Konu resmiErmenilerin Nakil ve İâşeleri Hakkında Talimatnâme
Belge Okumaları

Belgenin Transkripsiyonu Ahvâl-i harbiye ve zarûret-i fevkalâde-i siyâsiye dolayısıyla mahall-i âhere nakilleri icrâ edilen Ermenilerin iskân ve i‘âşesiyle husûsât-ı sâireleri hakkında ta‘lîmâtnâmedir. Madde 1: Nakli îcâb eden ahâlînin te’mîn-i sevki mahallî me’mûrîn idâresine âiddir. Madde 2: Nakledilen Ermeniler kâffe-i menkûlât ve hayvânâtını birlikte götürebilirler. Madde 3: Mahall-i iskâniyelerine sevk edilen Ermenilerin esnâ-yı râhda muhâfaza-i cân ve mallarıyla te’mîn-i i‘âşe ve istirâhatleri güzergâhlarında bulunan me’mûrîn-i idâreye âiddir. Bu husûsda vâki‘ olacak terâhî ve tekâsülden alâ-merâtibihim kâffe-i me’mûrîn mes’ûldür. Madde 4: Mahall-i iskâniye-i mürettebelerine vürûd eden Ermenilerin îcâb-ı hâl ve mevki‘e göre ya müteferrik sûretde mevcûd kurâ ve kasabâta ilâve sûretiyle inşâ edilecek hânelere veyahut taraf-ı hükûmetden wta‘yîn edilecek mahallerde te’sîs edilecek köylere yerleşdirilecekdir. Köylerin hıfzu’s-sıhhaya muvâfık ve zirâ‘at ve umrâna müsâ‘id mahallerde te’sîsine bi’l-hâssa dikkat olunacakdır. Madde 5: Menâtık-ı iskâniyede köy teşkîline müsâ‘id arâzî-i hâliye ve mahlûle ve mîriye bulunmadığı halde emlâk-ı mîriyeden bulunan çiftlik ve köylerin bu cihete tahsîsi câizdir. Madde 6: Ermeni iskân edilecek kurâ ve kasabâtla yeniden te’sîs edilecek Ermeni köyleri hudûdunun Bağdad şimendüferiyle iltisâk hatlarından ve diğer hutût-ı hadîdiyeden lâ-akal yirmi beş kilometre uzak bulunması meşrûtdur. Madde 7: İlâve sûretiyle kurâ ve kasabâta yerleşdirilen Ermeniler ile yeni te’sîs edilen köyde iskân edilen ahalînin sicill-i nüfûsa esâs olabilecek bir sûret-i mazbûta ve muntazamada ve hâne i‘tibâriyle her âilenin isim, şöhret, sinn, sıfat-ı mahall-i vürûd, mahall-i iskânını ve kezâ hâneyi teşkîl eden efrâd-ı âilesinin esâmî ve esnânını mübeyyin bir defter tanzîm edilecekdir. Madde 8: Mahall-i mürettebesine iskân edilen bir kimsenin merbût bulunduğu komisyonun me’zûniyeti olmaksızın ve zâbıta-i mahalliyeden vesîka-i mahsûsa istihsâl etmeksizin âher mahalle azîmeti memnû‘dur. Madde 9: Mahall-i mürettebelerine vürûd eden ahâlînin sûret-i kat‘iyyede iskânlarına kadar i‘âşe ve muhtâcînden bulunanların meskenlerinin dahi inşâsı muhâcirîn tahsîsâtından sarf edilmek üzere hükûmete âiddir. Madde 10: İ‘âşe ve iskân husûsâtının te’mîn ve teşrî‘-i (tesrî‘-i) icrâsı ve bunların muhâfaza-i sıhhat ve terfîh-i ahvâline müte‘allik husûsâtın îfâsı mahallerinin en büyük mülkiye me’mûrları âmir-i mes’ûl olmak üzere muhâcirîn komisyonlarına âiddir. Muhâcir komisyonu bulunmayan mahallerde muhacirîn nizâmnâmesine tevfîkan yeniden teşkîli muktezîdir. Madde 11: İ‘âşe ve iskân husûsâtının te’mîn ve tesrî‘-i icrâsı ve ahâlînin lüzûmu kadar sevk, i‘âşe ve iskân me’mûrlarının ta‘yîni nezâretden istîzân şartıyla mutasarrıf ve vâlîlere âiddir. Madde 12: İskânı icrâ edilen her âileye ahvâl-i sâbıka-i iktisâdiye ve ihtiyâcât-ı hâzırası nazar-ı i‘tibâra alınarak mikdâr-ı münâsib arâzî verilecekdir. Madde 13: Arâzînin tefrîk ve tevzî‘i muhâcirîn komisyonlarına âiddir. Madde 14: Tefrîk edilen arâzînin hudûd ve dönümü tefrîk ve ta‘yîn edilip muvakkat ilmühaber mukâbilinde ashâbına tevdî‘ edildikden sonra tapu ve emlâk mu‘âmelâtına esâs olabilecek bir sûret-i muntazamada defter-i mahsûsa kayd olunur. Madde 15: Muhtâcînden bulunan erbâb-ı zürrâ‘ ve san‘ata münâsib mikdâr-ı sermâye veyahut âlât ü edevât verilecekdir. Fî 28 Mayıs sene (1)331 Belgenin Sadeleştirilmiş Metni Savaş hâli ve olağanüstü siyasî zorunluluklar dolayısıyla, başka yerlere nakledilen Ermenilerin iskân ve iaşeleri ile diğer konular hakkında yönetmeliktir. Madde 1: Nakli gerekli olanların sevklerinin sağlanması, yerel görevlilerin yönetimine aittir. Madde 2: Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını ve hayvanlarını beraberlerinde götürebilirler. Madde 3: İskân yerlerine sevk edilen Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunmasıyla, iaşe ve dinlenmelerinin sağlanmasından, gidiş yolları üzerinde bulunan yerel görevliler sorumludur. Bu konuda meydana gelecek gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün görevliler sorumludur. Madde 4: Oluşturulan iskân yerlerine ulaşan Ermeniler duruma ve yere göre; ya mevcut köy ve kasabalarda ayrı ayrı inşa edilecek evlere ya da yerel idareciler tarafından belirlenecek yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. Köylerin, sağlık şartlarına uygun, tarıma ve gelişmeye uygun yerlerde kurulmasına özellikle dikkat edilecektir. Madde 5: İskân bölgelerinde köy kurulmasına elverişli, boş, sahipsiz ve devlete ait arazi bulunmaması durumunda, devlet malı olan çiftlik ve köylerin iskân için tahsis edilmeleri uygundur. Madde 6: Ermenilerin yerleştirilecekleri köy ve kasabalarla, yeniden kurulacak Ermeni köyleri sınırlarının, Bağdat demir yoluyla birleşme hatlarından ve diğer demir yolu hatlarından en az 25 kilometre uzaklıkta bulunması şarttır. Madde 7: Köy ve kasabalarda yeni yapılacak evlere yerleştirilen Ermeniler ile yeni kurulan köylere yerleştirilen Ermenilerin, nüfus kütüklerine esas olabilecek bir şekilde düzenli olarak kaydedileceği ve her ailenin ismi, lâkabı, yaşı, sanatı, geldiği ve yerleştirildiği yer ile her aileyi oluşturan aile fertlerinin isim ve yaşlarını açıklayan bir defter düzenlenecektir. Madde 8: Belirlenen yere yerleştirilen bir kimsenin, bağlı bulunduğu komisyonun izni olmadan ve yerel güvenlik makamlarından özel belge alınmadan başka yerlere gitmesi yasaktır. Madde 9: İskân edilecekleri yerlere varan Ermenilerin, kesin yerleşimlerine kadar geçecek olan sürede iaşeleri, ayrıca ihtiyacı olanlara evlerinin inşası için gerekli harcamaları yerel makamlar, göçmen ödeneğinden karşılayacaklardır. Madde 10: İaşe ve iskân işlerinin hızlı olarak yürütülmesi, göç edenlerin sağlıklarının korunması ve rahatlarının sağlanmasına ilişkin hususların yerine getirilmesi, o bölgenin en üst mülkî idarecileri, sorumlu yönetici olmak üzere, göçmen komisyonlarına aittir. Göçmen komisyonu bulunmayan yerlerde Göçmenler Tüzüğü’ne uygun olarak yeniden kurulması gereklidir. Madde 11: İaşe ve iskân işlerinin sağlanması ve hızlı olarak yürütülmesi ve göçmenlerin yeterince sevki; iaşe ve iskân memurlarının tayini, Bakanlıktan izin alınmak şartıyla, mutasarrıf ve valilere aittir. Madde 12: İskân edilen her aileye, daha önceki iktisadî durumları ve şimdiki ihtiyaçları göz önüne alınarak yeterli miktarda arazi verilecektir. Madde 13: Arazinin seçimi ve dağıtılması göçmen komisyonlarınca gerçekleştirilecektir. Madde 14: Belirlenen arazinin sınırı ve dönümü tespit edildikten sonra, geçici belge karşılığında sahiplerine verildikten sonra tapu ve emlâk işlemlerine esas oluşturacak düzenli bir şekilde, özel defterine kaydedilir. Madde 15: İhtiyaç sahibi olan çiftçi ve meslek sahiplerine, uygun miktarda sermaye ya da alet ve edevat verilecektir. 10 Haziran 1915 Belgede Geçen Bazı Kelimelerin Yazılış Şekilleri Savaş hâli ve olağanüstü siyasî zorunluluklar dolayısıyla, başka yerlere nakledilen Ermenilerin iskân ve iaşeleri ile diğer konular hakkında yönetmeliktir. Madde 1: Nakli gerekli olanların sevklerinin sağlanması, yerel görevlilerin yönetimine aittir. Madde 2: Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını ve hayvanlarını beraberlerinde götürebilirler. Madde 3: İskân yerlerine sevk edilen Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunmasıyla, iaşe ve dinlenmelerinin sağlanmasından, gidiş yolları üzerinde bulunan yerel görevliler sorumludur. Bu konuda meydana gelecek gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün görevliler sorumludur. Madde 4: Oluşturulan iskân yerlerine ulaşan Ermeniler duruma ve yere göre; ya mevcut köy ve kasabalarda ayrı ayrı inşa edilecek evlere ya da yerel idareciler tarafından belirlenecek yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. Köylerin, sağlık şartlarına uygun, tarıma ve gelişmeye uygun yerlerde kurulmasına özellikle dikkat edilecektir. Madde 5: İskân bölgelerinde köy kurulmasına elverişli, boş, sahipsiz ve devlete ait arazi bulunmaması durumunda, devlet malı olan çiftlik ve köylerin iskân için tahsis edilmeleri uygundur. Madde 6: Ermenilerin yerleştirilecekleri köy ve kasabalarla, yeniden kurulacak Ermeni köyleri sınırlarının, Bağdat demir yoluyla birleşme hatlarından ve diğer demir yolu hatlarından en az 25 kilometre uzaklıkta bulunması şarttır. Madde 7: Köy ve kasabalarda yeni yapılacak evlere yerleştirilen Ermeniler ile yeni kurulan köylere yerleştirilen Ermenilerin, nüfus kütüklerine esas olabilecek bir şekilde düzenli olarak kaydedileceği ve her ailenin ismi, lâkabı, yaşı, sanatı, geldiği ve yerleştirildiği yer ile her aileyi oluşturan aile fertlerinin isim ve yaşlarını açıklayan bir defter düzenlenecektir. Madde 8: Belirlenen yere yerleştirilen bir kimsenin, bağlı bulunduğu komisyonun izni olmadan ve yerel güvenlik makamlarından özel belge alınmadan başka yerlere gitmesi yasaktır. Madde 9: İskân edilecekleri yerlere varan Ermenilerin, kesin yerleşimlerine kadar geçecek olan sürede iaşeleri, ayrıca ihtiyacı olanlara evlerinin inşası için gerekli harcamaları yerel makamlar, göçmen ödeneğinden karşılayacaklardır. Madde 10: İaşe ve iskân işlerinin hızlı olarak yürütülmesi, göç edenlerin sağlıklarının korunması ve rahatlarının sağlanmasına ilişkin hususların yerine getirilmesi, o bölgenin en üst mülkî idarecileri, sorumlu yönetici olmak üzere, göçmen komisyonlarına aittir. Göçmen komisyonu bulunmayan yerlerde Göçmenler Tüzüğü’ne uygun olarak yeniden kurulması gereklidir. Madde 11: İaşe ve iskân işlerinin sağlanması ve hızlı olarak yürütülmesi ve göçmenlerin yeterince sevki; iaşe ve iskân memurlarının tayini, Bakanlıktan izin alınmak şartıyla, mutasarrıf ve valilere aittir. Madde 12: İskân edilen her aileye, daha önceki iktisadî durumları ve şimdiki ihtiyaçları göz önüne alınarak yeterli miktarda arazi verilecektir. Madde 13: Arazinin seçimi ve dağıtılması göçmen komisyonlarınca gerçekleştirilecektir. Madde 14: Belirlenen arazinin sınırı ve dönümü tespit edildikten sonra, geçici belge karşılığında sahiplerine verildikten sonra tapu ve emlâk işlemlerine esas oluşturacak düzenli bir şekilde, özel defterine kaydedilir. Madde 15: İhtiyaç sahibi olan çiftçi ve meslek sahiplerine, uygun miktarda sermaye ya da alet ve edevat verilecektir. 10 Haziran 1915

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızda öğrendiğimiz harflerden “ و ” (Vav)’ın diğer harflerle birlikte nasıl yazılacağını göreceğiz. Harfleri yazarken, daha önce öğrendiğimiz başlama ve bitiş şekillerini unutmayalım.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Bu ay da aşağıdaki metni Osmanlı Türkçesi/Kur’an harfleri ile yazmanızı istiyoruz. Acelecilik Mahveder, Sabır Yaşatır Belki kendini kötümserliğe ve ümitsizliğe atan kimse, birkaç gün sonra öğreneceği yeni bir tedavi usulünü göremeden gitmiş veya ümitsiz yaklaşımından dolayı tedaviye kapılarını kapayarak kendini o hale mahkûm etmiş olacaktır. Medyaya yansıdığı şekliyle, 17 Ağustos depreminde iki kişi aynı göçük altında kalmış; birisi sabırla kurtarılmayı beklerken, diğeri dayanamayıp intihar etmiş. Oysa intihardan birkaç saat sonra enkaz açılmış ve kurtarıcılar gelmişti. Sabreden kurtuldu, diğeri güzel olmayan bir şekilde öldü. Sabırsızlığın sonunu görüyorsunuz. Aynı husus, hastalıklar için de geçerlidir. Devamlı olarak sabır, şükür, dua ve arayışla morali yüksek tutmak gerekir. Moral; sevinç, mutluluk, huzur ve gülümsemek demektir. Ağır bir hastalık geçiriyorsanız, ne yapıp edip sizi üzüntüye sevk edecek unsurlardan uzak durmalı, sizi sevindirecek yolları keşfedip uygulamalısınız. Tek başına tebessümün bile en zor hastalığı iyileştirdiği çokça görülen olaylardandır. Ağır hastaya kesinlikle kızmadan, onu kırmadan, sürekli iyi davranmak, güler yüzlü ve tatlı dilli olmak gerekir. Eğer hasta dua ve tevekkülle kendisini besliyorsa iki kat mutlu olur.                     Ç Ö Z Ü M         عجله جيلك محو ايدر، صبر ياشاتير بلكه  كنديني كوتومسرلگه  و اميدسزلگه  آتان كيمسه ، برقاچ كون صوڭره  أوگرنه جگي يڭي بر تداوي اصولني كوره مه دن كيتمش ويا اميدسز ياقلاشيمندن طولايي تداوي يه  قاپيلرينى قپايارق كنديني او حاله  محكوم ايتمش اولاجقدر. مديايه ياڭسيديغي شكليله ، ١٧ آغستوس دپرمنده  ايكي كيشي عين كوچوك آلتنده  قالمش؛ بريسي صبرله  قورتاريلمه يي بكلركن، ديگري طايانامايوب انتحار ايتمش. اويسه  انتحاردن برقاچ ساعت صوڭره  انقاض آچيلمش و قورتاريجيلر كلمشدي. صبر ايدن قورتولدي، ديگري كوزل اولمايان بر شكلده  ئولدي. صبرسزلغڭ صوڭني كورويورسڭز. عين خصوص، خسته لقلر ايچون ده  كچرليدر. دواملي اولارق صبر، شكر، دعا و آراييشله  مورالي يوكسك طوتمق كركير. مورال؛ سوينچ، موتلولق، حضور و كولومسه مك ديمكدر. آغير بر خسته لق كچيرييورسه ڭز، نه  ياپوب ايدوب سزي أوزونتويه  سوق ايده جك عنصرلردن اوزاق طورملي، سزي سوينديره جك يوللري كشف ايدوب اويغولامليسڭز. تك باشنه  تبسّمڭ بيله  اڭ زور خسته لغي اييلشديرديگي چوقجه  كورولن اولايلردندر. آغير خسته يه  كسينلكله  قيزمادن، اوني قيرمادن، سوركلي ايي داورانمق، كولر يوزلي و طاتلي ديللي اولمق كركير. اگر خسته  دعا و توكّلله  كنديسني بسلييورسه  ايكي قات موتلو اولور.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Mevlevi Tekkesi Kitabesi Şehi Sultân Murad Han bin Selim Han  Yapub bu hankâhı urdu bünyâd           Olalar Mevlevîler bunda sâkin  Okuna her seher vird ola irşâd  Görüb dil bu binayı dedi târih  Büyût-i cennet-âsâ oldı âbâd (1992)  شهي سلطان مراد خان بن سليم خان ياپوب بو حنقاهي اورد بنياد  اولالر مولويلر بونده  ساكن اوقینه  هر سحر ورد اوله  ارشاد كوروب دل بو بناي آيي ديدي تاريخ بيوت جنّت آسا اولدي آباد (١٩٩٢) Hû Sülâle-i tâhire-i Hazret-i Mevlana’dan Hacı Eyüb Çelebi Zâde ser tarik El-Hac Arif Dede Efendinin Rûhîçün Lillahi’l-Fatiha Sene 1319 هو سلالۀ طاهرۀ  حضرت مولانادن حاجي ايوب چلبي زاده  سر طريق الحاج عارف دده  افندينڭ روحيچون للّٰه الفاتحه  سنه  ١٣١٩ Konya Ali Gav (Mahmûdiye) Medresesi Kitabesi Sâye-i umrân-vâye-i hazret-i hilâfetpenâhîde vâli-i vilâyet devletlû Mehmed Ferîd Paşa Hazretlerinin âsâr-ı adîde-i muvaffakiyetlerinden biri de mükemmelen ta'mîr ve ihyâ olunan işbu Mahmûdiye Medresesidir. 1317-1319 سايۀ عمرانوايۀ حضرت خلافتپناهيده  والئ ولايت دولتلي محمد فريد پاشا حضرتلرينڭ آثار عديدۀ موفّقيتلرندن بري ده  مكمّلاً تعمير و احيا اولنان اشبو محموديه  مدرسه سيدر. ١٣١٧-١٣١٩   Kelimeler: Hankâh: Bir tarîkatın, diğer tekkelerinin kendisine bağlı bulunduğu merkez durumundaki tekkesiBünyâd: BinaSâkin: Oturan, yerleşenİrşâd: Mânen aydınlatma, hak yolunu gösterme, gafletten uyandırma, uyarmaBüyût-i cennet: Cennet evleriÂbâd: Sonu olmayan, sonsuz zamanlar

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBu Günlerimizi Dünlerimizin Asaletine Bağlayan Sayısız Kitapların ve Kitabelerin Sesiz ve Mukaddes Dili Türkçemiz
Mülâkâtlar

بو آي كري يه  دونوك بر ملاقات كرچكلشديردك. لسان دوريمنڭ ياپيلديغي زمانلري ياشايانلردن علي فؤاد باشگيلڭ ١٩٤٨’ده  يازدقلرندن استفاده  ايله  بر سويله شي ياپدق. استفاده يه  مدار اولور اميد ايدرز. بوكوندن عثمانلي تركجه سي چاليشمه لرينه  باقنجه  اميدلي يز، كوزل چاليشمه لر/گليشمه لر اولويور. سز عثمانلي تركجه سني ناصل كورويورسڭز، ناصل طانيملارسڭز؟ بو مملكتده  ”عثمانليجه “ و ”أوز تركجه “، بياض تركجه ، قيزيل تركجه ... كبي برقاچ ديل يوقدر. بو طوپراقلر أوستنده  بر تك ملّت واردر: مختلف صوي عنصرلرينڭ اوزون بر تاريخ وقوعاتي و استحاله لري ايچنده  و برچوق روحي و اجتماعي فاقتورلرڭ يومروغي آلتنده  يوغرولوب ترك اكثريتنڭ قاني، اينانجي و كولتوري ايله  قايناشمه سندن حاصل اولان بوكونكي ترك ملّتي. بو ملّتڭ ده  بر تك ديلي واردر: يرلي و يبانجي مختلف ديل ألمانلرينڭ تاريخ قازاننده  قاينايا قاينايا هلمه لنوب خمور اولمه سندن ميدانه  كلن و هر بيوك ملّتڭ ديلي كبي، ايچ و طيش منطقنڭ ايجابلرينه  كوره ، ياواش فقط دواملي بر تكامل سوزگجندن كچه رك سوزوله  سوزوله  بوكونكي برّاقلغنى بولان مملكت ديلي تركجه مز. صاييسز فكر و قلم صاحبي نسللرڭ عصرلر ايچنده  كوز نوري دوكه رك قارينجه  صبريله  ايشله يوب شيمديكي اينجه لگنه  ایريشديرديگي آتالر ميراثي تركجه مز. چاتيسي و ياپيسي اعتباريله  دنيانڭ اڭ مودرن، آهنگي و اداسي اعتباريله  اڭ شيرين، صداسي و تلفّظي اعتباريله  دنيانڭ اڭ خوش و طاتلي ديللرندن بري اولان كوزل تركجه مز... ملّي كتبخانه مزي طولديران و بوكونلريمزي دونلريمزڭ اصالتنه  باغلايان، علمي و ادبي صاييسز كتابلرڭ و كتابه لرڭ سسسز و مقدّس ديلي تركجه مز. هر كلمه سنده  اصيل بر ملّتڭ اڭ آز بيڭ ييللق بر تاريخنڭ بريكديرديگي معنا و خاطره لر صاقلي بولونان لسان شكلنه  كيرمش ملّي روحمز، حرارت و هيجان اوجاغمز، آنا بابا ديلي جانم تركجه مز. چوجقلريمزڭ أوده  آنا بابالريله ، مكتب قوريدورلرنده  خواجه لريله ، هركسڭ صوقاقده ، پازارده ، ايش أوزرنده  و احبابلق ايدركن بربريله  قونوشوب آڭلاشديغي ملّت مالي و عامّه  ميراثي تركجه مز. ايشته  بنم، سزڭ، هپمزڭ مشترك ديلي و ملّت اوجاغمزڭ آتشي تركجه مز بودر. و بن بوندن باشقه  بر تركجه  بيلمييورم. يالڭز شوني بيلييورمكه ، بو مملكت ديلمزڭ باشنه  كلنلر هيچ بر بيوك ملّت ديلنڭ باشنه  كلمه مش و اوغراديغي سوء قصدڭ تاريخده  مثلي كورولمه مشدر. پارتيجي و پوليتيقه جي اولماديغم كبي ديل متخصّصي ده  دگلم. ديل بحثنده كي بيلگيم، هر منوّر تركڭ بيلگيسندن فضله  دگلدر. فقط نه  بأس وار؟ جگرندن ياره لي بر انسانڭ آجي دويوب فرياد ايتمه سي ايچون جگر متخصّصي دوقتورمي اولمسي لازمدر. اولان نه يدي، نه دن بو نقطه يه  كلدي؟ اوزون اوزادی يه  ایضاحه  و اثباته  حاجتمي وار؟ تركجه مزڭ، حكومت زوري و قانون يوليله ، ايچندن چيقيلماز تناقضلره  صاپلانديغي و بر تراژي قوميك مسئله  حالنه  قونولديغي بوكون آرتيق هركسجه  و هر صنف خلقجه  بيلينن شيلردندر. حقيقتڭ يوزي پكدر و بوني انكاره  مجال يوقدر. مزراق خراره  كيرمز. كونش بالچيقله  صيوانماز. اگر بو مملكتده  بارمڭ و مأمورين قانوننڭ و داها بيلمم هانگي ضابطه  و محكمه  قانوننڭ أوستنده ، انسان حقّنى و ابدي انسانلغڭ يوكسك شرفنى و امتيازينى قورويان بر حقّانيت قانوني وارسه ، بو قانونڭ قناتلري آلتنه  صيغينارق سويلیيورمكه ، مملكت ديلي تركجه مز تاريخڭ هيچ بر دورنده  و هيچ بر ديارنده  راستلانمدق بر حكومت خطاسنڭ قرباني اولمقده در. يارينڭ، مملكت تاريخجيسي! بو سوزم سڭا آرمغان اولسون. تاكه  بوكونڭ تاريخنى يازاركن بتون ترك بيلگينلريني بو مدهش خطانڭ فاعلي اولمقله  اتهام ايتمه يه سڭ! كرچه  صوصماملي ايدك. بويله  بر خطايي كوروب ده  صوصمه نڭ بيله  آغير بر وبالي اولديغني بيلمليدك. بو باقيمدن هپمز صوچلي يز. فقط معذور كور: باش اگديمسه  كناهكار اولديغمدن دگل، بوينمده كي اولاد و عيال يوكومڭ آغيرلغندن اگدم. لسانمزه  ياپيلان بو مداخله  طوغريميدي، نه  دیرسڭز؟ روايت اولونوركه ، اسكي رومانڭ شدّتي و دهشتيله  مشهور اولان حكمدارلرندن تيبه ريئوس، بر كون روما عياننه  ياپديغي بر خطابه ده  اويديرمه  بر كلمه  قوللانير. يوكسك اوتوريته سني اييجه  كوسترمك ايچون اولاجقكه ، كلمه يي بر ايكي دفعه ده  أوستنه  باصارق تكرارلر. عياندن مارسللوس، حكمدارڭ سوزيني كسه رك، مملكت ديلنه  حرمت ايتمه سني رجا ايدر. درحال افنديسني مدافعه يه  آتيلان سراي آدملرندن قاپيتو ديركه : - مارسللوس! بحث موضوعي ايتديگڭ كلمه ، طوتالمكه  مملكت ديلندن دگلدر. فقط مادامكه  روما ايمپاراتورلغنڭ شانلي صاحبي سزارڭ آغزندن چيقمشدر، آرتيق مملكتلي اولمشدر. بيله سڭكه ، سزار هر شيئڭ أوستنده  و هر شيئه  قادردر. بونڭ أوزرينه  مارسللوس، صالوني قاپلايان صوغوق بر سكون پرده سني ييرتارق، ساده جه  حكمت و حقيقت اولان شو جوابي ويرر: - قاپيتو يالان سويلیيور. سزار! سن ديله ديگڭ انسانلره  روما وطنداشلغي صفتي ويرر، موقع و رتبه  احسان ايدرسڭ؛ فقط مملكت ديلندن اولمايان بر كلمه يه  رومالي اولمه  حقّي ويره مه زسڭ. البته  ويره مه ز. زيرا بر مملكتڭ ديلي، او مملكت تاريخنڭ و پسيقو- صوسيولوژيك وارلغنڭ محصولي و عصرلر ايچنده  نسللرڭ بربرينه  دور ایدوب امانت ايتديگي بر اوجاق ميراثي و بر اجداد ملكيدر. بونده  كيمسه نڭ، حكومت آدمي صفت و اوتوريته سيله ، تصرّفه  حقّي يوقدر. نيچون تركجه مز اسرار انگيز بر حكومت ايشي و بو يوزدن مملكتده  ايچندن چيقيلماز بر ديل احداث ايديلمشدر؟ نيچون قانون قوتيله  آنا بابا ديليمزي ترك ايتمگه  زورلاندق؟ بونڭ سببي، لزومي و فائده سي نه در، نه  اولابيلير؟ اگر حقوقه  باغلي بر دولت نظامي ايچنده  ياشييورسه ق بوني صوروب أوگرنمگه  حقّمز واردر. نتيجه سي مملكته ، ياشايان و ياشاياجق نسللره  عائد اولان بر حكومت تشبّثنده ، هر شيدن أوّل، بو تشبّثڭ سببي لزومي و هيچ اولمازسه  فائده سي كوستريلمك لازمدر. تاكه  تشبّثڭ يرنده لگنه  اينانيلسين. حكومت تشبّثلرنده  موفّقيتڭ سري، قوت و جبرده  دگل، عامّه نڭ وجداننده  و كوگننده در. حكومتجه  كيريشيلن بر ايشڭ و ياپيلان بر تصرّفڭ يرنده لگنه  كوڭللرده  اينانج و كوگن طوغمق ايچون ده ، او ايشڭ و تصرّفڭ مملكت شعوري و منطقيله  ايضاحي قابل بر سببي، حكمت و لزومي اولمق كركير. عكسي تقديرده  ياپيلان ايش حقسز و تصرّف باطلدر. چونكه  ”رعيه  أوزرنده  تصرف، مصلحته  منوطدر“ قاعده سي اسكيمه مش و هيچ اسكيميه جكدر. بو قاعده ، دون اولديغي كبي، بوكون اڭ ايلري و مدني مملكتلر حقوقنده  حكومت ايشلرينڭ و اجراآتنڭ يگانه  أولچوسي، حقلي و مشروع اولمه سنڭ اساسيدر. بو قاعده دن انقلاب حركتلري بيله  مستثنا دگلدر. انقلاب راست كله  بر حركت اولماديغي كبي، أولچوسز و افراطجي بر حمله  ده  دگلدر. حتّی دقّت ايدرسه ك، اكثري انقلابلر كاه أولچوسزلك خسته لغندن ئولمش، كاه كندي قازدقلري افراط قويوسنه  دوشرك بوغولمشدر. بو حركت نه دن ياپيلامازدي، بو قونوده كي فكريڭز نه در؟ اگر بو دوشونجه لرمده  ياڭيلمييورسه م، تكرار حركت نقطه مه  كلييورم. قانون يوليله  ديل دگيشديرمه  كبي معظّم بر حكومت تصرّفي عجبا هانگي بر مصلحتڭ ايجابنه ، منطق و لزومنه  طايانمقده در؟ ”باب عاليجه “يي قوغاجغز، ”عثمانليجه “يي تركجه لشديره جگز، خلق ديلني علم و عدالت ديلي ياپاجغز... كبي يوزنده كي جلاسندن باشقه  ايچنده  بر قيمت طاشيمايان سوزلري كچه لم. اگر قاره يه  قاره ، بياضه  بياض ديمكله  بر صوچ ايشله مش اولمازسه ق، آشكاركه  (آريتمه تيك) دگل حساب كلمه سي تركجه در؛ (يارغيچ) دگل، حاكم كلمه سي خلقجه در. قبول ايده لمكه  ديل، كنيش بر أولچوده ، آليشقانلقدر. طوغديغمز زمان ايكي أوچ سنه  قونوشمه سني بيلمييوردق. ياواش ياواش أوگرنوب آليشدق. يڭي ديله  ده  آليشيرز. بوكون ياديرغاديغمزه  يارين ايمرنيرز. انسان آليشقانلقلر ايله  ياشايان بر حيواندر. فقط ديل دگيشديرمك ايچون بو كافي بر سببميدر؟ بر ملّتڭ ديلي بش اون سنه نڭ، بر ايكي نسلڭ ايشي و اثري دگل؛ عصرلر ايچنده  نسللرڭ دماغنده كي ديل حافظه سي مركزلرنده  كوكلي بر طبيعت و استعداد حالنه  كلمش و نوعڭ بييولوژيك وارلغنه  يرلشمش بر آليشقانلقدر. معيّن بر حيوان نوعنڭ فردلرنده  طبيعي انسياقلر ناصل بر ارثي اعتياد ايسه ؛ معيّن بر جمعيتڭ انسانلرنده  ده  مملكت ديلي و اونڭ كلمه  تعبيرلري حتّی اداسي و اسلوبي أويله جه  ارثي بر اعتياددر. هم انسان يالڭز يڭي بر ديله  دگل؛ هر شيئه  مثلا زهر ايچمه يه ، آفيون يوتمه يه ، يالان سويله مه يه  ده  آليشير. يڭي بر ديل ايجادينى مشروعلاشديراجق اولان سبب، انسانڭ بو طبيعي استعدادي و هر شيئه  آليشان بر حيوان اولمسيميدر؟ دگلسه ، تكرار حركت نقطه مزه  كله لم: حكومتجه ، كيريشيلن و بو مملكتڭ مودرن علم و عرفان حياتنڭ كليشمه سني اڭ آز بر عصر كجيكديره جك اولان ديل دعواسنڭ موضوعي و غايه سي نه در، نه  اولابيلير؟ فرض ايدييورمكه ، بو دعوا قورقونچ بر سياسي تعصّبڭ اثري ياخود بر طوپلوم چيلغينلغنڭ عرضي دگلدر؛ او حالده ، ملّت مفهومني بيله  كوكندن قازيمه يه  كيدن بو مثلي كورولمه مش دعوانڭ دليلي و ثبوت واسطه لري نه لردر، نه لر اولابيلير؟ فكر اهلي بريسي اولارق كلمه لريمزه  روا كورولن بو ظلمي ناصل دگرلنديرييورسڭز؟ بزده ، آزغين بر زمره نڭ تحكّمي آلتنده ، فكر آدمنڭ حياتي، اڭ حضورسز و امنيتسز بر حيات اولمشدر. بر علم آدمنڭ، مسلكي امنيتي، وجوده  كتيرديگي اثرڭ دوام ايده جگنه  و كله جك نسللرڭ، اوندن فائده لنه جگنه  اينانمه سندن طوغار. قاپانوب، كوز نوري دوكه رك، وجوده  كتيرديگي اثرينڭ، قيصه  بر زمان صوڭره ، بقّاللرده  كيسه  كاغدي اولاجغنى بيلن بر منوّرڭ، علم آدمي اولمه سنه  امكان يوقدر. اونڭ ايچوندركه ، بزده  فكر آدملري كوني كوننه  چاليشمه يه ، بيلگيلرينڭ ميوه سني حياتلري ايچنده  طوپلامه يه  قويولمشلردر. حالبوكه  علمي و جدّي بر اثر صرف اونڭ أوزرنده  طورمق شرطيله ، بش اون سنه  صبرلي و فراغتلي بر چاليشمه  ايله  وجوده  كلير. غربده  علم و مدنيت، بو تورلي چاليشمه نڭ محصولي اولمشدر. فقط غربلي بر عمر ويروب وجوده  كتيرديگي اثرينڭ قيصه  بر زمانده  آڭلاشيلماز بر صاچمه لق اولاجغندن انديشه  ايتمز. اثرينڭ، ديلنڭ بر امرله  ويا بر زمره  تحكّمي ايله  آلت أوست ايديله جگني، عقلنه  بيله  كتيرمز. بيلينديگي كبي فرانسزجه ؛ لاتينجه ، غركجه  كلمه لرله  اسكي فرانق كلمه  ألمانلرندن مركّب بر لساندر. فقط هيچ بر فرانسزڭ، يبانجيدر دييه ، بو كلمه لري آتمق و يرلرينه  كلمه  اويديرمق، خيالندن بيله  كچمز. يا شو معظّم آنغلو- آمريقان دنياسنه  نه  دیرسڭز؟ انگليزجه ؛ بر ياريسي فرانسز، ئوبور ياريسي آلمان كلمه لرندن تشكّل ايتمشدر. فقط آنغلو- آمريقان ملّتي ايچندن هيچ كيمسه نڭ و هيچ بر زمره نڭ چيقوب ده ، بونلر يبانجيدر دييه  فرانسز و آلمان كلمه  ألمانلريني ديللرندن آتمق، عقلندن كچمييور. چونكه  بو ملّتلر، بيلييورلركه ، بتون لسانلر، تاريخن مركّب ألمانلي اولارق تشكّل ايتمشدر. و بوكون، انگليزجه ، فرانسزجه  كبي دنيانڭ اڭ زنگين ديللري، مختلف ألمانلي مركّب ديللردر. بزه  كلنجه ؛ سنه لردن بري، آردي آرقه سي كلمه ين ديكتوريال اداره لر، طوتديرديلر: خير سن، اڭ آز بيڭ سنه لك بر تاريخ ايچنده ، آهسته  بسته  تشكّل ايتمش، هر دورده  براز داها تشكّل ايدرك بوكونكي كوزللگنى، آهنگنى و امثالسز ذوقنى بولمش اولان ملّي ديلڭي بيراقاجق و بنم بگنديگم ديل ايله  قونوشاجق و يازاجقسڭ، ديديلر. نيچون؟ چونكه  سنڭ بيڭ سنه لك ديديگڭ ديل، سلطنت دورينڭ ديليدر. تاريخه  قاريشان سلطنتله  برابر ديلڭڭ ده  تاريخ اولمسي، عربجه ، فارسجه  كلمه  ألمانلرينڭ كلدكلري يرلره  كيتمسي لازمدر... فقط سلطنت، صرف سياسي بر قادرودر، ديل ايسه  اجتماعي و ملّي بر مؤسّسه در. سلطنت ييقيلير، يرينه  جمهوريت كلير، بونڭله  ملّي بنيه  دگيشمديگي كبي، ملّي ديلڭ ده  دگيشمه مسي لازم كلمزمي؟ بربرندن آيري اولان بو ايكي شيئي، هانگي منطقله  بربرينه  باغلييورسڭز؟ نتيجه  نه  اولدي؟ أوّلا، ييقيلان ديل ايله  برلكده  علم و فكر حياتي ده  ييقيلدي. اڭ آز يوز سنه دن أوڭجه ، بو مملكتده  علمڭ و علمي تفكّرڭ ديريلمه سنه  امكان يوقدر. چونكه  علمڭ ياريسي فكر، ياريسي ده  لساندر. فرانسزلرڭ ديديگي كبي، ”مكمّل بر علم، مكمّل بر لساندر.“ نتيجه ، بوندن عبارت ده  دگلدر: بوكون تركيه  خلقي ايكي يه  بولونمش طورومده در. بر طرفده  ملّي ديلجيلر، اوبر طرفده  اويديرمه جيلر. بربريني آڭلامايان، حتّی بربرينه  دشمان كبي باقان ايكي زمره . كنجلر، أونيورسيته ده  خواجه لرينڭ، خواجه لر كنجلرڭ، أوده  آنا بابالري چوجقلرينڭ ديلني آڭلاماز اولديلر. بو كشماكش ايچنده ، بو مملكتده  علم آدمي يتيشمه مسنه  دگل، يتيشمه سنه  حيرت ايديلير. علمڭ افاده  واسطه سي، لساندر. تركيه ده ، بوكون قراريني بولمش بر لسان وارميدركه ، علم اولسون.

Mülakatlar * 01 Ocak
Konu resmiDevleti Ayakta Tutan Dilimizdir
Baş Muharrir

دولتي آياقده  طوتان ديلمزدر هیتلر دييورديكه ، ”بر ژنراسيوني تومدن اورته دن قالديرسه ڭز بيله  بر شكلده  تكرار قارشيڭزه  چيقارلر. فقط كولتور و صنعت اثرلريني اورته دن قالديريرسه ڭز، هيچ طوغمامش كبي اولورلر. هواده  اوچوشان كوللر كبي.“ جميل مريج ده  بو ميانده  شونلري سويلیيوردي: ”ملّتڭ آنا وصفي دوامليلقدر. ديلده ، تربيه ده ، كله نكده  دوامليلق… ديل؛ مدنيتڭ، حافظه نڭ، ملّت اولابيلمه نڭ آنا وصفيدر. بر طوپلومدن ديلني آليرسه ڭز، او طوپلومڭ ملّيتنى، مدنيتني، حافظه سني ده  آلمش اولورسڭز. بر طوپلومڭ ديلنه  قصد ايدرسه ڭز، او طوپلومڭ ديننه ، كولتورينه ، صنعتنه  ده ، ادبياتنه  ده  قصد ايتمش اولورسڭز.“ و چين فيلوزوفي قونفيچيوسه  ”بر ئولكه يي اداره  ايتمه يه  چاغريلسه يديڭز، ياپاجغڭز ايلك ايش نه  اولوردي؟“ دييه  صوردقلرنده  قونفيچيوس، شويله  جواب ويرمشدي: ”ايشه  أوڭجه  ديلي دوزلتمكله  باشلاردم. چونكه  ديل بوزولورسه ، كلمه لر دوشونجه يي آڭلاتاماز. دوشونجه لر ايي آڭلاتيلامازسه ، ياپيلمسي كركن ايشلر ياپيلاماز. كورَولر كرگي كبي ياپيلامازسه ، توره  و دوزن بوزولور. توره  و دوزن بوزولورسه ، عدالت ياڭليش يوله  صاپار. عدالت يولدن چيقارسه، شاشقينلق ايچنه  دوشن خلق، نه  ياپاجغني، ايشڭ نره يه  واراجغني بيله مز. بونڭ ايچوندركه ، هيچ بر شي ديل قدر أونملي دگلدر.“ ١٦ حزيران ٢٠١٥’ده  بروسه ده  قاتيلديغم عثمانلي تركجه سي قورسلري سرتيفيقه  تورننده  بروسه  واليسي منير قارال اوغلنڭ شو جمله لري، يوقاريده كي دوامله برلكده  بورايه  كيرمسي أونملي اولاجقدر. ”ديل بر ملّتي ملّت ياپان اڭ أونملي عنصرلردن بر دانه سي. ديلي يوق ايدرسه ڭز، نهايتنده  دولتڭزي يوق ايدرسڭز. بوگون حالا دولتمز آياقده يسه  اللّٰهه  حمد اولسون ديل ايله  ايلگيلي كوڭلليلرڭ وارلغي سايه سنده در. اونڭ ايچون هپڭزه  تشكّر ايدييورم. ديل بر ملّتڭ كولتورينڭ، صنعتنڭ، ادبياتنڭ و مدنيتنڭ طاشييجيسيدر. اونڭ ايچون چوق أونمليدر، اونڭ ايچون هركس ديله  صالديرير. بر ملّتي، بر كولتوري، بر مدنيتي يوزلاشديرمق ايسته ينلر، يوق ايتمك ايسته ينلر أوڭجه  ديلدن ايشه  باشلارلر. اونڭ ايچون ديلي، آري، طورو، تر تميز محافظه  ايتمك، قورويابيلمك هر بریمزڭ آيري آيري كورَويدر. اونڭ ايچون خيرات وقفي عنادله ، اصرارله ، صميميتله  و اخلاصله  سنه لردر بو ايشڭ آرقه سني بيراقمادن چاليشدي، غيرت ايتدي.“ عثمانليجه  اگيتيم و كولتور درگيسي بو باغلامده  أونملي بر وظيفه  اجرا ايتمشدر. ساده جه  بر درگي اولمقله  برلكده ، تعقيب ايدنلر ايچون ذهنلرده  زور كوستريلن عثمانليجه يي پراتيكده  أوگرنيلير ياپمشدر. ايلك دفعه ، قوللانديغي متودله ، اڭ زور كوزوكن بلگه لري كونمز ياقلاشيمنه  ياقلاشديرارق قولاي قيلمشدر. يايينلادىغي كتابه  چوزوم و تكنيكلريله ، بزلري كندي أوز وطنمزده  يبانجي بر توريست كبي طولاشمقدن قورتارمش، بتون بونلرله  برابر أوز كوگن قازانمه مزه  وسيله  اولمشدر. درگينڭ كنل يايين يونتمني اولارق قاتيلديغم پك چوق اتكينلكده  كوردمكه ، يديدن يتمشه  بتون بر خلق عثمانليجه يه  قارشي هم أوزلم ايچريسنده  هم ده  أوگرنمكله  بوگونه  قدر سويلنن ياڭليش پك چوق افاده يي بوشه چيقارمقده در. استانبولده  سودانلي يونسڭ، بروسه ده  غانالي عبدالصّمدڭ عثمانليجه  اصلندن اوقودقلري متنلرله ، هم آوروپه ده  سرتيفيقه لريني آلان غربتجي وطنداشلريمزڭ كوزنده كي ايشيلتيده  كوردككه  بو چاليشمه لر ساده جه  ميثاق ملّي صينيرلري ايچنده  دگل، ٢٠ ميليون كيلومتره قاره  كولتور جغرافيه مز ايچون ده  أونم عرض ايتمكده در. بو سويله دكلريمي تكرار فرق ايتمك ايچون لطفًا باشه  دونڭ و باشده  اقتباس ايديلن متنلري تكرار اوقويڭ. غيرت بزدن توفيق اللّٰهدن. Hitler diyordu ki, “Bir jenerasyonu tümden ortadan kaldırsanız bile bir şekilde tekrar karşınıza çıkarlar. Fakat kültür ve sanat eserlerini ortadan kaldırırsanız, hiç doğmamış gibi olurlar. Havada uçuşan küller gibi.” Cemil Meriç de bu meyanda şunları söylüyordu: “Milletin ana vasfı devamlılıktır. Dilde, terbiyede, gelenekte devamlılık… Dil; medeniyetin, hafızanın, millet olabilmenin ana vasfıdır. Bir toplumdan dilini alırsanız, o toplumun milliyetini, medeniyeti, hafızasını da almış olursunuz. Bir toplumun diline kastederseniz, o toplumun dinine, kültürüne, sanatına da, edebiyatına da kastetmiş olursunuz.” Ve Çin filozofu Konfüçyus’a “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” diye sorduklarında Konfüçyus, şöyle cevap vermişti: “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa, kelimeler düşünceyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken işler yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılamazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” 16 Haziran 2015’te Bursa’da katıldığım Osmanlı Türkçesi Kursları Sertifika Töreninde Bursa Valisi Münir Karaloğlu’nun şu cümleleri, yukarıdaki devamala birlikte buraya girmesi önemli olacaktır. “Dil bir milleti millet yapan en önemli unsurlardan bir tanesi. Dili yok ederseniz, nihayetinde devletinizi yok edersiniz. Bugün hala devletimiz ayaktaysa Allah’a hamd olsun dil ile ilgili gönüllülerin varlığı sayesindedir. Onun için hepinize teşekkür ediyorum. Dil bir milletin kültürünün, sanatının, edebiyatının ve medeniyetinin taşıyıcısıdır. Onun için çok önemlidir, onun için herkes dile saldırır. Bir milleti, bir kültürü, bir medeniyeti yozlaştırmak isteyenler, yok etmek isteyenler önce dilden işe başlarlar. Onun için dili, arı, duru, tertemiz muhafaza etmek, koruyabilmek her birimizin ayrı ayrı görevidir. Onun için Hayrat Vakfı inatla, ısrarla, samimiyetle ve ihlasla senelerdir bu işin arkasını bırakmadan çalıştı, gayret etti.” Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi bu bağlamda önemli bir vazife icra etmiştir. Sadece bir dergi olmakla birlikte, takip edenler için zihinlerde zor gösterilen Osmanlıcayı pratikta öğrenilir yapmıştır. İlk defa, kullandığı metotla, en zor gözüken belgeleri günümüz yaklaşımına yaklaştırarak kolay kılmıştır. Yayınladığı kitabe çözüm ve teknikleriyle, bizleri kendi öz vatanımızda yabancı bir turist gibi dolaşmaktan kurtarmış, bütün bunlarla beraber özgüven kazanmamıza vesile olmuştur. Derginin genel yayın yönetmeni olarak katıldığım pek çok etkinlikte gördüm ki, yediden yetmişe bütün bir halk Osmanlıcaya karşı hem özlem içerisinde hem de öğrenmekle bugüne kadar söylenen yanlış pek çok ifadeyi boşa çıkarmaktadır. İstanbul’da Sudanlı Yunus’un, Bursa’da Ganalı Abdüssamed’in Osmanlıca aslından okudukları metinlerle, hem Avrupa’da sertifikalarını alan gurbetçi vatandaşlarımızın gözündeki ışıltıda gördük ki bu çalışmalar sadece misak-ı milli sınırları içinde değil, 20 milyon kilometrekare kültür coğrafyamız için de önem arz etmektedir. Bu söylediklerimi tekrar fark etmek için lütfen başa dönün ve başta iktibas edilen metinleri tekrar okuyun. Gayret bizden tevfik Allah’tan.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiEv Eşyaları
Osmanlıca İmlâ

أو اشيالرى Abajur: آباژور Alet kutusu: آلت قوطوسي Aspiratör: آسپيراتور Ayakkabı dolabı: آياق قابي دولابي Ayna: آينه  Baharat takımı: بهارات طاقيمي Balık bıçağı: باليق بيچاغي Balık çatalı: باليق چاتالي Banyo: بانيو Banyo dolabı: بانيو دولابي Barbekü: باربكو Battaniye: بطّانيه  Bavul seti: باوول ستي Biberlik: بيبرلك Blender: بلندير Bornoz takımı: بورنوز طاقيمي Bulaşık makinesi: بولاشيق ماكينه سي Buz kovası: بوز قوغه سي Buzdolabı: بوزطولابي Büyük kayık tabak: بيوك قاييق طبق Cezve takımı: جزوه  طاقيمي Çalar saat: چالار ساعت Çalışma masası: چاليشمه  ماصه سي Çamaşır kurutma makinesi: چاماشير قوروتمه  ماكينه سي Çamaşır kurutmalığı: چاماشير قوروتمه لغي Çamaşır makinesi: چاماشير ماكينه سي Çamaşır sepeti: چاماشير سپتي Çay bardağı: چاي بارداغي Çay kaşıkları: چاي قاشيقلري Çay süzgeci: چاي سوزگجي Çaydanlık: چايدانلق Çelik tencere: چليك تنجره  Çorba kasesi: چوربه  كاسه سي Çorba tenceresi: چوربه  تنجره سي Çukur tabak: چوقور طبق Duş perdesi: طوش پرده سي Duvar saati: ديوار ساعتي Düdüklü tencere: دودوكلي تنجره  Düz servis tabağı: دوز سرويس طباغي Ecza dolabı: اجزا دولابي Ekmek: اكمك Ekmek kızartma makinesi: اكمك قيزارتمه  ماكينه سي Ekmek kutusu: اكمك قوطوسي Ekmek sepeti: اكمك سپتي Ekmek tahtası: اكمك تخته سي Elektrik süpürgesi: الكتريك سوپورگه سي Elektrikli bıçak: الكتريكلي بيچاق Erzak kavanozu: ارزاق قوانوزي Faraş: فاراش Fırın: فرون Fırın tutacağı: فرون طوتاجغي Fritöz: فريتوز Gardrop: غاردروپ Gazetelik: غزته لك Güveç kabı: گوگج قابي Halı: خالي Hamur açma makinesi: خمور آچمه  ماكينه سي Havlu: خاولي İlk yardım çantası: ايلك يارديم چانطه سي Kahvaltı bıçağı: قهوه آلتي بيچاغي Kahvaltı çatalı: قهوه آلتي چاتالي Kahvaltı kaşığı: قهوه آلتي قاشيغي Kahve /çay makinesi: قهوه /چاي ماكينه سي Kahve fincanı: قهوه  فنجاني Kamera: قامه ره  Kapaklı kek tabağı: قپاقلي كك طباغي Kek kalıbı: كك قالبي Kepçe: كپچه  Kese: كيسه  Kevgir: كفگير Kızartma tenceresi: قيزارتمه  تنجره سي Kilim: كليم Klozet: قلوزت Koltuk: قولتوق Konserve açacağı: قونسروه  آچاجغي Kremalık: قیره مالق Küçük kayık tabak: كوچك قاييق طباق Kürdanlık: كوردانلق Kürek: كورك Kütüphane: كتبخانه  Lamba: لامبه  Lif: ليف Makarna süzgeci: مقارنه  سوزگجي Makine: ماكينه  Mangal: مانغال Masa: ماصا  Masa saati: ماصا ساعتي Meyve tabağı: ميوه  طباغی Mikro dalga fırın: ميقرو طالغه  فرون Mikser: مكسر Mutfak: موطفاق Mutfak dolabı: موطفاق دولابي Mutfak makası: موطفاق ماقاصي Mutfak robotu: موطفاق روبوتي Mutfak tartısı: موطفاق طارتيسي Müzik seti: موزيك ستي Narenciye sıkacağı: نارنجيه  صيقاجغي Nevresim takımı: نورسم طاقيمي Nihale: نهاله  Oturma grubu: اوتورمه  غروبي Paspas: پاصپاص Pasta tabağı: پاسته  طباغی Peçetelik: پچه ته لك Perde: پرده  Peynir tabağı: پينير طباغی Pike: پيكه  Porselen demlik: پورسه لن دملك Portatif merdiven: پورتاتيف مرديون Radyo: راديو Resim çerçevesi: رسم چرچوه سي Sabunluk: صابونلق Saç kurutma makinesi: صاچ قوروتمه  ماكينه سي Saklama kabı: صاقلامه  قابي Salata kasesi: صلاته  كاسه سي Salata tabağı: صلاته  طباغی Sandalye: صنداليه  Sarımsak ezici: صارمساق ازيجي Sebze sepeti: سبزه  سپتي Sehpa: سهپا Servis bıçağı: سرويس بيچاغي Servis çatalı: سرويس چاتالي Servis kaşığı: سرويس قاشيغي Servis maşası: سرويس ماشه سي Servis tepsisi: سرويس تپسيسي Sirkelik: سركه لك Sos kepçesi: صوص كپچه سي Sosluk: صوصلق Su bardağı: صو بارداغي Su ısıtıcısı: صو ايصيتيجيسي Süpürge: سوپورگه  Şamdan: شمعدان Şeker maşası: شكر ماشه سي Şekerlik: شكرلك Şofben: شوفبن Tablo: طابلو Tahta kaşık: تخته  قاشيق Tatlı tabağı: طاتلي طباغی Teflon tava: تفلون تاوه  Telefon: تلفون Televizyon: تلويزيون Tereyağı: تره ياغي Termos: ترموس Tost makinesi: طوست ماكينه سي Tuzluk: طوزلق Ütü: أوتو Ütü masası: أوتو ماصه سي Vazo: وازو Vestiyer: وستيير Video: ويديو Yağlık: ياغلق Yastık: ياصديق Yatak odası: ياتاق اوطه سي Yatak örtüsü: ياتاق أورتوسي Yemek bıçağı: ييمك بيچاغي Yemek çatalı: ييمك چاتالي Yemek kaşığı: ييمك قاشيغي Yemek odası: ييمك اوطه سي Yemek önlüğü: ييمك أوڭلگي Yorgan: يورغان Yumurta çırpıcı: يومورطه  چيرپيجي Yumurta fırçası: يومورطه  فيرچه سي

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiLafla Peynir Gemisi Yürümez
Deyimlerimiz ve Hikayeleri

لافله  پينير گميسي يورومز لافله  پينير گميسي يورومز: ساده جه  قونوشمق، طاياناغي اولمادن گرچكلشديريله ميه جك سوزلر ويرمك آڭلامنده  قوللانيلان بر دييمدر. حكايه سي ايسه  شويله در: روايته  گوره  بر زمانلر استانبولده ، ادرنه لي عكسي يوسف آدنده  بر پينير تجاري وار ايمش. مادراباز و جمري بريسي اولوب طراقيه دن گتيرتديگي پينيرلري استانبولده  صاتار، آرتاننى ده  دڭز يوليله  ازميره  كوندريرمش. ازميرده  پينير فيئاتلري يوكسلدكجه  ألنده  نه  قدر مال وارسه  كميلره  يوكلتير اما ناولوني پشين ويرمك ايسته ميه رك، قاپتانلري يالانلريله  اويالار طورور، ”هله  پينيرلر صاغ سالم وارسين، ايسته ديگڭ پاره يي فضله  فضله  ويررم“ دييه  وعدلرده  بولونورمش. برقاچ كز آلدانان تجار كمي قاپتانلرندن بريسي، يينه  ازميره  طوغري يوله  چيقمق أوزره  ايكن ديكلنمش: - افندي طائفه لريمه  پاره  أوده يه جگم. گمينڭ قالقمسي ايچون مصارفم وار. ناولوني پشين أودمه زسه ڭ سرايبورنني بيله  دونمم. عكسي يوسف هر زمانكي كبي، - هله  پينيرلر سالمًا وارسين، ديمه يه  باشلار باشلاماز گميجي. - افندي، لافله  پينير گميسي يورومز. بوڭا كومور لازم، ياغ لازم. عكسي يوسف پاره يي أوده مش. او گون آقشامه  قدر شو بر تك جمله يي صاييقلايوب طورمش: ”لافله  پينير گميسي يورومز.“ و دييم گونمزه  قدر اولاشمش. Lafla peynir gemisi yürümez: sadece konuşmak, dayanağı olmadan gerçekleştirilemeyecek sözler vermek anlamında kullanılan bir deyimdir. Hikâyesi ise şöyledir: Rivayete göre bir zamanlar İstanbul’da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı var imiş. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya’dan getirttiği peynirleri İstanbul’da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir’e gönderirmiş. İzmir’de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, “Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazla fazla veririm” diye vaatlerde bulunurmuş. Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir’e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş: -Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masarifim var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu’nu bile dönmem. Aksi Yusuf her zamanki gibi, -Hele peynirler salimen varsın, demeye başlar başlamaz gemici. -Efendi, lafla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım. Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş: “Lafla peynir gemisi yürümez.” Ve deyim günümüze kadar ulaşmış.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

Bu ay yaz mevsimiyle birlikte Rabbimizin rahmet hazinesinden çıkan meyvelerimizin isimlerinin kökenlerine doğru bir yolculuk yapacağız. Pek çoğu başka yerlerden Anadolu’ya sonradan gelen bu meyveler, bugün dilimizin bir parçası olup geldikleri dönemin ve yerlerin izlerini üzerlerinde taşıyorlar.  Bu meyveler sadece tatlarıyla damağımıza lezzet vermiyorlar. İsimleriyle de dimağımızda çok özel yerlerini koruyorlar. Kâh atasözlerinin içinde, kâh deyimlerden bir parça olarak dimağımıza yerleşen bu kelimeler, ayrıca geçmişle günümüz arasında da muhteşem birer köprüdürler. Evet dimağımıza tat veren, kökenlerine yolculuk yapacağımız kelimelerimizden ilki, barışın ve şifanın sembolü olan “zeytin” بو آي ياز موسميله  برلكده  ربّمزڭ رحمت خزينه سندن چيقان ميوه لريمزڭ اسملرينڭ كوكنلرينه  طوغري بر يولجيلق ياپاجغز. پك چوغي باشقه  يرلردن آناطولي يه  صوڭره دن كلن بو ميوه لر، بوكون ديلمزڭ بر پارچه سي اولوب كلدكلري دونمڭ و يرلرڭ ايزلرينى أوزرلرنده  طاشييورلر.  بو ميوه لر ساده جه  طاتلريله  طاماغمزه  لذت ويرمييورلر. اسملريله  ده  دماغمزده  چوق أوزل يرلريني قورويورلر. كاه آتاسوزلرينڭ ايچنده ، كاه دييملردن بر پارچه  اولارق دماغمزه  يرلشن بو كلمه لر، آيريجه  كچمشله  كونمز آراسنده  ده  محتشم برر كوپرودرلر. اوت دماغمزه  طات ويرن، كوكنلرينه  يولجيلق ياپاجغمز كلمه لريمزدن ايلكي، باريشڭ و شفانڭ سمبولي اولان ”زيتون“ ZEYTİN: Bir yaratılış mucizesi olan bu meyvenin ismi Kur’an kökenli Arapça bir kelimedir. Aslı “Tin” suresinde “zeytün” olarak geçen bu kelime dilimizde zeytin şeklinde yerleşmiştir. “Zeytinyağı gibi üste çıkmak”, “Zeytin dalı uzatmak”, “ Zeytin gözlü” , “zeytin yeşili” gibi deyimler zeytinin dilimizdeki güzel yansımalarından sadece birkaç tanesidir. Diğer yandan Arapçadan Türkçeye geçen bu kelime Osmanlıca üzerinden balkan dillerine ve Rusçaya da geçmiştir. KARPUZ: İsmini duyduğumuzda içimize bir serinlik hissi veren bu enfes meyve farsça kökenlidir. Farsça aslı “ḫarbuz”dur. Bu lezzetli meyvenin ismi ecdadımız eliyle Osmanlı döneminde Balkan dillerine de geçmiştir. Türkçemizde “karpuz fener” , “karpuz lamba” , “bir koltukta iki karpuz” gibi benzetme yoluyla kullanılan bu kelimenin daha farklı kullanım alanları da vardır. KİRAZ: Harika bir ağrı kesici ve şifa kaynağı olan kiraz, gülgiller familyasındandır. Bu kelime dilimize Yunancadan geçmiştir. Yunanca aslı “Kerassos” veya ““Kerasi” olan bu kelime, boynuz anlamına gelmektedir. Kelime zamanla kiraz olarak dilimize yerleşmiştir. Kirazın ana vatanı olarak bilinen “Giresun” şehrimizin isminin de “Kerasus” kelimesinden geldiği meşhur bir bilgidir. ARMUT: Bu mükemmel, tatlı meyvenin ismi Farsçadan dilimize geçmiştir. Farsça “emrūd” kelimesinden Türkçeleşen bu kelime, pek çok deyimlerimize girmiştir. Hazıra konmak, bir şeyi emek vermeden elde etmek isteyenler için kullandığımız “armut piş, ağzıma düş” deyimi, yine her şeye kusur bulup hiçbir şeyi beğenmeyenler için kullandığımız “Armudun sapı var, üzümün çöpü var” deyimi bunlardan yalnızca iki tanesidir. ŞEFTÂLİ: Sıcak ve mutedil iklimlerde yetişen güzel kokulu, A vitamini bakımından zengin olan şeftali meyvesinin ismi dilimize Farsçadan geçmiştir. Aslı “şeft-alu” olan kelime “iri, semiz” anlamındaki “şeft” kelimesi ile “erik” anlamındaki “alu” kelimesinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Zamanla şeftali olarak Türkçeleşmiştir. ZERDÂLİ: Bir kayısı ağacı türü olan zerdali kelimesi dilimize Farsçadan geçmiştir. “Sarıerik” anlamına gelen bu kelime “zerd” ve “alu”  kelimelerinin izdivacından oluşmuştur. Kelime Türkçeden Bulgarca ve Sırpçaya da geçmiştir. Zamanla zerdali olarak dilimize yerleşmiştir. PORTAKAL: Bu kelimenin ismi bir ülkenin isminden gelmektedir. Kelime Portekiz’in batı dillerindeki ismi olan “Portugal” adından dilimize geçmiştir. Portakal, Portekizli tüccarlar tarafından 16. yüzyılda Uzakdoğu’dan Avrupa’ya getirildiği için bu isimle anılmıştır. MANDALİNA: Bu kelime Portekizce aracılığıyla Türkçemize ve diğer Avrupa dillerine girmiştir. Asli “mandarina” olan bu kelime Uzakdoğu’dan bu meyveyi getiren tüccarların vesilesiyle yaygınlaşmıştır. MUZ: Sıcak memleketlerin meyvesi olan muz kelimesi Arapça-Hintçe kökenlidir. Arapça aslı “mevz” olan bu kelime “muz ağacı” anlamındadır. Osmanlıcada “vav” harfi yuvarlak seslileri de okuttuğundan dolayı “mevz” kelimesi “muz” olarak okunup aslından biraz değişerek dilimizdeki yerini almıştır. GREYFURT: C vitamini deposu olarak yaratılmış bu meyvenin ismi, dilimize İngilizceden geçmiştir. “Top şeklinde meyve” anlamına gelen “grape-fruit” kelimesinden greyfurt söylenişiyle Türkçeleşmiştir. NAR: Bir dizilim harikası olan meyvenin ismi farsça kökenlidir. Farsça “enar” kelimesinden bozularak zamanla dilimizde “nar” şeklini alarak yerleşmiştir.  “nar gibi kızarmış”, “nar gibi yanıyor” “nar tanesi” gibi deyimler sadece dilimize has güzelliklerdir. KESTÂNE: Bu kelime Yunancadan dilimize geçmiştir. Aslı “kastano” olan kelime zamanla kestane söyleyişiyle dilimizdeki yerini almıştır.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiİstanbul’un İlk Belediye Başkanı: Hızır Bey
Okuma Metinleri

استانبولڭ ايلك بلديه  باشقاني: خضر بك عثمانلي اوليا و عالملرينڭ بيوكلرندن. اسمي، خضر چلبي بيڭ جلال الدّيندر. نصرالدّين خواجه نڭ طورونلرندندر. ١٤٠٧ (هجری ٨١٠) سنه سي ربيع الاول آينڭ برنده  اسكيشهره  باغلي سيوري حصار قصبه سنده  طوغدي. ١٤٥٨ (هجری ٨٦٣) سنه سنده  استانبولده  وفات ايتدي. وفا ايله  زيرك آراسنده ، اونقاپانه كيدن جادّه  كنارنده  دفن ايديلدي. عثمانلي پادشاهي سلطان محمد، اوزون زماندر ياپديغي حاضرلقلري تماملايارق استانبولي قوشاتمش و كونلرجه  سورن محاصره  صوڭنده  ٢٩ مايس ١٤٥٣’ده  پيغمبر افنديمزڭ مژده سنه  مظهر اولارق شهري فتح ايتمشدي. فتحدن بر كون صوڭره  پادشاهڭ اوتاغ همايوننده  بتون ايلري كلن امرا و علما طوپلانمشلردي. فاتح سلطان محمد فتحله  ايلگيلي صوڭ بيلگيلري آلوب كركلي امر و فرمانلري ويردكدن صوڭره ، خضر چلبي يه  دونرك؛ ”استانبول قاضيسنه  حكم اودركه ...“ ديدي. بو فرمانله  فاتح، خضر بكي، ايمپراطورلغڭ اڭ أونملي وظيفه لرندن برينه  تعيين ايدييور و اوڭا اولان كوگنني اڭ أوست درجه ده  كوسترييوردى. خضر بگڭ استانبول قاضيلغي اوزون سورمدي. استانبولڭ فتح تاريخي اولان ١٤٥٣’دن وفات ايتديگي ١٤٥٨ ييلنه  قدر ٥-٦ ييللق بر سوره  ايله  بو أونملي وظيفه يي يرينه  كتيردي. آنجق بو قيصه  سوره ده  كوسترديگي اجراآتي ايله  چوق باشاريلي اولدي. بو باشاري ده  خضر بگڭ اونوتولماز ترك وليلري و عالملري آراسنده  صاييلمه سنده  بيوك رول اوينادي. عدالتي ايله  ايلگيلي منقبه لري كونمزه  قدر كلدي. شويله كه : او زمانده  قاضيلر بوگونكي بلديه  رئيسلرينڭ ياپدقلري ايشلري ده  ياپارلردي. چونكه  او زمانلر، نفوس نه  قدر غلبه لك اولورسه  اولسون، انسانلرڭ محكمه  ايله  ايشلري آز اولوردي. كيمسه  كيمسه يه  كوتولك دوشونمز، قومشو قومشوسنڭ حقّنه  رعايت ايدردي. نيته كيم فاتحڭ، استانبولڭ فتحندن أوڭجه  تبديل قيافتله  ادرنه  بدستاننده  طولاشيركن باشندن كچن حادثه  مشهوردر. فاتح سلطان محمد خان، بر صباح وقتي، تبديل قيافتله  آليش- ويريشه  چيقدي. ياننده  خلق قيافتنده كي وزيرندن باشقه  كيمسه  يوقدي. كيرديگي دكّاندن ايكي اوقه  ياغ ايسته دي. اوني آلدقدن صوڭره ، بش اوقه  ده  بال ويرمه سني سويله دي. دكّان صاحبي؛ ”افنديم، بن سفتاحمي ياپدم، بالي ده  قومشودن آلڭ، او ده  سفتاح ايتسين.“ ديدي. اوبر دكّانه  كيتديلر. اورادن ده  ايكنجي بر شي آلاماديلر. بويله  قاچ دكّاني طولاشديلر، هيچ برندن ايكنجي بر شي آلاماديلر. خضر بك، قومشونڭ دگل حقّنه ، قومشويه  قارشي احسانه  بو قدر رعايتكار اولان بويله  بر ملّتڭ قاضيسي ايدي. بويله  سلطانه ، بويله  قاضي. خضر بك، استانبول قاضيسي و بلديه  باشقاني اولارق وظيفه يه  باشلادقدن بر مدّت صوڭره ، بر خرستيان معمار كلدي. خضر بكي بولدي. قاضي افندي يه  حالڭي عرض ايدوب، پادشاه فاتح سلطان محمد خاندن شكايتجي اولديغني سويله دي. او زمانلر، آوروپه  ئولكه لرنده  دگل قرالي محكمه يه  ويرمك، عليهنده  قونوشمق بيله ، بر انسانڭ كندي حياتندن اولمسي ديمكدي. او كونلرده ، اسپانيه ده  خرستيانلر، بيڭلرجه  مسلماني؛ قادين، اختيار، چوجق ديمه دن قيليچدن كچيرمكده يدي. بر خرستيان ايسه ، بر مسلمان دولتنده ، او دولتڭ قاضيسنه ، دولتڭ پادشاهنى شكايت ايده بيلمه  حقّنى كنديسنده  بولابيلييوردي. خضر بك، خرستيان معماري ديڭله دي. فاتح سلطان محمد خان، بوگونكي آياصوفيه  جامعندن داها يوكسك قبه يه  و داها أوستون معماري خصوصيتلره  صاحب بر جامع ياپديرمق ايسته مش و او خرستيان معمار ده  بو ايشه  طالب اولمشدي. اما بر خرستيان اولارق، مسلمانلرڭ، مشهور آياصوفيه  كليساسندن داها أوستون خصوصيتلري حائز بر اثره  صاحب اولمه لرينه  كوڭلي راضي اولمامشدي. بو غايه سني كرچكلشديره بيلمك ايچون ده ، بويله  بر جامعي كنديسنڭ ياپابيله جگني سويله يه رك ايشه  طالب اولدي. جامعنڭ انشاآتي باشلادى. مصردن بيڭ بر زحمتله  كتيريلمش ستونلرڭ يوكسكلكلريني قيصه  طوتمش، طولاييسيله  قبه نڭ يوكسكلگي ده  آياصوفيه دن آلچاق اولمشدي. انشاآتڭ بيتمه سنه  ياقين زيارته  كيدن فاتح سلطان محمد خان، ستونلرڭ قصدلي اولارق كوچولتولوب، مشهور آياصوفيه دن داها أوستون بر بنانڭ ياپيلمامسي غيرتي كودولديگني آڭلادي. بو حاله  چوق حدّتلندي. خرستيان معمارڭ جزالانديريلمه سني امر ايتدي. امر يرينه  كتيريلدي. الي كسيلدي. يوزلرجه  كيلومتره دن بيڭ بر امكله  كلن مرمر ستونلر، خرستيان غيرتي ايله  قيصالتيلمش، سلطانڭ امري و ايي نيتي آياقلر آلتنه  آلينمشدي. أوسته لك دولتڭ قانون و نظامنه  اويمق قارشيلغنده  ذميلك حقّي بخش ايديلمش اولمه سنه  رغمًا، بويله  بر يوله  توسّل ايتمشدي. بر معمار ايچون أل، هر شيدن داها فضله  لزومليدي. اما مع الاسف، دوشونمدن ايشله دیگي بر صوچه  ديت اولمش، ألسز قالمشدي. ايكي چوجغي بر خانمي واردي. مسلمانلرڭ حالني، عثمانليلرڭ عدالتنى بيلنلر؛ ”بو ايشته  بر عجله جيلك وار، مسلمانلر بو ايشي ياپاني صوچلي بولورلر، هله  اونلرڭ عادل قاضيلري، پادشاهڭ بيله  كوزينڭ ياشنه  باقماز جزاسني ويررلر.“ ديديلر. خرستيان معمار پك اينانمديسه  ده ، اصرارلر قارشيسنده  طايانامايوب قاضي يه  كيتمه يه  قرار ويردي. ايشته  اونڭ ايچون، خضر بگڭ حضورنده  بولونمقده يدي. بتون بونلري، عادل عثمانلينڭ عادل قاضيسنه  تك تك آڭلاتدي. خضر بك، تام بر سكونتله  حادثه يي ديڭله دي. داها صوڭره  صوروشديروب، مسئله يه  واقف اولدي. شاهدلرله  برابر، فاتح سلطان محمد خاني، ايمپراطورلرڭ، قراللرڭ، بگلرڭ تخت و ملكلري، ايكي طوداغي آراسندن چيقاجق بر چفت سوزه  باغلي اولان عثمانلي پادشاهنى محكمه يه  دعوت ايتدي. بيلديريلن ساعتده  محكمه  تشكيل ايديلدي. او صيره ده ، فاتح سلطان محمد خان ده  كلدي. ألي كسيلن خرستيان معمار آياقده  طورويور، أوركك أوركك اطرافنى سير ايدييوردي. بويله  بر محكمه يي ايلك دفعه  كورويوردي. چونكه  اونلرڭ بيلديگي، كوچلي اولانڭ حاكم اولمسيدي و كوجي يَتَنه  هر شي مباحدي. كهنه  بيزانس، ضعيف اولان هركسڭ ازيلديگي، كوچسزڭ ألندن اكمگنى قاپانڭ قهرمان اولديغي، محكمه لرڭ دگل صوچلي يه  جزا ويرمك، ظلم كورن معصومي جزالانديرديغي بر يردي. بويله  بر طوپلومدن كلن بر كيمسه ، عثمانلينڭ عادل اداره سني خيال بيله  ايده مزدي. استانبول فاتحي سلطان محمد خان، محكمه  صالوني اولارق قوللانيلان يره  كيرنجه ، باش كوشه ده  بولونان يره  اوتورمق آرزوسيله  او طرفه  طوغري يوڭلدي. پادشاهڭ بو حالني كورن قاضي خضر بك، هيچ چكينمدن؛ ”اوتورما بگوم! خصمڭله  يوزلشمك أوزره ، محكمه  حضورنده  آياقده  طور!“ ديدي. سلطان، سوزي ايكيلتمدن سويلنيلن يره  كچدي. محكمه نڭ پادشاهي خضر بگدي. چونكه  خضر بگڭ شخصنده ، اسلاميتڭ عادل حكملري قارشيسنده  بولونمقده يدي. خضر بك؛ ”سن، مراد اوغلي محمد! بو ذمّينڭ النى كسديردڭمي؟“ دييوب سوزه  باشلادى. محكمه  نتيجه سنده ؛ ”سن، مراد اوغلي محمد! محكمه  ايديلمدن بو ذمّينڭ النى كسديرديگڭ ايچون قصاص اولوناجقسڭ! سنڭ الڭ ده  اونڭكي كبي كسيله جك! اگر ذمّي يي راضي ايده بيليرسه ڭ، ئولنجه يه  قدر اونڭ و چولوق-چوجغنڭ معيشتنى تأمين ايتمك قارشيلغنده  الڭى كسيلمكدن قورتارابيليرسڭ!“ ديدي. هركسله  برلكده  پادشاه ده  تام بر سكونت ايچريسنده  قراري ديڭله دي. خرستيان معمار، بو علوي قرار قارشيسنده  داها فضله  طايانامدي. آغلايارق پادشاهڭ أللرينه  قاپاندي. ئولنجه يه  قدر معيشتنى تأمين ايتمك قارشيلغنده  آڭلاشديلر. ظالملري بيله  آغلاتاجق بويله  بر عدالتڭ، آنجق حق بر دينڭ منسوبلري طرفندن اجرا ايديله بيله جگني دوشونن خرستيان معمار، عائله  افرادي ايله  برلكده  مسلمان اولمقله  شرفلندي. او ده  اسلام ديننڭ ياييلمسي ايچون غيرت ايدن كيمسه لر آراسنه  قاتيلدي. بو محكمه دن برقاچ كون صوڭره ، فاتح سلطان محمد خان، قاضي خضر بگي زيارت ايتدي. محكمه  اثناسنده  كوسترديگي عدالته  تشكّر ايدوب؛ ”اگر بڭا، بر صوچلي كبي دگل ده ، بر پادشاه كبي معامله  ايتسه يدڭ، سني شو قیليجمله  پارچه لاردم.“ ديدي. خضر بك ده ، پادشاهه  محكمه  اثناسنده كي حال و حركتلري ايچون تشكّر ايتدكدن صوڭره ؛ ”اگر پادشاهلغڭه  كوگنوب، دينڭ امري اولان حكممه  قارشي كلسه يدڭ، سني بو آسلانلره  پارچه لاتديرردم.“ ديدي و پالطوسنڭ ايكي أتگنى چكدي. باقانلر، خضر بگڭ اتگي آلتنده كي ايكي آسلانڭ سرت باقيشلريني كورديلر. ”بويله  سلطانه ، بويله  قاضي“ ديمكدن كنديلريني آلاماديلر. ادبياتمزده  مشهور بر اصول أونملي بعض اولايلرله  ايلگيلي تاريخ دوشورمه  كله نگي ايدي. آنجق خضر بگه  كلنجه يه  قدر مصراعلرله  تركيب حتّی ابجد حرفلري ذكر ايديلمك صورتي ايله  تاريخ دوشورولمكده  ايدي. خضر بك ايسه  قطعه نڭ صوڭ كلمه سي ايله  تاريخ دوشورمه  صنعتنى كشف ايتمش، بو خصوص كنديسندن صوڭره  بر كله نك حالني آلمشدر. نيته كيم استانبولڭ فتحنه  دوشورديگي تاريخ بو كله نگه  چوق كوزل بر مثال تشكيل ايتمكده در. ”فتح استانبوله  نصرت بولمديلر أوّلون، فتح ايدوب سلطان محمد قيلدي تاريخ ”آخرون“. بيتڭ صوڭ كلمه سي ”آخرون“ ابجد اصوليله  حسابلانديغنده  استانبولڭ فتح تاريخي اولان هجري ٨٥٧ سنه سي ألده  ايديلمكده در. بو ده  ميلادي تقويمله  ١٤٥٣ ييلنه  تقابل ايتمكده در. ئولكه مده  بو آدمه  جواب ويره جك بر عالم يوقمي؟ فاتح سلطان محمد خان تخته  كچديگي ايلك كونلردن اعتبارًا فرصت بولدقجه  سرايده  چشيتلي عالملري طوپلايوب اونلرله  علمي صحبتلر ياپييوردي. بو طوپلانتيلره  زمان زمان اوراده  بولونان يبانجي علم آدملري ده  اشتراك ايدييوردي. يينه  بويله  بر علم مجلسي تشكيل ايديلديگنده ، قوزي آفريقه  ئولكه لرندن برندن كلن و كيزلي علملرده  مهارت صاحبي بر عالم ده  قاتيلمشدي. او عالم، سلطانڭ قاتنده  ترك عالملريني، صورديغي زور و چوزولمسي كوچ صوريلرله  اپيجه  بوڭالتدي. اونلري جواب ويره مز كوردكجه  ده  يڭي يڭي صوريلر يوڭلتدي و أوستونلك كوستريسنده  بولوندي. عثمانلي علماسنڭ بويله  عجز ايچنده  قالمسي، جهان پادشاهي اولان فاتحي صوڭ درجه  راحتسز ايتدي. بتون بگلري، پاشالري و وزيرلري طوپلايوب؛ ”ئولكه مده  بو آدمه  جواب ويره جك بر عالم يوقميدر؟ چابوق اولڭ، آراشديرڭ و بڭا درحال مثبت بر جواب كتيرڭ!“ ديدي. وطن طوپراقلريني ايي بيلن وزيرلر، دوشونديلر و سيوري حصار مدرسه سنده  كورَو ياپان خضر بگي خاطرلاديلر. فاتحه ؛ ”سلطانم! ئولكه مزده  خضر بك آدنده  دگرلي بر عالممز وار، امر بويورورسه ڭز، خبرجي كوندروب بورايه  چاغيرالم.“ ديديلر. سلطان، ”طورمايڭ، كيم وارسه  درحال دعوت ايدڭ، همن كلسين.“ بويوردي. بونڭ أوزرينه ، خضر بگي چاغيرمق أوزره  سيوري حصاره  أوچ كيشيلك بر هيئت كوندرديلر. خضر بك، بو هيئتله  ادرنه يه  كلدي. خضر بك، او زمان داها اوتوز ياشلرنده  و عسكر قيافتنده  بولونديغندن، ياش و قيافتي، مشهور عالملره  ميدان اوقويان ذاتڭ آلاي ايدرجه سنه  كولمه سنه  سبب اولدي. اونڭ بو طوري أوزرينه  خضر چلبي؛ ”كركسز يره  كولنلر، خوشه كيدنلردن صاييلماز. صوراجغڭ هر نه  ايسه  همن بيلدير. سوزڭ كليشي بني ده  باشاريسزلغه  اوغراياجقلردن بري صاي.“ بونڭ أوزرينه  مسافر عالم، پادشاهڭ حضورنده  و كندندن صوڭ درجه  امين بر شكلده  خضر چلبي يه  صوريلريني يوڭلتدي. او صوراركن خضر چلبي متواضع بر شكلده  أوڭنه  باقوب كولومسه يه رك نوطلريني طوتدي. صوڭره  صوريلان سؤاللرڭ هپسنه  تكر تكر و غايت كوزل جوابلر ويردي. چوزوله جك هيچ بر مسئله يي اورته ده  بيراقمدي. مسافر عالم هيچ بكله مديگي بو طوروم قارشيسنده  بر خيلي شاشيردي و تديرگين اولدي. صوڭره  صوري صورمه  صيره سي خضر بگه  كلدي. فاتح سلطان محمددن اذن ايسته دكدن صوڭره  او عالمه  دونرك اون آلتي دگيشيك علمدن چوزومي كوچ برر مسئله  صوردي. مسافرڭ بو قونولردن خبري بولونماديغندن ديلي طوتولدي و پك چوق علم آدمنڭ اورته سنده  اوتانچ ايچنده  قالدي. صوڭره ؛ ”خضر بك، اسلام عالمنده  بڭزري پك آز بولونان علم آدملريڭزدن بريدر. كنديسنده  أويله سنه  بر حافظه  و ذكا واركه ، قارشيسنده  طورمق ممكن دگلدر.“ دييه  اعترافده  بولوندي. كرم و احسان صاحبي يوجه  پادشاه صوڭوچدن چوق ممنون اولدي. سوينچ و هيجانندن يرندن قالقوب يڭيدن اوتوردي. خضر بگي حرارتله  تبريك ايدرك؛ ”يوزيمزي آق أيله دڭ. جناب حق ده  ايكي جهانده  سنڭ يوزيڭي آق أيله يوب، علمڭى و فضلڭى آرتديرسين.“ ديدي. صوڭره  صيرتنده كي كوركي چيقاروب، خضر بگڭ صيرتنه  كچيردي. يينه  بو ممنونيتنڭ قارشيلغي اولارق خضر بگي آتالرينڭ انشا ايتديگي بروسه ده كي سلطانيه  مدرسه سي مدرّسلگنه  تعيين ايتدي. Osmanlı evliya ve âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Hızır Çelebi bin Celâleddîn’dir. Nasreddîn Hoca’nın torunlarındandır. 1407 (h. 810) senesi Rebiülevvel ayının birinde Eskişehir’e bağlı Sivrihisar kasabasında doğdu. 1458 (h. 863) senesinde İstanbul’da vefat etti. Vefa ile Zeyrek arasında, Unkapanı’na giden cadde kenarında defnedildi. Osmanlı padişahı Sultan Mehmed, uzun zamandır yaptığı hazırlıkları tamamlayarak İstanbul’u kuşatmış ve günlerce süren muhasara sonunda 29 Mayıs 1453’te Peygamber Efendimizin müjdesine mazhar olarak şehri fethetmişti. Fetihten bir gün sonra Padişahın Otağ-ı Hümayununda bütün ileri gelen ümera ve ulema toplanmışlardı. Fâtih Sultan Mehmed fetihle ilgili son bilgileri alıp gerekli emir ve fermanları verdikten sonra, Hızır Çelebi’ye dönerek; “İstanbul kadısına hüküm odur ki...” dedi. Bu fermanla Fâtih, Hızır Beyi, İmparatorluğun en önemli vazifelerinden birine tayin ediyor ve ona olan güvenini en üst derecede gösteriyordu. Hızır Beyin İstanbul kadılığı uzun sürmedi. İstanbul’un fetih tarihi olan 1453’ten vefat ettiği 1458 yılına kadar 5-6 yıllık bir süre ile bu önemli vazifeyi yerine getirdi. Ancak bu kısa sürede gösterdiği icraatı ile çok başarılı oldu. Bu başarı da Hızır Beyin unutulmaz Türk velileri ve âlimleri arasında sayılmasında büyük rol oynadı. Adâleti ile ilgili menkıbeleri günümüze kadar geldi. Şöyle ki: O zamanda kadılar bugünkü belediye reislerinin yaptıkları işleri de yaparlardı. Çünkü o zamanlar, nüfus ne kadar kalabalık olursa olsun, insanların mahkeme ile işleri az olurdu. Kimse kimseye kötülük düşünmez, komşu komşusunun hakkına riayet ederdi. Nitekim Fatih’in, İstanbul’un fethinden önce tebdil-i kıyafetle Edirne bedesteninde dolaşırken başından geçen hâdise meşhurdur. Fâtih Sultan Mehmed Han, bir sabah vakti, tebdil-i kıyafetle alış-verişe çıktı. Yanında halk kıyafetindeki vezirinden başka kimse yoktu. Girdiği dükkândan iki okka yağ istedi. Onu aldıktan sonra, beş okka da bal vermesini söyledi. Dükkân sâhibi; “Efendim, ben siftahımı yaptım, balı da komşudan alın, o da siftah etsin.” dedi. Öbür dükkâna gittiler. Oradan da ikinci bir şey alamadılar. Böyle kaç dükkânı dolaştılar, hiçbirinden ikinci bir şey alamadılar. Hızır Bey, komşunun değil hakkına, komşuya karşı ihsana bu kadar riayetkâr olan böyle bir milletin kadısı idi. Böyle sultana, böyle kadı. Hızır Bey, İstanbul kadısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir müddet sonra, bir Hristiyan mimar geldi. Hızır Beyi buldu. Kadı efendiye hâlini arz edip, padişah Fâtih Sultan Mehmed Hândan şikâyetçi olduğunu söyledi. O zamanlar, Avrupa ülkelerinde değil kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile, bir insanın kendi hayatından olması demekti. O günlerde, İspanya’da Hristiyanlar, binlerce Müslümanı; kadın, ihtiyar, çocuk demeden kılıçtan geçirmekteydi. Bir Hristiyan ise, bir Müslüman devletinde, o devletin kadısına, devletin padişahını şikâyet edebilme hakkını kendisinde bulabiliyordu. Hızır Bey, Hristiyan mimarı dinledi. Fâtih Sultan Mehmed Hân, bugünkü Ayasofya Câmiinden daha yüksek kubbeye ve daha üstün mimari hususiyetlere sâhip bir câmi yaptırmak istemiş ve o Hristiyan mimar da bu işe talip olmuştu. Ama bir Hristiyan olarak, Müslümanların, meşhur Ayasofya kilisesinden daha üstün hususiyetleri haiz bir esere sahip olmalarına gönlü razı olmamıştı. Bu gayesini gerçekleştirebilmek için de, böyle bir câmiyi kendisinin yapabileceğini söyleyerek işe talip oldu. Câminin inşaatı başladı. Mısır’dan bin bir zahmetle getirilmiş sütunların yüksekliklerini kısa tutmuş, dolayısıyla kubbenin yüksekliği de Ayasofya’dan alçak olmuştu. İnşaatın bitmesine yakın ziyarete giden Fâtih Sultan Mehmed Hân, sütunların kasıtlı olarak küçültülüp, meşhur Ayasofya’dan daha üstün bir binanın yapılmaması gayreti güdüldüğünü anladı. Bu hâle çok hiddetlendi. Hıristiyan mimarın cezalandırılmasını emretti. Emir yerine getirildi. Eli kesildi. Yüzlerce kilometreden bin bir emekle gelen mermer sütunlar, Hristiyan gayreti ile kısaltılmış, Sultanın emri ve iyi niyeti ayaklar altına alınmıştı. Üstelik devletin kânun ve nizamına uymak karşılığında zımmîlik hakkı bahşedilmiş olmasına rağmen, böyle bir yola tevessül etmişti. Bir mimar için el, her şeyden daha fazla lüzumluydu. Ama maalesef, düşünmeden işlediği bir suça diyet olmuş, elsiz kalmıştı. İki çocuğu bir hanımı vardı. Müslümanların hâlini, Osmanlıların adâletini bilenler; “Bu işte bir acelecilik var, Müslümanlar bu işi yapanı suçlu bulurlar, hele onların âdil kadıları, padişahın bile gözünün yaşına bakmaz cezasını verirler.” dediler. Hıristiyan mimar pek inanmadıysa da, ısrarlar karşısında dayanamayıp kadıya gitmeye karar verdi. İşte onun için, Hızır Beyin huzurunda bulunmaktaydı. Bütün bunları, âdil Osmanlı’nın âdil kadısına tek tek anlattı. Hızır Bey, tam bir sükûnetle hâdiseyi dinledi. Daha sonra soruşturup, meseleye vâkıf oldu. Şahitlerle beraber, Fâtih Sultan Mehmed Hânı, imparatorların, kralların, beylerin taht ve mülkleri, iki dudağı arasından çıkacak bir çift söze bağlı olan Osmanlı padişahını mahkemeye dâvet etti. Bildirilen saatte mahkeme teşkil edildi. O sırada, Fâtih Sultan Mehmed Hân da geldi. Eli kesilen Hristiyan mimar ayakta duruyor, ürkek ürkek etrafını seyrediyordu. Böyle bir mahkemeyi ilk defa görüyordu. Çünkü onların bildiği, güçlü olanın hâkim olmasıydı ve gücü yetene her şey mubahtı. Köhne Bizans, zayıf olan herkesin ezildiği, güçsüzün elinden ekmeğini kapanın kahraman olduğu, mahkemelerin değil suçluya ceza vermek, zulüm gören masumu cezalandırdığı bir yerdi. Böyle bir toplumdan gelen bir kimse, Osmanlının âdil idaresini hayâl bile edemezdi. İstanbul Fâtihi Sultan Mehmed Hân, mahkeme salonu olarak kullanılan yere girince, başköşede bulunan yere oturmak arzusuyla o tarafa doğru yöneldi. Padişahın bu hâlini gören kadı Hızır Bey, hiç çekinmeden; “Oturma begüm! Hasmınla yüzleşmek üzere, mahkeme huzurunda ayakta dur!” dedi. Sultan, sözü ikiletmeden söylenilen yere geçti. Mahkemenin padişahı Hızır Beydi. Çünkü Hızır Beyin şahsında, İslamiyet’in âdil hükümleri karşısında bulunmaktaydı. Hızır Bey; “Sen, Murâd oğlu Mehmed! Bu zimminin elini kestirdin mi?” deyip söze başladı. Mahkeme neticesinde; “Sen, Murâd oğlu Mehmed! Mahkeme edilmeden bu zimminin elini kestirdiğin için kısas olunacaksın! Senin elin de onunki gibi kesilecek! Eğer zimmiyi razı edebilirsen, ölünceye kadar onun ve çoluk-çocuğunun maişetini temin etmek karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin!” dedi. Herkesle birlikte Padişah da tam bir sükûnet içerisinde kararı dinledi. Hıristiyan mimar, bu ulvî karar karşısında daha fazla dayanamadı. Ağlayarak Padişahın ellerine kapandı. Ölünceye kadar maişetini temin etmek karşılığında anlaştılar. Zalimleri bile ağlatacak böyle bir adâletin, ancak hak bir dinin mensupları tarafından icra edilebileceğini düşünen Hristiyan mimar, aile efradı ile birlikte Müslüman olmakla şereflendi. O da İslâm dininin yayılması için gayret eden kimseler arasına katıldı. Bu mahkemeden birkaç gün sonra, Fâtih Sultan Mehmed Hân, Kadı Hızır Beyi ziyaret etti. Mahkeme esnasında gösterdiği adâlete teşekkür edip; “Eğer bana, bir suçlu gibi değil de, bir padişah gibi muamele etseydin, seni şu kılıcımla parçalardım.” dedi. Hızır Bey de, Padişaha mahkeme esnasındaki hâl ve hareketleri için teşekkür ettikten sonra; “Eğer padişahlığına güvenip, dinin emri olan hükmüme karşı gelseydin, seni bu aslanlara parçalattırırdım.” dedi ve paltosunun iki eteğini çekti. Bakanlar, Hızır Beyin eteği altındaki iki aslanın sert bakışlarını gördüler. “Böyle sultana, böyle kadı.” demekten kendilerini alamadılar. Edebiyatımızda meşhur bir usul önemli bazı olaylarla ilgili tarih düşürme geleneği idi. Ancak Hızır Beye gelinceye kadar mısralarla terkip hatta ebced harfleri zikredilmek sureti ile tarih düşürülmekte idi. Hızır Bey ise kıt’anın son kelimesi ile tarih düşürme sanatını keşfetmiş, bu husus kendisinden sonra bir gelenek hâlini almıştır. Nitekim İstanbul’un fethine düşürdüğü tarih bu geleneğe çok güzel bir misal teşkil etmektedir. “Feth-i İstanbul’a nusret bulmadılar evvelûn, Feth idüb Sultân Mehmed kıldı târîh “Âhirûn”. Beytin son kelimesi “âhirûn” ebced usulüyle hesaplandığında İstanbul’un fetih tarihi olan Hicrî 857 senesi elde edilmektedir. Bu da Miladi takvimle 1453 yılına tekabül etmektedir. Ülkemde Bu Adama Cevap Verecek Bir Âlim Yok Mu? Fâtih Sultan Mehmed Han tahta geçtiği ilk günlerden itibaren fırsat buldukça sarayda çeşitli âlimleri toplayıp onlarla ilmî sohbetler yapıyordu. Bu toplantılara zaman zaman orada bulunan yabancı ilim adamları da iştirak ediyordu. Yine böyle bir ilim meclisi teşkil edildiğinde, Kuzey Afrika ülkelerinden birinden gelen ve gizli ilimlerde maharet sâhibi bir âlim de katılmıştı. O âlim, Sultanın katında Türk âlimlerini, sorduğu zor ve çözülmesi güç sorularla epeyce bunalttı. Onları cevap veremez gördükçe de yeni yeni sorular yöneltti ve üstünlük gösterisinde bulundu. Osmanlı ulemasının böyle acz içinde kalması, cihan padişahı olan Fatih’i son derece rahatsız etti. Bütün beyleri, paşaları ve vezirleri toplayıp; “Ülkemde bu adama cevap verecek bir âlim yok mudur? Çabuk olun, araştırın ve bana derhal müspet bir cevap getirin!” dedi. Vatan topraklarını iyi bilen vezirler, düşündüler ve Sivrihisar Medresesinde görev yapan Hızır Beyi hatırladılar. Fatih’e; “Sultanım! Ülkemizde Hızır Bey adında değerli bir âlimimiz var, emir buyurursanız, haberci gönderip buraya çağıralım.” dediler. Sultan, “Durmayın, kim varsa derhal dâvet edin, hemen gelsin.” buyurdu. Bunun üzerine, Hızır Beyi çağırmak üzere Sivrihisar’a üç kişilik bir heyet gönderdiler. Hızır Bey, bu heyetle Edirne’ye geldi. Hızır Bey, o zaman daha otuz yaşlarında ve asker kıyafetinde bulunduğundan, yaş ve kıyafeti, meşhur âlimlere meydan okuyan zatın alay edercesine gülmesine sebep oldu. Onun bu tavrı üzerine Hızır Çelebi; “Gereksiz yere gülenler, hoşa gidenlerden sayılmaz. Soracağın her ne ise hemen bildir. Sözün gelişi beni de başarısızlığa uğrayacaklardan biri say.” Bunun üzerine misafir âlim, padişahın huzurunda ve kendinden son derece emin bir şekilde Hızır Çelebiye sorularını yöneltti. O sorarken Hızır Çelebi mütevazı bir şekilde önüne bakıp gülümseyerek notlarını tuttu. Sonra sorulan suallerin hepsine teker teker ve gayet güzel cevaplar verdi. Çözülecek hiç bir meseleyi ortada bırakmadı. Misafir âlim hiç beklemediği bu durum karşısında bir hayli şaşırdı ve tedirgin oldu. Sonra soru sorma sırası Hızır Beye geldi. Fâtih Sultan Mehmed’den izin istedikten sonra o âlime dönerek on altı değişik ilimden çözümü güç birer mesele sordu. Misafirin bu konulardan haberi bulunmadığından dili tutuldu ve pek çok ilim adamının ortasında utanç içinde kaldı. Sonra; “Hızır Bey, İslâm âleminde benzeri pek az bulunan ilim adamlarınızdan biridir. Kendisinde öylesine bir hâfıza ve zekâ var ki, karşısında durmak mümkün değildir.” diye itirafta bulundu. Kerem ve ihsan sâhibi yüce Padişah sonuçtan çok memnun oldu. Sevinç ve heyecanından yerinden kalkıp yeniden oturdu. Hızır Beyi hararetle tebrik ederek; “Yüzümüzü ak eyledin. Cenâb-ı Hak da iki cihanda senin yüzünü ak eyleyip, ilmini ve fazlını arttırsın.” dedi. Sonra sırtındaki kürkü çıkarıp, Hızır Beyin sırtına geçirdi. Yine bu memnuniyetinin karşılığı olarak Hızır Beyi atalarının inşa ettiği Bursa’daki Sultaniye Medresesi müderrisliğine tayin etti.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiSüleymaniyede Bayram Sabahı
Okuma Metinleri

سليمانيه ده  بايرام صباحی آرتارق كوڭلمڭ آيدينلغي هر ثانيه ده  بر مهابتلي صباح اولدي سليمانيه ده كندي كوك قبه مز آلتنده  بو بايرام ساعتي، طقوز عصرنده  بتون خلقي، بتون مملكتي ير ير عكس ايتديرييور ماويلشن منظره دن، قالقييور توزلي زمان پرده سي هر آن آرادن. كيجه نڭ بيتمگه  يوز طوتديغي آندان بريدر، دويولان كوكده  قناد، يرده  آياق سسلريدر. بر كليش وار!.. نه  مبارك، نه  غريب عالم بو!.. هوا بويدن بويا بيڭلرجه  خيالتله  طولو... هر افق طاڭ بو كليش اسكي سفرلردندر؛ او سفرلرله  آچيلمش نيجه  يرلردندر. بو سكونتده  قاريشدقجه  قراڭلقله  ايشيق يورويور، طورمادن، انسان و خيالت قاريشيق؛ كيمي كوكدن، كيمي يردن أوشوشوب هر قاپي يه ، گيرييور، بربري آردنجه ، الٰهي ياپي يه . اللهڭ معبدي هر بر طرفندن طولییور، بو ساعتلرده  سليمانيه  تاريخ اولويور. اوردو-ملّتلرڭ اڭ چوق دوگوشن، اڭ صارپي آدامش سوديگي اللّٰهنه  بر بويله  ياپي. اڭ كوزل معبدي اولسون دييه  اڭ صوڭ دينڭ بودر أوز شكلي خيال ايتديگي معمارينڭ. گوره بيلسين دييه  صوڭسزلغي هر يردن ايي، سچمش استانبولڭ افقنده  بو قدسي تپه يي؛ طاشیمش خرجني غازيلري، سرداريله ، طاشي يڭمش نيجه  بيڭ ايشجيسي، معماريله . حر و اڭگين وطنڭ هم كيجه ، هم كوندوزينه ، اخروي بر قاپي آچمش بورادن كوك يوزينه ، تاكه  كچسين ازلي رحمته  روح اوردولري. . بر نفردر بو ظفر معبدينڭ معماري. اولو معبد! سني آنجق بو صباح آڭلييورم؛ بن ده  بر وارثڭ اولمقله  بوگون مغرورم؛ بر زمان هندسه دن آبده  ظنّ ايتدمدي؛ قبه ڭ آلتنده  بو جمهوره  باقاركن شيمدي، سنه لردن بري رؤياده  كوروب أوزله دیگم جدلرڭ مغفرت اقليمنه  كيرمش كبی يم. ديلي بر، كوڭلي بر، ايماني بر انسان ييغيني گورويور وارلغنڭ بر يره  طوپلانديغني؛ بيوك اللّٰهي آڭاركن بر آغزدن هركس نيجه  بيڭ طالغه لي تكبير اولويور تك بر سس؛ يوكسلن بر نقراتڭ بويوين ولوله سي، نيجه  توغلرله  قاريشمش نيجه  بيڭ آت يله سي! گوردم أوڭ صافده اوتورمش نفر اثوابلي بري ديڭلييور وجد ايله  تكرار آلينان تكبيري نه  قدر صف ايدي سيماسي بو مؤمن نفرڭ! كيمدي؟ بانيسيمي، معماريمي علوي اثرڭ؟ تا ملازگرد اووه سندن يوروين ترك اوغلي بو نفرميدي؟ درين كوزلري ياشلرله  طولو، يوزي دنياده  ييگيت يوزلرينڭ اڭ كوزلي، چوق بيوك بر ايش كورمكله  يورولمش بللي؛ هم بيوك يوردي قوران هم قورويان قدرتمز هر زمان وارلغمز، هم قانمز هم أتمز؛ وطنڭ هم ياشايان وارثي هم صاحبي او، گورونور حلقه  بو كونلرده  تسلّي كبي او، هم بو طوپراقده  بوگون، بزده  قالان هر يرده ، هم ده  چوقدن بري غائب ايتديگمز يرلرده . قارشي طاغلرده  طوتوشمش كبي گل باغچه لري، قويو بر قرمزيلق كوكدن آييرمقده  يري. گوكده  طوپ سسلري وار، بللي، دريندن درينه ؛ بلكه  يوزلرجه  شهر سسلنييور بربرينه . چوق ياقيندنمي بو سسلر، چوق اوزاقلردنمي؟ اسكداردنمي؟ حصاردنمي؟ قواقلردنمي؟ بروسه دن، قونيه دن، ازميردن، اوزاقدن اوزاغه ، چارپييور بربري آردنجه  او طاغدن بو طاغه ؛ شيمدي هر مرحله دن، تا بايزيددن، واندن، عين طوپ سسلري بر بر كلييور هر ياندن. نه  قدر دويغولي، اڭگين و مبارك بو سحر! قادين اركك و چوجق، كوڭلي طولانلر، ير ير، ديڭلييور هپسي بيوك خاطره لر روزگارينى، چالديران طوپلري آردنجه  موخاچ طوپلریني. گوكده  طوپ سسلري، بر بر، نره لردن كلييور؟ مطلقا هر بري بر باشقه  ظفردن كلييور: قوصوه دن، نیگبوليدن، وارنادن، استانبولدن.. آڭييور هر بري بر وقعه يي هيبتله  بو آن؛ بلغراددنمي؟ بودین، اگري و اويواردنمي؟ صوڭ حدودلرده  يوجلمش صيره  طاغلردنمي؟ دڭز افقنده  بو طوپ سسلري نردن كلييور؟ بارباروس، بلكه ، طونانمه يله  سفردن كلييور!.. آطه لردنمي؟ تونسدنمي، جزايردنمي؟ حر افقلرده  طونانمش ايكي يوز پاره  كمي يڭي طوغمش آيه باقدقلري يردن كلييور؛ او مبارك كميلر هانگي سحردن كلييور؟ اولو معبدده  قاريشدم وطنڭ برلگنه . چوق شكر اللهه ، كوردم، بو ساعتلرده  يينه  ياشايانلرله  برابر بولونان ارواحي. طولیدر كوڭلم ايشيقلرله  بو بايرام صباحي. يحيي كمال بياتلي Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Gecenin bitmeğe yüz tuttuğu andan beridir, Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir. Bir geliş var!.. Ne mübarek, ne garib alem bu!.. Hava boydan boya binlerce hayaletle dolu... Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; O seferlerle açılmış nice yerlerdendir. Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık; Kimi göktn, kimi yerden üşüşüp her kapıya, Giriyor, birbiri ardınca, ilahi yapıya. Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor, Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor. Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah’ına bir böyle yapı. En güzel mabedi olsun diye en son dinin Budur öz şekli hayal ettiği mimarının. Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kudsi tepeyi; Taşımış harcını gazileri, serdarıyla, Taşı yenmiş nice bin işçisi, mimarıyla. Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne, Uhrevi bir kapı açmış buradan gökyüzüne, Ta ki geçsin ezeli rahmete ruh orduları.. Bir neferdir bu zafer mabedinin mimari. Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum; Bir zaman hendeseden abide zannettimdi; Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi, Senelerden beri rüyada görüp özlediğim Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi! Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbir’i Ne kadar saf idi siması bu mümin neferin! Kimdi? Banisi mi, mimarı mı ulvi eserin? Ta Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan varisi hem sahibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde. Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklar’dan mı? Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, ta Beyazıt’tan, Van’dan, Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan. Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor: Kosova’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan.. Anıyor her biri bir vakayı heybetle bu an; Belgrad’dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar’dan mı? Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı? Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.. Adalar’dan mı? Tunus’dan mı, Cezayir’den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübarek gemiler hangi seherden geliyor? Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine. Çok şükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine Yaşayanlarla beraber bulunan ervahı.  Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı. Yahya Kemal Beyatlı

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

بر موسي ايكي فرعونه  نه  ياپسين؟ حصيرجي زاده  محمد آغا، مملكتي عينتابده  ايكن، اورايه  تفتيش ايچون بر والي كلمش. طالقاغوق اولان اهاليدن ايكي كيشي ايسه :  ”اهاليدن طالقاغوق و ياراماز ايكي كيشي يه  چوق يوز ويرييور“ دييه رك قائممقامي شكايت ايتمشلر. والي ده  قائممقامه  سويلنه جك اولمش. حصيرجي زاده  محمد آغا والي يه  خطابًا: ”بر موسي ايكي فرعونه  نه  ياپسين؟“ دييه رك والي يي صوصديرمش. Bir Musa İki Firavuna Ne Yapsın? Hasırcı zade Mehmed Ağa, memleketi Antep’te iken, oraya teftiş için bir vali gelmiş. Dalkavuk olan ahaliden iki kişi ise:  “Ahaliden dalkavuk ve yaramaz iki kişiye çok yüz veriyor” diyerek kaymakamı şikâyet etmişler. Vali de kaymakama söylenecek olmuş. Hasırcı zade Mehmed Ağa valiye hitaben: “Bir Musa iki Firavuna ne yapsın?” diyerek valiyi susturmuş. سن ياڭليش يره  كلمشسڭ عزل ايديلن مأمورلردن بري، يدی قله ده كي حاجي اوحد تكيه سي شيخي كوچك افندي يه  كلير، همّت رجا ايدر. شيخ افندي كنديسنه  شويله  دير: - اي اوغول! باب عالي دينيلن بر تكيه  واردر. شيخنه  صدر اعظم ديرلر. وظيفه  طلبنده  بولونانلر اوڭا كيدوب همّت ايسترلر. سن بورايه  ياڭليش كلمشسڭ! Sen Yanlış Yere Gelmişsin Azledilen memurlardan biri, Yedikule’deki Hacı Evhad Tekkesi şeyhi Küçük Efendi’ye gelir, himmet rica eder. Şeyh Efendi kendisine şöyle der: -Ey oğul! Bab-ı Ali denilen bir tekke vardır. Şeyhine Sadrazam derler. Vazife talebinde bulunanlar ona gidip himmet isterler. Sen buraya yanlış gelmişsin! كيت شو پاشايه  صور! احمد وفيق پاشا پاريس بيوك ایلچيسي ايكن ايمپراطور ٣نجی ناپوليونڭ يڭي ياپديرديغي بر اوپه را  بناسنڭ آچيليش تورننه  دعوت ايديلير. تورن صيره سنده  احمد وفيق پاشا، ناپوليونه  اڭ ياقين لوجه يه  قورولمش، طور و داورانيشلريله  ايمپراطوره  هيچ آلديرمايان بر ايزلَنيم ويرر. بو امورسامازلغه  ايچرله ين ناپوليون، احمد وفيق پاشايه  بر آدمنى كوندره رك: - كيت شو عثمانلي پاشاسنه  صور، كنديني حالا قانوني دورنده مي صانييور، دير. آدم كلير و ناپوليونڭ ديدكلريني عينًا آقتارير. احمد وفيق پاشا بو صوري يه  عين امورسامازلقله  شو جوابي ويرر: امپاراتور حضرتلرينه  خاطرلاتيرمكه  عثمانلي تختنده  قانوني اولسه يدي، كنديلري اوراده  اولماز، يرلرنده  بن اولوردم. Git Şu Paşa’ya Sor! Ahmet Vefik Paşa Paris Büyükelçisi iken İmparator 3. Napolyon’un yeni yaptırdığı bir opera binasının açılış törenine davet edilir. Tören sırasında Ahmet Vefik Paşa, Napolyon’a en yakın locaya kurulmuş, tavır ve davranışlarıyla imparatora hiç aldırmayan bir izlenim verir. Bu umursamazlığa içerleyen Napolyon, Ahmet Vefik Paşa’ya bir adamını göndererek: -Git şu Osmanlı Paşasına sor, kendini hâlâ Kanuni devrinde mi sanıyor, der. Adam gelir ve Napolyon’un dediklerini aynen aktarır. Ahmet Vefik Paşa bu soruya aynı umursamazlıkla şu cevabı verir: -İmparator hazretlerine hatırlatırım ki Osmanlı tahtında Kanuni olsaydı, kendileri orada olmaz, yerlerinde ben olurdum. يا بنم امضام اونڭ يازيسنڭ آلتنده  چيقسه يدي سليمان نظيفڭ بر يازيسنڭ آلتنده  ياڭليشلقله  ”فيلورینه لي ناظم“ امضاسي چيقدي. بوڭا پك صيقيلاجغني تخمين ايدن بر ذات اوڭا: - كچمش اولسون استاد، باشڭزه  بر قضا كلمش، ديدي. سليمان نظيف: - اوت، اللّٰهه  شكر، اوجوز قورتولدق طوغريسي، دييه  جواب ويرمسي أوزرينه  او ذات حيرتله : - ناصل اوجوز قورتولديڭز؟ يازيڭزڭ آلتنده  اونڭ امضاسني بر فلاكت تلقّي ايتمييورميسڭز؟ دييه  صورنجه  سليمان نظيف ديديكه : - اوت، اما دوشونڭ، يا اونڭ يازيسي آلتنده  بنم امضام چيقسه يدي. Ya Benim İmzam Onun Yazısının Altında Çıksaydı Süleyman Nazif’in bir yazısının altında yanlışlıkla “Filorinalı Nazım” imzası çıktı. Buna pek sıkılacağını tahmin eden bir zat ona: - Geçmiş olsun üstat, başınıza bir kaza gelmiş, dedi. Süleyman Nazif: -Evet, Allah’a şükür, ucuz kurtulduk doğrusu, diye cevap vermesi üzerine o zat hayretle: -Nasıl ucuz kurtuldunuz? Yazınızın altında onun imzasını bir felaket telakki etmiyor musunuz? diye sorunca Süleyman Nazif dedi ki: - Evet, ama düşünün, ya onun yazısı altında benim imzam çıksaydı. مومله  آرارسين فطنت خانم، چوق كوزل، هنوز صقالي بيله  چيقمامش بقّال چراغي بر دليقانلي يه  عاشق اولمش. بو نه دنله  بر بهانه  بولوب صيق صيق بقّاله ، دليقانلي يي كورمه يه  كليرمش. بوني دويانلر دليقانلي يه ، - فطنت خانم كلوب سڭا دقّتله  باقديغي زمان: ”چوق باقما كوزل، آتشِ حسنمله  (كوزللگمڭ آتشيله) يانارسڭ“ دی ، دييه  أوگرتمشلر. گرچكدن فطنت خانم كلوب كنديسنه  باقنجه  دليقانلي بو ديزه يي سويله مش. شاعر، حاضر جواب فطنت خانم ده  همن جوابي ياپيشديرمش: ”خطّڭ (صقالڭ) چيقنجه سن ده  بني مومله  آرارسڭ.“ Mumla Ararsın Fitnat Hanım, çok güzel, henüz sakalı bile çıkmamış bakkal çırağı bir delikanlıya âşık olmuş. Bu nedenle bir bahane bulup sık sık bakkala, delikanlıyı görmeye gelirmiş. Bunu duyanlar delikanlıya, -Fitnat Hanım gelip sana dikkatle baktığı zaman: “Çok bakma güzel, âteş-i hüsnümle (güzelliğimin ateşiyle) yanarsın” de, diye öğretmişler. Gerçekten Fitnat Hanım gelip kendisine bakınca delikanlı bu dizeyi söylemiş. Şair, hazır cevap Fitnat Hanım da hemen cevabı yapıştırmış: “Hattın (sakalın) çıkınca sen de beni mumla ararsın.” غريب درويش غريب درويشڭ بري بيوك بر كوشكڭ أوڭندن كچركن أوڭ ’آو مراقليسي و ظالم‘ اولان بگي، يارديمجيلري ايله  آوه  كيتمك ايچون أودن چيقييورلردر. درويشله  سلاملاشيرلر. عكسيلك بو يا او كون هيچ بر شي اورامه دن دونرلر. بك چوق سيڭيرليدر: - صباح آوه  كيدركن قارشيلاشديغمز او درويشي بولڭ چابوق! اونڭ يوزندن ايشلرم ترس كيتدي. اوغورسزي كتيرڭ بڭا! يارديمجيلري همن درويشي بولوب بگڭ حضورينه  چيقاريرلر. بك كوكرَر: - بره  اوغورسز آدم! سنڭ يوزڭدن ألمز بوش كلدك! هيچ بر شي اورامدق! تيز اورڭ كله سني! درويش، بگه  شويله  دير: - بگم صباح سلاملاشدق. سز هيچ بر شي اورامديڭز. بن ايسه  كله مي غائب ايدييورم. سز سويله يڭ، هانگيمز داها اوغورسزز؟ Garip Derviş Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin ‘av meraklısı ve zalim’ olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiçbir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir: -Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana! Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer: -Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini! Derviş, beye şöyle der: -Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Aşağıdaki suallerin cevaplarını bulduktan sonra kutulara rakamlara göre yerleştiriniz. Kırmızı dairelere denk gelen harfleri rakam sırasına göre aşağıdaki kutuya yerleştirdikten sonra çıkan cümleyi Latin harfleri ile yazarak anahtar cümleyi bulunuz. Sayfanın fotoğrafını çektikten sonra cevaplarınızı en geç 25 Temmuza kadar mektup@osmanlicadergi.com adresine gönderiniz. Gelen doğru cevaplar arasından yapılacak kur’a ile 5 okuyucumuza Tarihten Notlar kitabı hediye edilecektir. Neticeler sosyal medya hesaplarımızdan duyurulacaktır.                         C  E  V  A  P       

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak