazretleri işin âsân eylesin ve bizi dahî kendine hayır duâcı ve bedreka (30)ve kafar bilip ud’û Rabbeküm tazarru’â ve hafiyyeten dûş ve gerdânına hamâil kılıp Hasbiyallâhü ve ni’me’l-vekîl virdini ve ni’me’l-Mevlâ ve ni’me’n-nasîr zikrini dâimâ tekrâr kılmakdan hâlî olmayıp devletim (31)bekâsına duâ etmede sa’y-i cemîl zuhûra getirip hıdemât-ı lâzımeye kıyâm gösterip er gibi olasın alâmet-i şerîfe i’timâd kılasın hurrira fî’l-evâil-i Şevvâlü’l-Mükerrem sene semâniye ve semânin ve seb’a (32)ve mie  

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlı Mekteplerinde Sağlık Tedbirleri
Belge Okumaları

Salgın, hastalık oluşturan mikroorganizmaların canlılar arasında taşınmasıyla duyarlı canlılara bulaşarak etrafa yayılması sonucu oluşur. Tarihten günümüze bitki-hayvan-insan üçgeni arasında bulaşıcılık gösteren salgınların yayılması, günümüzde ulaşım ve iletişim imkanlarının artmasıyla daha da hızlanmıştır. Bununla beraber bilimsel bulgular salgınlara karşı tedavi metotlarının gelişmesine vesile olmuştur. Ancak koruyucu hekimlik yani tedaviden önce salgının yayılmasını önleyecek tedbirlerin alınması, hâlâ hastalıklara karşı en önemli silah olmaya devam etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu da hastalıkların yayılmadan önce tahdidi ve önlenmesi konusunda birçok tedbir almıştır. Özellikle 19. yüzyıldaki gelişmelere bağlı olarak bulaşıcı hastalıklara karşı uygulanacak tedbirlerle ilgili nizamnameler çıkarılmış, karantina ve kısıtlama uygulamalarıyla salgınların geniş kitlelere yayılması belirli ölçüde engellemiştir. Özellikle halk sağlığını kontrol etmek amacıyla kalabalık ortamlara getirilen sınırlamalar, uygulamalarda ilk sırayı alıyordu. Mesela mektepler, çok farklı yerlerden gelen öğrenciler için potansiyel bulaşıcılık riskini artıran mekânların başında geliyordu. Bu yüzden nizamnamelerde yer alan kuralların Osmanlı ülkesinin dört bir tarafında uygulanması için katı tedbirler alınmıştır. 1885 yılında yürürlüğe giren Çiçek Aşısı Nizamnamesi ile mektebe giden veya gitmeyen tüm çocuklara aşı vurulması, aşı karnesi olmayan çocukların okullara alınmaması, aşısız öğrenci bulunduran mektep müdürlerine müeyyideler uygulanması bu tedbirlerden bazılarıydı. Bunların yanı sıra hastalanan öğrencilerin evlerinin dezenfekte edilerek karantinaya alınması, öğrencinin doktor raporu doğrultusunda iyileştikten sonra tekrar derslere katılabilmesi şartı da getirilmişti. COVID-19 salgınının ikinci dalgasının yaşandığı şu günlerde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kısıtlama ve tedbirlerde yeni düzenlemelere gidiliyor. Özellikle okullarımızda pandemi riskinin yüksek olması, okulların tatilini de gündeme getirdi. Biz de dergimizin bu sayısında, Osmanlı mekteplerinde salgınlara karşı alınan önlemlerin yer aldığı birkaç vesikayı inceleyeceğiz. 1894 tarihinde Çankırı İdadisinde alınan bazı tedbirler mekteplerin o dönemlerde de tatil edildiğini gösteriyor. Buna göre vesikada “illet-i maʻlûme” şeklinde geçen kolera salgınından dolayı Çankırı Mekteb-i İdadisinin tatil edilmesi, eksik kalan derslerin bir sonraki dönem başına ertelenmesi, o seneki müfredat için derslerin işlendiği yere kadar imtihan yapılması, bu imtihan için de kalabalığın önlenmesi amacıyla her bir sınıfın ayrı zaman dilimlerinde sınava alınması gibi tedbirler alınmıştır. 1913 yılına ait diğer bir belgemiz ise İstanbul Belediyesi ile Maarif Nezareti arasında geçen bir yazışmadır. Vesikada Belediye Sağlık Müdürlüğü, kolera salgınının artmasından dolayı Müslim-gayrimüslim, özel-devlet, yatılı-yatısız tüm mekteplerde en ufak bir kolera şüphesi bulunan öğrenci ve personelin, uygun bir mahalde karantinaya alınarak en yakın belediye tabibine nakledilmesi, ayrıca okullara gereksiz, sahipsiz eşyaların, yiyecek ve içeceklerin sokulmamasını talep etmiştir. Vesikalar, ilim dünyasına akademik veri sunmanın yanı sıra tarihte vuku bulmuş hadiselerden hareketle günümüz için birer ibretlik ders niteliği de taşıyor. Bize verilen en büyük nimet olan hayatımızı korumak, kendimizin ve ailemizin sağlığını muhafaza etmek için gerekli tedbirleri almak, devlet sorumluluğundan önce bizim üzerimizde olan bir yükümlülüktür. Unutmayalım, hiçbir virüs alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir. VESİKA 1-1 Koleradan dolayı Çankırı İdadisinde alınacak sağlık tedbirlerine dair Kastamonu Vilayeti Maarif Müdürlüğünden Maarif Nezaretine yazılan tahrirat (12 Haziran 1894) MF_MKT__00213_00016_001_001 HüveKastamonu VilâyetiMaʻârif MüdîriAded103 (1) Maʻârif-i Umûmiye Nezâret-i Celîlesi Cenâb-ı Sâmîsine (2) Devletlü efendim hazretleri (3) İmtihân-ı umûmî zamânı takarrüb eylediği bir sırada İskilib’de zuhûr iden hastalıkdan dolayı taʻtîl idilen Kengırı Mekteb-i İʻdâdîsinin daha ne zamân (4) küşâd idilebileceği mechûl olmasına ve maʻa hâzâ bundan sonra küşâdına mesâğ gösterilse de ikmâl-i tedrîsât itdirilmek mümkün (5) olamayacağına binâen baʻzı derslerden noksân kalan mahalleri bi-mennihî teʻâlâ sene-i cedîde ibtidâsında irâe ve ikmâl itdirilmek üzere tedrîs idilen (6) aksâm üzerine imtihân-ı umûmînin icrâsıyla talebenin bir senelik tahsîllerinin hebâ idilmemesi ve fakat mektebde sıhhati ihlâl idecek (7) derecede ictimâʻ ve izdihâm vukûʻuna mahal kalmamak üzere günde bir sınıf talebesinin celbiyle birer dersden imtihân idilmesi sûreti bi’t-tensîb (8) mümkün olduğu hâlde ol vechile îcâb-ı hâlin icrâsı Kengırı Mutasarrıflığına işʻâr olunmuşidi. Mekteb-i mezkûr müdîriyetinden bu kerre cevâben alınan (9) tahrîrâtda sûret-i maʻrûza mahallî Sıhhiye Komisyonunca da münâsib görümekle mutasarrıf-ı livâ saʻâdetlü Abdülvehhab Paşa hazretlerinin taht-ı (10) riyâset-i aliyyelerinde teşkîl olunan hey’et-i mümeyyize maʻrifetiyle mâh-ı hâlin yirmi üçüncü gününden iʻtibâren imtihân-ı umûmînin icrâsına mübâşeret (11) olunduğu işʻâr kılınmış ise de iktizâ-yı hâl yine vâbeste-i irâde-i celîle-i cenâb-ı nezâret-penâhîleri bulunmuşdur. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 8 Zi’l-hicce sene 311 ve fî 31 Mayıs sene 310Müdîr-i Maʻârif-i KastamonuBendeMühür (Mustafa Celal) VESİKA 1-2 Koleradan dolayı Çankırı İdadisinde alınacak sağlık tedbirlerine dair Maarif Nezaretinden Kastamonu Vilayeti Maarif Müdürlüğüne yazılan tahriratın cevabı-şukka müsveddesi (21 Temmuz 1894)  MF_MKT__00213_00016_002_002 Maʻârif-i Umûmiye Nezâreti Mektûbî Kalemi Müsveddâtına Mahsûs Varakadır Nevʻi: Kastamonu Maʻârif Müdîrinden Şukka Vürûdu: 22 Haziran sene 310 Tesvîdi: 26 minhu Evrâk numarası: 124 Husûsî numarası: 38 Mümeyyiz: Bende Halil Edib, 27 Müdîr: Bende Tahir Târîh-i tebyîzi: Arabî 17 M sene 312 / Rûmî 9 Temmuz 310 Hülâsâ (1) Kengırı İʻdâdîsinin bu sene derslerden noksân kalan mahallerin gelecek sene-i (2) tedrîsiye ibtidâsında ikmâline gayret ve iʻtinâ idilmesine dâirdir. (3) Kastamonu Vilâyeti Maʻârif Müdîrliğine (4) İskilib’de zuhûr iden hastalıkdan dolayı taʻtîl idilen Kengırı Mekteb-i İʻdâdîsinin imtihânlarına tedbîr-i sıhhiye ve takayyüdât-ı lâzımeye tevessül şartıyla mübâşeret olunduğuna dâir 31 Mayıs sene 310 (5) târîh ve yüz üç numaralı şukkanız Mekâtib-i İʻdâdiye İdâresine havâle olundu. Îcâbât-ı sıhhiye noktasına riʻâyet olunmakla beraber talebenin bir senelik tahsîllerinin dahi (6) heder olmakdan sıyânet idilmiş olmasına ve mahallî Sıhhiye Komisyonunca da tasvîb idilmiş bulunmasına nazaran tedbîr-i vâkiʻ müstahsen görülmüş ise de bu sene derslerden noksân kalan mahallerin gelecek sene-i tedrîsiye ibtidâsında cebr ve telâfîsine (7) bezl-i gayret ve iʻtinâ idilmesi lüzûmunun cevâben izbârı ifâde kılınmakla îfâ-yı muktezâsı siyâkında terkîm-i şukka-i mecîye ibtidâr kılındı. VESİKA 2 Kolera hastalığından dolayı İstanbul’daki bütün okullarda alınması gereken tedbirlere dair İstanbul Belediyesi Sağlık Müdürlüğünden Maarif Nezaretine yazılan tezkire (6 Aralık 1913)  MF_MKT__01193_00015_001_001 HüveŞehremânetiSıhhiye MüdîriyetiAded 475Hülâsa: (1) Kolera hasebiyle bi’l-cümle mekâtibde hıfzu’s-sıhhaya (2) riʻâyet ve iʻtinâ idilmesi hakkında (3) Maʻârif Nezâret-i Celîlesine (4) Devletlü efendim hazretleri (5) Şehrimizde kolera hastalığının şu günlerde tevessüʻü hasebiyle bi’l-umûm resmî ve gayr-ı resmî ve milel-i muhtelifeye âid husûsî ve ecnebî mekâtib-i (6) leyliye ve nehâriyenin takayyüdât-ı sıhhiyesinin istikmâli velev pek az kolera şübhesi altında bulunacak şâkirdân ve müstahdemîn-i mektebin olduğu mahalde (7) muhâfazasıyla en yakın belediye etıbbâsına maʻlûmât iʻtâ ile hastanın teslîmi ve mektebe bî-lüzûm ve mechûl eşyâ ve me’kûlâtın idhâl (8) itdirilmemesi gibi husûsâta iʻtinâ kılınmasının îcâb idenlere müessir bir sûretde emr ü ihtâr buyurulması Sıhhiye Müdîriyeti ifâdesiyle ricâ olunur. (9) Ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 6 Muharrem sene 332 ve fî 23 Teşrîn-i Sânî sene 329 Şehremîni Cemil (sağ taraftaki kırmızı yazı silinecek) (10) Serîʻan Maʻârif ve Mekteb müdîrine (11) teblîğât. Kalem-i mahsûsa. (12) Fî 23 minhu Kelimeler Aksâm: KısımlarBi’t-tensîb: OnaylaBî-lüzûm: GereksizBi-mennihî teʻâlâ: Allah’ın yardımıylaCebir: Bir şeyi ıslah etmek, düzeltmekCedîde: YeniEtıbbâ: TabiplerHeder: Boşa gitmeHey’et-i mümeyyize: Sınav komisyonuHıfzu’s-sıhha: Sağlıklı yaşamak için alınması gerekli önlemlerin bütünüİbtidâ: İlk olarakİbtidâr: BaşlamakÎfâ-yı muktezâ: Gereğinin yapılmasıİrâe: Görmek, öğretmekİstikmâl: Tamamlamakİşʻâr: Yazı ile bildirmekİʻtâ: Vermekİzbâr: Yazı ile bildirmeKüşâd: AçmakLeyliye: GeceLivâ: SancakMaʻa hâzâ: Bununla birlikteMâh-ı hâl: Bu ayMe’kûlât: YiyeceklerMecî: Gelme, gelişMekâtib: MekteplerMen lehü’l-emr: Emir sahibi kişi, padişahMesâğ: İzin, ruhsatMilel: MilletlerMinhu: Ondan (yukarıdaki tarih)Mübâşeret: İşe başlamakMüessir: TesirliMümeyyiz: Sınav görevlisiMüstahdemîn: Ücretle çalışanlarMüstahsen: Güzel, beğenilmişNehâriye: GündüzNezâret-penâhî: Bakanlığın sığınağıRiyâset: BaşkanlıkSene-i tedrîsiye: Eğitim öğretim yılıSıyânet: KorumakSiyâkında: Üslup, tarzSûret-i maʻrûzaŞukka: Küçük tezkire, resmî yazıTakarrüb: YaklaşmakTakayyüdât: SınırlamalarTebyîz: Temize geçirmeTerkîm: YazmaTevessül: Başlamak, girişmekTevessüʻ: GenişlemekVâbeste-i irâde-i celîle: Yüce iradeye bağlı

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıdan Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

Mülûkî Gaziler Helvası İbtida kaide üzere gaziler helvasını(ı) pişireler. Velakin şekeri yahut alâ adetten iki kat ziyade ola tatlı ol ki sonradan vafir baem zamm olunacaktır ki tatsız olmayıp ol-vakit kararın(ı) bula. Eğer helva üç vukıyye ise mukaddem iki vukıyye badem olup kışrın(ı) izale ettikten sonra bir miktar ateşte kavurup badehu havanda hemen hurdelenecek miktarı dak olunup helva-yı mezbura zamm olunup gereği gibi karıştırıp alıştıktan sonra kenarlı tepsiye kifayet miktarı koyup bastırarak yapıp baklava resminde yahut murad olunduğu vecih üzere kesip fırında tekrar revani pişirir gibi üstü kızarınca dura. Badehu çıkarıp tabaklara ve mertebanilere dizip ekl eden ahbablara afiyetler ola. Peynir Lokması Bu dahi bir acayip latif lokmadır ki gayetü’l-gaye leziz ve filhakika nefayisten ma’dud olmakla şayeste bir nazik şeydir. Ve Cezire-i Midilli’ye mahsustur. Amma murad oldukda her yerde tabh olunmak kabildir. Ahali-i Midilli taze lordan yaparlar. Ancak taze çayır peynirinden ve yine lor peynirinden tuzunu aldıktan sonra dahi olmak mümkündür. Ve bu diyarda bulunan lordan dahi olur. Sanatı: Evvela taze tuzsuz lordan bir miktar alıp cüzi has un izafe edip badehu gayet kızmış sade yağda tabh eyledikten sonra tatlı olmak murad olunur ise, tasfiye olunmuş ısıcak şekere yahut asele bırakıp bir miktar durduktan sonra tabaklara koyup istimal edeler. Yahut dahi ısıcak iken üzerine sahk olunmuş ince şeker koyup kapağını kapadıkda yine derununa sirayet etmekle latif olur. Kelimeler: Mülûkî: Hükümdarlara âit, hükümdarlarla ilgiliİbtida: BaştaAlâ adet: Adet üzereVafir: ÇokZamm: Ekleme, katmaVukıyye: 400 dirhemlik Osmanlı ağırlık ölçüsü, okkaMukaddem: Önceİzale: Giderme, yok etme, ortadan kaldırmaHavan: Toz hâline getirilmek veya ufalanmak istenen bir maddenin içine konulup dövüldüğü taş, tahta veya mâdenden çukur kapHurde: Küçük, ufakDak: Vurma, çarpmaMezbur: Yukarıda adı geçen, sözü edilmiş olan, zikredilen, mezkûrKifayet: Yeteri kadar olmaMertebani: Hindiçînî’nde yapılan, açık yeşil renkte, bugün antika sayılan çok kıymetli fayans kap, çanak çömlek, seladonEkl: YemeGayetü’l-gaye: Son dereceFilhakika: GerçekteNefayis: Kıymetli, makbul, nefis ve güzel şeylerMa’dud olmakla: SayılmaklaŞayeste: Layık, yakışırCezire: AdaTabh: Pişirmeİzafe: Ekleme, katma, ilâve etmeTasfiye: Arıtma, arıtım, arıtılma, saflaştırma, saflaştırılma, pâk ve temiz duruma getirme, getirilmeIsıcak: SıcakAsel: Balİstimal: KullanmaSahk: Dövme, ezmeDerununa: İçineSirayet: Geçme, bulaşma

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

اڭ مناسب موقع بنمكيدر ١٥٢٣ ردوس سفرندن دونن قانوني سلطان سليمان، شهزاده لك آرقداشي پارغه لي ابراهيمي صدر اعظم ياپمق ايسته يوردي. بو مقصدله دركه ، صدر اعظم پيري محمد پاشايي حضورينه  چاغيروب: - لالا، ديدي، پك سوديگم بر قولمه  دولت خدمتنده  غايت مهم بر موقع ويرمك ايسترم. سنجه  هانكي موقعي لايق كورورسڭ؟ پيري محمد پاشا قيصه  بر دوشونمه دن صوڭره ، پادشاهڭ كندي موقعنده  كوزي اولديغني آڭلامشدي. هيچ تردّد ايتمه دن شويله  جواب ويردي: - بويله  بر قولڭزه  اڭ مناسب موقع، بنم موقعمدر. پادشاه كرچكدن قيصه  بر مدّت صوڭره  پيري محمد پاشايي امكلي يه  سوق ايتمش و يرينه  پارغه لي ابراهيمي صدر اعظم ياپمشدي. En Münasip Mevki Benimkidir 1523 Rodos seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman, şehzadelik arkadaşı Pargalı İbrahim’i sadrazam yapmak istiyordu. Bu maksatladır ki, sadrazam Piri Mehmed Paşa’yı huzuruna çağırıp: - Lala, dedi, pek sevdiğim bir kuluma devlet hizmetinde gayet mühim bir mevki vermek isterim. Sence hangi mevkii lâyık görürsün? Piri Mehmed Paşa kısa bir düşünmeden sonra, padişahın kendi mevkiinde gözü olduğunu anlamıştı. Hiç tereddüt etmeden şöyle cevap verdi: - Böyle bir kulunuza en münasib mevkii, benim mevkimdir. Padişah gerçekten kısa bir müddet sonra Piri Mehmed Paşa’yı emekliye sevk etmiş ve yerine Pargalı İbrahim’i sadrazam yapmıştı. ياپمق و صاتمق مسئله سي فؤاد پاشايه  صورمشلر: - استاد، ديمشلر، علي پاشا ايله  آراڭزده  نه  فرق واردر؟ فؤاد پاشا بو صوري يه  شويله  جواب ويرمشدي: - بن و علي پاشا برر محلّبيجي يه  بڭزرز. او نفس محلّبي ياپار، فقط صاتمه سني بيلمز. بنسه ، ياپمه سني بيلمم، فقط صاتمه سني بيليرم. چونكه  او صوقاغه  چيقديمي بر ادا و قورقونج بر سسله  ”محلّبي!“ دييه  باغيرديمي، هركس اوماجي كورمش كبي قاچار. فقط بن طبله يي باشمه  قويار، ”كوچك بگلرم، كوچك خانملرم، كوزل محلّبيم وار“ ديدممي، قاپيدن پنجره دن قادين قيز قوشار، طبله مده  نه  وارسه  آلوب كيدرلر. معلوم يا ياپمق باشقه ، صاتمق باشقه در. Yapmak ve Satmak Meselesidir Fuat Paşa’ya sormuşlar: - Üstad, demişler, Ali Paşa ile aranızda ne fark vardır? Fuat Paşa bu soruya şöyle cevap vermişti: - Ben ve Ali Paşa birer muhallebiciye benzeriz. O nefis muhallebi yapar, fakat satmasını bilmez. Bense, yapmasını bilmem, fakat satmasını bilirim. Çünkü o sokağa çıktı mı bir eda ve korkunç bir sesle “Muhallebi!” diye bağırdı mı, herkes umacı görmüş gibi kaçar. Fakat ben tablayı başıma koyar, “Küçük beylerim, küçük hanımlarım, güzel muhallebim var” dedim mi, kapıdan pencereden kadın kız koşar, tablamda ne varsa alıp giderler. Malûm ya yapmak başka, satmak başkadır. قره مان اوغلنه مكتوبي ١٤٤٤ ييلنده  امضالانان سكدین آندلاشمه سندن صوڭره  ٢نجی مراد، دولت بيوكلرينه  شويله  ديدي: - اوغلمي حال حياتمده  تخته  كچيره يم، تاكه  كوزم باقاركن كوره م، نه  وجهله  پادشاهلق ايدر. كرچكدن سلطان مراد اوغلي محمدي تخته  كچيروب، كنديسي بروسه يه  كيتمشدي. اولايي ايشيتن قره مان اوغلي محمد هم پاپايه  و هم ده  مجار قرالي لاديسلَسه  يازديغي بر مكتوبده  شويله  دييوردي: - تركه  بوندن ايي فرصتمي بولونسونكه ، عثمان اوغلي دلي اولوب، اوغلني تخته  كچيردي. سز اورادن، بز بورادن يورويه لم. روم ايلي سزڭ، آناطولي بزم اولسون، عثمان اوغوللريني اورته دن قالديرالم. Karamanoğlu’nun Mektubu 1444 yılında imzalanan Segedin antlaşmasından sonra 2. Murad, devlet büyüklerine şöyle dedi: - Oğlumu hali hayatımda tahta geçireyim, ta ki gözüm bakarken görem, ne vechile padişahlık eder. Gerçekten Sultan Murad oğlu Mehmed’i tahta geçirip, kendisi Bursa’ya gitmişti. Olayı işiten Karamanoğlu Mehmet hem Papa’ya ve hem de Macar kralı Ladislas’a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: - Türk’e bundan iyi fırsat mı bulunsun ki, Osmanoğlu deli olup, oğlunu tahta geçirdi. Siz oradan, biz buradan yürüyelim. Rumeli sizin, Anadolu bizim olsun, Osmanoğulları’nı ortadan kaldıralım. قره مان اوغلي سني نيليه يم چلبي محمدڭ ايلك ييللرنده  قره مان اوغلي ٢نجی محمد يينه  عصيان ايتمشدي. ياپيلان مجادله  صوڭوجنده  قره مان اوغوللري اوردوسي طاغيتيلمش و كنديسي ده  اسير ايديلوب، چلبي محمدڭ حضورينه  كتيريلمشدي. نزاكت قاعده لرندن آيريلمايان ترك خاقاني قره مان اوغلنه: - اي قره مان اوغلي، ديدي، سني بن نيليه يم؟ بوڭا قارشيلق قره مان اوغلي ايسه : - فرمان سلطانمزڭدر، دييه  جواب ويرنجه ، چلبي محمد شويله  ديدي: - قره مان اوغلي، كل يمين ايله ، بر داها مسلمانلره  ضرر ويرميه جكسڭ. قره مان اوغلي يمين ايتدي. آنجق ترك اوردوسي داها قونيه دن برقاچ كيلومتره  آيريلمادن قره مان اوغلي ياننده  بولونانلره  شويله  ديمشدي: - بنم عثمان اوغوللري ايله  صواشم، قيامته  قدردر. Karamanoğlu Seni Neyleyeyim Çelebi Mehmed’in ilk yıllarında Karamanoğlu 2. Mehmed yine isyan etmişti. Yapılan mücadele sonucunda Karamanoğulları ordusu dağıtılmış ve kendisi de esir edilip, Çelebi Mehmed’in huzuruna getirilmişti. Nezaket kaidelerinden ayrılmayan Türk hakanı Karamanoğlu’na: - Ey Karamanoğlu, dedi, seni ben neyliyeyim? Buna karşılık Karamanoğlu ise: - Ferman Sultanımızındır, diye cevap verince, Çelebi Mehmed şöyle dedi: - Karamanoğlu, gel yemin eyle, bir daha Müslümanlara zarar vermeyeceksin. Karamanoğlu yemin etti. Ancak Türk ordusu daha Konya’dan birkaç kilometre ayrılmadan Karamanoğlu yanında bulunanlara şöyle demişti: - Benim Osmanoğulları ile savaşım, kıyamete kadardır.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Soruların cevaplarını karşılarındaki boşluklara Osmanlıca olarak yazın. İşaretli yere denk gelen harfleri numarasına göre aşağıdaki boşluğa yerleştirin. Oluşan cümlenin okunuşunu Osmanlı Türkçesi ile yazarak, 25 Aralık 2020 tarihine kadar osmanlicadergi@gmail.com adresine gönderin. Yapılacak kur’a ile belirlenecek 5 kişiye “Küçük Boy Osmanlıca Hastalar Risalesi” kitabı hediye edilecektir.             C E V A P     

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak