Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Halil İnalcık Kabir Taşı Hüve’l-BâkîKutb-ı aktâb-ı müverrîhîn idi Cümle âsârı buna muhkem delîlRıhletiyle artık öksüzdür ilimBöyle emretti bunu nazm-ı celîlŞimdi mutlak Fatih’in bağrındadırFethi ondan dinliyorken biz melîlHüzn içinde söyledim tarih-i tâm Kalbi yıkdı hicr göçdü Mîr Halîl-1437. Osman-ı Veli Hüve’l-Hallâku’l-BâkîMeczûb-ı İlahiMerhum ve mağfurun lehDerviş HafızOsman-ı VeliRûhîçün el-FatihaSene 1197 Bağdat Defterdarı Arif Efendi Hüve’l-BâkîBir kuş idim uçtum yuvadanEcel ayırdı beni anadan babadanBağdat defterdarı Arif EfendininKerimesi merhume ve mağfureKudret Hanım ruhuna FatihaSene 1273 KELİMELER: Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî: Her şeyi yaratan ve kalıcı olan O (Allah)’tır.Meczûb-ı İlahi: Allah aşkıyla aklı başından gitmiş, dünyaya aldırmaz duruma gelmiş olanDerviş: Tarikata girip bir şeyhe bağlanan, onun izinden Hak yolunda yürüyüp nefsini ıslâh eden, varlık iddiasından geçip Allah’ın birliğini bütün kâinatta görerek kendini Hakk’a ve onun yarattıklarına adayan kimse, tarikat müntesibiHafız: Kur’an-ı Kerîm’i bütünüyle ezberlemiş olan ve ezberden okuyabilen kimseEcel: Her canlı için takdir edilmiş olan ölüm zamanı, ömrün son demiDefterdar: Osmanlı Devleti’nde mali işlerin başında bulunan yüksek memurKerime: Kız evlatKutb-ı aktâb-ı müverrihin: Tarihçilerin kutbuÂsâr: EserlerMuhkem: SağlamRıhlet: Göçme, ahirete gitme, ölmeMelîl: Melül kelimesinin halk ağzındaki şekli, mahzun, üzgünTarih-i tam: Tam tarihiMîr: Baş, başkan, reis, âmir, emir, bey

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlı Tarihinde İlk Defa Olmuş Şeyler
Okuma Metinleri

آلتي يوز ييلدن فضله  سورن او اوزون تاريخڭ هر دورنده  بويله  شيلره  راستلانيلير. بونلرڭ باشليجه لري شويله  صيره لانابيلير: ١- عثمان غازينڭ ايلك بگلك مركزي سوگوت قصبه سيدر. اوندن صوڭره  صيره  ايله  يڭي شهر، بروسه ، ادرنه  و نهايت استانبول باش كند اولمشدر. ٢- عثمانلي تاريخنده  ايلك صواش عثمان غازينڭ ١٢٨٤’ده كي “ارمني بلي” صواشيدر. ٣- ايلك أله  كچيريلن قلعه ، عثمان بگڭ ١٢٨٥’ده  آلديغي “قراجه حصار” قلعه سيدر. ٤- ايلك عسكري آڭلاشمه ، ١٣٠٦’ده  تسليم اولان اولوباد تكفوري ايله  عثمان غازي آراسنده  ياپيلمشدر. ٥- ايلك فتح ايديلن آطه، ١٣٠٨’ده  آلينان امرالي آطه سيدر. ٦- ايلك صلح آندلاشمه سي ١٣٣٠ تاريخنده  اورخان غازي ايله  بيزانس ايمپراطوري أوچنجي آندرونيقوس آراسنده  امضالانمشدر. ٧- اورخان غازينڭ بيوك اوغلي شهزاده  سليمان پاشانڭ روم ايلنده  ايلك آلديغي ير، كليبولي ياريم آطه سنڭ چاناق قلعه  بوغازنده كي “چيمپه ” ليمانيدر. بو ليمان ١٣٥٤’ده  أله  كچيريلمشدر. ٨- ايلك عثمانلي سكّه سي (معدني پاره ) اورخان غازي آدينه  ١٣٢٧’ده  باصيلمشدر. ٩- “يايا” آدي ايله  ايلك دائمي اوردو ١٣٢٨’ده  اورخان بگڭ امريله  قورولمشدر. ١٠- ایلك عثمانلي قانونلرينڭ ده  ١٣٢٨’ده  تدوين ايديلديگي سويلنير. ١١- عثمانلي حكمدارلري ايچنده  “سلطان” عنواننى ايلك آلان برنجي مرادله  ييلديريمدن سوز ايديليرسه  ده  برنجي محمد (چلبي سلطان محمد) حقّنده كي سويلنتي داها قوتليدر. چونكه  بو عنوان اونڭ پاره لرنده  ده  واردر. ١٢- عثمانلي پادشاهلري ايچنده  آلتون ايشله مه لي قفتان كييمك، آلتون و كوموش ييمك طاقيملري قوللانمق كبي، بر طنطنه  و دبدبه  مراقي كوسترن ايلك حكمدار ييلديريم بايزيددر. ١٣- عثمانلي تاريخنده  ايلك شاعر پادشاه، فاتحڭ باباسي ايكنجي مراددر. اوندن أوّلكيلره  ده  برطاقيم شعرلر اسناد ايديلمشسه  ده  طوغري دگلدر. ١٤- استانبولڭ عثمانلي تركلري طرفندن ايلك قوشاتمسي ييلديريم بايزيد دورنده  و ميلادڭ ١٣٩١ تاريخنده در. فاتحڭ فتحي يدنجي قوشاتمه ده در. ١٥- صواش ميداننده  ئولن ايلك عثمانلي حكمداري برنجي مراددر. ١٣٨٩’ده كي برنجي قوصوه  صواشني قازاندقدن صوڭره  صواش ميداننى تفتيش ايدركن شهيد ايديلمشدر. ١٦- استانبولده  كومولن ايلك پادشاه فاتح سلطان محمد و استانبولده  طوغان و ئولن ايلك پادشاه ده  ايكنجي سليمدر. ١٧- آياصوفيه ده  ايلك جمعه  نمازي فتحدن أوچ كون صوڭره  اسكي تقويم حسابيله  ١ حزيران و شيمديكي تقويم حسابيله  ده  ١٠ حزيران ١٤٥٣ جمعه  كوني استانبول فتحنڭ معنوي قهرماني آق شمس الدّين طرفندن قيلديريلمش و جماعت اولارق ده  فاتحله  شانلي عسكرلري حاضر بولونمشدر. ١٨- ايلك استانبول واليسي قاريشديران سليمان بك و ايلك استانبول قاضيسي ده  خضر بك چلبيدر. “قاضي كوي” سمتي ايشته  بو بيوك عالمه  “آرپه لق” اولارق تخصيص ايديلديگي ايچون بو آدي آلمشدر. ١٩- دوشيرمه لردن ايلك صدر اعظم، استانبولڭ فتحندن صوڭره  فاتحڭ تعيين ايتديگي روم ياخود خيروات و ياخود روم خيروات مَلَزي محمود پاشادر. ٢٠- آسيه  ايله  آوروپه دن صوڭره  عثمانلي حاكميتنى ايلك دفعه  اولارق أوچنجي بر قطعه  اولان آفريقه يه  ده  تشميل ايتمش پادشاه، مصر فاتحي ياووز سلطان سليمدر. ٢١- ايلك دلي پادشاه برنجي مصطفادر. صوڭنجيسي ده  بشنجي مراددر. ٢٢- استانبولده  ئولديرولن ايلك پادشاه “كنج عثمان” دينيلن ايكنجي عثماندر. ٢٣- “والده  سلطان” عنواننى آلان ايلك پادشاه آناسي، ايكنجي سليمڭ قاريسي و أوچنجي مرادڭ آننه سي نور بانودر. ٢٤- ايلك مطبعه  أوچنجي احمد دورنده  قورولمش اولان ابراهيم متفرّقه  مطبعه سيدر. يالڭز كتابلر يايينلامش اولان بو أوڭلي مطبعه  ١٧٢٧ ييلي ١٦ آرالق صالي كوني ايشلمه يه  باشلامشدر. ٢٥- ايلك واپور ايكنجي محمود دورينه  راستلايان ١٨٢٧ تاريخنده  صاتین آلينمشدر. خلق آراسنده  “بوغو كميسي” دينيلن بو واپوره  “سرعت” آدي ويريلمش و پادشاه ده  ايلك يولجي اولارق ردوسه  كيدوب كلمشدر. ٢٦- ايلك قيافت دوريمي ده  ايكنجي محمود دورنده در. ١٨٢٩ ييلي ٣ مارت جمعه  كوني يايينلانان “قيافت نظامي” كرگنجه  صاريقله  جبّه  علميه  صنفنه  آيريلمش و دولت مأمورلرينڭ “فس”، “ستره ”، “پانتالون”، “قاپوت” و “استانبولين” كيمه لري قرارلاشمشدر. ٢٧- تركيه ده  ايلك غزته  ده  ايكنجي محمود دورينه  راستلايان ١٨٣١ ييلي ١ قاسم صالي كوني يايينلانان تقويم وقايعدر. بو رسمي غزته  هفته ده  بر چيقمه يه  باشلامشدر. بو صورتله  ايلك مطبعه نڭ تأسيسيله  ايلك غزته نڭ يايينلانمه سي آراسنده  ١٠٣ ييل، ١٠ آي، ١٦ كون كچمش ديمكدر. ٢٨- ايلك بورجلانمه  سلطان مجيد دورينه  راستلايان ١٨٥٥ تاريخنده در. او ييلڭ ٢٨ حزيران پنجشنبه  كوني لوندره ده  امضالانان آڭلاشمه  كرگنجه  انكلتره  ايله  فرانسه دن بش ميليون انكليز آلتوني بورج آلينمشدر. ٢٩- تركيه ده  ايلك تلغراف ده  سلطان مجيد دورنده  قورولمش و قيريم صواشنه  راستلايان ١٨٥٥ ييلي ٩ ايلول پازار كوني ايشلمه يه  باشلامشدر. او كون كلن ايلك تلغراف خبري ده  سيواستوپولڭ اشغالي مژده سيدر. ٣٠- تركيه ده  يبانجيلره  ايلك ملكيت حقّي ١٨٦٨ ييلي ٩ حزيران صالي كوني ويريلمشدر. او كون بو خصوصده كي ايلك پروطوقول فرانسه  ايله  و اوندن صوڭره  ده  ديگر دولتلرله  عقد ايديلمشدر. ٣١- آوروپه  سياحتنه  چيقان ايلك و تك عثمانلي پادشاهي سلطان عزيزدر. ٢١ حزيران ١٨٦٧ تاريخنده  يوله  چيقان پادشاهڭ بو سياحتي، او زمانكي تركيه  صينيرينه  دونوشنه  قدر ٤٤ كون سورمشدر. ٣٢- ايلك مشروطيت پادشاهي ايكنجي عبدالحميددر. Altı yüzyıldan fazla süren o uzun tarihin her devrinde böyle şeylere rastlanılır. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir: 1- Osman Gazi’nin ilk Beylik merkezi söğüt kasabasıdır. Ondan sonra sıra ile Yenişehir, Bursa, Edirne ve nihayet İstanbul Başkent olmuştur. 2- Osmanlı tarihinde ilk savaş Osman Gazi’nin 1284’deki “Ermeni Beli” savaşıdır. 3- İlk ele geçirilen kale, Osman Bey’in 1285’de aldığı “Karaca Hisar” kalesidir. 4- İlk askerî anlaşma, 1306’da teslim olan Ulubad Tekfuru ile Osman Gazi arasında yapılmıştır. 5- İlk fethedilen ada, 1308’de alınan İmralı adasıdır. 6- İlk sulh antlaşması 1330 tarihînde Orhan Gazi ile Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos arasında imzalanmıştır. 7- Orhan Gazi’nin büyük oğlu şehzade Süleyman Paşa’nın Rumeli’nde ilk aldığı yer, Gelibolu yarımadasının Çanakkale Boğazı’ndaki “Çimpe” limanıdır. Bu liman 1354’de ele geçirilmiştir. 8- İlk Osmanlı sikkesi (madeni para) Orhan Gazi adına 1327’de basılmıştır. 9- “Yaya” adı ile ilk daimî ordu 1328’de Orhan Bey’in emriyle kurulmuştur. 10-İlk Osmanlı kanunlarının da 1328’de tedvin edildiği söylenir. 11- Osmanlı Hükümdarları içinde “sultan” unvanını ilk alan kimdir? Birinci Murad’la Yıldırım’dan söz edilirse de Birinci Mehmet (Çelebi Sultan Mehmet) hakkındaki söylenti daha kuvvetlidir. Çünkü bu unvan onun paralarında da vardır. 12- Osmanlı Padişahları içinde altın işlemeli kaftan giymek, altın ve gümüş yemek takımları kullanmak gibi, bir tantana ve debdebe merakı gösteren ilk Hükümdar Yıldırım Bayezid’dir. 13- Osmanlı tarihinde ilk şair padişah, Fatih’in babası İkinci Murad’dır. Ondan evvelkilere de birtakım şiirler isnat edilmişse de doğru değildir. 14- İstanbul’un Osmanlı Türkleri tarafından ilk kuşatması Yıldırım Bayezid devrinde ve milâdın 1391 tarihindedir. Fatih’in Fethi yedinci kuşatmadadır. 15- Savaş meydanında ölen ilk Osmanlı Hükümdarı Birinci Murad’dır. 1389’daki Birinci Kosova Savaşı’nı kazandıktan sonra savaş meydanını teftiş ederken şehid edilmiştir. 16- İstanbul’da gömülen ilk Padişah Fatih Sultan Mehmed ve İstanbul’da doğan ve ölen ilk padişah da ikinci Selim’dir. 17- Ayasofya’da ilk cuma namazı fetihten üç gün sonra eski takvim hesabıyla 1 Haziran ve şimdiki takvim hesabıyla de 10 Haziran 1453 Cuma günü İstanbul Fethinin manevî kahramanı Ak Şemseddin tarafından kıldırılmış ve cemaat olarak da Fatih’le şanlı askerleri hazır bulunmuştur. 18- İlk İstanbul Valisi Karıştıran Süleyman Bey ve ilk İstanbul kadısı da Hızır Bey Çelebi’dir. “Kadıköy” semti işte bu büyük âlime “arpalık” olarak tahsis edildiği için bu adı almıştır. 19- Devşirmelerden ilk sadrazam, İstanbul’un Fethinden sonra Fatih’in tayin ettiği Rum yahut Hırvat ve yahut Rum - Hırvat melezi Mahmut Paşa’dır. 20- Asya ile Avrupa’dan sonra Osmanlı hâkimiyetini ilk defa olarak üçüncü bir kıta olan Afrika’ya da teşmil etmiş padişah, Mısır fatihi Yavuz Sultan Selim’dir. 21- İlk deli Padişah Birinci Mustafa’dır. Sonuncusu da Beşinci Murad’dır. 22- İstanbul’da öldürülen ilk Padişah “Genç Osman” denilen İkinci Osman’dır. 23- “Valide sultan” unvanını alan ilk padişah anası, İkinci Selim’in karısı ve Üçüncü Murad’ın annesi Nur Banû’dur. 24- İlk matbaa Üçüncü Ahmed devrinde kurulmuş olan İbrahim müteferrika matbaasıdır. Yalnız kitaplar yayınlamış olan bu ünlü matbaa 1727 yılı 16 Aralık Salı günü işlemeye başlamıştır. 25- İlk vapur İkinci Mahmud devrine rastlayan 1827 tarihinde satın alınmıştır. Halk arasında “Buğu gemisi” denilen bu vapura “sür’at” adı verilmiş ve padişah da ilk yolcu olarak Rodos’a gidip gelmiştir. 26- İlk kıyafet devrimi de İkinci Mahmud devrindedir. 1829 yılı 3 Mart Cuma günü yayınlanan “Kıyafet nizamı” gereğince sarıkla cübbe ilmiye sınıfına ayrılmış ve devlet memurlarının “fes”, “setre”, “pantalon”, “kaput” ve “İstanbulin” giymeleri kararlaşmıştır. 27- Türkiye’de ilk gazete de İkinci Mahmud devrine rastlayan 1831 yılı 1 Kasım Salı günü yayınlanan “Takvim-i Vakayi”dir. Bu resmî gazete haftada bir çıkmaya başlamıştır. Bu suretle ilk matbaanın tesisiyle ilk gazetenin yayınlanması arasında 103 yıl, 10 ay, 16 gün geçmiş demektir. 28- İlk borçlanma Sultan Mecid devrine rastlayan 1855 tarihindedir. O yılın 28 Haziran Perşembe günü Londra’da imzalanan anlaşma gereğince İngiltere ile Fransa’dan beş milyon İngiliz altını borç alınmıştır. 29- Türkiye’de ilk telgraf da Sultan Mecid devrinde kurulmuş ve Kırım Savaşına rastlayan 1855 yılı 9 Eylül Pazar günü işlemeye başlamıştır. O gün gelen ilk telgraf haberi de Sivastopol’ün işgali müjdesidir. 30- Türkiye’de yabancılara ilk mülkiyet hakkı 1868 yılı 9 Haziran Salı günü verilmiştir. O gün bu husustaki ilk protokol Fransa ile ve ondan sonra da diğer devletlerle akdedilmiştir. 31- Avrupa seyahatine çıkan ilk ve tek Osmanlı padişahı Sultan Aziz’dir. 21 Haziran 1867 tarihinde yola çıkan padişahın bu seyahati, o zamanki Türkiye sınırına dönüşüne kadar 44 gün sürmüştür. 32- İlk meşrutiyet padişahı İkinci Abdülhamid’dir.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıdan Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

EV KADAYIFI Evvela adeta kadayıftan alıp bir tavaya bir kaşık rugan-ı sade koyup üzerine kadayıfı bir hoşça ko(y)duktan sonra alevli ateş üzerinde aceleten kızartıp badehu öbür yanını dahi çevirip kızarttıktan sonra aseli susuz eritip pak astardan süzüp sıcak sıcak üzerine itidal üzere koyup bir miktar aseli cezb ettikten sonra istimal buyuralar. Bu kadim tabhtır ama kadayıfın lezzeti gitmeyip eğer ki bir alt bir üst kızarmış ve pişmiş ve iridir. Ancak nev’an ma pişmiştir. Gayet beyazı görünmeyecek zan ve hissolunur, hele taam ve lezzette balada zikr olunanlardan hoşhor olur. Amma bi şart an ki ateşe çaldırıp yakmaya. Zira yanık kokusu sakil olduğu cümleye malumdur. YILAN BALIĞI Balıkların her bir nevinden kebap kabildir. Lakin yılan balığı kebabı cümlesinden a’lâ olur. Murad olunur ise, defne yaprağı kaide üzere her parça arasına vaz oluna ve ibtida başı tarafını çizip üzerinde olan cildi bütün kuyruğu tarafına varınca aksine aksine çıkar. Pak, latif ve beyaz süt gibi kalır. Ve tamam piştikde kaymak gibi belki ondan latif ve elezz olur. Hele balık envaından bundan a’lâ kebap olmaz. TEZ PİŞTİ Haşlama dahi de(ni)r. Sanatı: Evvela bir ölçü süt ve bir ölçü rugan-ı sade ve bir ölçü suyu tencereye koyup nerm ateşte yağ eriyince karıştırıp helva meyanesi kıvamına belki dahi ziyadece dakik-i has koyup pirince dahi karıştırıp ateşten indire. Badehu münasip tepsiye bir hoşça yayıp baklava gibi yahut nev’-i ahar kesip fırında yahut saç ile kor üstünde tabh edip sıcak şeker yahut asel şerbetiyle haşlayıp istimal edeler. Gevrek ve latif ve fi nefsü’l-emir gayet pişip zahmeti kalil, letafeti kesir bir nazik şeydir. Kelimeler: rugan-ı sade: sade yaaceleten: acele ilebadehu: daha sonraasel: balpak: temizistimal: kullanmatabh: pişirmenev’an ma: bir bakıma, adetahoşhor: hoşa gidenbi şart an ki: şu şartla kisakil: ağıra’lâ: nefisibtida: başlamaelezz: daha lezzetlienvaından: çeşitlerindennerm: yumuşak, hafifdakik-i has: ince unnev’-i ahar: başka çeşitfi nefsü’l-emir: işin aslındakalil: azkesir: çok

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmi1914 Yılında Kafkasya’da Milletlere Göre Nüfus Dağılımı
Okuma Metinleri

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiAdalet ve Zulüm
Beyt-i Berceste

اسم عدلڭ جلوۀ اعظمندن اولان كائناتده كي عدالت تامّه ، عموم اشيانڭ موازنه لريني اداره  ايدييور و بشره  ده  عدالتي امر ايدييور. سورۀ رحمنده ؛  ”كوگه  كلنجه ، اوني يوكسلتدي و ميزاني (عموم كائناتده  عدالت و دنكه يي) قويدي. تاكه  طارتيده  حدي آشمايڭ!  و طارتمه يي عدالتله  طوس طوغري ياپڭ، هم طارتيده  اكسيكلك ايتمه يڭ!“ آيتنده كي درت مرتبه يه  و درت نوع ميزانه  اشارت ايدن درت دفعه  ”ميزان“ ذكر ايتمسي، كائناتده  ميزانڭ درجۀ عظمتنى و فوق العاده  پك بيوك اهمّيتنى كوسترييور. اوت، هيچ بر شيده  اسراف اولماديغي كبي، هيچ بر شيده  ده  حقيقي ظلم و ميزانسزلق يوقدر. İsm-i Adl’in cilve-i a‘zamından olan kâinâttaki adâlet-i tâmme, umum eşyânın muvâzenelerini idare ediyor ve beşere de adâleti emrediyor. Sûre-i Rahmân’da;  “Göğe gelince, onu yükseltti ve mîzânı (umum kâinâtta adâlet ve dengeyi) koydu. Tâ ki tartıda haddi aşmayın!  Ve tartmayı adâletle dosdoğru yapın, hem tartıda eksiklik etmeyin!” âyetindeki dört mertebeye ve dört nevi‘ mîzâna işaret eden dört def‘a “mîzân” zikretmesi, kâinâtta mîzânın derece-i azametini ve fevkalâde pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet, hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakîkî zulüm ve mîzânsızlık yoktur. (Osmanlıca Lem’alar, s.368-369.) 1. Beyit نظم دنيا سببي سلطنت عادلدراعدل خلقنى حق نظم اشيا أيلر Nazm-ı dünya sebebi saltanat-ı adildürA'del-i hulkını Hak nazım-ı eşya eyler  Fuzuli(1) * Dünyadaki düzenin sebebi Adil olan Rabbimizin saltanatıdır. (Zira) Cenab-ı Hak, yaratıştaki adaletini (hassas mizanlarla, mahsus ölçülerle vücut verilen, suret giydirilen, yerli yerine konan) eşyadaki düzen olarak ortaya koymuştur. * Nazm: DüzenHulk: Yaratış 2. Beyit حق و باطل نور عدل ايله نماياندر ”سعيد“فرق اولونماز نيك و بد كيتسه نظردن آفتاب Hakk u bâtıl nûr-ı adl ile nümâyândır “Said”Fark olunmaz nîk u bed gitse nazardan âfitâb Diyarbakırlı Said Paşa (4) * Ey Said, hak ile batıl adalet nuru ile görünmektedir. Güneş nazarlardan gidip kaybolsa iyi ve kötü karanlıkta fark olunmaz(sa zulmet karanlıkları içerisinde hak ile batılın ayırt edilmesi de mümkün değildir.) * nümâyân: aşikârnîk ü bed: İyi ve kötü 3. Beyit مجازاتنده خوب و زشتڭ ايتمز ذرّه جه  تقصيرعجب صورت نماي  عدلدر آيينۀ عالم Mücâzâtında hûb u ziştün itmez zerrece taksîrAceb sûret-nümâ-yı adldür âyîne-i âlem Nabi (3) * Güzel ve çirkinin karşılığının verilmesinde zerrece kusur etmez. Kâinat aynası (bu konuda) şaşırtıcı adalet örnekleriyle doludur. (Aynen öyle de ilahi adaletin icra edileceği bir mahkeme-i Kübra da bulunmaktadır.) * Mucâzât: Ceza ve ödülHûb u zişt: İyi ve kötü 4. Beyit بر اولور عدل الٰهيده سليمان ايله موردركه حقده  همان شاه ايله سائل بردر  Bir olur adl-i ilahide Süleyman ile murDergeh-i Hak’da heman şah ile sâil birdir İzzet Ali Paşa (6) * (Nasıl) İlahi adalet karşısında (hakkını alma hususunda) Süleyman da karınca da bir olur, (öyle de) Hakkın huzuruna varınca sultan ve dilenci birdir. (Bunların birbirlerine olan makamca üstünlüğünden söz edilmez.)  * mur: KarıncaSâil: Dilenci 5. Beyit ظالملره مهل اولماسه  مطلوب الٰهيبر دمده  ييقار عالمي مظلوملرڭ آهي Zâlimlere mehil olmasa matlûb-ı İlâhîBir demde yıkar âlemi mazlûmların âhı Giritli Sırrı Paşa (8) * Eğer Allah’ın istemesi, dilemesi zalimlere mühlet verme yönünde olmasaydı, mazlumların ahı âlemi bir demde yıkmıştı bile. * mehl: Mühlet 6 Beyit ظالمڭ رشتۀ اقبالنى بر آه كسرمانع رزق اولانڭ رزقنى اللّٰه كسر  Zâlimin rişte-i ikbâlini bir âh keserMâni-i rızk olanın rızkını Allah keser Lâ (7) * Zalimin talih ipini (mutluluk vesilelerini), (adalet sahibi olan Rabbinin katına mazlumdan yükselen) bir ah keser. (Yaptığı zulümler ile) rızka mani olanın rızkını Allah keser. * Rişte: (1) İp (2)Vesileİkbâl: (1) Saadet (2) Mevki, makam 7. Beyit ظالم يينه  بر ظلمه كرفتار اولور آخرالبته اولور أو ييقانڭ خانه سي ويران  Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhirElbette olur ev yıkanın hânesi vîrân Ziya Paşa (5) * Eni sonunda zalim yine (kendi yaptığı zulmün benzeri) bir zulme giriftar olur. (Meşhurdur) “Ev yıkanın hanesi elbette viran olur.”  (Ceza, cins-i ameldir.) * Giriftâr olmak: Yakalanmak, tutulmak Kaynakça AKYÜZ, Kenan, vd.(1958), Fuzuli Türkçe Divan, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. (s.120) BEDİÜZZAMAN, Said Nursi, (2010 ), Osmanlıca Lem’alar, İstanbul: Altınbaşak Neşriyat. BİLKAN, Ali Fuat, (1993), Nabi’nin Türkçe Divanı (Karşılaştırmalı Metin), Ankara: Gazi Üniversitesi SBE, YLT (s.751) BİRİNCİ KABATAŞ, Ferda, (1998), Hazine-i Evrak Dergisi (İnceleme, Analitik Fihrist ve Seçilmiş Yazılar), Gaziantep: Sakarya Üniversitesi SBE Yayımlanmamış YLT (s.214) KURGAN, Şükrü, (1963), Ziya Paşa, İstanbul: Varlık Yayınları. (s.30) ÖZALP, N. Ahmet, (2012), Bilgelikler Divanı, İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları (s.285) SUBAŞI, Ebubekir, (2013), En Güzel Şiirler Antolojisi, İstanbul: Mavilale Yayınları. (s.428) UÇAR, Fikret, (2013), Mektubat-ı Sırrı Paşa’nın Trankripsiyonu ve Değerlendirmesi, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi SBE Yayımlanmamış YLT (s.32)

İbrahim SARITAŞ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlı Devrinde Açık Arttırma Usulüyle Satış
Biliyor muydunuz?

عثمانلي ديپلوماتيگنده  قائمه لر، أوست مقامدن آلت مقامه يازيلان بلگه تورلري آراسنده ير آليرلر. قائمه لرڭ آلت تورلري اولارق؛ عريضه يرينه كچن قائمه لر، تذكره يرينه كچن قائمه لر و مزاد قائمه سي صاييلابيلير. بونلرڭ آراسنده كي مزاد قائمه لري، كونمزده ده بر صاتيش يوڭتمي اولارق قوللانيلان آچيق آرتديرمه اصوليله صاتيش ايچون حاضرلانان بلگه لردي. مزاد قائمه لرينڭ أوزرنده صاتيش ايشلمنڭ باشدن صوڭه بتون آديملريني كوزلمله يه بيلمك ممكندر. صاتيش تماملاننجه يه قدر، نه قدرلق مقدارلرله بدلڭ آرتدريلارق نهائي فيئاتڭ بليرلنديگي بلگه أوزرينه ايشلنييوردي. بويله صاتيشلردن بريسنده، بر مقاطعه حصّه سي يڭيچري آغاسي مصطفي افندي يه آچيق آرتديرمه اصوليله صاتيلاجقدي (٥٠٣/٢٠٤٥٠). مزاد صيره سنده ديگر طالبلرڭ چكيلمه سيله  برلكده، مقاطعه حصّه سي آلتي بيڭ غروشه مصطفي افنديده قالدي. صاتيشه قونو و كرا كليري اولارق ده افاده ايديله بيله جك مقاطعه حصّه سي ايچون، بلگه نڭ أوستنده مالكانه عهده سنه قيد ايديلمه سنڭ بويورولديغي افاده ايديلمشدر. مالكانه ايسه تريم اولارق لغاتده، مأمور، عسكر وب. كيمسه لردن بعضیلرينه، صاتمامه لري و ميراث بيراقمامه لري شرطيله، حياتلري بوينجه كندي ملكلري ايمش كبي قوللانمه لري و كليرندن فائده لانمه لري ايچون ويريلن، ملكيتي دولته عائد ماللره دينيلمكده در. Osmanlı diplomatiğinde kâimeler, üst makamdan alt makama yazılan belge türleri arasında yer alırlar. Kâimelerin alt türleri olarak; arîza yerine geçen kâimeler, tezkire yerine geçen kâimeler ve mezâd kâimesi sayılabilir. Bunların arasındaki mezâd kâimeleri, günümüzde de bir satış yöntemi olarak kullanılan açık arttırma usulüyle satış için hazırlanan belgelerdi. Mezad kaimelerinin üzerinde satış işleminin baştan sona bütün adımlarını gözlemleyebilmek mümkündür. Satış tamamlanıncaya kadar, ne kadarlık miktarlarla bedelin arttırılarak nihaî fiyatın belirlendiği belge üzerine işleniyordu. Böyle satışlardan birisinde, bir mukataa hissesi Yeniçeri Ağası Mustafa Efendi’ye açık arttırma usulüyle satılacaktı (DAB, C.ML, 503/20450). Mezad sırasında diğer taliplerin çekilmesiyle birlikte, mukataa hissesi altı bin kuruşa Mustafa Efendi’de kaldı. Satışa konu ve kira geliri olarak da ifade edilebilecek mukataa hissesi için, belgenin üstünde malikâne uhdesine kaydedilmesinin buyurulduğu ifade edilmiştir. Malikâne ise terim olarak lügatte, memur, asker vb. kimselerden bazılarına, satmamaları ve miras bırakmamaları şartıyla, hayatları boyunca kendi mülkleri imiş gibi kullanmaları ve gelirinden faydalanmaları için verilen, mülkiyeti devlete ait mallara denilmektedir. Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, C.ML, 503/20450Belge türü: Mezâd KâimesiHat çeşidi: Divanî, Rik’aTarih: Hicrî 22 Muharrem 1212 (Miladî 17 Temmuz 1797) (1) Sahh (2) Telhîs mûcebince mâlikâne uhdesine kayd ve berâtı (3) i’tâ olunmak (4) buyuruldu (5) 22 Muharrem sene 1212 (6) Arz-ı bendeleridir ki (7) Bâlâda mastûr hisse-i mukâtaa mutasarrıfı mahlûlünden beynennâs defaâtle müzâyede olundukdan sonra altı bin kuruş muaccele ile (8) hâlâ dergâh-ı âlî yeniçerileri ağası izzetlû Mustafa Ağa kulları üzerinde karâr ve tâlib-i âharı keff-i yed edip karâr-dâdesi üzere telhîs (9) olunmak bâbında sâdır olan fermân-ı âlîleri mûcebince muaccelesi olan meblağ-ı mezbûr ile resm-i dellâliyesi teslîm-i hazîne-i âmire olunmağın (10) ber-mûcib-i şürût hatt-ı hümâyûn mâlikâne uhdesine kayd ve şürûtuyla berâtı i’tâ olunmak bâbında fermân devletlû saâdetlû sultânım hazretlerinindir (11) Sûret-i kâime-dâde (12) Fî 24 Muharrem sene 1212

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiKarabağ Müslümanlarındır
Belge Okumaları

Karabağ, günümüzde Azerbaycan toprakları içerisinde yer alan, ancak Ermeni işgali altında bulunan idari bölgenin adıdır. Müslümanlar tarafından fethi Hz. Osman devrine kadar uzanan, 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı idaresine geçen Karabağ’ın o dönemdeki adı “Gence Karabağ” vilayeti idi. Sonrasında bir dönem Safevilerin hâkimiyetine geçen bölge, 1720’li yıllardan itibaren İran, Osmanlı ve Rusya arasında çekişme sebebi olmuş, 1813 yılında ise Rusya’ya bağlanmıştır. Rusya’nın 1810’daki nüfus tespitlerine göre Karabağ’da yaşayan halkın ekserisi Müslüman’dı, ancak yıllar geçtikçe Ermenilerin buraya göç etmesiyle hem Ermeni nüfus hem de yekûn nüfus artıyordu. Buna rağmen 1823’te Karabağ’daki Ermeni sayısı, genel nüfusun ancak üçte biri oranına ulaşabilmişti. 1. Dünya Savaşı’nın bitiminde 30 Ekim 1918’de yapılan Mondros Ateşkesi neticesinde Rus kuvvetlerinin çekildiği Karabağ bölgesi, İngilizler aracılığıyla 1919’da Azerbaycan’a dâhil edildi. 1920’de Rusya Karabağ’ı tekrar işgal edince bölgenin Ermenilerle bağı araştırıldı, sonuçta 1923’te Ermenilere değil de Azerbaycan idaresine bağlı özerk bir yapıya kavuşturulmasına karar verildi. Görüldüğü üzere yüzyıllardır Müslümanların toprağı olan Karabağ, 1923’ten günümüze kadar aynı şekilde Ermenilerin hedefinde olmuş, sonunda Ermeniler 1988 ile 1992 tarihleri arasında büyük bir katliam yaparak hukuksuz bir şekilde Karabağ’ı işgal etmişlerdir. Bu işgal ve zulmün zirve noktası, 26 Şubat 1992’de yaşanan ve katilden ziyade bir soykırım olarak tarihe geçen Hocalı Katliamı’dır. Bu sayıda incelediğimiz ve farklı dönemlere ait olan iki vesika, Karabağ ve civarındaki Ermeni zulmünü olanca çıplaklığıyla göstermektedir. Mesela 1906 Şubat’ında Yıldız’a yazılan tahriratta, Karabağ bölgesindeki Şuşa şehrinde Ermenilerin Müslüman köyleri kuşatma altına alarak erzak akışını kestikleri, bu şekilde halkın açlıktan öldüğü; hatta 19 adet Müslüman köyünün yakılıp yıkıldığı anlatılmaktadır. Bölgedeki görevli Rus memurlar ise güya asayişi temin maksadıyla Müslümanların ellerindeki silahları toplamış, ancak Ermenilere ilişmemişlerdir. 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı ordusunun ateşkes sınırları gerisine çekilmesi, özellikle Ermenilerin Doğu Anadolu ve Kafkasya’daki Müslümanlara karşı zulüm ve tecavüzlerinin artmasına sebep olmuştur. Doğu cephesindeki 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’in 1920 Mayıs’ında konu ile ilgili aldığı notlar, bu zulüm ve felaketleri açıklar niteliktedir. Bu notlara göre; 1920 yılı başlarında doğu sınırında Ermeniler birçok Müslüman sivili kadın çocuk demeden katledip bir yandan İslam nüfusunu azaltırken, diğer yandan tüm dünyaya bu olayları Müslümanlar tarafından çıkarılan fitne ve taarruzların sonucu olarak göstermiştir. Ermenilerin bu zulümlerine o dönemdeki Azerbaycan Millet Meclisi sesini çıkarmış, nihayet bu tepkiler neticesinde Avrupa’dan temsilciler gelerek zulmü yerinde görmüşler ve bir daha Müslümanlara saldırıların olmayacağını garanti ederek geri dönmüşlerdir. Ancak bu teminat hiçbir fayda sağlamamış, Ermeniler tekrar be-tekrar İslam topraklarına saldırmıştır. 1920’nin Mart’ında Ermeni çeteleri, trenle Erivan’dan Gence’ye giden 500 Müslüman’ı Gümrü civarında vagonlardan indirerek toplu katliam yapmıştır. Bu zulümlerin yanı sıra Ermenilerin Osmanlı topraklarındaki Kürt dindaşlarımızı da kandırmaya çalışması, yalan broşürlerle devlete karşı isyan ettirmek istedikleri de Kâzım Karabekir’in yazılarına yansımıştır. Günümüzde Azerbaycan’ın, Karabağ’ı kurtarmak için yaptığı savaşta Ermenilerle hangi terör örgütlerinin birlikte saf tuttuğuna bakılırsa, Kürt halkı üzerinde oynanan oyunların aynı kaynaklardan çıktığı daha rahat anlaşılacaktır. Belgelerimizde de görüldüğü üzere, Müslüman Karabağ tarih boyunca Ermenilerin zulüm ve katliamına maruz kalmış, bölge demografik ve kültürel açıdan tamamen değiştirilmek istenmiştir. Vesikalara ilaveten 4 ve 5. sayfalarda paylaştığımız ve 1914 yılında Rusya’nın Kafkasya’daki nüfus verilerine göre oluşturulan bir haritada ise Dağıstan, Karabağ, Gence, Erivan ve Kars’ın büyük çoğunluğunun Müslüman nüfustan oluştuğu çok rahat görülecektir. Netice itibariyle kimden gelirse gelsin zulüm, hakikat ve tarih karşısında mutlaka mahkûm olacak; hakkı üstün tutanlar, kuvveti üstün tutanlara önünde sonunda galip gelecektir. 1. VESİKA Karabağ’ın merkezi olan Şuşa’da Ermenilerin Müslüman köylere erzak akışını keserek açlıktan öldürdükleri ve 19 Müslüman köyünü yaktıkları hakkında Tiflis Başkonsolosluğundan İstanbul’a yazdığı tahrirat (5 Şubat 1906) HR_SYS__01379_00034_001_001 Bâb-ı Âlî Tercüme OdasıNumara 32Mütercim: Bende Mehmed ÂgâhFî 23 Kânûn-ı Sânî sene 1321Nezârete fî 5 Şubat sene 906Tiflis Başşehbenderliğinden 1029Telgrafnâme (1) Karabağ’ın merkezi bulunan “Şuşa” şehrinden gelen mahall-i mezkûr ahâlî-i İslâmiyesinin (2) iki nefer vekîli tarafından bendenize iʻtâ olunan istidʻânamede Ermenilerin müsellah oldukları (3) hâlde kurâ-yı İslâmiyeyi muhâsara iderek hâricden (4) erzâk ve me’kûlât idhâlini menʻ itdiklerinden kurâ-yı mezkûre ahâlîsinin (5) kahtdan telef oldukları ve muʻâvenet ve himâyete (6) mazhariyetlerini taleb itmekde oldukları beyân olunuyor. Mûmâ-ileyhimâ vekîller (7) kendi sancakları dâhilinde Ermeniler tarafından ihrâk olunan on dokuz (8) İslam karyesinin esâmîsini bendenize zikr ve taʻdâd ile beraber me’mûrînin (9) Müslümanların ellerinden silâhlarını alarak Ermenilere ilişmediklerini ifâde eylemişlerdir. (10) Hâsılât mefkûddur. Telgrafnâme arz-ı maʻlûmâta devâm itmek kâbil (11) olmadığından iktizâ iden mebâliğin irsâli husûsunun Batum Başşehbenderliğine (12) tavsiye buyurulmasını zât-ı âlî-i âsafânelerinden ricâ eylerim. 2. VESİKA Mondros Mütarekesi sonrasında Doğu sınırında Ermenilerin birçok Müslüman sivili katledip zulmettiklerine dair Kâzım Karabekir Paşa’nın tahrirat müsveddeleri (21 Mayıs 1920). (1) Osmanlı ordusu 30 Teşrîn-i Evvel sene 334 târîhinde akd ettiği mütârekenâme şerâitine (2) tevfîkan Harb-i Umûmî’den evvelki Osmanlı-Rus hudûdu gerisine çekildikten iʻtibâren (3) hudûd hâricinde himâyesiz kalan ahâlî-i İslâmiyede Ermeni kıtâl ve mezâlimine yeniden uğramaya (4) başladı. Her yerde ekseriyeti teşkîl eden İslâm nüfûsunun mahv ü fenâsına yürüyen ve hâlâ da devâm eden (5) bu kıtâl ve mezâlim; tohumluk istemek, sebebsiz vergiler tarh ve teklîf etmek (6) ve silâh toplamak gibi en âdî bahânelerle irtikâb edilmektedir. Mazlûm İslâmların (7) dûçâr oldukları bu silsile-i fecâyiʻ Avrupa’da, Amerika’da ve’l-hâsıl her taraftaki (8) Ermeni propagandacıları vâsıtasıyla hep İslâmlar tarafından îkâʻ edilmiş cinâyetler (9) şeklinde iʻlân olunmakta, İslâmların maʻrûz kaldıkları felâket ve musîbetlerden (10) zulüm ve kıtâllerden yine İslâmlar aleyhinde binlerce bühtân ve iftirâ vesîleleri bulunmaktadır. (11) Bu müftereyât ve tasnîʻâta (12) sarîh bir cevâb teşkîl etmek üzere 335 senesi Temmuz ayı zarfında Kafkasya’da (13) İslâmlara karşı icrâ olunduğu haber alınabilen Ermeni mezâlimi Osmanlı Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye (14) Dâiresince neşredilmişti. (15) Hudûd hâricindeki ahâlî-i İslâmiyeye Temmuz ayından sonra da (16) en müfteris bahânelerle pek çok zulüm ve iʻtisâf revâ görülmüştür. Bi’l-hâssa 336 senesi (17) Kânûn-ı Sânî ve Şubat aylarındaki zulüm, işkence ve kıtâl, vüsʻati iʻtibârıyla (18) pek ziyâde şâyân-ı dikkat ve merhamettir. (19) Kars vilâyeti dâhilindeki ahâlî-i İslâmiyeye, bu aylarda Ermeni (20) kıtaʻâtının piyâde, makineli (21) tüfenk, topçudan mürekkeb müteʻaddid müfrezelerle çetelerle müştereken yaptıkları taʻarruzlar (22) karşısında yine pek çok kurbanlar vermiş, Çıldır, Zaraşat ve Akbaba (23) kazâlarında îkâʻ edilen kıtâl ve mezâlim pek müessif ve acıklı safhalar göstermiştir. (24) Fî 2 Kânûn-ı Sânî sene 36 târîhinden iʻtibâren (25) (Kars ve Gümrü) demiryolu üzerinde (Şahnalar-Odinovo) karyesine (26) vukûʻ bulan tecâvüz, zırhlı vagonlara yerleştirilmiş topların (27) tahrîbkâr ateşleriyle yapılmış, yalnız bu karyede beş yüzü mütecâviz çocuk, kadın ve (28) erkek İslâm pek merhametsizce şehîd edilmiş, kaçabilenlerden iki yüz (29) kadar Müslüman da kar tipileri altında boğularak rahmet-i Rahmân’a kavuşmuştur. (30) Yine mezkûr târîhlerde Zaraşat kazâsına dâhil olan sunûf-ı muhtelifeden (31) mürekkeb bir Ermeni müfreze-i askeriyesi sâha-i zulüm ve iʻtisâfı dâhilindeki Güvercin, (32) Mamaş, İncilipınar karyelerinde 45 kişi bir kısmı ateşte yakılmak (33) sûretiyle şehîd edilmiş ve bu köylerin güzel ve bâkire kızlarından otuzu (34) Gümrü’ye gönderilmiştir. (35) Bu fecîʻ zulüm ve kıtâller, İslâmlar tarafından Tiflis’teki Amerika mümessiller nezdinde (36) protesto edilmiş, hiçbir taraftan mazhar-ı himâye ve sahâbet olamayan bî-çâre (37) Müslümanların hak sadâsı bi’l-hâssa Azerbaycan Millet Meclisi kürsüsünden yükselmişti. (38) Nihâyet, Amerikalı Miralay Haskell ile bir İngiliz yüzbaşısının (39) Şahna ve civâr köylere gelerek ahâlîyi teskîne çalıştıkları ve İslâmlara (40) katʻiyen tecâvüz olunmayacağını vaʻad ve te’mîn ederek döndükleri haber alınmıştı... (41) Fakat İslâmlara verilen bu te’mînâtın matlûb olan hüsn-i te’sîri hâiz (42) olamadığını, Ermenilerin bir Şubat’tan iʻtibâren Zaraşat (43) kazâsına tekrâr ettikleri taʻarruzlar gösteriyordu... (44) Bir taraftan yukarıda kısmen sayılabilen kıtâl ve mezâlime gaddârâne bir şiddetle devâm (45) edilirken diğer taraftan Nahcıvan havâlîsinde Ordubâd, Ahora, Civa ve Büyük (46) Vedi mıntıkalarındaki İslâm ahâlîye karşı da 19 Mart sene 36’dan iʻtibâren yine muvazzaf (47) ve muhtelif sınıflardan mürekkeb kuvvetlerle Ermenilerin taʻarruzuna başladıkları haber alınmıştı. (48) Yine bu sıralarda mevsûkan alınan haberlerden bi'l-hâssa atîdekiler şâyân-ı zikirdir: (49) A) Kağızman'ın cenûb-ı garbîsinde ve Aras Nehri'nin şimâlinde kâin Şorlu karyesine (50) gelen 40 kişilik bir Ermeni kıtʻa-i askeriyesi Aras geçidinden gündüzleri gelen ve giden (51) Müslüman yolcuları yakalayıp şehîd etmekte ve geceleri de muhtelif yollar üzerinde (51) pusu kurarak aynı tecâvüze devam eylemektedir. (52) B) Azerbaycan'a ve sâir mahallere gitmek üzere Revand'daki Azerbaycan seferinin (53) vesîkasını hâmil olan ve Revan civârında trenle Gence'ye hareket eden (54) 500 Müslüman Gümrü civârında vagonlardan indirilerek kâmilen katl edilmiştir. (55) Hudûd hâricinde vukûʻu kemâl-i teessür ve sûzişle haber alınan bu hûnrîzâne (56) ve müselsel cinâyetler, sabır ve tahammülün pek yükseklerine çıkarıldığı bir sırada (57) kanlı ellerin tertîb ettikleri hîleli ve iğfâlkâr beyânnâmelerle Osmanlı (58) toprağında kemâl-i emniyet ve vifâk ile, sükûn ve refâh-ı tâm içinde yaşayan (59) Kürd dîndâşlarımızı kandırmak teşebbüslerine giriştikleri (60) ve en menfûr ve muhteris bir lisân ile uydurulan tezvîrâtın vesîle-i iğfâl (61) olarak kullanıldığı görüldü. Kelimeler Atî: GelecekBaşşehbenderlik: BaşkonsoloslukBühtân: İftiraCenûb-ı garbî: GüneybatıEsâmî: İsimlerFecâyiʻ: FacialarHâmil: YüklüHûnrîzâne: Kan dökücü bir şekildeHüsn-i te’sîr: Güzel etkiİğfâl: Kandırmakİğfâlkâr: Kandıran, baştan çıkaranİhrâk: YakmakÎkâʻ: Meydana getirmek, fena bir şey yapmakİktizâ: Gerekenİrsâl: Göndermekİrtikâb: Kötür bir iş işlemekİstidʻâname: Dilekçeİʻtâ: Vermekİʻtisâf: Zulüm, haksızlıkKaht: KıtlıkKâmilen: TamamenKıtâl: Öldürmeler, savaşlarKurâ: KöylerMe’kûlât: YiyeceklerMe’mûrîn: MemurlarMebâliğ: MiktarlarMefkûd: KaybolmuşMenfûr: Nefret uyandıranMevsûkan: Sağlam, delile dayanır şekildeMuʻâvenet: YardımlaşmaMuhteris: HırslıMûmâ-ileyhimâ: Adı geçen iki kişiMuvazzaf: Vazifeli, görevi olanMüessif: ÜzücüMüftereyât: İftiralar, başkasına atılı suçlarMüfteris: Vahşi, zalimMümessil: TemsilciMüsellah: SilahlıMüselsel: Birbirine bağlı, silsile şeklindeMüteʻaddid: Çok kerelerSahâbet: Koruma, arka çıkmaSarîh: Açık, belirliSûziş: Yanma, yürek yanmasıŞerâit: ŞartlarŞimâl: KuzeyTaʻdâd: SaymakTarh: UzaklaştırmaTasnîʻât: Uydurma şeylerTevfîkan: Uygun olarakTezvîrât: Yalanlar, dedikodularVifâk: Aynı fikirde olma, barışıklıkVüsʻat: GenişlikZât-ı âlî-i âsafâne: Yüce vezirlik makamı

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmi100 Sene Önce Ermenistan
Okuma Metinleri

13 Nisan 1919’da Kars’ın İngilizlerce işgali ve Cenubigarbî Kafkas Hükümeti’nin dağıtılmasının ardında Taşnak Ermeni Generali Osebyan ile Taşnak Vali Garganof’un hükümet kurmasıyla, Kars ve çevresinde korkunç bir mezalim ve Türk soykırımı başlatılmıştı. Bu nedenlerden dolayı Azerbaycan, Kars ve çevresi halkının önemli sığınaklarından biri idi. Ermenilerin Kars ve çevresinde yaptıkları mezalim öylesine artmış ve korkunç bir hal almıştı ki, müteessir olan halk komşu Azerbaycan’a göç ettiği gibi batıya (Türk hududuna), hatta Erzurum’dan da batıya göç ediyordu? Azerbaycan Hükümeti, mezalimden kaçan soydaşlarını bağrına bastığı gibi, Azerbaycan Hükümeti Hariciye Nezareti tarafından Ermenistan Hükümeti’ne bir nota verilmiş ve bu nota İngiltere, Fransa ve İtalya Siyasi Mümessillerine de gönderilmişti.1 Azerbaycan Hariciye Nezareti tarafından Ermenistan hükümetine iki nota irsal etmiştir. Birinci Nota bervech-i atidir: 1 Ermenistan Hükümet-i Cumhuriyesi Hariciye Nezaretine Ermenistan’ın, Azerbaycan umur-ı dahiliyesine müdahalesinin gayr-ı kanuni olduğunu addetmekle beraber Azerbaycan hükümetinin 3 Teşrin-i Sani’de münakid i’tilaf-name ahkamına daima sadık kaldığını ve katiyen bir fikr-i tecavüz-kârânede olmadığını beyan eylerim. 23 Kanun-ı Sani tarihli i’tilaf-namenin kabul ve imzasından sonra Zengezur mıntıkasında kırk kadar İslam kurasının Ermeni asakiri tarafından Veşveşe üzerine vakı olan esna-yı hücumda birçok İslam köylerinin de Ermeni çeteleri tarafından tahrip ve imha edildiğini bildirmiş idim. Binaenaleyh sırf 23 Kanun-ı Sani’de münakid i’tilaf-name ahkamını ihya etmek ve Ermeni asakirinin pek vahşiyane katliam, taarruz ve tecavüzlerine maruz kalan on binlerce İslam halkını ve onların hukuk ve emvalini sıyanet eylemek üzere hükumet-i matbuam tarafından bir müfreze-i askeriye i’zam edilmiş idi, ki bu müfreze Ermeni asakirinin muayyen planına mümanaat etmiştir. Hariciye Nazırı Han Hoyski İkinci Nota Ermenistan Hükümeti Hariciye Nezaretine Hükumet-i matbuam, Kars hadisat ve fecayii hakkında Kars ahali-i İslamiyesi murahhasları tarafından irsal kılınan evrakı ve 30 Kanun-ı Sani’de General Osebyan tarafından neşr olunan bir numaralı emirname suretini ve Kars’tan keşide edilen telgraf nameye Zaruşat mıntıkası murahhaslarının cevabını ve bunlara mümasil evrak-ı saireyi ahz etmiştir. Azerbaycan hükümeti tarafından ahz olunan vesaik-i mezkure ve malumat, Ermenistan hükumetinin Kars ülkesinde sulh ve sükûn hüküm-ferma olup Kars ülkesi ahali-i İslamiyesi aleyhinde hareket-i tecavüz-kârânede bulunmadığını mübeyyin ve müş’ir tarafınızdan gönderilen telgraf-namelere tamamen zıd ve onların aksini ispat etmektedir. 30 Kanun-ı Sani’de General Osebyan tarafından neşr olunan bir numaralı emirname Zaruşat mıntıkası ahalisinin tebaiyet etmelerini aksi takdirde top ve tüfek ateşleriyle imha edilecekleri tehdidini ihtiva etmektedir. Zaruşat ahali-i İslamiyesi murahhasları General Osebyan’a takdim ettikleri cevapta Ermeni memurları tarafından icra olunan katliam ve gayr-ı kanuni hareketlerinden bahisle kanunsuzluğun önüne geçilmesini rica etmişler ve aksi takdirde tevlid edecek olan mesuliyet Osebyan ve Ermenistan hükumetine ait olacağını da bildirmişlerdir. Kars ülkesi ahali-i İslamiyesi murahhasları tarafından verilen malumata nazaran Marmanof’un taht-ı kumandasında bulunan Ermeni asakiri 27 Kanun-ı Sani’de Müslümanlarla meskûn köylere taarruz ettiği gibi Osebyan dahi bir numaralı emir-namesindeki tehdidini icra etmiştir. Bu suretle Güvercin, Kırıl Kili, Geçer, Berçik, Miçli, Kümbed, Ahzı, Açık, Mamaş, Benduvan ve Kal’acık köyleri top ateşleriyle Ermeni asakiri tarafından tamamıyla ihrak ve bilcümle emvali talan edilmiştir. Bununla beraber Ahılkelek ve Tiflis’te bulunan Karslı Müslümanlar tarafından verilen malumat, hadisat ve fecayi-i mezkureyi teyit etmekte olduğundan İslam ve Ermeni milleti arasında münasebat-ı hayr-hâhâne tesis maksadıyla bu gibi harekât-ı vahşiyane ve fecîaneye nihayet verilmesi hususunda icab eden tedabirin ittihazını hükumet-i metbuam namına rica eder, aksi takdirde tevellüdü melhuz mesuliyetin Ermenistan hükumetine raci’ olacağını beyan eylerim. Hariciye Nazırı / Han Hoyski Azerbaycan Hükumet-i Cumhuriyesi Hariciye Nazırı aynı mesele ve hususat hakkında İngiltere, Fransa ve İtalya mümessil siyasilerine müracaat etmiş ve Ermenistan hükumetine tesir yapmalarını rica eylemiştir.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

سوكيلي دوستلر، بزلر كونلك حياتده  قوللانديغمز كلمه لرڭ نره دن كلديگني، نه دن أويله  سويلنديگني هپ مراق ايدر، صورار، آراشديريرز. چونكه  دنيايه  كوندريلديگمزده  ايلك أوڭجه  كلمه لرله  طانيشيرز. دنيايي و حياتي كلمه لر أوزرندن أوگرنيرز. كلمه لر قلبمزه ، روحمزه ، دويغولريمزه  خطاب ايدر. طيش دنيادن ايچ عالممزه  مساژلر طاشير. أويله كه ، كيمي كلمه لر شفقتي، محبّتي؛ كيمي كلمه لر كوگني، صميميتي؛ كيمي كلمه لر ايسه  اميدي و حسرتي افاده  ايدر. أويله  كلمه لر ده  واردركه  ديلمزده  ظرافتي، اصالتي، جسارتي، شهامتي آڭلاتير و ياڭسيتير، يوركلري جوشديرور. ايشته  بو صاييده  چوق فرقلي كلمه لرڭ كوكنلرينه  بر يولجيلق ياپاجغز. ايلك كلمه مز طاتليمي طاتلي بر كلمه  “شكر” Sevgili dostlar, bizler günlük hayatta kullandığımız kelimelerin nereden geldiğini, neden öyle söylendiğini hep merak eder, sorar, araştırırız. Çünkü dünyaya gönderildiğimizde ilk önce kelimelerle tanışırız. Dünyayı ve hayatı kelimeler üzerinden öğreniriz. Kelimeler kalbimize, ruhumuza, duygularımıza hitap eder. Dış dünyadan iç âlemimize mesajlar taşır. Öyle ki, kimi kelimeler şefkati, muhabbeti; kimi kelimeler güveni, samimiyeti; kimi kelimeler ise ümidi ve hasreti ifade eder. Öyle kelimeler de vardır ki dilimizde zarafeti, asaleti, cesareti, şehâmeti anlatır ve yansıtır, yürekleri coşturur. İşte bu sayıda çok farklı kelimelerin kökenlerine bir yolculuk yapacağız. İlk kelimemiz tatlı mı tatlı bir kelime “şeker” ŞEKER: Bu kelime Farsça ve Hintçeden dilimize geçmiş tatlı bir kelimedir.  Aslı “şakar” olan kelime daha sonraları Arapçaya ve hemen bütün batı dillerine de girmiştir. Mesela, İngilizcede “sugar”, Almancada “zucker” Fransızcada “sucre”, İtalyancada “zucchero”, İspanyolcada “azúcar” dır. Kelime Türkçemizde çok farklı şekillerde kullanılmıştır. Hoşumuza giden sevimli cana yakın insanlara şeylere “şeker gibi insan” deriz. Bizi gün içinde rahatlatan minik uykulara “şekerleme” diyoruz. Tatlı küçük çocuklarımızı “şekerpare” diye seviyoruz. Çocukların en sevdiği dükkânlar “şekerlemeci”ler ve “şekerci amca”lar değil midir? ÇAY: Dilimize Farsça üzerinden muhtemelen Çin ve Hindistan taraflarından geçtiği düşünülüyor. Çeşitli dünya dillerinde kullanılan dolaşıcı bir kelimedir. Aslı “çaye”dir. Çaygillerden, kokulu, beyaz ve sarımsı çiçekler açan, sert, dişli ve kısa saplı yaprakları olan bir ağaççıktır. Bu ağaççığın küçük ve kıvrık bir durum almış olan kurutulmuş siyahımsı, yapraklarından çok lezzetli bir içecek elde edilir. ÇAY: Bu çay kelimesi ise, doğu Türkçesi de denilen Çağatayca’dan gelen bir kelimedir. “Irmaktan küçük, dereden büyük akarsulara” çay denir. “Çaydan geçip derede boğulmak” “Çayı görmeden paçaları sıvamak” gibi çay kelimesinin geçtiği deyimler hala dilimizde canlılığını devam ettirmektedir. ŞEZLONG: Özellikle deniz kıyılarında üzerine uzanılabilecek biçimde ayarlanan, döşeme yerine bez gerilen bir tür taşınabilir koltuklara bu ismi veriyoruz. Bu kelime Fransızca kökenli birleşik bir kelimedir. “Chaise (chaire) +  longue” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. “Uzun koltuk” demektir. ŞIK:  Bu kelime Arapça “yarmak, bölmek” manasındaki “şakk” kökünden dilimize geçmiştir. İkiye bölünmüş bir şeyin her bir parçasını ifade eder. Mesela “Sakarya nehri iki şık oldu.” gibi. Günümüzde ise bir konuda “seçilebilecek yollardan her biri” anlamında kullanıyoruz. Bilhassa testlerde “a, b, c, d, e gibi seçenekleri ifade ederken” bu kelimeyi kullanıyoruz. Yine Kamerin ikiye yarılıp ayrılması mucizesine “şakk-ı kamer” denilir. ŞIK: Bu kelime ise telaffuz olarak aynı fakat mana olarak farklıdır. Şık kelimesi Fransız kültürünün etkisi ile dilimize girmiştir. Aslı “chic” olan bu kelime,  “zarif, güzel giyimliliği, hoşa gidecek şekilde süslülüğü” ifade eder. “Çok şık giyinmiş” gibi. ŞELALE: Kelime Arapça kökenlidir. Bir nehrin yüksek bir yerden gürültü ile dökülmesinden meydana gelen “büyük çağlayanlara” bu ismi veririz. “Şellâl- şellâle” kelimesinden köken almıştır. ÇALAKALEM: “Çala” kelimesi dilimizde “hızlıca, durmadan, acele acele bir işi yapmak” gibi manalara gelir. “Çal” fiil kökünden türetilmiştir. “Çalakalem yazmak” dediğimizde gelişigüzel, düşünmeden ve çabucak yazmayı ifade ederiz. “Çalakaşık yemek” dediğimizde acele acele yemek yemeyi kast ederiz. “Çala kılıç savaşmak” dediğimizde hızlı hızlı, durmadan harp etmeyi anlatmış oluruz. “Çala kürek, çala kırbaç, çala paça” da bu manalar çerçevesinde değerlendirilmeli.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

بر اداره  أولچوسي حضرت عمر خليفه  ايكن أونملي بر آدمي ولايتلردن برينه  والي تعيين ايدوب منشورينڭ يازيلمه سني امر ايتمش. او صيره ده  حضورينه  كيرن كوچك بر چوجغي سووب، اوخشامه يه  باشلامش. تعيين منشوريني بكله ين يڭي والي چوجغڭ كيم اولديغني صورمش و كيمسه سز بر يتيم اولديغني أوگرننجه  خليفه يه  حيرتله  باقوب: - آمان افنديم، بنم برقاچ چوجغم وار. هيچ بريني اوخشامام. بندن أويله  قورقارلركه  كوزلريني قالديروب يوزيمه  باقمه يه  بيله  جسارت ايده مزلر! ديمش. تام ايشته  او صيره ده  يازيلوب كتيريلمش اولان منشوري همن ييرتوب آتان حضرت عمر: - كندي اولادينه  شفقتي اولمايان آدمڭ خلقه  مرحمتي اولاماز! دييه  طاش يوركلي بابايي همن عزل ایدیویرمش. Bir İdare Ölçüsü Hazret-i Ömer halife iken önemli bir adamı vilâyetlerden birine vali tayin edip menşurunun yazılmasını emretmiş. O sırada huzuruna giren küçük bir çocuğu sevip, okşamaya başlamış. Tayin menşurunu bekleyen yeni vali çocuğun kim olduğunu sormuş ve kimsesiz bir yetim olduğunu öğrenince Halifeye hayretle bakıp: - Aman efendim, benim birkaç çocuğum var. Hiçbirini okşamam. Benden öyle korkarlar ki gözlerini kaldırıp yüzüme bakmaya bile cesaret edemezler! demiş. Tam işte o sırada yazılıp getirilmiş olan menşuru hemen yırtıp atan Hazret-i Ömer: - Kendi evlâdına şefkati olmayan adamın halka merhameti olamaz! diye taş yürekli babayı hemen azledivermiş. اسكي تركلرده  موبيليه جيلق تركلرده  موبيليه جيلق صنعتي ميلاددن أوڭجه كي دورلره  طاياناجق قدر اسكیدر. وقتيله  چين أولرنده  حصیردن باشقه  مفروشات اولماديغي حالده ، همن بتون أو اشياسني ميلادڭ ايلك يوز ييللرنده  چينه  تركلر صوقمشلردر. پاريس آنتروپولوژي اوقولنڭ أوڭلي أتنولوژي پروفسوري جورج مونتاندون اسكي تركلرڭ چينه  صوقدقلري اشيانڭ اسكمله ، ماصا، دولاپ و سائره  كبي شيلر اولديغندن سوز ايتمكده  و حتّی بونلرڭ ظريف اسلوبلري حقّنده  ده  بيلگي ويرمكده در. ميلادڭ ايلك يوز ييللرنده  ترك موبيليه جيلغنڭ بو تكامل درجه لريني بولمش اولمسي، بو صنعتڭ ميلاددن أوڭجه كي دورلره  واران بر تاريخه  طايانمه سندندر. ايلكل آوروپه ده  ايسه  دره بگلرينڭ شاطولرنده  بيله  موبيليه  بولونمديغي ايچون، يوز ييللرجه  صنديقلر أوزرنده  اوتورولمشدر. Eski Türklerde Mobilyacılık Türklerde mobilyacılık sanatı milâttan önceki devirlere dayanacak kadar eskidir. Vaktiyle Çin evlerinde hasırdan başka mefruşat olmadığı hâlde, hemen bütün ev eşyasını milâdın ilk yüz yıllarında Çin’e Türkler sokmuşlardır. Paris Antropoloji Okulu’nun ünlü etnoloji profesörü George Montandon eski Türklerin Çin’e soktukları eşyanın iskemle, masa, dolap ve saire gibi şeyler olduğundan söz etmekte ve hatta bunların zarif üslûpları hakkında da bilgi vermektedir. milâdın ilk yüzyıllarında Türk mobilyacılığının bu tekâmül derecelerini bulmuş olması, bu sanatın milâttan önceki devirlere varan bir tarihe dayanmasındandır. İlkel Avrupa’da ise derebeylerinin şatolarında bile mobilya bulunmadığı için, yüzyıllarca sandıklar üzerinde oturulmuştur. فارابينڭ اڭ قيمتلي مالي فارابينڭ بر آرا صيقينتي ايچنده  بولونديغني دويان زنكين دوستلرندن بري بر كون زيارتنه  كلوب: - استمده  يوز آلتون وار، سزه  ويرمك ايستەيورم. ويره يممي، ويرميه يممي، ناصل ايسترسڭز؟ ديمش. بو تكليفڭ سويلنيش طرزينى بگنمه ين فارابي ده : - اگر ويررسه ڭز سزڭ حقّڭزده  خيرلي اولور. چونكه  يوز آلتونه  بيوك بر منّت صاتین آلمش اولورسڭز. فقط اگر ويرمزسه ڭز بنم حقمده  خيرلي اولور. چونكه  مالمي او قدر اوجوزه  صاتمامش اولورم! دييه رك قارشيلق ويرمش. Farabî’nin En Kıymetli Malı Farabi’nin bir ara sıkıntı içinde bulunduğunu duyan zengin dostlarından biri bir gün ziyaretine gelip: - Üstümde yüz altın var, size vermek istiyorum. Vereyim mi, vermeyeyim mi, nasıl istersiniz? demiş. Bu teklifin söyleniş tarzını beğenmeyen Farabi de: - Eğer verirseniz sizin hakkınızda hayırlı olur. Çünkü yüz altına büyük bir minnet satın almış olursunuz. Fakat eğer vermezseniz benim hakkımda hayırlı olur. Çünkü malımı o kadar ucuza satmamış olurum! diyerek karşılık vermiş.   جان و دشمان بيوك شاعر نفعي بر طوپلانتيده  قونوشوركن، دشمانلرندن بري ايچري كيرمش و هركسه  سلام ويرركن كنديسنه : - مرحبا جانم! ديمش. نفعي همن قاپي يه  طوغري كيدرك: - أويله يسه  چيقييورم! دييه  قارشيلق ويرمش. Can ve Düşman Büyük şair Nefi bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş ve herkese selâm verirken kendisine: - Merhaba canım! demiş. Nefi hemen kapıya doğru giderek: -Öyleyse çıkıyorum! diye karşılık vermiş. ظالمي قورقوتان مظلوم حجاز و ايراق واليسي حجّاج ظالمڭ حقسز اولارق زندانه  آتديرديغي بر زواللي كونڭ برنده  كنديسنه  شويله  بر خبر كوندرمش: - امين اولسونكه  هر كچن كون هم بنم فلاكتمدن هم كنديسنڭ سعادتندن برر كون اكسيلتمكده در! حجّاجڭ ايشته  بو خبردن قورقارق زواللي آدمي همن سربست بيراقديرديغي سويلنير. Zalimi Korkutan Mazlum Hicaz ve Irak Valisi Haccac-ı Zâlim’in haksız olarak zindana attırdığı bir zavallı günün birinde kendisine şöyle bir haber göndermiş: - Emin olsun ki her geçen gün hem benim felâketimden hem kendisinin saadetinden birer gün eksiltmektedir! Haccac’ın işte bu haberden korkarak zavallı adamı hemen serbest bıraktırdığı söylenir.                                                                                                                                 كچ و كوچ بولونان قورشون ادرنه  مدافعي شكري پاشادن روايت ايديليركه ، معيت صوبايلرندن بري صاوونمه  صيره سنده  باجاغندن ياره لانمش. همن تداوي آلتنه  آلينمش. فقط دوقتورلرڭ كونلرجه  سورن طبّي آراشديرمه لري زواللي صوبايي چوق آجي ايچنده  بيراقديغي ايچون، آرتيق طايانامايوب نه  آرادقلريني صورمش: - باجاغڭزه  كيرن قورشوني آرييورز، ديمشلر. ياره لي صوباي ده  شويله  باغيرمش: - واي احمق حريفلر، واي! نه دن بڭا صورمييورسڭز؟ قورشون ايشته  شو دولاپده كي پانطولونمڭ صاغ جیبنده. Geç Ve Güç Bulunan Kurşun Edirne müdafii şükrü Paşadan rivayet edilir ki, maiyet subaylarından biri savunma sırasında bacağından yaralanmış. Hemen tedavi altına alınmış. Fakat doktorların günlerce süren tıbbî araştırmaları zavallı subayı çok acı içinde bıraktığı için, artık dayanamayıp ne aradıklarını sormuş: - Bacağınıza giren kurşunu arıyoruz, demişler. Yaralı subay da şöyle bağırmış: - Vay ahmak herifler, vay! neden bana sormuyorsunuz? Kurşun işte şu dolaptaki pantolonumun sağ cebinde.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiKalem Benim Kale’m
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHer Kışın Bir Baharı Vardır
Baş Muharrir

هر قيشڭ بر بهاري  واردر اميديمز واركه، شو آن صيقينتي كبي كوزوكن پك چوق شي، يارين بر چيچك باغچه سي كبي فرقلي كوزللكلرله قارشومزه چيقاجق. بو آي دركينڭ بلگه اوقومه  بولومنده قره باغ مسئله سني اينجه له دك. دتايلري اوراده بولابيليرسڭز. بورايه بديع الزمان حضرتلرينڭ ياشاديغي بر حادثه يي آلارق او قونويه ايشيق طوتمه يه چاليشاجغز. تقدير سزلرڭ. سنه ١٩١٠. بديع الزمان حضرتلري تيفليسه اوغرار. شيخ صنعان تپه سنده ياننه كلن بر روس پوليس ايله آرالرنده شو قونوشمه  كچر: - نيه بويله دقّت ايدييورسڭ؟ - مدرسه مڭ پلاننى ياپييورم. - نره ليسڭ؟ - بتليسلي يم. - بو تيفليسدر. - بتليس- تيفليس بربرينڭ قرداشيدر. - نه ديمك؟ - آسيه ده، عالم اسلامده أوچ نور بربري آرقه سي صيره انكشافه باشلايور. سزده بربري أوستنده أوچ ظلمت انكشاف باشلاياجقدر. شو پردۀ مستبدانه  ييرتيلاجق، تقلّص ايده جك، بن ده كلوب بوراده مدرسه مي ياپاجغم. - هيهات، شاشارم سنڭ اميديڭه. - بن ده شاشارم سنڭ عقلڭه. بو قيشڭ دوامنه  احتمال ويره بيليرميسڭ؟ هر قيشڭ بر بهاري، هر كيجه نڭ بر نهاري واردر. - اسلام پارچه پارچه اولمش. - تحصيله كيتمشلر. ايشته هندستان، اسلامڭ مستعد بر ولديدر؛ انكليز مكتب اعداديسنده چاليشييور. مصر، اسلامڭ ذكي بر مخدوميدر؛ انگليز مكتب ملكيه سندن درس آلييور. قفقاس و تركستان، اسلامڭ ايكي بهادر اوغوللريدر؛ روس مكتب حربيه سنده تعليم آلييور. الا آخر...“ ”ياهو، شو اصيلزاده  اولاد شهادتنامه لريني آلدقدن صوڭره، هر بري بر قطعه باشنه كچه جك، محتشم عادل پدرلري اولان اسلاميتڭ بايراغنى آفاق كمالاتده تموّج ايتديرمكله، قدر ازلنڭ نظرنده، فلگڭ عنادينه، نوع بشرده كي حكمت ازليه نڭ سرينى اعلان ايده جكدر.“ Ümidimiz var ki, şu an sıkıntı gibi gözüken pek çok şey, yarın bir çiçek bahçesi gibi farklı güzelliklerle karşımıza çıkacak. Bu ay derginin Belge Okuma bölümünde Karabağ meselesini inceledik. Detayları orada bulabilirsiniz. Buraya Bediüzzaman Hazretlerinin yaşadığı bir hadiseyi alarak o konuya ışık tutmaya çalışacağız. Takdir sizlerin. Sene 1910. Bediüzzaman Hazretleri Tiflis’e uğrar. Şeyh Sanan Tepesinde yanına gelen bir Rus polis ile aralarında şu konuşma geçer: -Niye böyle dikkat ediyorsun?- Medresemin planını yapıyorum.- Nerelisin?- Bitlisliyim.- Bu Tiflis’tir.- Bitlis-Tiflis birbirinin kardeşidir.- Ne demek?- Asya’da, âlem-i İslâm’da üç nur birbiri arkası sıra inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişaf başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallus edecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.- Heyhat, şaşarım senin ümidine.- Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.- İslâm parça parça olmuş.- Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm’ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadisinde çalışıyor. Mısır, İslâm’ın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâm’ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talîm alıyor. İla ahir...” “Yahu, şu asilzâde evlad şahadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıta başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslamiyet’in bayrağını afâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelinin nazarında, feleğin inadına, nev’i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilan edecektir.”

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Osmanlıca yazabilmek için harflerin yazılış ve birleşme şekillerini bilmek önemlidir. Oklara göre harf yazılışlarını farkedip kurşun kalemle altlarındaki harflerin üzerinden geçiniz. Boş alanlara da kendiniz bakarak yazınız.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiİshâl
Osmanlı Tıbbından

İshâl iki türlüdür. Birisi kanla karışık olur. Birisi kansız olur.Eğer kansız olursa Yunanca ânâ Disâryâ ve eğer kanla bile olursa Disântâryâ dirler. Kansız olan ishâl ya miʻdeden ya bağırsaklardan ya ciğerden ya talâktan ya dimağdan ya cemiʻ âzâdan olur. Bunun sebebi hılt ziyâde olmağla tabî’ât ânı tışarı defʻ eylemek ister. İshâliyle defʻ eyler. Ve İshâliyle çıkan hılt günâgün çıkar. Gâh safra ile çıkar. Gâh balgam ile çıkar. Gâh sevdâ ile çıkar. Gâh su ile çıkar. Ve gâh yağ gibi çıkar. Maʻlûm olâ ki eğer ishâl marazın âhirinde olursa ânâ İshâl-i buhrânî dirler. Ve bu cins ishâli ibtidâdan kesmeyeler. Belki tabiâtın ishâlde kusuru var ise tabiât ishâlde yardım idecek şeyler virüb maddeyi sürdürüb baʻdehû imsak eyleyeler. Metnin Güncel Çevirisi Kanlı ve kansız olmak üzere iki türlü ishal oluşur. Kansız ishale Yunanca “Disarya” denir. Kanlı olan ishal de Yunanca da “Disantarya” (dizanteri) olarak adlandırılır. Kansız ishal  mide, bağırsak, karaciğer, dalak, beyin veya başka organlar sebebiyle oluşabilir. Hıltların fazla olması ve vücudun dışarı atma eğilimi nedeniyle de kanlı ishal oluşabilir. Bu fazla hıltlar bazı günlerde dışarı atılabileceği gibi safralı, balgamlı veya siyah safralı da olabilir. Bazen su gibi ve bazen yağlı bir ishal görünümü oluşabilir. Eğer bir hastalığın iyileşmesinden sonra bu ishal gerçekleşirse bu ishale “Buhrani ishal” denir. Bu gibi durumlarda ishal önleyici ilaçlar kullanılmamalı, aksine ishali söktürücü ve kolaylaştırıcı tedaviler uygulanmalıdır. Sonrasında kabzedici tedavi uygulanması sağlık açısından daha faydalı olacaktır.

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Aşağıdaki metni Kur’an hattı ile yazınız. Aşağıdaki kelimeler hem konuyu anlamaya hem de yazmaya yardımcı olacaktır. Onun için dikkatle okumanız önemlidir. KARABAĞ’A MEKTUP Bahtına ağlayan Azeri kızı Sen Karabağ dersin, ben karayazı Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı Sanma ki dertlerin azı bizdedir Sizdeki yaranın özü bizdedir. ‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok Şehitler kabrine koyacak gül yok Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir Sizdeki yaranın özü bizdedir.                Ç Ö Z Ü M         

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Aşağıdaki yer isimlerinin günümüz okunuşlarını aşağıdaki boşluklara yazınız. Daha sonra daire içine denk gelen harfleri sırasıyla en alttaki satıra yerleştirip, çıkan cümleyi Osmanlı Türkçesi ile yazarak, 25 Kasım 2020 tarihine kadar mektub@osmanlicadergi.com adresine gönderin. Yapılacak kur’a ile belirlenecek 5 kişiye “Kelimelerin Kökenlerine Yolculuk” kitabı hediye edilecektir.                  C  E  V  A  P           

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak