Konu resmiHarekât ve Sükûn-ı Nefsâniye Beyanındadır
Osmanlı Tıbbından

Ma’lum ola ki; harekât-ı nefsâniye bedende nef’ ve zarar cihetinde ol kadar te’siri vardır ki bâd-ı zehrânın verdüğü nef’i virmeğe kâdir değildir. Ve ânın eylediğü zararı zehr eyleyemez. Ol harekât-ı nefsâniye didiğimüz gadabdır ve ferâhdır ve vehmdir ve unutmakdır ve mahzun olmakdır ve korkmakdır. Amma eğer gadab mu’ tedîl olursa harâreti ve ruhu def’aten hâric-i bedene tahrik eyler. Pes bu hareketten beden kızarır. Kuvvâ’ya ve ervaha neşât gelür. Amma ifrâtla gadab eylemek, kanı kaynadır ve safrâyı tahrik eyler ve levni ibtidâda kızdırır. Ammâ sonra sarardır. Zirâ ervâh mütehallil olmağla beşere de revnâk kalmaz. Pes mizacı hâr olanlara gadab eylemek zarardır. Amma mizacı bârid olanlara eğer hâdden aşırı olmazsa nâfi’dir. Amma ferâh i’tidâl üzere olursa levni güzel eyler ve semirdir, çok marazları def’ eyler. Hususân sevdâvi marazları def’ eyler. Eğer ferâh ifrâtla olursa kalbi zaîf eyler ve bazı vakitte helâke sebeb olur. Amma gam ve korkmak bu ikisinde ruh, dâhil-i bedene teveccüh eyler. Bu sebebden mahzunun ve korkanın benzi sarı olur. Amma bu ikisinin ifrâtı mühlikdir. METNİN GÜNCEL ÇEVİRİSİ Duyguların İnsan fizyolojisine etkileri İnsanda var olan duygusal eğilimler bedende fayda ve zararları açısından farklı etkiler oluşturur. Bu duygusal hareketlenmeler ne kadar olsa da faydası açısından çiçek kokusunun verdiği faydayı vermez. Zararı açısından da zehir kadar etkili değildir. Her insanda var olan bu duygusal eğilimler kızmak, sevinmek, vesvese, unutmak, hüzünlenmek ve korkmak gibi hislerdir. Eğer kızmak eylemi aşırı olmamak kaydıyla olursa, bir anda vücut sıcaklığını ve ruh hareketini beden dışına doğru yönlendirir. Bu durumda beden kızıllaşır. Vücudun mevcut duyularında bir hareketlilik ve mutluluk eylemi göze çarpar. Eğer kızmak eylemi aşırı olursa kan ısınır. Safra maddesini hareketlendirir. Bu durumda bedende başlangıçta bir kızıllık olsa da, sonradan vücudun rengi sararır. Çünkü bu sıcaklık kanda var olan maddeleri değişime uğrattığından vücudun rengini bozar. Ayrıca sıcak mizaçlı insanlarda kızgınlık hali, sağlığa zarar verir. Ama mizacı soğuk kimselerde orta halli bir kızgınlık duygusu, diğer farklı duyguları da hareketlendirdiğinden faydalı olur. Mesela aşırı olmamak kaydıyla sevinçli olmak vücuda parlaklık verir, güzelleştirir. Bununla birlikte kısmen dolgunluk verir ve birçok hastalıklara şifa olur. Fakat aşırı olursa, kalbin zayıflamasına ve bazı zamanlarda ölümcül risklere sebep olur. Üzüntü, korku gibi hallerde ise ruh beden içinde büzüşür. Bu durumda üzgün veya korkan kimsenin benzi sararır. Bu duygusal eğilimlerin türlü hallerinde gösterilen aşırılık veya tepkisizlik gibi durumların zararlarını göz önüne almak ve aşırılıktan, her zaman kaçınmak gereklidir. KELİMELER bâd: rüzgarbârid: soğukmühlik: helak edici, yok edicimütehallil: erimiş, çözülmüşpes: şimdi, o halderevnâk:göz alıcı, parlak          ( Gâyetü’l-beyân kitabından..)

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiKitabe okumaları
Kitâbe Okumaları

Gülhane Parkı Girişindeki Çeşme Kitabesi الغازي السلطان عبدالحميد خان ثانی افندمزحضرتلرينڭ مجدّدًا بنا و انشا بويوردقلري حميديه  چشمه سيدر. El-Gâzî es-Sultân Abdülhamid Hân-ı Sânî EfendimizHazretlerinin müceddeden binâ ve inşâ buyurdukları Hamidiye Çeşmesidir. Karaki Hüseyin Çelebi Camii Kitabesi دعاوي ناظري سابق ممتاز افندي مرحومڭ وصيتي أوزرينه ايشبو قره كي حسين چلبي جامع شريفي مجدّدًا بنا و انشا اولونمشدر. ١٢٨٨ Deâvî Nâzırı sâbık Mümtaz Efendi merhûmun vasiyeti üzerineİşbu Karaki Hüseyin Çelebi Câmî-i Şerîfi müceddeden binâ ve inşâ olunmuştur. 1288 Abdullah Nidâî Efendi Mezar Taşı انّا اليه راجعونحضرت سنبل سنان قدس سره خانقاه شريفيپيش و قدمي حاجي واحد الدین تكيه سيپوست نشيني اولوب مولانا مثنوي خوانخواجه حسام الدّين افندينڭ مجلسندناقتباس انوار فيض و معرفت ايدنالحاج عبد اللّٰه ندائي افنديرحمت اللّه تعالي عليهفي ٢٠ ذا سنه ١٢٨٩ İnnâ ileyhi râciûnHazret-i Sünbül Sinan kuddise sırruhu hankāh-ı şerîfiPîş u kademi Hacı Vâhidüddin TekyesiPost-nişîni olub Mevlânâ MesnevîhânHâce Hüsameddin Efendinin meclisindenİktibâs-ı envâr-ı feyz ve ma‘rifet edenEl-hac Abdullah Nidâî EfendiRehmetullahi Teâlâ AleyhFî 20 Zilka‘de sene 1289 Kelimeler:Müceddeden: YenidenDeâvî Nâzırı: Osmanlı Devletinde bir dönem protokol işlerine bakan mesul kişi, bakanSâbık: Geçmiş, geçenMerhûm: Allah’ın rahmetine kavuşmuş, vefat etmişİnnâ ileyhi râciûn: Dönüşümüz ona (Allah’a)dır.Kuddise sırruhu: Allah onun sırrını mukaddes etsin, kutlu kılsın" anlamında bir hürmet ifadesidir.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıdan Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

PIRASA BÖREĞİ Bir iki baş soğanı bir kaşık rugan- sade ile güzelce kavurup ve mikdar-ı kifaye pırasayı dahi bade’t-tathir ince doğrayıp ve suda bir miktar kaynatıp ve giray gibi süzüp ve sıkıp mezkûr kavrulmuş soğanın içine karıştırıp bir miktar daha maan kavurduktan sonra bir kabza peynir dahi izafe oluna. Badehu beş on yufka dahi üstüne konulup bir iki kaşık yağ dahi üzerine koyup fırında yahut sac ile kor üzerinde tabh oluna. Betule: Mora ceziresinde bazı ahbabımız tenâvül idüp vasf etmekle tahrir olunmuştur. Evvela lalang hamurundan; dakik-i hâsdan mikdar-ı kifaye hamuru gayetü’l-gaye çalkayıp toprak sac üzere döküp tarafeyni piştikten sonra her birinin arasına mukaşşer badem yahut ceviz ve fındık vazoluna. Mesela beş altı kat olundukda şatrancî kesüp bir kenarlı tepsiye dikine birbirine mülâsık nizam dizdikten sonra asel-i musaffâ yahut şeker ile ısıcak haşlayıp bir miktar nâr-ı hafifte tatlısı alışınca dura. Badehu istimal oluna. Yağı olmamakla hayli hoş olur, diye nakleder. TATLI LOKUM Envaı çoktur, lakin bu bir acaib nev'idir ki gayet gevrek, hoş-hôrdur. Sanatı: evvelâ bir ölçü rugan-ı sâdeyi pak kızdırıp ölçü miktarı dakik-i hâs içine koduktan sonra itidale gelince gayet süzülmüş ekşi torba yoğurdu koyup yoğuralar. Badehu bir iki saat miktarı üzeri örtülüp dura. Badehu tekrar cüzi yoğurup murad üzere lokum yahut kurabiye gibi yuvarlayıp ziyade kızmış yağa koyup tamam piştikde ısıcak asel-i musaffâ yahut şekere bırakalar. Tatlısın(ı) içtikde kevgir ile bir gayrı tabağa ihraç ideler. Meselâ bir taba lokum dahi pişince tatlıda durup badehu ihraç ede ve tatlısı süzüldükde fağfur tabaklara nizamlıca dizip vakt-i hâcette istimal oluna. Pek latif olur. Kelimeler: Mikdar-ı kifâye: Yeteri kadarGiray gibi: Gereği gibiBade’t-tabh: Piştikten sonraMidenüvas: Maydanozİzafe oluna: KonulaMatlûb ise: İstenirseRugan- sade: İnce yağBade’t-tathir: Temizledikten sonraMaan: BirlikteKabza: AvuçTabh oluna: PişirileCeziresinde: AdasındaTenâvül idüp: YiyipGayetü’l-gaye: Son derecedeTarafeyni: İki tarafıMukaşşer: Kabuğu soyulmuşŞatrancî: Kare kareMülâsık: BitişikAsel-i musaffâ: Süzme balNâr-ı hafifte: Hafif ateşteEnvaı: ÇeşitleriHoş-hôr: Yemesi güzelFağfur tabak: Çin işi (porselen) tabakVakt-i hâcette: İhtiyaç zamanında

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

قولاق طوت بو سوزيمه  اورخان غازي يرينه  كچه جك اولانه ، عثمانلي صوينڭ توره لرندن اولان وصيتلري خاطرلاتارق عدالت، طوغريلق و اييلك، درستلك يولنده  شو سوزلري سويله دي: وصيت أيلرم قولاق طوت بو سوزيمه  بنم ايچون صاقين آه و فغان أيله مه  دائما اولسون كوزڭ ديني يوجلتمه ده  كرمله  بزه لي البسه لر كي أوستڭه  يولداش اولسون سڭا رسول  اللّهڭ يولي دينڭ دستگي اولوب، طالغه لاندير سنجاغي چونكه  پادشاهلقده  سنسڭ تك بويوران مملكتده  عدالت ايله  سن طورمادن ايي آد بيراقمقدر غايه ، اوڭا چاليش ظلمڭدن دويولماسين كيمسه دن بر چيغريش حكمني طوتارسه ڭ عدالتڭ أوزڭده  كوزل آدي شبهه سز بولورسڭ كندڭده  بو فاني جهانده  مغرور اولماياسڭ ها صاقين حق يولندن آيريلماياسڭ ها بيل شيمدي ايريشدي بڭا الٰهي امر     پادشاهلق تختمده  اوتورمق سڭا كلير. Kulak Tut Bu Sözüme Orhan Gazi yerine geçecek olana, Osmanlı soyunun törelerinden olan vasiyetleri hatırlatarak adalet, doğruluk ve iyilik, dürüstlük yolunda şu sözleri söyledi: Vasiyet eylerim kulak tut bu sözüme Benim için sakın ah ü figan eyleme Daima olsun gözün dini yüceltmede Keremle bezeli elbiseler giy üstüne Yoldaş olsun sana Resulullah’ın yolu Dinin desteği olup, dalgalandır sancağı Çünkü padişahlıkta sensin tek buyuran Memlekette adalet eyle sen durmadan İyi ad bırakmaktır gaye, ona çalış Zulmünden duyulmasın kimseden bir çığrış Hükmünü tutarsan adaletin özünde Güzel adı şüphesiz bulursun kendinde Bu fani cihanda mağrur olmayasın ha Sakın hak yolundan ayrılmayasın ha Bil şimdi erişti bana ilahi emir Padişahlık tahtımda oturmak sana gelir. ايشته  كورديگم رؤيانڭ تعبيری بودر سلطان برنجي احمد رؤياسنده  آوستوريه  قرالي ايله  بر كورش طوتار. آنجق صيرت أوستي يره  دوشر. پادشاه ايركيله رك اويانير. صباح رؤيا تعبيرجيلرينى حضوره  چاغيرتوب بو رؤيايي تعبير ايتمه لريني ايستر. ياپيلان تعبيرلردن تطمين اولمايوب رؤيايي بر ده  اسكدارده  اوتوران دونمڭ عالمي عزيز محمود خدائي حضرتلرينڭ يوروملامه سني ايستر. بر مكتوب يازوب رؤيايي آڭلاتير. رؤيانڭ تعبيرينى طلب ايدر. مكتوبي كوتورن اولاق قاپي يي چالار؛ حضرت تك بر سوز ايتمه دن الندن مكتوبي آلوب كندي النده كي مكتوبي ويرر. و مكتوبده  پادشاهڭ رؤياسنڭ تعبيري اولديغني سويلر. عزيز محمود خدائي حضرتلري مكتوبنده ، الله تعالينڭ انسان وجودنده  صيرتي جانسز وارلقلر ده  ايسه  طوپراغه  كوچلي اولارق ياراتديغني آڭلاتير. پادشاهمزڭ صيرتنڭ يره  دگمسي ايله  ده  ايكي كوجڭ برلشديگني، بويله لكله  پادشاهمزڭ ظفر قازاناجغنڭ علامتي اولديغي شكلنده  يوروملار. برنجي احمد شو رؤيانڭ بو شكلده  قبول ايديلمه سني چوق بگنير.  و “ايشته  كورديگم رؤيانڭ تعبيري بودر” دير. İşte Gördüğüm Rüyanın Tabiri Budur Sultan Birinci Ahmed rüyasında Avusturya kralı ile bir güreş tutar. Ancak sırtüstü yere düşer. Padişah irkilerek uyanır. Sabah rüya tabircilerini huzura çağırtıp bu rüyayı tabir etmelerini ister. Yapılan tabirlerden tatmin olmayıp rüyayı bir de Üsküdar’da oturan dönemin âlimi Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin yorumlamasını ister. Bir mektup yazıp rüyayı anlatır. Rüyanın tabirini talep eder. Mektubu götüren ulak kapıyı çalar; Hazret tek bir söz etmeden elinden mektubu alıp kendi elindeki mektubu verir. Ve mektupta padişahın rüyasının tabiri olduğunu söyler. Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri mektubunda, Allah Teâlâ’nın insan vücudunda sırtı cansız varlıklar da ise toprağa güçlü olarak yarattığını anlatır. Padişahımızın sırtının yere değmesi ile de iki gücün birleştiğini, böylelikle padişahımızın zafer kazanacağının alameti olduğu şeklinde yorumlar. Birinci Ahmed şu rüyanın bu şekilde kabul edilmesini çok beğenir.  Ve “İşte gördüğüm rüyanın tabiri budur” der. ايشڭ اساسی حكايه … حكايه  ايتمك، انسان اوغلنڭ آڭلامه  و آڭلاتمه  ماجراسنڭ اساسي. ادبيات بتونيله  حكايه در، بتون ادبي متنلرده  حكايه  وار، شعر داخل. حكايه  آڭلاتيلماسه  دخي حكايه يه ، حكايه لره  عطف وار. حتّي دييه بيليرزكه ، بتون صنعتلرڭ اساسي حكايه . انسان هپ بر شيلر آڭلاتييور؛ بو “خبر”در، “حكايه ”در. بزم ادبي حافظه مزده  “أويكو” دييه  بر كلمه  يوق. بو ادبي تورڭ گرچك آدلانديرمسي “حكايه ” در. بو مطابقتي ديل دوريمي داها باشدن بوزمه يه  چاليشمش، موفّق اولامامشدر. ١٩٥٠’لرده  نورالله آتاج تك پارتي ايده ئولوژيسنڭ آماچلري طوغريلتيسنده ، ديلمزڭ ديني محتوالي كلمه لرينه  صواش آچمشدر. بو ميانده  “أويكو” كلمه سني يرلشديرمك ايچون ده  اپي چابه صرف ايتمشدر. اوڭا كوره  أويكو بتونيله  حكايه  كلمه سني قارشيلار. اويسه  بر كلمه يه  قارشيلق اويديرولان كلمه لر چوغونلقله  يرينه  قونولمق ايسته ننڭ يريني طوتماز. أويكو ده  بونلردن بريدر. حكايه  حالا داها زنگين آڭلاملي بر مدنيت كلمه سيدر. كونلك حياتده  قوللانيلديغي كبي، ادبيات عالمنده  ده  قوللانيلمه يه  دوام ايتمكده در. İŞİN ESASI HİKÂYE… Hikâye etmek, insanoğlunun anlama ve anlatma macerasının esası. Edebiyat bütünüyle hikâyedir, bütün edebî metinlerde hikâye var, şiir dâhil. Hikâye anlatılmasa dahi hikâyeye, hikâyelere atıf var. Hatta diyebiliriz ki, bütün sanatların esası hikâye. İnsan hep bir şeyler anlatıyor; bu “haber”dir, “hikâye”dir. Bizim edebî hafızamızda “öykü” diye bir kelime yok. Bu edebî türün gerçek adlandırması “hikâye”dir. Bu mutabakatı dil devrimi daha baştan bozmaya çalışmış, muvaffak olamamıştır. 1950’lerde Nurullah Ataç tek parti ideolojisinin amaçları doğrultusunda, dilimizin dinî muhtevalı kelimelerine savaş açmıştır. Bu meyanda “öykü” kelimesini yerleştirmek için de epey çaba sarf etmiştir. Ona göre öykü bütünüyle hikâye kelimesini karşılar. Oysa bir kelimeye karşılık uydurulan kelimeler çoğunlukla yerine konulmak istenenin yerini tutmaz. Öykü de bunlardan biridir. Hikâye hâlâ daha zengin anlamlı bir medeniyet kelimesidir. Günlük hayatta kullanıldığı gibi, edebiyat âleminde de kullanılmaya devam etmektedir. واو حكايه سی حافظ عثمان فيرطينه لي بر كونده  طولمش قاييقله  بشيكطاشه  كچه جكدر. بر قاييغه  بينر. يول بيتمك أوزره يكن قاييقجي اجرتلري ايستر. فقط حافظ عثمان او كون عجله يله  چيقديغي ايچون ياننه  پاره  آلمه يي اونوتمشدر. قاييقجي يه ، “افندي، يانمده  پاره م يوق، بن سڭا بر “واو” يازايم، بوني صحافلره  كوتور قارشيلغنى آليرسڭ ”دير. قاييقجي يوزيني اكشيتوب سويلنه رك يازي يي آلير. بر مدّت صوڭره  قاييقجينڭ يولي صحافلر طرفنه  دوشر. باقاركه  يازيلر، لوحه لر ايي فيئاتلرله  آلينوب صاتيلييور. جيبنده كي يازي يي خاطرلار و كوتورور صاتيجي يه . صاتيجي يازي يي آلير آلماز “حافظ عثمان واوي” دييه رك آچيق آرتيرمه يه  باشلار. صوڭوچده  ايي بر فيئاته  “واو”ي صاتار قاييقجي. قاييقجي بر هفته لق قزانجندن داها فضله سني بو “واو” ايله  قازانمشدر. بر كون حافظ عثمان يينه  قارشي يه  كچه جكدر و يينه  عين قاييقجيله  قارشيلاشمشدر. يول بيتمك أوزره يكن يينه  اجرتلر طوپلانير. حافظ عثمان ده  يول اجرتنى اوزاتير قاييقجي يه . قاييقجي “افندي پاره  ايسته مز، سن بر “واو” يازيوير يتر” دير. حافظ عثمان كولومسه يه رك ديركه ؛ “افندي او “واو” هر زمان يازيلماز.” VAV HİKÂYESİ Hafız Osman fırtınalı bir günde dolmuş kayıkla Beşiktaş’a geçecektir. Bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman o gün aceleyle çıktığı için yanına para almayı unutmuştur. Kayıkçıya, “Efendi, yanımda param yok, ben sana bir “vav” yazayım, bunu sahaflara götür karşılığını alırsın” der. Kayıkçı yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır. Bir müddet sonra kayıkçının yolu sahaflar tarafına düşer. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlarla alınıp satılıyor. Cebindeki yazıyı hatırlar ve götürür satıcıya. Satıcı yazıyı alır almaz “Hafız Osman vav’ı” diyerek açık artırmaya başlar. Sonuçta iyi bir fiyata “vav”ı satar kayıkçı. Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını bu “vav” ile kazanmıştır. Bir gün Hafız Osman yine karşıya geçecektir ve yine aynı kayıkçıyla karşılaşmıştır. Yol bitmek üzereyken yine ücretler toplanır. Hafız Osman da yol ücretini uzatır kayıkçıya. Kayıkçı “Efendi para istemez, sen bir “vav” yazıver yeter” der. Hafız Osman gülümseyerek der ki; “Efendi o “vav” her zaman yazılmaz.”

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiAllah’a Ismarladık!
Okuma Metinleri

اللّٰهه  ايصمارلادق! ( چاناق قلعه  صواشنده  بر شهيدڭ كونلگي) چاناق قلعه ! وطنڭ حريتي، دين مبين اسلامڭ عزّتي اوغرينه  طوپراغنده  بيڭلرجه  شهدانڭ ابديت اويقوسنه  ياتديغي چاناق قلعه ! نه  جانلر امانت ايديلدي سنڭ باغريڭه … يولي حسرتله  بكلنن بابالر، اولادلر، آغابگلر، قوجه لر… ايشته  بو امانت ايديلن جانلردن بريسي ده  ملازم ثاني (تگمن) ابراهيم ناجي افنديدي. ملازم ثاني ابراهيم ناجینڭ شهيد اولمسي أوزرينه ، محتملاً كريده  قالان اشيالري آراسنده كي كونلگي بولان بولوك قوموتاني يوز باشي بدري افندي، داها صوڭره  كونلگي بولور و اوقوديغي كونلگه  هامشلر صورتنده  كوچك نوطلر يازار. كونلگڭ ديگرلرندن آيريلان اڭ أونملي أوزللگي، ابراهيم ناجینڭ شهادتي حقّنده  هامش يازان بولوك قوموتاني يوز باشي بدري افندينڭ ده  شهيد اولمسيدر. ابراهيم ناجي افندي، بولوك قوموتاني يوز باشي بدري افندينڭ تعريفيله ؛ اينجه ، نارين، ذكي باقيشلي، ٢١ ياشنڭ باشنده ، بييقلري يڭي ترله مش؛ سوداسيله ، اميدلريله ، ياشامه  آرزوسيله ، جبهه دن كلن شهيد و ياره ليلري كورديگنده  ”بني ده  أوڭ جبهه ده  كورولنديرڭ!“ دييه  قوموتاننه  رجاده  بولوناجق قدر وطني ايچون هر شيئي كوزه  آلابيله جك بر دليقانلي ايدي. كونلگنه  باشلاركن كنديني طانيتمش و شو شكلده  يازمشدر: ”٧١نجی [آلاي] / ١٠نجی [بولوك] ملازم ثاني) ابراهیم ناجي “آلتنه  ده  شويله  بر نوط دوشمشدر: ”عائله مڭ آدرسي: استانبولده  بشيك طاشده  يڭي محله ده  بوستان اوستنده ، ٦٢ نوماره لي خانه ده  موسي افندي. بو دفتر كيمڭ النه  كچرسه  بر شهيد حرمتنه  يوقاريده كي آدرسه  كوندرسين.“ كونلگنڭ ايلك صحيفه سنده كي باشلانغيجي بيله ، استانبولدن چاناق قلعه يه  كنديني مقدّساتي اوغرنده  فدا ايتمك ايچون كلديگنڭ اڭ بيوك كوستركه سي اولمشدر. كونلگي طوتمه يه ، ٢٤ مايس ١٩١٥ بازارايرتسي كوني استانبولده  باشلامش. ٢١ حزيران ١٩١٥ بازارايرتسي كوني شهيد اولمه سندن أوڭجه  يازديغي صوڭ صحيفه  ايله  صانكه  شهيد اولاجغنى بيله رك صوڭ سوزيني سويله مش، ”اللّٰهه  ايصمارلادق“ ديمش و شونلري يازمش: ( يگرمي طقوزنجي كون) ٢١ حزيران ١٩١٥ / بازارايرتسي ساعت ٧:٠٠ كيجه دن بري دشمان تعرّض ايدييور. شيمدي كيدييورز. اللّٰه خير ايله سين… ساعت ١١:٠٠ محاربه يه  كيردك. ميليونلرله  طوپ و تفنك پاتلايور… شيمدي برنجي اونباشم ياره لاندي. اللّٰهه  ايصمارلادق. ساعت ١١:١٥ ابراهیم ناجي* (*) ” ابراهیم ناجي“ امضاسني كونلگنڭ كيريشنده  عائله سنڭ آدرسنى بليرتديگي صحيفه لر خارجنده  هيچ قوللانمامشدر. كيرديگي بو محاربه ده  شهيد اولاجغنى عادتا حسّ ايتمش، وداع ايدر كبي امضاسني آتمشدر. ابراهیم ناجي افندينڭ شهادتندن صوڭره  كونلگي بولان يوز باشي بدري افندي ايسه  كونلگه  شويله  دوام ايدييور: زواللي ناجي! اولادم كبي سوديگم ياوروم. دفترينه  امانت ايتديگڭ كيزلي دويغولريڭي بر پدر، بر آغابك ياقينلغيله  اوقودم. بوندن طولايي بڭا طاريلماز و خطالي بولمازسڭ دگلمي؟ سنڭ او جوّال ذكاڭ، ميني ميني، فقط حركتلي و زنده  وجودڭ، صوصمق بيلمه ين، هر قونوشاني صوصديرمق غيرتيله  ميتراليوز كبي دائما ايشله ين قونوشقانلغڭ، بولوك عسكرلرينه  أوگرتديگڭ وطن شرقيلرڭ… حاصلي سويملي وارلغنڭ طابوريمز ايچنده  اونوتولاجغنيمي صانييورسڭ؟ خير، خير! بر سنه  ظرفنده  بوراده  بيراقديغڭ خاطرات، بتون طابور ايرلري و صوبايلرنده  سڭا قارشي بر جاذبه ، بر محبّت ميدانه  كتيرمشدي. ناجیم، پك كنج و كورپه  ايكن قره  طوپراقلره  ويرديگم او سويملي وارلغڭدن آيري دوشمك هم بنم، هم ده  بولوك نفرلرينڭ -تلافيسي امكانسز- بيوك بر غائبيدي. يالڭز بنم و بولوگڭمي يا؟ اوردومزڭ، وطنمزڭ استقبالنى، كله جگنى بو كورپه  چوجقلرڭ مالي اولارق تصوّر ايدييورم. هر اميدم ترك كنجلگنه  باغلي ايدي. ناجي ده  بو كنجلگڭ ايچنده  استثنا تشكيل ايده جك درجه ده  قيمتلي بر كيشي ايدي. عسكرلك بيلگيسني بيوك بر وقوف، ثباتكار بر اعتنا ايله  أوگرنمش، استقبالي حقّنده  نورلي، فيضلي اميدلرله  يتيشمش اولان بو ترك عسكرينڭ غائبي ناصل تلافي ايديله جك؟ حياتڭ بهاري صاييلان ٢١ سنه يي هنوز تماملامشدى. بو مدّت ظرفنده  بر ترك كنجنڭ وفاتي پك ایركندي. بو غائبي تلافي ايتمك ايچون ايسه  يگرمي بر سنه  بكله مك پك اوزون بر بكله ييش دگلمي ايدي؟ ترك كنجلگنڭ آقيتديغي، سيل كبي دوكديگي قاني، شبهه سز وطنڭ قورو طوپراقلريني صولاياجق و بيوك بر فيض و بركتله  بو معزّز وجودلرڭ يرينه  داها فائده لي، داها انتقام آليجي، داها غيرتلي، داها بيلكيلي… حاصلي تركلگي، ترك وطننى، توراني، اسكي حشمت و عظمتندن داها يوكسك اقباللره ، شوكتلره  چيقاراجق، فليزلر فيشقيراجق. ايشته  او شوكت و عظمتڭ اورته يه  چيقارديغي بو قهرمان، متفكّر كنجلرڭ، بيوك آتالرينڭ ناميله  قدسانوب يوجلتيله جك قهرمانلق حكايه لري دستان اولاجق و كندي كله جك و سعادتلريني بو شهيد و فدائيلره  بورجلي اولدقلريني افتخارله  اعتراف ايده جك. ناجي! سن و امثالڭ ئولمديڭز، بر ايكي قازمه  ضربه سيله  اويولمش چوقوره  كومولمه ديڭز؛ سز بيوك تركلگڭ، مسلمانلغڭ سنه سنه  حرمت و صايغيله  ياشاياجقسڭز! حياتڭ عشق و شعرله  طولی خوش صفحه لريني طاتمش، طانيمش و بونڭ عشق، شعر و سعادتدن باشقه  برچوق آجيلقلري، يورغونلقلري اولديغني ده  بيلييوردى. و كنديسني، بوني كوگسله يه جك بر طايانيقليلغه  حاضرلامه يه  غيرت ايدييوردي. بعضًا حيات فلسفه سنه  دائر كنديسيله  ياپديغم صحبتلري بيوك بر دقّت ايله  ديڭلر، … (بدري افندينڭ هامش متني بوراده  ”ويركول“ ايله  بيتمكده در. ياريم قالديغي آڭلاشيلان بو نوطڭ، نه دن بيتيريله مدیگني همن آلتنده  يازيلان ديگر نوط آچيقلامقده در. بدري افندينڭ شهادتي ٢٨ حزيران-٥ تمّوز ١٩١٥ تاريخلري آراسنده  چوق شدّتلي جريان ايدن زیغین دره  محاربه لري صيره سنده ، ١نجی تومنڭ ٢ تمّوزده  بوكونكي نوري ياموت شهيدلك آڭيتي جوارنده  دشمانه  ياپديغي تعرّض صيره سنده  كرچكلشمشدر.) بولوگڭ يوز باشيسي بدري افندي يوقاريده كي هامشي بورايه  قدر يازارق، ١ تمّوز ١٩١٥ تاريخنده  استراحت محلندن صاغ جناحه  طابورله  كيتديگي صيره ده ، ٢ تمّوز ١٩١٥’ده  اونڭ ده  شهادتي وقوع بولمشدر. ابراهيم ناجي افندي و امثالنڭ تاريخده كي يري، شهادتي، خاطره لري بزم ايچون بر عبرت طابلوسي. اونلر، عصرلرجه  اسلامڭ بايراقدارلغنى ياپان بو ملّتي، ظالمڭ ظلمي و اسارتي آلتنده  ياشامقدن قورتارديلر الحمد للّٰه. بتون محمدجكلريمزه  منّت بورجلي يز. اللّٰه شهادتلريني قبول ايتسين. بزه  دوشن وظيفه  ايسه  تاريخمزي طانيمق، درس آلمق و شانلي تاريخمزه  ياقيشان شعورلي بر نسل اولمقدر. قدسي بر امانت اولان بو شانلي وطنه  هر ذرّه مزله  دين اسلام آدينه  خدمت ايده بيلمك نيازيله ... Çanakkale! Vatanın hürriyeti, din-i mübin-i İslam’ın izzeti uğruna toprağında binlerce şühedanın ebediyet uykusuna yattığı ÇANAKKALE! Ne canlar emanet edildi senin bağrına… Yolu hasretle beklenen babalar, evlatlar, ağabeyler, kocalar… İşte bu emanet edilen canlardan birisi de Mülazım-ı Sani (Teğmen) İbrahim Naci Efendi’ydi. Mülazım-ı Sani İbrahim Naci’nin şehit olması üzerine, muhtemelen geride kalan eşyaları arasındaki günlüğü bulan Bölük Komutanı Yüzbaşı Bedri Efendi, daha sonra günlüğü bulur ve okuduğu günlüğe hamişler suretinde küçük notlar yazar. Günlüğün diğerlerinden ayrılan en önemli özelliği, İbrahim Naci’nin şehadeti hakkında hamiş yazan Bölük Komutanı Yüzbaşı Bedri Efendi’nin de şehit olmasıdır. İbrahim Naci Efendi, Bölük Komutanı Yüzbaşı Bedri Efendi’nin tarifiyle; ince, narin, zeki bakışlı, 21 yaşının başında, bıyıkları yeni terlemiş; sevdasıyla, ümitleriyle, yaşama arzusuyla, cepheden gelen şehit ve yaralıları gördüğünde “Beni de ön cephede görevlendirin!” diye komutanına ricada bulunacak kadar vatanı için her şeyi göze alabilecek bir delikanlı idi. Günlüğüne başlarken kendini tanıtmış ve şu şekilde yazmıştır: “71. [Alay] / 10. [Bölük] Mülazım-ı Sani [Teğmen) İ. Naci.” Altına da şöyle bir not düşmüştür: “Ailemin adresi: İstanbul’da Beşiktaş’ta Yeni Mahalle’de Bostanüstü’nde, 62 numaralı hanede Musa Efendi. Bu defter kimin eline geçerse bir şehit hürmetine yukarıdaki adrese göndersin.” Günlüğünün ilk sayfasındaki başlangıcı bile, İstanbul’dan Çanakkale’ye kendini mukaddesatı uğrunda feda etmek için geldiğinin en büyük göstergesi olmuştur. Günlüğü tutmaya, 24 Mayıs 1915 Pazartesi günü İstanbul’da başlamış. 21 Haziran 1915 Pazartesi günü şehit olmasından önce yazdığı son sayfa ile sanki şehit olacağını bilerek sonsözünü söylemiş, “Allah’a ısmarladık” demiş ve şunları yazmış:   (Yirmi Dokuzuncu Gün) 21 Haziran 1915 / Pazartesi Saat 7.00 Geceden beri düşman taarruz ediyor. Şimdi gidiyoruz. Allah hayreylesin… Saat 11.00 Muharebeye girdik. Milyonlarla top ve tüfek patlıyor… Şimdi birinci onbaşım yaralandı. Allah’a ısmarladık. Saat 11.15 İ. Naci* (*) “İ. Naci” imzasını günlüğünün girişinde ailesinin adresini belirttiği sayfalar haricinde hiç kullanmamıştır. Girdiği bu muharebede şehit olacağını adeta hissetmiş, veda eder gibi imzasını atmıştır. İ. Naci Efendinin şehadetinden sonra günlüğü bulan Yüzbaşı Bedri Efendi ise günlüğe şöyle devam ediyor: Zavallı Naci! Evladım gibi sevdiğim yavrum. Defterine emanet ettiğin gizli duygularını bir peder, bir ağabey yakınlığıyla okudum. Bundan dolayı bana darılmaz ve hatalı bulmazsın değil mi? Senin o cevval zekân, mini mini, fakat hareketli ve zinde vücudun, susmak bilmeyen, her konuşanı susturmak gayretiyle mitralyöz gibi daima işleyen konuşkanlığın, bölük askerlerine öğrettiğin vatan şarkıların… Hâsılı sevimli varlığının taburumuz içinde unutulacağını mı sanıyorsun? Hayır, hayır! Bir sene zarfında burada bıraktığın hatırat, bütün tabur erleri ve subaylarında sana karşı bir cazibe, bir muhabbet meydana getirmişti. Naci’m, pek genç ve körpe iken kara topraklara verdiğim o sevimli varlığından ayrı düşmek hem benim, hem de bölük neferlerinin -telafisi imkânsız- büyük bir kaybıydı. Yalnız benim ve bölüğün mü ya? Ordumuzun, vatanımızın istikbalini, geleceğini bu körpe çocukların malı olarak tasavvur ediyorum. Her ümidim Türk gençliğine bağlı idi. Naci de bu gençliğin içinde istisna teşkil edecek derecede kıymetli bir kişi idi. Askerlik bilgisini büyük bir vukuf, sebatkar bir itina ile öğrenmiş, istikbali hakkında nurlu, feyizli ümitlerle yetişmiş olan bu Türk askerinin kaybı nasıl telafi edilecek? Hayatın baharı sayılan 21 seneyi henüz tamamlamıştı. Bu müddet zarfında bir Türk gencinin vefatı pek erkendi. Bu kaybı telafi etmek için ise yirmi bir sene beklemek pek uzun bir bekleyiş değil mi idi? Türk gençliğinin akıttığı, sel gibi döktüğü kanı, şüphesiz vatanın kuru topraklarını sulayacak ve büyük bir feyz ve bereketle bu muazzez vücutların yerine daha faydalı, daha intikam alıcı, daha gayretli, daha bilgili… Hâsılı Türklüğü, Türk vatanını, Turanı, eski haşmet ve azametinden daha yüksek ikballere, şevketlere çıkaracak, filizler fışkıracak. İşte o şevket ve azametin ortaya çıkardığı bu kahraman, mütefekkir gençlerin, büyük atalarının namıyla kutsanıp yüceltilecek kahramanlık hikâyeleri destan olacak ve kendi gelecek ve saadetlerini bu şehit ve fedailere borçlu olduklarını iftiharla itiraf edecek. Naci! Sen ve emsalin ölmediniz, bir iki kazma darbesiyle oyulmuş çukura gömülmediniz; siz büyük Türklüğün, Müslümanlığın sinesine hürmet ve saygıyla yaşayacaksınız! Hayatın aşk ve şiirle dolu hoş safhalarını tatmış, tanımış ve bunun aşk, şiir ve saadetten başka birçok acılıkları, yorgunlukları olduğunu da biliyordu. Ve kendisini, bunu göğüsleyecek bir dayanıklılığa hazırlamaya gayret ediyordu. Bazen hayat felsefesine dair kendisiyle yaptığım sohbetleri büyük bir dikkat ile dinler, … (Bedri Efendi’nin hamiş metni burada “virgül” ile bitmektedir. Yarım kaldığı anlaşılan bu notun, neden bitirilemediğini hemen altında yazılan diğer not açıklamaktadır. Bedri Efendi’nin şehadeti 28 Haziran-5 Temmuz 1915 tarihleri arasında çok şiddetli cereyan eden Zığındere Muharebeleri sırasında, 1. Tümen’in 2 Temmuz’da bugünkü Nuri Yamut Şehitlik Anıtı civarında düşmana yaptığı taarruz sırasında gerçekleşmiştir.) Bölüğün Yüzbaşısı Bedri Efendi yukarıdaki hamişi buraya kadar yazarak, 1 Temmuz 1915 tarihinde istirahat mahallinden sağ cenaha taburla gittiği sırada, 2 Temmuz 1915’te onun da şehadeti vuku bulmuştur. İbrahim Naci Efendi ve emsalinin tarihteki yeri, şehadeti, hatıraları bizim için bir ibret tablosu. Onlar, asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yapan bu milleti, zalimin zulmü ve esareti altında yaşamaktan kurtardılar elhamdülillah. Bütün Mehmetçiklerimize minnet borçluyuz. Allah şehadetlerini kabul etsin. Bize düşen vazife ise tarihimizi tanımak, ders almak ve şanlı tarihimize yakışan şuurlu bir nesil olmaktır. Kudsi bir emanet olan bu şanlı vatana her zerremizle din-i İslam adına hizmet edebilmek niyazıyla...

Mehmet Emin BIÇAKÇI 01 Ocak
Konu resmiDüşmanlarımızın Asıl Korkusu
Baş Muharrir

دشمانلريمزڭ اصل قورقوسي سيّد اونباشي، حدندن فضله  آغيرلقده كي مرمي يي يوكلنوب كنديني طوپڭ آغزنده  بولديغنده  حيرتنى كيزله يه مه مش، اولانه  شكرله  أوچ كز عين حالي ياشامشدي. أوچنجيده  دشمان كميسنه  اصابت ايدن طوپ مرميسي، صواشڭ سيرينى دگيشديرن عنصرلردن بريسي اولمشدي. سيّد اونباشنڭ بولونديغي طابيه يه  باقديغمزده  يوز باشي حلمي بگڭ كورديگي اكسيكلر أوزرينه  آلديغي تدبيرلر ايشڭ اساسنه  تعلّق ايدييوردي. نماز، دعا، توكّل كبي اكسيكلردن قايناقلانان ضعفيت صيقينتي يه  مدار اولوركن، آلينان تدبيرلرله  ايشڭ سيري دگيشمشدي. چاناق قلعه ده  اولان، ايمانڭ امكانه  اولان ظفريدر. توكّل و عزمڭ، كبر و حد بيلمزلگه  غلبه سيدر. يوز بيڭلري شهادت مقامنه  چيقاران بو مجاهده ، بوكون راحتله  ياشايان بزلره  و امّته  مسلمانجه  ياشامه  امكاني ويرركن، عين زمانده  بونڭ شعورنده  اولارق قزانيمي قورومه  مسئوليتي ده  كتيرمشدر. دونكي ظالم اقوام كندي بايراقلريله  خلافتڭ قاپيسنه  طايانمشكن، بوكون او ظالملرڭ وصايتلريله  قان قوصان شيطانلر هر جهتدن صيرتلانلر كبي صالديرمقده  و نيجه  مظلومه  غدر ايتمكده درلر. و دردلري دون اولديغي كبي بوكون ده  اسلامي و مسلمانلري يوق ايتمه  غيرتيدر. بزه  دوشن اڭ تمل حاضرلق، ايمانمزي و اخلاقمزي اولمسي كركنه  طاشيمق و بونڭله  برابر زمانڭ كركديرديگي اڭ مودرن آلتلرله  مجهّز اولمقدر. بيلييورزكه  دنيا حياتي هركس ايچون كچيجيدر. بو كچيجي زمان ديليمنده ، صينيرلي امكانلرله  ياپيلاجق اڭ ايي شي، صوڭسز اولان ربّمزڭ رضاسني قزانمق و بونڭ ايچون ياپيلمسي كركن نه  وارسه  اوني اورته يه  قويابيلمكدر. دشمانلريمزڭ قورقديغي اڭ تمل مسئله  بودر! دخوليله  مشرّف اولديغمز شهور ثلاثه ڭزي تبريك ايدر، لايقيله  كچيرمه يي تمنّي ايدرم. Seyyid Onbaşı, haddinden fazla ağırlıktaki mermiyi yüklenip kendini topun ağzında bulduğunda hayretini gizleyememiş, olana şükürle üç kez aynı hali yaşamıştı. Üçüncüde düşman gemisine isabet eden top mermisi, savaşın seyrini değiştiren unsurlardan birisi olmuştu. Seyyid Onbaşının bulunduğu tabyaya baktığımızda Yüzbaşı Hilmi Beyin gördüğü eksikler üzerine aldığı tedbirler işin esasına taalluk ediyordu. Namaz, dua, tevekkül gibi eksiklerden kaynaklanan zafiyet sıkıntıya medar olurken, alınan tedbirlerle işin seyri değişmişti. Çanakkale’de olan, imanın imkana olan zaferidir. Tevekkül ve azmin, kibir ve had bilmezliğe galebesidir. Yüzbinleri şehadet makamına çıkaran bu mücahade, bugün rahatla yaşayan bizlere ve ümmete Müslümanca yaşama imkânı verirken, aynı zamanda bunun şuurunda olarak kazanımı koruma mesuliyeti de getirmiştir. Dünkü zalim akvam kendi bayraklarıyla hilafetin kapısına dayanmışken, bugün o zalimlerin vesayetleriyle kan kusan şeytanlar her cihetten sırtlanlar gibi saldırmakta ve nice mazluma gadr etmektedirler. Ve dertleri dün olduğu gibi bugün de İslam’ı ve Müslümanları yok etme gayretidir. Bize düşen en temel hazırlık, imanımızı ve ahlakımızı olması gerekene taşımak ve bununla beraber zamanın gerektirdiği en modern aletlerle mücehhez olmaktır. Biliyoruz ki dünya hayatı herkes için geçicidir. Bu geçici zaman diliminde, sınırlı imkanlarla yapılacak en iyi şey, sonsuz olan Rabbimizin rızasını kazanmak ve bunun için yapılması gereken ne varsa onu ortaya koyabilmektir. Düşmanlarımızın korktuğu en temel mesele budur! Duhulüyle müşerref olduğumuz şuhur-u selasenizi tebrik eder, layıkıyla geçirmeyi temenni ederim.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiBahar Faslı
Beyt-i Berceste

بهار فصلي بر بهار موسمنده ، غريبانه ، متفكّرانه  سياحته  كيدييوردم. بر تپه جگڭ اتگندن كچركن، پارلاق بر صاري چيچك نظريمه  ايليشدي. اسكيدن وطنمده  و سائر مملكتلرده  كورديگم او جنس صاري چيچكلري درخاطر ايتدي. شويله  بر معنا قلبه  كلديكه : بو چيچك كيمڭ طرّه سي ايسه ، كيمڭ سكّه سي ايسه  و كيمڭ مهري ايسه  و كيمڭ نقشي ايسه ، البته  بتون زمين يوزنده كي او نوع چيچكلر، اونڭ مهرلريدر، سكّه لريدر. شو مهر تخيّلندن شويله  بر تصور كلديكه : ناصل بر مهر ايله  مهرلنمش بر مكتوب، او مهر، او مكتوبڭ صاحبنى كوسترير. أويله  ده ، شو چيچك بر مهر رحمانيدر. شو انواع نقشلرله  و معنيدار نباتات سطرلريله  يازيلان شو تپه جك دخي، بو چيچك صانعنڭ بر مكتوبيدر. هم شو تپه جك دخي بر مهردر. شو صحرا و اووه ، بر مكتوب رحمني هيئاتنى آلدي. ايشبو تصوّردن شويله  بر حقيقت زهنه  كلديكه : هر بر شي، بر مهر ربّاني حكمنده  بتون اشيايي كندي خالقنه  اسناد ايدر. كندي كاتبنڭ مكتوبي اولديغني اثبات ايدر. ايشته  هر بر شي، أويله  بر پنجرۀ توحيددركه ، بتون اشيايي بر واحد احده  مال ايدر. ديمك هر بر شيده ، خصوصًا ذي حياتلرده  أويله  خارقه  بر نقش، أويله  معجزه كار بر صنعت واركه ، اوني أويله  ياپان و أويله  معنيدار نقش ايدن، بتون اشيايي ياپابيلير. و بتون اشيايي ياپان، البته  او اولاجقدر. ديمك بتون اشيايي ياپامايان، بر تك شيئي ايجاد ايده مز. Bir bahar mevsiminde, garibâne, mütefekkirâne seyahate gidiyordum. Bir tepeciğin eteğinden geçerken, parlak bir sarıçiçek nazarıma ilişti. Eskiden vatanımda ve sâir memleketlerde gördüğüm o cins sarıçiçekleri derhâtır etti. Şöyle bir ma‘nâ kalbe geldi ki: Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi‘ çiçekler, onun mühürleridir, sikkeleridir. Şu mühür tahayyülünden şöyle bir tasav­vur geldi ki: Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub, o mühür, o mektubun sâhibini gösterir. Öyle de, şu çiçek bir mühr-ü Rahmânîdir. Şu envâ‘-ı nakışlarla ve ma‘nîdâr nebâtât satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi, bu çiçek Sâni‘inin bir mektubudur. Hem şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahrâ ve ova, bir mektûb-u Rahmânî hey’âtını aldı. İşbu tasavvurdan şöyle bir hakîkat zihne geldi ki: Her bir şey, bir mühr-ü Rabbânî hükmünde bütün eşyâyı kendi Hâlikına isnâd eder. Kendi kâtibinin mektubu olduğunu isbat eder. İşte her bir şey, öyle bir pencere-i tevhîddir ki, bütün eşyâyı bir Vâhid-i Ehad’e mal eder. Demek her bir şeyde, hususan zîhayatlarda öyle hârika bir nakış, öyle mu‘cizekâr bir san‘at var ki, onu öyle yapan ve öyle ma‘nîdâr nakşeden, bütün eşyâyı yapabilir. Ve bütün eşyâyı yapan, elbette o olacaktır. Demek bütün eşyâyı yapamayan, bir tek şeyi îcâd edemez. (Osmanlıca Mektubat, s. 373-374.)   1-2 Beyit خواب غفلتدن اويانوب زينت اشجاره  باققدرت حقّه  نظر قيل رونق ازهاره  باق كوزڭ آچ كور نيجه  احيا اولدي اموات زمينحشر اجساده  او منكر ايتديگي انكاره  باق Hâb-ı gafletden uyanup zînet-i eşcâre bakKudret-i Hakk’a nazar kıl revnak-ı ezhâra bak Gözün aç gör nice ihyâ oldı emvât-ı zemînHaşr-i ecsâda o münkir itdügi inkâra bak Adlî (2. Bayezid) * Gaflet uykusundan uyanıp (sanatkârını tanıtan çeşit çeşit) ağaçların süsüne bak! Cenab-ı Hakk’ın kudretine nazar kıl, çiçeklerin göz alıcı güzelliğine, parlaklığına (ve ifade ettikleri manaya) bak.Zeminin ölüleri (baharın gelmesiyle) nasıl dirildi, gözünü aç, (tefekkürle) gör! Cesetlerin haşri (ölülerin toplanıp bir araya toplandığı zaman, kıyamet) hakkında o inkârcının ettiği inkâra (ne kadar yersiz olduğuna) bak. * Hâb-ı gaflet: Gaflet uykusuZinet-i eşcâr: Ağaçların süsüRevnak-ı ezhâr: Çiçeklerin parlaklığı, göz alıcı güzelliğiEmvât-ı zemin: Zeminin ölüleriHaşr-i ecsâd: Cesetlerin diriltilmesi 3. Beyit كوستررسه  نوع بهارڭ عالمه  كوسترديگنحشرده  اهل بهشته  يينه  رضوان كوسترر Gösterürse nev-bahârun âleme gösterdüginHaşrda ehl-i behişte yine Rıdvân gösterür Fehim * (Dünya hayatında) âleme ilkbaharın gösterdiklerini (Allah’ın rahmet eserlerini) gösterirse (ancak), mahşerde cennet ehline Rıdvan gösterir. * Ehl-i behişt: Cennet ehliRıdvân: Cennet’in kapıcısı olan melek 4-5. Beyit اي دل غافل بي هوده  دگل تشريف ربيعآنده در مضمر كمال قدرت پروردكار غالبا تقديردن سكّان خلوتكاه خاكرخصت آلمشلر كيم ايدوب سر حكمت آشكار Ey dil-i gâfil bi-hude degül teşrif-i rebi'Andadır muzmer kemâl-i kudret-i Perverdigâr Gâlibâ takdîrden sükkân-ı halvetgâh-ı hâkRuhsat almışlar kim edip sırr-ı hikmet âşkâr Fuzuli * Ey (Allah’ı unutan, eserlerine bakıp onu tanımaktan alıkonan) gâfil gönül, ilkbaharın gelişi (halife-i zemin olan insanı şereflendirişi) boşu boşuna değildir; (Bütün varlıkları besleyen ve yetiştiren) Allah'ın kudretinin kemali (her şeye yeter olduğu) onda saklanmıştır. Galiba toprağın (kendisiyle baş başa kalan, haşir neşir olan) sakinleri Allah'ın takdirinden izin almış olmalıdırlar ki, hikmetin sırlarını (kendilerini Allah’ın yaratışındaki gayeleri, taşıdıkları gizli manaları) ortaya koymaktadırlar (okutmaktadırlar). * Dil-i gafil: Gafil gönül,Bi-hude: Boş, gereksiz, faydasız, boşunaTeşrif-i rebi: Bahar mevsiminin şereflendirmesiMuzmer: Gizlenmiş, saklanmış şey.Kemal-i kudret-i Perverdigar: Allah’ın kudretinin mükemmelliğiSükkan-ı halvetgâh-ı hak: Toprak halvetgâhının sakinleri (Toprakta yetişen ve yaşayan çeşitli bitkiler ve hayvanlar)Sırr-ı hikmet: Hikmet sırrıÂşkâr etmek: Meydana çıkarmak, ortaya koymak 6. Beyit خاكدن باش قالدیروب جان بولدي اموات نباتمنكره  بيلديردي حشر احوالنى حق بي كمان Hâkden baş ķaldurup can buldı emvât-ı nebâtMünkire bildürdi haşr ahvâlini Haķ bi-gümân Sücudi * (Bir önceki bahar mevsiminden sonra toprak altına gizlenmiş olan) Bitkilerin ölüleri topraktan başkaldırarak can buldu (dirildi). Cenab-ı Hak, inkâr edenlere yeniden dirilişin (haşrin) hallerini (bahar örneğiyle) şüphe edilmeyecek şekilde bildirdi. * Emvât-ı nebât: Bitkilerin mevtleriMünkir: İnkâr eden, kabul ve tasdik etmeyenBi-gümân: Şüphesiz 7. Beyit لطف خدادن آلماسه  فيضي بهاره  گلويرمزدي بويله  زيب و شطارت بهاره  گل Lutf-ı Hudâdan almasa feyzi bahâra gülVirmezdi böyle zîb ü şetâret bahâra gül Antepli Aynî * Gül, yaprağına feyzi Allah’ın lütfundan almasa (tesadüfen olsa) bahara böylesine (gözlerimize ve gönüllerimize hitap edip tefekküre vesile olacak şekilde) süs ve neşe veremezdi. * Lutf-ı Hudâ: Allah’ın keremi ve ihsanıFeyiz: Verimlilik, bolluk, bereketBahâr: (1. Beyitte) Yaprak (2. Beyitte) İlkbahar mevsimiZîb: SüsŞetâret: Sevinç, neşe Kaynakça AKYÜZ, Kenan, BERKEN, Süheyl, YÜKSEL, Sedit, CUNBUR, Müjgan, (1990), Fuzuli Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. (s.96)ARSLAN, Mehmet, (2004), Antepli Aynî Divanı, İstanbul: Kitabevi Yayınları. (s.524)BAYRAM, Yavuz, (2018), Adlî Divanı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. (s.40)BEDİÜZZAMAN, Said Nursi, (2011 ), Osmanlıca Mektubat, İstanbul: Altınbaşak Neşriyat.KARAVELİOĞLU, Murat Ali, (2015), 16. Yüzyılda Derlenmiş Bir Şiir Mecmuasında Dört Nevruziye Örneği: Medhî, Sücûdî, Cafer Çelebi ve Lutfî’nin Nevruziyeleri, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 15, 223-262. (s.239.)ÜZGÖR, Tahir, (1991), Fehim-i Kadim, Hayatı, Sanatı, Divanı ve Metnin Bugünkü Türkçesi, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını. (s.160)

İbrahim SARITAŞ 01 Ocak
Konu resmiMecidiye Tabyası, Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey Ve Seyit Onbaşı
Okuma Metinleri

سيد اونباشي، مجيديه  طابيه سنده  وظيفه لي بر عسكردر. چاناق قلعه  دڭز صواشلرنده  بيوك فائده لر كوسترمشدر. كلڭ، ١٨ مارت تاريخنده  مجيديه  طابيه سنده  نه لر ياشانديغني كنديسندن ديڭله يه لم. “بن كليد البحر مجيديه سنده كي اوزون ٢٤لكلرڭ أوچنجي طوپنده  ايدم. تام ساعت سكزده  بوغاز طرفندن طوغري بر كومبورتو قوپدي. امّا بو، أوّلكيلرينه  (أوڭجه كي آتيشلره ) هيچ بڭزه مييوردي. دشمان بو سفر چوق شدّتلي آتش آچمشدي. بز ده  مقابله  ايدييوردق. أوڭجه  برقاچ كله  تپه مزدن آشارق دڭزه  دوشدي. صوڭره  أوڭمزده  دڭز صولريني مناره لر كبي هوايه  قالديردي. بر آرالق توز دومان ايچنده  قالدق. اورته لق آزيجق ياتيشنجه  نه  اولديكه  دييه  باقيندم. ٣٨’لك بر دشمان مرميسي بزي براز كورله مش (آتيش قابليتمزي آزالتمش). بيوك بر چوقور آچارق صاغه  صوله  ضرر ياپمشدي. طوپڭ ماتافوره سي (مرمي قالديرمه  وينجي) قيريلمش، احتياط (يدك) مرمي يولني بوزمشدي. طوپمزده  چوق شكر بر ضرر اولمامشدي. بو صيره ده  قوماندان، بر قيريلان ماتافوره  قولنه ، بر ده  بوغازه  طوغري باقييوردي. بن ده  باقدم. بوغازه  طوغري، نه  كوره يم، دشمان كميلري آغير آغير ايچري كيرمييورمي؟ همن كري يه  فيرلايارق آرابه  أوزرنده  طوران قوجه  مرمينڭ (٢١٥ كغ) باشنده  بويونلريني بوكمش باقينمقده  اولان آرقداشلري آرالادم. بر كره  مرمي يي قوجاقلاياجق اولدم، ياغلي اولديغندن المدن قايدي. المي براز طوپراقلايارق بر ديزيمي يره  قويدم و مرمي يي صيرتلادم. كنديمي طوپڭ آغزنده  بولدم. مرديونلري ايلك دفعه  ناصل چيقديغمي خاطرلايامييورم. كنه  آشاغي آتلايارق ٢’نجي، ٣’نجي، ٤’نجي مرميلري صيره  ايله  طاشيمه يه  باشلادم. ٤’نجي مرمي يي آتدقدن براز صوڭره  ايدي. غنجه  صويي (مجيديه  طابيه سنڭ بولونديغي ياماجڭ صاغ آرقه سنده كي تپنڭ آدي) ترصّد موقعي ايكي مرميمزڭ اصابتنى بيلديرمشدي. بو خبري ده  دويدقدن صوڭره  بڭا كله لر (مرميلر) اوفاق بر صمان چوالي قدر يڭيك (خفيف) كلييوردى. بر آرالق قوماندان ‘آرتيق يتر، يورولدڭ سيّد. كل باق دشمان قاچييور’، دييه  بني ترصّد يرينه  (طوپ موضعنڭ همن أوڭي) چاغيردي. شوني ده  چيقارايم بگم ده  (قوماندانم) كليرم، ديدم. و صوڭ كله يي ده  چيقاردم. صوڭره  قوماندانمڭ ياڭنه  واردم. صانكه  دڭزڭ أوزري ياڭييوردي. صاغده  صولده  ايكي كمي قره  دومانلر، قيزيل آلولر ايچنده  يانه  يانه  باتييوردي. بو صيره  بري داها طوتوشدي. آراقه ده كيلر دونمه يه  بيله  وقت بولامدن كري كري كيدرك بوغازدن چيقديلر. بنم كوره بيلديگم بو قدردي.” سيد اونباشي بو قهرمانلقدن صوڭره  أودول اولارق ويريلن بر تعييني اعاده  ايتمش. حياتنڭ صوڭنه  قدر كچيمنى اورمانجيلقدن صاغلامشدر. مجيديه  طابيه سنده  ياشانان بو حادثه نڭ آرقه  پلاننده كي معنوي كوجڭ نره دن قايناقلانديغني صورغولادیغمزده  ايسه ؛ قارشومزه  يوز باشي محمد حلمي بك چيقمقده در. كنديسي، مجيديه  طابيه سنه  كلديگي زمان، ايلك اولارق عسكرلرڭ حرب تعليملرينه  اهمّيت ويرديگي كبي ديني اگيتيملرينه  ده  اهمّيت ويرمشدر. ديني درسلرڭ قونولري، فرضلري يرينه  كتيرمه  و سنّته  اتّباع ايتمه  أوزرينه يدي. آيريجه  عسكرلره  ويريلن بعض امرلر، ايماني نقطه ده كي حسّاسيتي كوزلر أوڭنه  سرييور. ايشته  او امرلردن بعضیلري: ١. بوكوندن اعتبارًا دائما آبدستلي بولوناجق و حربه  آبدستلي اولارق باشلاناجق. ٢. طوپلرڭ طولمسي ايچون ويريله جك قومانده  ايله  هر طوپدن صاغنده كي بر اير نوبته  چيقاجق. بو صورتله  درت اير طرفندن اذان محمّدي اوقونارق برنجي طولديرمه  ايشي ياپيلاجق. ٣. يڭي كلن يدك صوباي آطايلرينڭ مدرسه دن كلن قسمي، لزوم كورولديگنده  يوكسك سسله  تكبير آلاجقلر. بر قسمي ده  قرآن اوقوياجقدر. وظيفه سني بيتيرن ايرلر اونلري ايزله يه جكلردر. آتش آرالرنده  ايسه ، بتون باتاريه  سسلي تكبيره  قاتيلاجقلردر. Seyit Onbaşı, Mecidiye Tabyasında vazifeli bir askerdir. Çanakkale Deniz savaşlarında büyük faydalar göstermiştir. Gelin, 18 Mart tarihinde Mecidiye Tabyasında neler yaşandığını kendisinden dinleyelim. “Ben Kilidülbahir Mecidiyesindeki uzun 24’lüklerin üçüncü topunda idim. Tam saat sekizde Boğaz tarafından doğru bir gümbürtü koptu. Amma bu, evvelkilerine (önceki atışlara) hiç benzemiyordu. Düşman bu sefer çok şiddetli ateş açmıştı. Biz de mukabele ediyorduk. Önce birkaç gülle tepemizden aşarak denize düştü. Sonra önümüzde deniz sularını minareler gibi havaya kaldırdı. Bir aralık toz duman içinde kaldık. Ortalık azıcık yatışınca ne oldu ki diye bakındım. 38’lik bir düşman mermisi bizi biraz körlemiş (atış kabiliyetimizi azaltmış). Büyük bir çukur açarak sağa sola zarar yapmıştı. Topun mataforası (mermi kaldırma vinci) kırılmış, ihtiyat (yedek) mermi yolunu bozmuştu. Topumuzda çok şükür bir zarar olmamıştı. Bu sırada Kumandan, bir kırılan matafora koluna, bir de Boğaza doğru bakıyordu. Ben de baktım. Boğaza doğru, ne göreyim, düşman gemileri ağır ağır içeri girmiyor mu? Hemen geriye fırlayarak araba üzerinde duran koca merminin (215 kg) başında boyunlarını bükmüş bakınmakta olan arkadaşları araladım. Bir kere mermiyi kucaklayacak oldum, yağlı olduğundan elimden kaydı. Elimi biraz topraklayarak bir dizimi yere koydum ve mermiyi sırtladım. Kendimi topun ağzında buldum. Merdivenleri ilk defa nasıl çıktığımı hatırlayamıyorum. Gene aşağı atlayarak 2’nci, 3’ncü, 4’ncü mermileri sıra ile taşımaya başladım. 4’üncü mermiyi attıktan biraz sonra idi. Gonca Suyu (Mecidiye tabyasının bulunduğu yamacın sağ arkasındaki tepenin adı) tarassud mevkii iki mermimizin isabetini bildirmişti. Bu haberi de duyduktan sonra bana gülleler (mermiler) ufak bir saman çuvalı kadar yenik (hafif) geliyordu. Bir aralık Kumandan ‘Artık yeter, yoruldun Seyyid. Gel bak düşman kaçıyor, diye beni tarassud yerine (top mevziinin hemen önü) çağırdı. Şunu da çıkarayım beyim de (Kumandanım) gelirim, dedim. Ve son gülleyi de çıkardım. Sonra Kumandanımın yanına vardım. Sanki denizin üzeri yanıyordu. Sağda solda iki gemi (Ocean ve Irresistable olmalı) kara dumanlar, kızıl alevler içinde yana yana batıyordu. Bu sıra biri daha tutuştu (Inflexible olmalı). Arakadakiler dönmeye bile vakit bulamadan geri geri giderek boğazdan çıktılar. Benim görebildiğim bu kadardı.”1 Seyit Onbaşı bu kahramanlıktan sonra ödül olarak verilen bir tayini iade etmiş. Hayatının sonuna kadar geçimini ormancılıktan sağlamıştır. Mecidiye Tabyasında yaşanan bu hadisenin arka planındaki manevi gücün nereden kaynaklandığını sorguladığımızda ise; karşımıza Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey çıkmaktadır. Kendisi, Mecidiye Tabyasına geldiği zaman, ilk olarak askerlerin harp talimlerine ehemmiyet verdiği gibi dini eğitimlerine de ehemmiyet vermiştir. Dini derslerin konuları, farzları yerine getirme ve sünnete ittiba etme üzerineydi. Ayrıca askerlere verilen bazı emirler, imani noktadaki hassasiyeti gözler önüne seriyor. İşte o emirlerden bazıları: 1- Bugünden itibaren daima abdestli bulunacak ve harbe abdestli olarak başlanacak. 2- Topların dolması için verilecek kumanda ile her toptan sağındaki bir er nöbete çıkacak. Bu suretle dört er tarafından ezan-ı Muhammedi okunarak birinci doldurma işi yapılacak. 3- Yeni gelen yedek subay adaylarının medreseden gelen kısmı, lüzum görüldüğünde yüksek sesle tekbir alacaklar. Bir kısmı da Kur’an okuyacaktır. Vazifesini bitiren erler onları izleyeceklerdir. Ateş aralarında ise, bütün batarya sesli tekbire katılacaklardır.2

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHayat Notları
Okuma Metinleri

حيات نوطلري ”خيرلي بر ايشڭ مضر مانعلري چوقدر.“ اڭ خيرلي ايش بوش طورمامق، حركت حالنده  اولمقدر. چونكه  شيطانڭ اڭ سيڭسي حيله سي و وسوسه سي ”راحتلق و ديڭلنمه “ كيزلي پرده سي آرقه سندن انسانلره  تنبللگي آشيلامقدر. حالبوكه  انسان ”حركت ايتمك“ قابليتي و خصلتيله  ياراتيلمشدر. انسان حركت ايتمه  طورومنده ، ساده جه  فيزيكی اولارق، دگل عين زمانده  ذهنی و روحی اولارق ده  حركته  كچمش و يڭيلنمشدر. بوراده  ياپيلاجق ايلك شي، چوره يي كوزلمله مه  دويوسيله ، ايچنده  بولونولان ثابتلكدن، حركتسزلكدن همن صييريلارق، طيشاري يه  چيقابيلمكدر. يوقسه  يوكسك تكنولوژيك ايلتيشيم آيغيتلرينڭ (تیوی، اينترنت، بيلكي صايار وس. ) طوتساغي اولارق، بو سنتزله مه دن تمامًا محروم قالابيلير. أوزكور انسان اودركه ، يورومه يه  قرار ويرديگنده  بوني همن اويغولايان كيشيدر. أودن طيشاري يه  چيقابيلمك، تلويزيونڭ و اينترنتڭ طوتساقلغندن قورتولمق، اصلنده  كوچومسنه ميه جك أونملي بر آشامه يي كرچكلشديرمكدر. بونڭ بر آديم أوته سي، بولونديغمز اورتامي، چوره يي خيزله  ترك ايتمكدر. بر آديم أوته سي ده ، اوطوبوس ترمينالنه  كيدرك، باشقه  بر شهره  سياحت ايده بيلمكدر. چوق بسيط و اويغولانابيلير كبي كورونن بو طوروم، اصلنده  چوق صيره  طيشي بر حركت طرزيدر. يعني استثنائي بر طورومدر. انسان بوني آنجق خيال ايدر، اما كرچكلشديره مز. يا ده  ياري يولدن كري دونر. او زمان آڭلارزكه  بزي انگلله ين شيلر اصلنده  طيش اتكنلر دگل، ايچمزده كي ياپامام، بجره مم، دگيشيكلكلر بني اولومسز اتكيلر كبي دويغولريمزدر. اويسه  انساني كليشديرن اڭ أونملي خصوص، دگيشيكلك قونوسنده  ويرديگي قرارلري اويغولايابيلمكدر. بز انسانلر، دوشوندكلريمزي، خياللريمزي كرچكلشديرمكده كي اڭ بيوك انگللرڭ مادي و معنوي سببلر اولديغني بهانه  ايدرز. حالبوكه  حركت حريتنڭ أوڭنده كي اڭ بيوك انگللر، بزم ذهنمزه  يرلشديرديگمز پرانغه لردر. اونلري اورايه  بز قويدق. بر باشقه سي قويسه يدي چيقارمق قولايدي. آنجق، كندي المزله  يرلشديرديگمز پرانغه لردن قورتولمق، او قدر قولاي و بسيط اولمايور. چونكه  ذهنمزه  او پرانغه لري قوياركن، هانگي كركجه يله  قويديسه ق، كنديمزي او كركجه يه  اويغون بر حيات طرزينه  ده  حاضرلايور، آليشديرييور و ياشاتييورز. او پرانغه لر ده  اوراده  پاسلانييور و كوچلنييور. كوني برلك و يا قيصه  سوره لي سياحتلرده  كيتديگمز شهرڭ بزه  نه  قدر فرقلي و كوزل كلديگني حسّ ايدرز. اصلنده  بو كوزللكلر، پرانغه لردن قورتولمه نڭ فرقنده لغندن باشقه  بر شي دگلدر. ”سياحت ايدڭ صحّت بولورسڭز“ حديث شريفي بزه  بو قونوده  أونملي بر ايقاضده  بولونمقده در. صحّت كلمه سي، بوراده  انسانڭ حجره لرينڭ يڭيلنمه سنه ، كنجلشمه سنه  اشارت ايتمكده در. أوسته لك سياحت ايدن انسان بر شيئي آشديغني، يڭي بر شيئي كشف ايتديگنڭ فرقنه  همن وارير. أوزللكله  كونمزده كي صانال اورتاملردن قورتولمق، آپ آيري بر كوزللك و ترجيح سببيدر. “Hayırlı bir işin muzır manileri çoktur.” En hayırlı iş boş durmamak, hareket halinde olmaktır. Çünkü şeytanın en sinsi hilesi ve vesvesesi “rahatlık ve dinlenme” gizli perdesi arkasından insanlara tembelliği aşılamaktır. Hâlbuki insan “hareket etmek” kabiliyeti ve hasletiyle yaratılmıştır. İnsan hareket etme durumunda, sadece fiziksel olarak, değil aynı zamanda zihinsel ve ruhsal olarak da harekete geçmiş ve yenilenmiştir. Burada yapılacak ilk şey, çevreyi gözlemleme duyusuyla, içinde bulunulan sabitlikten, hareketsizlikten hemen sıyrılarak, dışarıya çıkabilmektir. Yoksa yüksek teknolojik iletişim aygıtlarının (TV, internet, bilgisayar vs.) tutsağı olarak, bu sentezlemeden tamamen mahrum kalabilir. Özgür insan odur ki, yürümeye karar verdiğinde bunu hemen uygulayan kişidir. Evden dışarıya çıkabilmek, televizyonun ve internetin tutsaklığından kurtulmak, aslında küçümsenemeyecek önemli bir aşamayı gerçekleştirmektir. Bunun bir adım ötesi, bulunduğumuz ortamı, çevreyi hızla terk etmektir. Bir adım ötesi de, otobüs terminaline giderek, başka bir şehre seyahat edebilmektir. Çok basit ve uygulanabilir gibi görünen bu durum, aslında çok sıra dışı bir hareket tarzıdır. Yani istisnai bir durumdur. İnsan bunu ancak hayal eder, ama gerçekleştiremez. Ya da yarı yoldan geri döner. O zaman anlarız ki bizi engelleyen şeyler aslında dış etkenler değil, içimizdeki yapamam, beceremem, değişiklikler beni olumsuz etkiler gibi duygularımızdır. Oysa insanı geliştiren en önemli husus, değişiklik konusunda verdiği kararları uygulayabilmektir. Biz insanlar, düşündüklerimizi, hayallerimizi gerçekleştirmekteki en büyük engellerin maddi ve manevi sebepler olduğunu bahane ederiz. Hâlbuki hareket hürriyetinin önündeki en büyük engeller, bizim zihnimize yerleştirdiğimiz prangalardır. Onları oraya biz koyduk. Bir başkası koysaydı çıkarmak kolaydı. Ancak, kendi elimizle yerleştirdiğimiz prangalardan kurtulmak, o kadar kolay ve basit olmuyor. Çünkü zihnimize o prangaları koyarken, hangi gerekçeyle koyduysak, kendimizi o gerekçeye uygun bir hayat tarzına da hazırlıyor, alıştırıyor ve yaşatıyoruz. O prangalar da orada paslanıyor ve güçleniyor. Günü birlik ve ya kısa süreli seyahatlerde gittiğimiz şehrin bize ne kadar farklı ve güzel geldiğini hissederiz. Aslında bu güzellikler, prangalardan kurtulmanın farkındalığından başka bir şey değildir. “Seyahat edin sıhhat bulursunuz” hadis-i şerifi bize bu konuda önemli bir ikazda bulunmaktadır. Sıhhat kelimesi, burada insanın hücrelerinin yenilenmesine, gençleşmesine işaret etmektedir. Üstelik seyahat eden insan bir şeyi aştığını, yeni bir şeyi keşfettiğinin farkına hemen varır. Özellikle günümüzdeki sanal ortamlardan kurtulmak, apayrı bir güzellik ve tercih sebebidir.  

Hakkı Anıl KANDAZ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

كيشينڭ قوللانديغي كلمه لر، افاده لر، بڭزتمه لر اونڭ قراقترينڭ طيشه  اوروميدر. بزلر كلمه لرله  دوشونوب، كلمه لرله  دويغولريمزي و فكرلريمزي طيش دنياده  رسم ايدرز. قوللانديغمز كلمه لر صانكه  بر رسّامڭ فيرچه سنده كي رنكلر كبيدر. رسّامڭ النده  نه  قدر چوق و قاليته لي رنك وارسه  او قدر سياه بياضلغڭ طوڭوقلغندن قورتولوب، صنعتلي و افاده  كوجي يوكسك اثرلر اورته يه  قويار. جانلي، رنكلي بر افاده  قوتنى الده  ايدر. بو آچيدن هر كلمه نڭ ده  كندينه  كوره  رنگي، طوني، تأثير كوجي چوق فرقليدر. بو نه دنله  ذهن دنيامزي طيش دنياده  رسم ايدركن قوللانديغمز كلمه لري ايي طانيملي يز. كلمه لري طانيمايانلر، كلمه لرڭ كوجني و تأثير ساحه سني بيله مزلر. بو نقطه دن حركتله  يينه  كلمه  دنيامزڭ زنكينلگنى آرتديرمق ايچون يولجيلغمزه  قالديغمز يردن دوام ايدييورز. ايلك كلمه مز ”صوباشي“ Kişinin kullandığı kelimeler, ifadeler, benzetmeler onun karakterinin dışa vurumudur. Bizler kelimelerle düşünüp, kelimelerle duygularımızı ve fikirlerimizi dış dünyada resmederiz. Kullandığımız kelimeler sanki bir ressamın fırçasındaki renkler gibidir. Ressamın elinde ne kadar çok ve kaliteli renk varsa o kadar siyah beyazlığın donukluğundan kurtulup, sanatlı ve ifade gücü yüksek eserler ortaya koyar. Canlı, renkli bir ifade kuvvetini elde eder. Bu açıdan her kelimenin de kendine göre rengi, tonu, tesir gücü çok farklıdır. Bu nedenle zihin dünyamızı dış dünyada resmederken kullandığımız kelimeleri iyi tanımalıyız. Kelimeleri tanımayanlar, kelimelerin gücünü ve tesir sahasını bilemezler. Bu noktadan hareketle yine kelime dünyamızın zenginliğini arttırmak için yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. İlk kelimemiz “Subaşı” SUBAŞI: Bu kelime Türkçe kökenli bir yapıya sahiptir. Aslı “sübaşı”dır. Kelimenin ilk önce su ile bir alakası var gibi akla geliyor. Lakin kelimenin su ile hiçbir ilgisi, münasebeti yok. Eski Türkçede “asker” manasına gelen “sü” kelimesinden “askerlerin başı” anlamında bir bileşik kelimedir. Zira Osmanlıda “kapı kulu süvârileri arasından savaş zamanında güvenliği sağlamak, barışta ise vergi toplamak için ayrılan kimselere” sübaşı denirdi.  “Şehirlerde kadıların emrinde bulunan, güvenlik ve belediye işleriyle görevli zâbıta memurlarının başına” bu isim verilirdi. GELİN: Eski Türkçe olan bu kelime “kelmek” kökünden türemiştir. Evlenmek üzere süslenip hazırlanmış genç kız veya yeni evlenmiş kadına bu isim verilir. “Gelin almak, Gelin etmek, Gelin gitmek,  Gelin alayı, Gelin elbisesi, Gelin hamamı, Gelinlik, Gelin arabası, gelin kız gibi oturmak, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla!” gibi ifadeler kelimenin kullanım genişliğine delildir. DAMAT: Bu kelime Farsça bir kelimden köken alır. Farsça “damad” kelimesinden alınmadır. “Bir aileye göre kızları veya kızları gibi olan bir yakınları ile evlenmiş olan erkek, güvey” kişilere bu isim verilir. TARÇIN: Defnegillerden, ana yurdu Güney ve Güneydoğu Asya olan, bilhassa Seylan ve Çin’de yetişen kokulu bir ağaç olan tarçın birleşik bir kelimedir. Farsçadan Türkçeye geçmiştir.  Aslı “dareçini” olan kelime “Çin’de yetişen ağaç” anlamındadır. “dar” ve “çini” kelimelerinin bir araya gelmesi ile meydana çıkmıştır. RACON: Bu kelime İtalyancadan dilimize girmiştir. Günümüzde ise argoda kendine kullanım alanı bulan bir kelimedir. Racon, İtalyanca “Yol yordam, yöntem, usûl, âdet” anlamında “ragione” kelimesinin değişimi ile dilimize geçmiştir. LAUBALİ: Türkçede “Ciddî ve saygılı olma endişesi taşımayan, saygısız, gayriciddî” kişiler bu sıfatla ifade edilir. Kelime Arapça bileşik bir kelimedir. Olumsuzluk eki lâ ve muzâri fiil ubâlі ile “lâ-ubâlі” “aldırış etmem” anlamındadır. UKALA: “Akıl” kökünden türeyen bu kelime Arapçadan dilimize geçmiştir.  “Akıllı insanlar, aklını kullanan kişiler” manasına gelmektedir.  Ne gariptir ki, bu kelime gerçek anlamından uzaklaşıp dilimizde negatif bir anlam yüklenip “akıllılık, bilgiçlik taslayan kimseler” için kullanılmıştır. ESPİRİ: Kelime Latince kökenli bir kelimedir. “ruh, can, bir şeyin özü, gerçek anlamı” demek olan “spirit” kelimesinden doğmuştur. Hani bazen deriz ya “bu işin püf noktası, esprisi budur” diye. İşte bu kullanımda espri kelimesi o işin “can noktasını” ifade eder. Bir de genel bir kullanım olan güldürmek, hoş bir hava oluşturmak için söylenen veya düşündürücü bir mana taşıyan ince anlamlı, şakalı sözlere, nükteli konuşmalara da espri denmektedir.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiBinaların Temelinde Bulunan Altınların Sırrı
Biliyor muydunuz?

بنالرڭ تملنده  بولونان آلتونلرڭ سري اسكيلرده  آرقه سندن خير اثري بيراقان كيشيلر، اثرڭ بللي بر نقطه سنه  او اثري يڭيدن انشا ايده جك قدر ده  آلتون ويا كوموش پاره  قويديرورلرمش. زمان كچوب، خير اثرينڭ بيوك بر تعميره  احتياجي اولنجه ، بو پاره  اورته يه  چيقار ويا چيقاريليرمش. آردندن اثرڭ تكرار انشاسي، طيشاريدن بر يارديم آلمادن صاغلانيرمش. بوني ياپان خير صاحبلرينڭ، ثواب قاپيلرينڭ قاپانمامسني آماچلادقلري سويلنه بيلير. عثمانلي زماننده  يڭيدن انشاسي كركن برچوق اثرڭ ايچندن ويا تملندن بو شكلده  آلتون پاره لر چيقمشدر. آنجق عثمانلي دورنده  تملندن يا ده  ديوارينڭ آلتندن آلتون چيقان ياپيلر، ساده جه  خير اثرلري دگلدي. زمان ايچنده  فرقلي وسيله لرله ، تملنده ، ديوارينڭ آلتنده  يا ده  باغچه سنده  كوپ ايچنده  مختلف زمانلره  عائد آلتون پاره  چيقان أولر يا ده  قامو بنالري اولويوردي. ايشته  بو خزينه لردن بريسي ده  آنطاكيه ده  بولونمشدي (دولت آرشيولري باشقانلغي، خط، ١٢٥٣/٤٨٤٣٣) . ميراث قالان بر أو تعمير ايديليركن آلتنده  بيوكجه  بر قوانوز ايچنده  آلتون پاره لر بولونمشدر. آلتون پاره لرڭ طوپلام آغيرلغي ٢٠٧٧ درهمدي. يعني ياقلاشيق آلتي كيلودن فضله  بر آلتونه  تقابل ايتمكده در. ايشڭ ايلكينچ اولان طرفي ايسه ، بو آلتونلري بولانلرڭ، كندي أولرنده  بولدقلري حالده  دولته  تسليم ايتمه لريدر. آيريجه  حلب واليسنه  تسليم ايديلدكدن صوڭره  ضربخانه يه  كوندريلن آلتونلرڭ دگرينڭ بر قسمي ده  يارديمه  محتاج اولان وطنداشلره  طاغيتيلمشدر. Eskilerde arkasından hayır eseri bırakan kişiler, eserin belli bir noktasına o eseri yeniden inşa edecek kadar da altın veya gümüş para koydururlarmış. Zaman geçip, hayır eserinin büyük bir tamire ihtiyacı olunca, bu para ortaya çıkar veya çıkarılırmış. Ardından eserin tekrar inşası, dışarıdan bir yardım almadan sağlanırmış. Bunu yapan hayır sahiplerinin, sevap kapılarının kapanmamasını amaçladıkları söylenebilir. Osmanlı zamanında yeniden inşası gereken birçok eserin içinden veya temelinden bu şekilde altın paralar çıkmıştır. Ancak Osmanlı devrinde temelinden ya da duvarının altından altın çıkan yapılar, sadece hayır eserleri değildi. Zaman içinde farklı vesilelerle, temelinde, duvarının altında ya da bahçesinde küp içinde muhtelif zamanlara ait altın para çıkan evler ya da kamu binaları oluyordu. İşte bu hazinelerden birisi de Antakya’da bulunmuştu (Devlet Arşivleri Başkanlığı, HAT, 1253/48433). Miras kalan bir ev tamir edilirken altında büyükçe bir kavanoz içinde altın paralar bulunmuştur. Altın paraların toplam ağırlığı 2.077 dirhemdi. Yani yaklaşık altı kilodan fazla bir altına tekabül etmektedir. İşin ilginç olan tarafı ise, bu altınları bulanların, kendi evlerinde buldukları halde devlete teslim etmeleridir. Ayrıca Halep valisine teslim edildikten sonra Darbhane’ye gönderilen altınların değerinin bir kısmı da yardıma muhtaç olan vatandaşlara dağıtılmıştır. Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, HAT, 1253/48433 Tarih: 1239 (1823-1824) (1)Hû (2)Benim Vezîrim (3)İşbu takrîrin ve evrâk-ı sâire manzûr ve ma’lûm-ı hümâyûnum olmuşdur Darbhâne nâzırının i’lâmında beyân olunduğu vechle ahali-i merkûmenin ilticâ ve istirhâmlarına merhameten (4)meblağ-ı mezbûrun nısfı olan on beş bin kuruş kazâ-i mezkûrdan matlûb asker bedeliyesine mahsûb olunarak mâadâsı ceyb-i hümâyûnumuz hazînesinden îrâd kayd olunmak üzere (5)tanzîm ve icrâ oluna (6)Şevketlû kerâmetlû mehâbetlû kudretlû veliyy-i ni’metim efendim Pâdişâhım (7)Haleb Vâlîsi Vahîd Paşa kullarının bu def’a bir kıt’a kâimesi vürûd ile meâlinde Antakya sükkânından müteveffâ Hacı …oğlu nâm kimsenin vârisleri (8)hânelerini ta’mîr ederler iken bir kavanoz derûnunda bir mikdâr atîk Mısır ve zer-i mahbûb ve fındık ve nısfiye ve rub’iye altınları bulunmuş ve ma’rifet-i şer’ ve ahali (9)ma’rifetleriyle ahz ve hıfz olunarak Antakya ahalisinin asker bedeliyesi ve sâireden dolayı darbhâne-i âmire tarafına olan deynlerine mahsûb kılınmasını ahali-i mezkûra (10)kendisinden bâ-i’lâm istid’â etmişler ise de bu makûle zuhûrât beytü’mâle âid olduğundan zikr olunan altınları kazâ-i mezbûr nâibi tarafından memhûren celb (11)ve mecmû’u iki bin yetmiş yedi dirhem olarak kendisi dahî temhîr ile darbhâne-i âmireleri tarafına ba’s ve tesyîr eylediğinden ve fi’l-hakîka kazâ-i mezbûrdan matlûb yetmiş beş bin (12)kuruş asker bedeliyesinin şimdiye değin fakat on iki bin beş yüz kuruşu tahsil olunabilip fukarânın ızdırâb hâlleri cihetiyle mâadâsının tahsîli müteassir   (13)olduğundan bahisle zikr olunan altınların nısf-ı kıymeti mikdârının bedeliye-i mezkûreden darbhâne-i âmirenin matlûbuna mahsûb olunmak üzere kazâ-i mezbûr (14)fukarâsına inâyet ve ihsân buyurulmasını inhâ ve mârru’z-zikr tarafına gelen i’lâmı dahî ba’s ve isrâ etmiş olmakla darbhâne-i âmireleri nâzırı efendi kullarına havâle (15)olundukda olduğu ecnâs-ı mezkûreyi vezn ve ta’dâd birle mübâyaa nizâmı üzere lede’l-hesâb cem’an otuz bin yüz on kuruşa resîde olduğunu ve müşârun-ileyhin (16)iltimâs ve ahali-i merkûmenin ilticâ ve istirhâmları vechle meblağ-ı mezbûrun nısfı olan on beş bin kuruşun Antakya kazâsından matlûb asker bedeliyesine mahsûbu (17)ve mâadâsının ceyb-i hümâyûn feyz-i meşhûn-ı mülûkâneleri hazînesine teslîmi ile îrâd kayd etdirilmesi husûsu menût-ı irâde-i seniyye idüğünü i’lâm etmiş olmakla zikr olunan (18)kâime ve i’lâm manzûr-ı maâlî-mevfûr-ı cihândârîleri buyurulmak için arz ve takdîm kılındığı muhât-ı ilm-i âlîleri buyuruldukda emr u fermân şevketlû kerâmetlû mehâbetlû (19)kudretlû veliyy-i ni’metim efendim Pâdişâhım hazretlerinindir

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiPakistan Ve Çanakkale
Okuma Metinleri

پاكستان و چاناق قلعه  چاناق قلعه ده  صواشڭ اڭ قيزغين آنلرينڭ ياشانديغي صيره لرده ، پاكستانڭ لاخور كنتنده ، خلقڭ بيوك توجّه كوسترديگي بر ميتينك دوزنلنير. آماچ چاناق قلعه يه  يارديم و كوڭللي طوپلامقدر. ميدانلره  سريلن يارديم سركيلرينه ، قولاقلرنده كي كوپه لريني، پارماقلرنده كي آليانسلري، أوده كي اشيالريني صاتارق الده  ايتدكلري پاره لري آتارلر پاكستانليلر. محمّد اقبال چيقار كرسي يه  و برقاچ كون أوڭجه  كورديگي رؤيايي آڭلاتير. او كون تاريخه  مال اولاجق شو شعري ده  اوقور خلقه  خطابًا؛ ديدي حضرت محمّد (ص ع و)جهان باغچه سندن بڭا بر قوقو كبي ياقلاشدڭسويله  بڭا نه  كبي بر هديه  كتيردڭ؟ديدم: يا محمّد (ص ع و)! دنياده  يوق راحتلقبتون أوزلملرمدن اومودي كسدم آرتيقوارلق باغچه سنده  بيڭلرجه  گل لاله  واراما نه  رنك نه  قوقو... هپسي ده  وفاسزدريالڭز بر شي كتيردم؛ قوتلانمشدر تكبيرلرله بر شيشه  قانكه  اشي يوقدر: ناموسيدر، وجدانيدربويورڭ، بو چاناق قلعه  شهيدينڭ قانيدر. بتون بونلرڭ هپسي بر يانه ، بر اولاي داها ياشانير او كون. يوركلري پارچه لايان، ايشته  ايمان بو ديديرتن اولاي شويله در: ميتينگه  قوجاغنده  يڭي طوغمش ببگي ايله  قاتيلان بر آننه ، يڭي طول قالمش و ويره جك هيچ بر شيئي ده  يوقدر. فقط بردن خيزلي و امين آديملرله  اوزاقلاشير اورادن. نهايتنده  زنگين بر افندينڭ قوناغنڭ أوڭنده  طورور. قاپي يي چالار و أوڭ افنديسنه ، ببگنى خدمتكار اولارق صاتمق ايسته ديگني سويلر. اصراري صوڭوجنده  افندي چوجغي آلير. پاره يي ويرر و قاديني تعقيب ايتمه لريني امر ايدر خدمتكارلرينه . ميتينك ميداننه  قدر تعقيب ايدرلر قاديني. چوجغني صاتارق الده  ايتديگي پاره يي غروشنه  قدر ميدانده كي سرگي يه  بيراقير قادين. خدمتكارلر افندي يه  آڭلاتيرلر اولايي. شاشقينلق ايچريسنده  قالان افندي، بولوب كتيرڭ او قاديني دير. بولور، حضورينه  كتيريرلر قاديني. افندي، ”سن سويله مدڭ اما بن سني تعقيب ايتديردم و پاره ڭي چاناق قلعه يه  كوندريلمك أوزره  باغيشلادیغڭي أوگرندم. بوني نيچون ياپديغڭي بڭا آڭلاتمق زورونده سڭ“ دير. قادين، افندي يه  دونرك، ”شيمدي سن دييورسڭكه ؛ چاناق قلعه يه  كوندريله جك بر سلاح ايچون قوقلامه يه  طويامدیغڭ ياوروڭي نيیه  صاتدڭ، أويله مي؟ عثمانلي ضعيف دوشديگندن بريدير، ياڭي باشمزه  قدر كلن انگليزلرڭ ياپديغي ظلملر اورته ده . بو كون محمّد اقبال ديديكه ؛’ اگر عثمانلينڭ صوڭ قلعه سي اولان چاناق قلعه ده  كچيليرسه ، خلافت قالماز و ايي بيلڭكه  صيره  سزده در.‘ اگر انگليز بورايه  ده  كلير، ناموسمزه  ال اوزانير، بايراق اينر، وطن طوپراغي دشمانڭ پيس چيزمه لري آلتنده  چيگننيرسه ، چوجغم اولسه  نه  اولور، اولماسه  نه  اولور. ايشته  بو يوزدن هيچ تردّد ايتمه دن صاتدم ياورومي. انگليزلره  كوله  اولاجغنه  سزه  خدمتكار اولسون.“ بو سوزلر أوزرينه  دويغولانان افندي، خدمتكارلرينه  درحال چوجغي قادينه  كري ويرمه لرينى امر ايدر. آردندن يوكلي بر مقدار داها پاره يي ميتينك ميداننه  كوندرر. Pakistan Ve Çanakkale Çanakkale’de savaşın en kızgın anlarının yaşandığı sıralarda, Pakistan’ın Lahor kentinde, halkın büyük teveccüh gösterdiği bir miting düzenlenir. Amaç Çanakkale’ye yardım ve gönüllü toplamaktır. Meydanlara serilen yardım sergilerine, kulaklarındaki küpelerini, parmaklarındaki alyansları, evdeki eşyalarını satarak elde ettikleri paraları atarlar Pakistanlılar. Muhammed İKBAL çıkar kürsüye ve birkaç gün önce gördüğü rüyayı anlatır. O gün tarihe mal olacak şu şiiri de okur halka hitaben; Dedi Hz. Muhammed (sav)cihan bahçesinden bana bir koku gibi yaklaştınsöyle bana ne gibi bir hediye getirdin?Dedim: ya Muhammed (sav)! Dünyada yok rahatlıkbütün özlemlerimden umudu kestim artıkvarlık bahçesinde binlerce gül lale var ama ne renk ne koku... hepsi de vefasızdıryalnız bir şey getirdim; kutlanmıştır tekbirlerlebir şişe kan ki eşi yoktur: namusudur, vicdanıdırbuyurun, bu Çanakkale şehidinin kanıdır. Bütün bunların hepsi bir yana, bir olay daha yaşanır o gün. Yürekleri parçalayan, işte iman bu dedirten olay şöyledir: Mitinge kucağında yeni doğmuş bebeği ile katılan bir anne, yeni dul kalmış ve verecek hiçbir şeyi de yoktur. Fakat birden hızlı ve emin adımlarla uzaklaşır oradan. Nihayetinde zengin bir efendinin konağının önünde durur. Kapıyı çalar ve evin efendisine, bebeğini hizmetkâr olarak satmak istediğini söyler. Israrı sonucunda efendi çocuğu alır. Parayı verir ve kadını takip etmelerini emreder hizmetkârlarına. Miting meydanına kadar takip ederler kadını. Çocuğunu satarak elde ettiği parayı kuruşuna kadar meydandaki sergiye bırakır kadın. Hizmetkârlar efendiye anlatırlar olayı. Şaşkınlık içerisinde kalan efendi, bulup getirin o kadını der. Bulur, huzuruna getirirler kadını. Efendi, “Sen söylemedin ama ben seni takip ettirdim ve paranı Çanakkale’ye gönderilmek üzere bağışladığını öğrendim. Bunu niçin yaptığını bana anlatmak zorundasın” der. Kadın, efendiye dönerek, “Şimdi sen diyorsun ki; Çanakkale’ye gönderilecek bir silah için koklamaya doyamadığın yavrunu niye sattın, öylemi? Osmanlı zayıf düştüğünden beridir, yanı başımıza kadar gelen İngilizlerin yaptığı zulümler ortada. Bu gün Muhammed İkbal dedi ki; ‘Eğer Osmanlının son kalesi olan Çanakkale’de geçilirse, Hilafet kalmaz ve iyi bilin ki sıra sizdedir.’ Eğer İngiliz buraya da gelir, namusumuza el uzanır, bayrak iner, vatan toprağı düşmanın pis çizmeleri altında çiğnenirse, çocuğum olsa ne olur, olmasa ne olur. İşte bu yüzden hiç tereddüt etmeden sattım yavrumu. İngilizlere köle olacağına size hizmetkâr olsun.” Bu sözler üzerine duygulanan efendi, hizmetkârlarına derhal çocuğu kadına geri vermelerini emreder. Ardından yüklü bir miktar daha parayı miting meydanına gönderir.[1] [1] http://www.timeturk.com/tr/2012/11/09/muhammed-ikbal-bugun-dogdu.html

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Harf ve kelime çalışmalarına devam ediyoruz. Silik harflerin üzerinden geçerken dikkatle yazmaya ve acele etmemeye çalışalım. Elinizin alışması ve yazınızın güzelleşmesi için bu dikkat ve sabır önemli olacaktır.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Aşağıdaki metni Kur’an hattı ile yazınız. Aşağıdaki kelimeler hem konuyu anlamaya hem de yazmaya yardımcı olacaktır. Onun için dikkatle okumanız önemlidir. Çanakkale Şehidlerine Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,Şarkın en sevgili sultânı Selâhaddin’i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a‘sâra gömülsen taşacaksın...Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.            Ç Ö Z Ü M     

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiVacibdir Bize Hamd-İ Hak İbtida Ki ...
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiMektuplara Yansıyan Esaret
Belge Okumaları

1. Dünya Savaşı, sebep, gaye ve neticeleriyle tüm dünyayı etkileyen uluslararası ilk savaştır. Özellikle Müslüman dünyası için günümüze kadar süren bir kaosun başlangıcı olan bu savaş, diğer devletlerin yanı sıra Osmanlı Devleti’nden miras kalan ibretlerle dolu bir arşiv bırakmıştır. Okuyacağınız yazı, bu arşiv denizinden birkaç damla aktarmayı hedeflemektedir. 2. yüzyıl başlarında dünyada kızışan sömürgecilik yarışı ve siyasi kutuplaşmalar, özellikle Osmanlı topraklarının bulunduğu Ortadoğu coğrafyasını ekonomik ve stratejik bir hedef haline getirmişti. Padişah V. Mehmed Reşad savaş ortamından uzak durmaya çalışsa da, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin çalışmaları neticesinde Osmanlı Devleti, Almanya ile birlikte Kasım 1914’te I. Dünya Savaşı'na katıldı. Birden fazla cephede aynı anda birçok devletle savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti için savaş, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla sona erdi. Sonuçları itibarıyla İtilaf Devletlerine imparatorluğu parçalama imkânını veren savaş, toplam sayısı 2 milyon 300 bini bulan şehit, yaralı, esir ve kayıp vermemize neden olmuştur. Bu rakam içerisinde tahmin edilen esir miktarı 200 bin civarındadır. Özellikle İngiltere, Fransa ve Rusya’nın kendi ve sömürge topraklarında esir edilen askerlerimiz çok geniş bir coğrafya içerisinde, farklı kamplarda ve zor şartlarda esaret hayatı yaşadılar. Henüz savaşın ilk yılı olan 1914 yılından başlamak üzere bazı bölgelerde 1927 yılına kadar esareti devam eden Müslüman esirlerimiz, kimi zaman ahırlarda kimi zaman da harabe kulübelerde kaldılar. Ağır işlerde çalıştırılan, bazen bölge halkının saldırılarına maruz kalan, işkence, yanlış muayene ve ihmal sonucu körlük, sakatlık, zehirlenme ve ölüm gibi akıbetlere dûçar olan askerlerimiz, esaretten memlekete döndükten sonra Millî Mücadele’de tekrar savaşacak ve esir düşecek kadar din ve vatan sevdalısı idi. Bu esaret yıllarında askerlerimiz ailelerine her ay on binlerce mektup göndermiş, cevap sayısı bu rakamdan çok düşük olmakla birlikte memleketlerinden kamplara binlerce mektup yazılmıştır. Türk esirleri hakkındaki bilgileri farklı devletlerin arşivleri, Kızılhaç ve Kızılay gibi kurumlardan öğrenebiliyoruz. Esirlerin ve ailelerinin birbirlerine gönderdikleri mektupları ise günümüzde Kızılay arşivinde muhafaza edilmektedir. O dönemki ismi Hilal-i Ahmer Cemiyeti olan Kızılay’a bağlı kurulan Üsera Komisyonu, sadece haberleşme alanında değil para ve hediyeleri esirlere ulaştırma, esirlerin tedavisi ve zor durumda kalan ailelere yardım gibi birçok konuda bu fedakâr insanların imdadına koşmuştur. Yalnız Müslüman değil Osmanlı Devleti’nde esir olan yabancı askerlere de yardım eden Hilal-i Ahmer Cemiyeti; savaş mağduru, hasta, yoksul tüm dünya mazlumlarına, sadece insanı esas alan şefkat ve merhamet temelli hizmetlerini ulaştırmaya günümüzde de devam etmektedir. Bu sayımızda Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Üsera Komisyonu’nda muhafaza edilen kahraman esir ve ailelerinin mektuplarından birkaçını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Resmî belgelere nazaran daha yalın bir Türkçenin kullanıldığı mektuplar, savaş döneminin vermiş olduğu acı, sıkıntı ve mağduriyeti tüm duygusallığıyla anlatmakta ve vatan uğruna şehit ve gazi olan tüm askerlerimize dua etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu vesile ile din-i mübin-i İslam ve mukaddes vatan toprakları için can veren bütün şehitlerimize, gazilerimize ve fedakâr ailelerine Rabbimizden mağfiret ve rahmet diliyor, dünyayı yeniden merhamet iklimine kavuşturmasını can u gönülden niyaz ediyoruz. 1. Vesika Bihî Huzûr-ı âlîlerine (1) Beyefendi hazretleri, (2) Evvelâ eteklerinizden öperim, câriyeleri esîr Yüzbaşı Nureddin (3) Zekâi Efendi’nin âilesiyim. Şimdiye kadar Erzincan’dan muhâcir olarak (4) Sivas’ta oturuyorduk. Nureddin Efendi’den dâimâ mektûb alıyorduk. (5) Ve biz de sıhhatimizi dâimâ bildiriyorduk. Kendüsünden belki bir yirmi (6) mektûb aldık. Yazıyor ki geçen sene 10 Ağustos târîhlü (7) mektûbunuzdan başka mektûbunuzu almadım. Pek merâktayım. Mahall-i yerinizi (8) bildiriniz. Hâlbuki biz dâimâ mektûb yazıyoruz. Acabâ niçün eline geçmiyor? (9) Şimdi Sivas’tan yirmi gün oluyor ki Konya’ya geldik. (10) Üç yüz doksan üç gurûş sipârişle orada idâre ede- (11) -meyerek buraya geldik. Kendüsünün sınıf arkadaşlarından birço- (12) -klarının terfîʻ ettiklerini işittik. Üç yüz on dörtlüdür. (13) Bendeniz de buna mukābil istidʻâ verdim ki terfîʻini meydâna çıkarayım. (14) Belki binbaşılık sipârişi alır. Bir derece [idâre ederim]. (15) İstidʻâya cevâb verdiler ki, terfîʻisi değil hattâ kıdeminin (16) bile kaydı yoktur. Maʻâşının tezyîdi olunamaz. (17) Beş nüfûz [nüfûs] üç yüz doksan üç gurûşla nasıl idâre eder? (18) Beyefendiler, eteklerinizden öperek ricâlar ederim, her ne kadar zahmet (19) olursa da terfîʻisini arayınız. Ve bir de Nureddin Efendiʼye bizim (20) Konyaʼya geldiğimizle cümlemizin sıhhatini bildiriniz. Beyefendiler (21) baş ağrısı verdim, fakat kusûrumu afv ediniz. Garîb memleketlerde (22) erkeksizlik ve bir taraftan çocukların idaresizlik yüzünden (23) sefillik çektikleri bir taraftan bendeniz de ne yapacağımı bilmiyorum. Tabîʻî (24) zât-ı âlîleriniz gibi merhametli beylere hâlimi arz edeceğim. Belki bir çâre (25) bulunur diye arîzamın cevâbını bekleyerek eteklerinizden öperim (26) beyefendiler. Fî 20 Temmuz sene 333 Esîr Yüzbaşı Nureddin Efendiʼnin âilesi Nuriye Muʻâmelât-ı Zâtiyeye fî 1 Ağustos sene 333 " fî 18 Ağustos sene 333 2. Vesika Bihî Huzûr-ı âlîlerine (1) Zâbit vekîli Salih (2) Muhterem efendim, (3) Osmanlı postahânelerinin son zamânlarda Hindistanʼa gönderilecek (4) paraları kabûl etmemesi hadd-i zâtında mevcûd olan sefâlet (5) ve perîşâniyetimizi bir kat daha teşdîd etmektedir. Âilemden hemân (6) sekiz mâhı mütecâviz bir zamândan beri mektûb alamamaktayım. Sefâletim (7) derece-i nihâyeye vâsıl olmuştur. Gençliğimiz mahvoldu. Âilem (8) nezdinde lütfen teşebbüsâtta bulunup telgraf parası da (9) kendilerinden tahsîl ve teʼdiye edilmek şartıyla banka vâsıtasıyla (10) serîʻan para gönderilmesine vesâtat buyurmanızı Harb-i Umûmî’nin (11) bidâyetinden beri cemʻiyetin göstermiş olduğu hidemât-ı meşkûreden beklerim. (12) Reîs bey, emîn olunuz ki! Bir gencin hayâtını tehlikeden kurtaracaksınız. (13) Muhterem cemʻiyet buradaki üserâya her ay muʻâvenet sûretiyle para (14) göndermektedir. Paranın irsâli içün mürâcaʻat (15) kılınan vâsıtayla bendenizin parasının da idhâli temenniyâtıyla arz-ı hürmet olunur. 3. Vesika (1) Maʻrûz-ı çâkerânemdir, (2) Bir buçuk sene akdem Diyarbekir vilâyetinde Süvârî Üçüncü Fırka Karârgâhı Telgraf Muhâbere (3) meʼmûrluğunda bulunan Gekbûze kazâsına tâbiʻ Hereke karyeli oğlum Şükrü oğlu Aliʼnin (4) târîh-i mezkûrdan berü hayât ve memâtından haber alınamadığı ecilden leyl ü nehâr ızdırâb-ı tehassürle (5) nâlân ve perîşân olduğumdan cemʻiyet-i hayriyelerince evlâdımın hayât ve memâtının tahkīkiyle (6) taraf-ı kemterâneme işʻâr-ı keyfiyet buyurulmasını umûr-ı muʻazzama-i hayır-perverîlerinden istirhâm ve istişfâʻ (7) eylerim efendim hazretleri. (8) Fî 5 Teşrîn-i sânî sene 333 (9) Hereke Fabrika-i Hümâyûnu dokuma amelesinden bende Şükrü (10) 8737 numeroda mukayyeddir. (11) Listelerde kaydı olmadığı sorana yazıldı. 11 Teşrîn-i sânî 1333 (12) Harbiye Nezâretine lüzûm-ı mürâcaʻatı. 22 Teşrîn-i sânî 1333 Kelimeler Akdem: ÖnceArîza: DilekçeBidâyet: BaşlangıçDerece-i nihâye: Son dereceHadd-i zâtında: GerçekteHayır-perverî: İyiliği koruyanHidemât: Hizmetlerİdhâl: İçine almak, dâhil etmekİrsâl: Göndermekİstidʻâ: Dilekçeİstişfâʻ: Şefaat dilemek, yardım istemekİşʻâr-ı keyfiyet: Durumu yazı ile bildirmekKemterâne: Fakir, acizLeyl ü nehâr: Gece ve gündüzMâh: AyMaʻrûz-ı çâkerânemdirMemât: ÖlümMezkûr: Adı geçenMuʻâvenet: YardımNâlân: İnleyenSerîʻan: HızlıcaTeʼdiye: ÖdemekTehassür: Hasret çekmek, üzülmekTeşdîd: ŞiddetlenmekTezyîd: ArtırmakUmûr-ı muʻazzama: Büyük işlerÜserâ: EsirlerVesâtat: Aracılık etmek

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Aşağıdaki suallerin cevaplarını bulduktan sonra kutulara rakamlara göre yerleştiriniz. Kırmızı dairelere denk gelen harfleri rakam sırasına göre aşağıdaki kutuya yerleştirdikten sonra çıkan cümleyi Latin harfleri ile yazarak anahtar cümleyi bulunuz. Sayfanın fotoğrafını çektikten sonra cevaplarınızı en geç 25 Mart’a kadar mektup@osmanlicadergi.com adresine gönderiniz. Gelen doğru cevaplar arasından yapılacak kur’a ile 5 okuyucumuza  Osmanlıca Çanakkale Mektupları kitabı hediye edilecektir. Neticeler sosyal  medya hesaplarımızdan duyurulacaktır.            C E V A P     

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak