Konu resmiEl Yazılarıyla Meşhurlar
El Yazılarıyla Meşhurlar

“Manzûme-i Garrâ-i Hazret-i Hilâfet-penâhî” Sultan Mehmed Reşad tarafından kaleme alınan ve kendi el yazısıyla neşredilen gazeldir. Dönemin bütün gazete ve dergilerinde “Gazel-i Hümâyûn, Manzume-i Garrây-ı Hümâyûn” gibi başlıklarla yayınlanan gazel oldukça beğenilmiş, Harp Mecmuası’nın 11’inci sayısına ilave olarak verilmiştir. Savlet itmişdi Çanakkal‘aya bahr ü berdenEhl-i İslâm’ın iki hasm-ı kavîsi birden Lâkin imdâd-ı İlâhî yetişüb ordumuzaOldu her bir neferi kal‘a-i pûlâd-beden Asker evlâdlarımın pişgeh-i azmindeAczini eyledi idrâk nihâyet düşmen Kadr u haysiyyeti pâmâl olarak itdi firârKalb-i İslâm’a nüfûz eylemeğe gelmişken Kapanıp secde-i şükrâna (Reşâd) eyle duâMülk-i İslâm’ı Hudâ eyleye dâim me’men Kelimeler Savlet: Şiddetli saldırı, hücumBahr ü ber: Kara ve denizHasm-ı kavî: Kuvvetli düşmanİmdâd-ı İlâhî: Allah’ın yardımKal‘a-i pûlâd-beden: Çelik bedenden kalePişgeh-i azm: Azmi, gayreti önündePâmâl: Ayaklar altına alınmışSecde-i şükrân: Şükür secdesiMe’men: Sığınılacak güvenilir yer

Caner AKYURT 01 Ocak
Konu resmiSultan 2. Mahmud’un Fermanı
Okuma Metinleri

Sultan 2. Mahmud 1824’de çıkardığı bir ferman ile çocukların dini eğitimini almadan çıraklığa gönderilmesini yasaklamış ve böylece ailelerin bir an önce daha fazla para kazanalım derken dinden, diyanetten habersiz yetişen nesillerin Cenâb-ı Hakk’ın gazabına sebep olacağı konusunda anne babaları uyarmıştı. “… ehl-i imana malum olduğu üzere İslam’ın esas ve binası Kitabullah’ın ahkâm-ı celilesine ve Sünnet-i Seniyye-i Hazret-i Peygamberiye kemal-i mutabaatla (tam uymakla) şer‘-i şerifin her bir emir ve nehyine inkıyad ve mutavaattan (uymaktan) ibaret ve alelhusus kelime-i şehadetten sonra savm salat hususları ikdam-ı feraiz-i diniyyeden olarak belki ehl-i İslam’ın İslamiyet’ine zahirde ancak bunlar alamet iken maazAllah Teâlâ bir vakitten beri ekseri nası (insanların çoğunu) gaflet ve cehalet istila ve bazılarını bir takım erbab-ı rafz ve’l-hal (üzerine düşenleri terk edenler) idlal ve iğva ederek (yoldan çıkararak) sair feraiz-i vacibat şöyle dursun ımad-ı din-i mübin olan (dinin direği olan) beş vakit namazı bile terk ve türlü türlü menahi ve fuhşiyatı (yasak ve azgınlıkları) biperva irtikab ve itiyad ile perde-i namus-ı şeriatı hark ve henk etmekte (yakıp yırtmakta) ve hatta ekseri kurâ ve kasabatta (köy ve kasabalarda) cami ve mescidler mesdud ve muattal (kapalı ve boş) kalıp ve minarelerinde ezan-ı Muhammedi okunmayıp namazı kılanlar dahi cemaati terk ile a‘zam-ı şeair-i diniyyeden olan şeyleri kayırmamakta ve ulemadan bulunanlar ceheleden (cahillerden) bulunanlara talim-i din ve diyanet edeyim demeyip erbab-ı cehalet dahi necat-ı uhreviyesine (ahiretinin kurtuluşuna) sebeb-i müstakıl olan ilmihal ve diyanetini öğrenmeye rağbet etmediklerinden maada kendileri cahil kaldıkları misillü evlatlarının cahil kalmalarını dahi düşünmeyerek çocuklarını mektebe vermeyip verenler dahi beş altı yaşına geldiği gibi alıp sanata verdiklerinden sabiler dahi küçükten cehaletle büyüyüp İslam ve şeriat ve din ve devlet ne demek olduğunu bilmeyerek nice nice şenaat ve menhiyyata (kötü ve yasak şeylere) cüret eylemekte ve bazı yerlerde neuzübillah (Allah korusun) fart-ı cehaletle tahsil-i muharremat (cehalette aşırıya gitmekle haram işler yapmak) misillü küfrü müeddi olacak derecelerde su-i itikad ve rafz ve ilhada müptela olmakta olduklarını istima‘-ı şahanem olub ehl-i İslam’ın bu derece gaflet ve cehalet ve bu mertebelerde su-i itikad ve adem-i ... ibtidarları kendilerine ukubat-ı ahar (başka cezaları) mertebeyi müstelzim olacağından maada (gerekli kılacağından başka) dünyada dahi terbiye-i İlahiye ve mücazat-ı acileye (peşin cezaya) giriftar olmalarına bais olacağı aşikar...”

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiSavaş, Ölünce Değil; Düşmana Benzeyince Kaybedilir
Okuma Metinleri

صواش، ئولنجه دگل؛ دوشمانه بڭزه ينجه غائب ايديلير   چاناق قلعه كبي تاريخڭ دونوم نقطه لرندن بري، بتون كرچكلگي ايله قارشيمزده طورمقده در. چاناق قلعه محشرڭ بر پرووه سيدر. آوروپه نڭ بتون وحشتنى و حياسزلغنى قوصديغي، بوڭا رغمًا ”عاصمڭ نسلي“نڭ يدي اقليم جهانڭ قارشيسنده طورارق ناموسني جاني بهاسنه چيگنتمديگي بر چتين قيامت صحنه سي... كنل قورماي باشقانلغنڭ ويريلرينه كوره ٧٦ بيڭ كيشي شهادت شربتني ايچمش، ٩٧ بيڭ كيشي ياره لانارق غازيلك مرتبه سنه يوكسلمش، ١١ بيڭ عسكر قيدلره غائب اولارق كچمش، ١٤ بيڭ عسكر ايسه خسته لقدن وفات ايتمش، فرقلي سببلرله ضايعاتڭ طوپلام صاييسي ٢٥٠ بيڭه اولاشمشدي. چاناق قلعه صواشنده دونمڭ نفوسنه كوره أونملي صاييده كنج نفوس شهيد ايديلمشدر. بو كنچلرڭ ايچريسنده أولكه نڭ كله جگنده اتكين رول اوينايابيله جك منوّرلر ده واردي. نيته كيم بر انگليز كنرال،”چاناق قلعه نڭ انگليزلر آچيسندن اڭ بويوك قزانجي، تورك ملّتنڭ اوقومش آيدين كسيمنڭ شهيد ايديلمسي، كنچلگنڭ و كله جگنڭ الندن آلينمسيدر“ ديمشدر. طوپراغڭ قره باغرنده ياتان او ييگيتلر، جبهه دن جبهه يه قوشارلركن وطن سوكيسنڭ ايماندن اولديغني بويوران ”قوتلي نبي“نڭ (ع ص م) بر نفريديلر. كري دونمه يي اصلا دوشونمديلر. يحيي كمال منظره يي شو ديزه لريله نه كوزل ده چيزمش: ”شو قوپان فيرطنه تورك اوردوسيدر يا ربّي. سنڭ اوغرڭده ئولن اوردو، بودر يا ربّي. تاكه يوكسلسين اذانلرله مؤيّد نامڭ، غالب ايت، چونكه بو صوڭ اوردوسيدر اسلامڭ!“ عاكف مرحوم ايسه ”بدرڭ آرسلانلري آنجق بو قدر شانلي ايدي“ ديزه لريله بدر ايله چاناق قلعه قهرمانلريني قرداش اعلان ايتمشدي. بونده ده حقّي واردي، زيرا پيغمبر افنديمز (ص ع و) بدر صواشنده شويله دعا بويورمشدي: ”اللّٰهم اگر شو بر آووچ مسلمانڭ بو غزاده هلاك اولورسه؛ بوندن صوڭره ير يوزنده سڭا عبادت ايده جك بر تك موحّد قالماز. سن اسلامڭ بو اوردوسنه نصرت احسان ايت!“ اسلامڭ صفّ اوّلي اولان ابوبكر صدّيق، عمر ابن الحطّاب، عثمان ابن عفان، علي ابن ابي طالب، سعد بن ابي وقّاص، ابو عبيده بن جرّاح، عبد اللّٰه ابن رواحه... كبي قهرمانلر؛ حورانلي سيد اونباشي، يوز باشي مظفّر، حسين اوغلي احمد، قدیر اوغلي محمد چاووش... كبي قهرمانلرله شجاعتده و ايمانده قرداش اولمشلردي. چونكه اونلر اسلامڭ صوڭ قلعه سي حكمنده كي چاناق قلعه يه شهيد اولمق آرزوسيله كلمشلردي. آرشيولر او قهرمانلرڭ شهادت وثيقه لريله، وداع مكتوبلريله طولیدر. دويغو طولی مكتوبلري اوقودقجه اونلرڭ حسّياتلريني آز ده اولسه آڭلامش اولورز. قدیر اوغلي محمد چاووش خسته خانه دن جبهه ده كي قوموتاننه يازديغي مكتوبده شويله دييوردي: ”محترم قوموتانم. صاغ قولمي غائب ايتدم، ضرري يوق، صول قولم وار. اونڭله ده پك اعلي ايش كوره بيليرم. بني أوزن شي، ياره مڭ قاپانمامسندن طولايي قطعه مه قاتيلامامه م و دوشمانله چارپيشامامق. خسته خانه دن قورتولارق حالا حربه اشتراك ايده مديگم ايچون بني معذور كوريڭز، عفو ايديڭز، محترم قوموتانم.“ جبهه يه كلديگي ايلك كونڭ كيجه سنده قرداشنه يازديغي مكتوبده بر عسكر سپرندن شويله سسلنييوردي: ”أوڭمز طوپراق، آرقه مز طوپراق، هر ‏يانمز طوپراق و كيم بيلير احتمال بر قاچ ساعت صوڭره بوس بتون بو طوپراقلره كومولمك ايچون حياته وداع ايده جكدك. فقط خير! مقدّساتمي چيگنه مك ايسته ين، كعبه مه خاچلر يرلشديرمك ايسته ين، بو سفيل دوشمان لشلرندن قان آبده سي و ظفر تشكيل ايتمدن ئولمه يه جگم.“ يوز باشي محمد توفيق ده اشنه ،  آننه و باباسنه يازديغي مكتوبنده شويله وداع ايدييوردي: ”وطنمه اولان مقدّس وظيفه مي يرينه كتيرمه يه چاليشييورم. شهيدلك رتبه سنه قاووشورسه م، جناب حقڭ اڭ سويملي قولي اولديغمه قناعت ايده جگم. عسكر اولديغم ايچون، بو هر زمان بڭا پك ياقيندر. سوگيلي باباجغم و والده جگم، كوز ببگم اولان زوجه م منوّر و اوغلم نزيهجگمي أوڭجه جناب حقڭ صوڭره سزڭ حمايه ڭزه بيراقييورم… بڭا حقڭزي حلال ايديڭز. روحمي شاد ايديڭز. رفيقه مه يارديمجي اوليڭز. هپڭز هر كون بش وقت قيليڭز… روحمه فاتحه اوقويارق بني سوينديريڭز… الوداع، الوداع، جمله ڭزي جناب حقه توديع و امانت ايدييورم. ابديًا اللّٰهه ايصمارلادق. سوگيلي باباجغم و والده جگم.“ قسطموني، چاناق قلعه ده اڭ چوق شهيد ويرن ايللريمزدندر. قسطمونينڭ بر كويي اولان دره كوينڭ بتون ارككلرينڭ جبهه يه كيدوب دونمه مسي أوزرينه، كويڭ اسمي ارسزلر دره اولارق دگيشديريلمشدر. كوي او كونلرڭ آجي بر خاطره سي اولارق بوكون ده عين اسمي طاشيمقده در. بوكون بزلر قهرمان اجداديمزڭ طورونلري اولديغمزي ١٥ تمّوزده يازديغمز دستانله تأييدايتمش اولدق. تأييد ايتدك ايتمه سنه آما قزانمق/غائب ايتمك نقطه سنده عليه عزّت بكوويچڭ”صواش، ئولنجه دگل؛ دوشمانه بڭزه ينجه غائب ايديلير “سوزينڭ ايشيغنده باشمزي اللريمزڭ آراسنه آلارق دوشونمه مز كركمكده در. بوكون وطنپرور بر مؤمن اولارق دوشمانمزڭ بزه مدنيت دييه طاياتيلان سكولر ياشام طرزي اولديغنڭ فرقنده مي يز؟ انسانلق ماسكه سني يوزينه كچيرن باتي، چوغي زمان ماسكه يي دوشورمكده؛ آلتنده كي تك ديشي قالمش جاناوري فضله كيزله يه مه مكده در. دموقراسي، انسان حقّي، حقوق كبي قاوراملر ساده جه اونلرڭ منفعتي اولديغنده كچرليدر. بو نقطه ده بر مسلمان ييديگي ايچديگيله، ايزله دكلريله، اوقوديغيله، قيليق- قيافتيله، اگلنجه طرزي و حياته باقيش آچيسيله بر غير مسلمدن سچيله مز اولديسه صواشي ايشته او زمان غائب ايتمش ديمكدر. والسلام... Çanakkale gibi tarihin dönüm noktalarından biri, bütün gerçekliği ile karşımızda durmaktadır. Çanakkale mahşerin bir provasıdır. Avrupa’nın bütün vahşetini ve hayâsızlığını kustuğu, buna rağmen “Asım’ın nesli”nin yedi iklim-i cihanın karşısında durarak namusunu canı pahasına çiğnetmediği bir çetin kıyamet sahnesi... Genelkurmay Başkanlığının verilerine göre 76 bin kişi şehadet şerbetini içmiş, 97 bin kişi yaralanarak gazilik mertebesine yükselmiş, 11 bin asker kayıtlara kayıp olarak geçmiş, 14 bin asker ise hastalıktan vefat etmiş, farklı sebeplerle zayiatın toplam sayısı 250 bine ulaşmıştı. Çanakkale Savaşı’nda dönemin nüfusuna göre önemli sayıda genç nüfus şehit edilmiştir. Bu gençlerin içerisinde ülkenin geleceğinde etkin rol oynayabilecek münevverler de vardı. Nitekim bir İngiliz General, “Çanakkale’nin İngilizler açısından en büyük kazancı, Türk milletinin okumuş aydın kesiminin şehit edilmesi, gençliğinin ve geleceğinin elinden alınmasıdır” demiştir. Toprağın kara bağrında yatan o yiğitler, cepheden cepheye koşarlarken vatan sevgisinin imandan olduğunu buyuran “Kutlu Nebi”nin (asm) bir neferiydiler. Geri dönmeyi asla düşünmediler. Yahya Kemal manzarayı şu dizeleriyle ne güzel de çizmiş: “Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!” Akif merhum ise “Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” dizeleriyle Bedir ile Çanakkale kahramanlarını kardeş ilan etmişti. Bunda da hakkı vardı, zira Peygamber Efendimiz (sav) Bedir Savaşı’nda şöyle dua buyurmuştu: “Allah’ım eğer şu bir avuç Müslümanın bu gazada helâk olursa; bundan sonra yeryüzünde sana ibadet edecek bir tek muvahhid kalmaz. Sen İslâm’ın bu ordusuna nusret ihsan et!” İslam’ın saff-ı evveli olan Ebû Bekir Sıddık, Ömer ibnü’l-Hattab, Osman ibn-i Affan, Ali ibn-i Ebi Talib, Sa’d bin Ebi Vakkas, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Abdullah ibn-i Revaha... gibi kahramanlar; Havranlı Seyit Onbaşı, Yüzbaşı Muzaffer, Hüseyin oğlu Ahmed, Kadir oğlu Mehmet Çavuş... gibi kahramanlarla şecaatte ve imanda kardeş olmuşlardı. Çünkü onlar İslam’ın son kalesi hükmündeki Çanakkale’ye şehid olmak arzusuyla gelmişlerdi. Arşivler o kahramanların şehadet vesikalarıyla, veda mektuplarıyla doludur. Duygu dolu mektupları okudukça onların hissiyatlarını az da olsa anlamış oluruz. Kadir Oğlu Mehmet Çavuş hastaneden cephedeki komutanına yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Muhterem komutanım. Sağ kolumu kaybettim, zararı yok, sol kolum var. Onunla da pekâlâ iş görebilirim. Beni üzen şey, yaramın kapanmamasından dolayı kıtama katılamamam ve düşmanla çarpışamamak. Hastaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affediniz, muhterem komutanım.” Cepheye geldiği ilk günün gecesinde kardeşine yazdığı mektupta bir asker siperinden şöyle sesleniyordu: “Önümüz toprak, arkamız toprak, her yanımız toprak ve kim bilir ihtimal bir kaç saat sonra büsbütün bu topraklara gömülmek için hayata veda edecektik. Fakat hayır! Mukaddesatımı çiğnemek isteyen, Kâbe’me haçlar yerleştirmek isteyen, bu sefil düşman leşlerinden kan abidesi ve zafer teşkil etmeden ölmeyeceğim.” Yüzbaşı Mehmet Tevfik de eşine, anne ve babasına yazdığı mektubunda şöyle veda ediyordu: “Vatanıma olan mukaddes vazifemi yerine getirmeye çalışıyorum. Şehitlik rütbesine kavuşursam, Cenab-ı Hakk’ın en sevimli kulu olduğuma kanaat edeceğim. Asker olduğum için, bu her zaman bana pek yakındır. Sevgili babacığım ve valideciğim, göz bebeğim olan zevcem Münevver ve oğlum Nezih’ciğimi önce Cenab-ı Hakk’ın sonra sizin himayenize bırakıyorum… Bana hakkınızı helal ediniz. Ruhumu şad ediniz. Refikama yardımcı olunuz. Hepiniz her gün beş vakit kılınız… Ruhuma Fatiha okuyarak beni sevindiriniz… Elveda, elveda, cümlenizi Cenab-ı Hakk’a tevdi ve emanet ediyorum. Ebediyen Allah’a ısmarladık. Sevgili babacığım ve valideciğim.” Kastamonu, Çanakkale’de en çok şehit veren illerimizdendir. Kastamonu’nun bir köyü olan Dereköy’ün bütün erkeklerinin cepheye gidip dönmemesi üzerine, köyün ismi Ersizlerdere olarak değiştirilmiştir. Köy o günlerin acı bir hatırası olarak bugün de aynı ismi taşımaktadır. Bugün bizler kahraman ecdadımızın torunları olduğumuzu 15 Temmuz’da yazdığımız destanla teyid etmiş olduk. Teyid ettik etmesine ama kazanmak/kaybetmek noktasında Aliya İzzetbegoviç’in “Savaş, ölünce değil; düşmana benzeyince kaybedilir.” sözünün ışığında başımızı ellerimizin arasına alarak düşünmemiz gerekmektedir. Bugün vatanperver bir mümin olarak düşmanımızın bize medeniyet diye dayatılan seküler yaşam tarzı olduğunun farkında mıyız? İnsanlık maskesini yüzüne geçiren Batı, çoğu zaman maskeyi düşürmekte; altındaki tek dişi kalmış canavarı fazla gizleyememektedir. Demokrasi, insan hakkı, hukuk gibi kavramlar sadece onların menfaati olduğunda geçerlidir. Bu noktada bir Müslüman yediği-içtiğiyle, izledikleriyle, okuduğuyla, kılık-kıyafetiyle, eğlence tarzı ve hayata bakış açısıyla bir gayrimüslimden seçilemez olduysa savaşı işte o zaman kaybetmiş demektir. Vesselam...

Tarık ÇELİK 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

Sevgili dostlar, bahar canlılığın, hayatın sembolü olmuş, adeta rahmet ve bereket yüklü bir tren gibi dünyamıza misafir olarak geliyor. Rabbimizin bahşettiği bu treninin mart ayı vagonu bu sene üç aylarla birlikte evlerimizi, gönüllerimizi şenlendirmeye geldi. Şuhûr- u selâse denilen üç aylar, aynı bahar gibi rahmet dolu, bereket yüklü güzellikleriyle bizlere inşallah bolluklar, feyizler, hayırlar, mağfiretler getirir diye dualar ve niyazlar ediyoruz. Kıymetli dostlar bu ay kökenlerine yolculuk yapacağımız ilk kelimemiz “cemre” سوكيلي دوستلر، بهار جانليلغڭ، حياتڭ سمبولي اولمش، عادتا رحمت و بركت يوكلي بر ترن كبي دنيامزه  مسافر اولارق كلييور. ربّمزڭ بخش ايتديگي بو ترننڭ مارت آيي واغوني بو سنه  أوچ آيلرله  برلكده  أولريمزي، كوڭللريمزي شنلنديرمه يه  كلدي. شهور ثلاثه  دينيلن أوچ آيلر، عين بهار كبي رحمت طولی، بركت يوكلي كوزللكلريله  بزلره  ان شاء اللّٰه بوللقلر، فيضلر، خيرلر، مغفرتلر كتيرير دييه  دعالر و نيازلر ايدييورز. قيمتلي دوستلر بو آي كوكنلرينه  يولجيلق ياپاجغمز ايلك كلمه مز ”جمره “ CEMRE: Bu kelime Arapçadan dilimize geçmiştir. “Ateş hâlindeki kömür, kor ateş” manasına gelmektedir. Baharın gelişini haber vermek ve müjdelemek için kullanılır. Şubat sonu ve mart başında birer hafta ara ile önce havaya sonra suya ve toprağa düşerek sıcaklığın yükselmesine sebep olduğu kabul edilen ısıtıcı kuvvet böyle isimlendirilir. Osmanlıda havaya düştüğüne inanılan ilk cemreye “Cemre-i ûlâ” denirdi. Suya ve en son toprağa düşen cemrelere ise sırasıyla “Cemre-i sânî” ve “Cemre-i sâlis” ismi verilirdi. İşte mart ayında üçüncü cemre toprağa düşer. Cemrelere halk arasında “gökten düşen, kaynağı aynı olan üç kardeş yıldız” anlamına gelen “üç kevâkip-zâdeler” denir. Şu tekerleme de cemreler hakkındadır: “Üç kevâkip-zâdeler; Biri mâildir havâya, biri âb-ı şifâya, biri yüz sürer hâk-i pâye” MART: Bu kelime Yunanca kökenlidir. Aslı “Martios” dur.  Roma savaş tanrısı “Mars”ın adıdır. Yılın şubat ve nisan ayları arasındaki 31 gün süren üçüncü ayı, ilkbahar aylarının birincisidir. Bu ayda kış çok çetin geçtiği için “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” sözü meşhurdur.    Kıştan sonra geldiği için yakacak, yiyecek ve giyeceklerin tükenmesinden, havaların çok değişken olmasından ve hastalıkların çoğalmasından ötürü “Mart ayı, dert ayı” deyimi de halk arasında yaygındır. Ayrıca Osmanlıda bu ay vergi ayı olduğu için Mart ayının zor bir ay olduğunu anlatmak için de bu deyim kullanılırdı. ŞEHRİYE: Malumunuz makarna hamurundan çeşitli şekillerde kesilmiş çorbalık malzemeye bu isim verilmektedir. Bu kelime Arapça kökenli bir kelimedir. “Şa‘r” “saç teli, kıl” anlamındadır. “Şa‘rîye” ise “saç teli, kıl gibi olan” demektir. İlk önceleri  “Tel şehriye”  için kullanılan kelime zamanla “Arpa şehriye” “Yıldız şehriye” gibi farklı çeşitler içinde kullanılmaya başlanmıştır. REGAİP: Regaib, Arapça “rağbet” kelimesinden köken almıştır. Bu kelime, “kendisine rağbet olunan kıymetli şeyler, bol bol ihsan, çokça feyiz ve bereket” manasına gelmektedir.  Malum olduğu üzere, mübarek üç aylardaki ilk kıymetli gece, “Receb ayının ilk Cum‘a gecesi olan Regaib gecesidir.” İslâm’ın şerefli ve azametli mühim gecelerinden biri olan bu gecede, Allah’ın kullarına nimet ve ikramı her zamankinden çok daha fazla olduğundan, bu geceye Regaib ismi verilmiştir.   NEVRUZ: Bu kelime Farsça kökenli birleşik bir kelimedir. “Nev-ruz” “yeni-gün” demektir. Eski fars takviminde ise “yılbaşı günü”nü ifade eder. Nevruz, güneşin koç burcuna girdiği, gece ile gündüzün eşit olduğu, yılın ve ilkbaharın başlangıcı sayılan 21 Mart günüdür. BAHAR: Kış ile yaz arasında 21 Mart’tan 22 Haziran’a kadar süren mevsimin ismidir bahar. Bu güzel kelimeyi duyduğumuzda gönlümüze bir “ferahlık” gelir, aklımıza “diriliş, uyanış, canlılık” manaları çağrışım yapar. Bahar yeryüzünün bayramıdır. Bahar kelimesi, Farsça ve Arapça kökenlidir. Arapçada bahar “güzel kokulu çiçek” anlamına gelmektedir. Hardal, kimyon, tarçın, zencefil gibi güzel kokulu tatlandırıcı bitkiler için kullanılan “Baharat” kelimesi de buradan türetilmiştir. Farsçada ilkbaharda çıkan lahanaya “karnabahar” denir. Dilimizde etrafın çiçeklenmesini, yeşermesini gördüğümüzde “Bahar açtı” deriz. Genç birisine “ömrünün baharında” olduğu hatırlatır.  Soğuk havada çok ince giyinen kimselere veya yaşına uygun düşmediği halde gençler gibi ateşli ve coşkun davranan kişiler “bahar başına vurdu” diye anlatırız.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiİki El Bir Baş İçindir
Baş Muharrir

ايكي ال بر باش ايچوندر ”اللّٰه انجاممزي خير ايله سين!“ دييه  بر سوز/دعا وار. بوڭا ”آمين!“ ديمكدن باشقه  بر طوروم ده  يوق. زيرا هر هانكي حالده  اولورسه ق اولا لم، صوڭمزڭ نه  اولاجغي أونملي. صوڭي بليرله ين ده  بر معناده  باش طرف و سورچدر. يعني نيت خير، عاقبت خيردر. داهاسي ناصل ياشارسه ڭز أويله  ئولورسڭز، ناصل ئولورسه ڭز أويله  حشر اولورسڭز. صوڭي أوڭجله يه رك باشلانغيج ياپمق غريب قاچابيلير. فقط باشدن دوشونولمه ين ايشلرڭ صوڭي پروبلم اولاجقدر. بتوني كورمك، اوڭا  كوره  حركت ايتمك ده  اهمّيتليدر. ديمم اوكه  دوستلر، غيرت و همّتمز هدف أوزره  استقامت قازانير. هدفي ملّتي اولان بر شخصڭ غيرتي ده  اوڭا  كوره  اولاجقدر. حتّی او شخص تك باشنه  بر ملّت اولور. وارمي مثالي؟ دون كنديڭه ، تاريخڭه  باق! مارت آينه  كيرديگمزده  خاطرلادىغمز، داها طوغريسي هيچ اونوتماياجغمز طابلولردن بريسي ده  چاناق قلعه در. چاناق قلعه ، بوكونڭ سلامتي ايچون او كون جاني بهاسنه  مملكتنى، ايماننى، ناموسني صاوونانلرڭ اسمیدر. غيرتيدر. وار اولا لم دييه  شهادتله  غيب پرده سي آرقه سنه  كچنلرڭ رسميدر. ايپ قوپماسين، كمي باتماسين، طاغ صارصيلماسين ايچون همّتي عالي قيلانلرڭ شهادتيدر. يا بز دوستلر؟ بز نه يڭ غيرتنده يز؟ بز بزدن صوڭره  كله جكلر ايچون هانكي نيت، غيرت و همّتله  مجهّز حالده يز؟ بز، ايشڭ نره سنده يز؟ ياي كريلمدن اوق ايلري كيتمز. كچمشنى بيلمه ين، كله جگه  امين آديملرله  ايلرله يه مز. كوكي اولمايان آغاج ميوه  ويرمز. دردي اولمايان آدم درد اولمقدن أوته يه  كچه مز! كوكلريمزه  طوتونمق ايچون غيرت ايدييورز. هر آي حضورلريڭزه  كلييورز. فائده  صاغلايارق و هر آلانده  فرقنده لق اولوشديرارق بز اولمه يه  غيرت ايدييورز. اميد ايدرز، داها ايلري طاشييابيليرز. كچمشله  قورولاجق كوپرو أونملي كورديگمزدندركه ، بو باغي انشا ايده جك آناختار أوزرندن چاليشييورز. نه  دييه يم، عاكفه  ير آچوب سوزي اونڭله  بيتيره لم. ”اي ديپ ديري ميّت، ’ايكي ال بر باش ايچوندر.‘ داورانسه ڭا ... اللر ده  سنڭ، باش ده  سنڭدر!“ “Allah encamımızı hayreylesin!” diye bir söz/dua var. Buna “Âmin!” demekten başka bir durum da yok. Zira her hangi halde olursak olalım, sonumuzun ne olacağı önemli. Sonu belirleyen de bir manada baş taraf ve süreçtir. Yani niyet hayır, akıbet hayırdır. Dahası nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşr olursunuz. Sonu önceleyerek başlangıç yapmak garip kaçabilir. Fakat baştan düşünülmeyen işlerin sonu problem olacaktır. Bütünü görmek, ona göre hareket etmek de ehemmiyetlidir. Demem o ki dostlar, gayret ve himmetimiz hedef üzere istikamet kazanır. Hedefi milleti olan bir şahsın gayreti de ona göre olacaktır. Hatta o şahıs tek başına bir millet olur. Var mı misali? Dön kendine, tarihine bak! Mart ayına girdiğimizde hatırladığımız, daha doğrusu hiç unutmayacağımız tablolardan birisi de Çanakkale’dir. Çanakkale, bugünün selameti için o gün canı bahasına memleketini, imanını, namusunu savunanların ismidir. Gayretidir. Var olalım diye şehadetle gayb perdesi arkasına geçenlerin resmidir. İp kopmasın, gemi batmasın, dağ sarsılmasın için himmeti ali kılanların şehadetidir. Ya biz dostlar? Biz neyin gayretindeyiz? Biz bizden sonra gelecekler için hangi niyet, gayret ve himmetle mücehhez haldeyiz? Biz, işin neresindeyiz? Yay gerilmeden ok ileri gitmez. Geçmişini bilmeyen, geleceğe emin adımlarla ilerleyemez. Kökü olmayan ağaç meyve vermez. Derdi olmayan adam dert olmaktan öteye geçemez! Köklerimize tutunmak için gayret ediyoruz. Her ay huzurlarınıza geliyoruz. Fayda sağlayarak ve her alanda farkındalık oluşturarak biz olmaya gayret ediyoruz. Ümit ederiz, daha ileri taşıyabiliriz. Geçmişle kurulacak köprü önemli gördüğümüzdendir ki, bu bağı inşa edecek anahtar üzerinden çalışıyoruz. Ne diyeyim, Akif’e yer açıp sözü onunla bitirelim. “Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.' Davransana... Eller de senin, baş da senindir!”

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmi“Kalpleri Müteferrik Olanların Akılları Birleştirilemez.”
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları"
Kitâbe Okumaları

١.هوالباقي٢.سعد اللّٰه پاشا٣.زاده  آصف بك٤.مرحومڭ حليله سي٥.ملك خانمڭ روحنه ٦.فاتحه ٧.تاريخ ارتحالي ٦ ايلول سنه  ١٣٤٠ Hüve’l-BâkîSadullah Paşa-zâde Âsaf Beymerhûmun halîlesiMelek Hanım’ın rûhunaFâtihaTârîh-i irtihâli: 6 Eylül sene 1340 Yer: Aşiyan Mezarlığı, Sarıyer, İstanbulKimlik: Melek Hanım Hüve’l-BâkîSâbıkâ zümre-i silahdârânağası iken vedâʻ-ı âlem-ifâni iden Muhammed Emin AğazâdeSadık Ağa’nın necl-i mükerremlerimerhûm Muhammed Tahir Ağa’nınrûhuna Fâtiha. Sene 1301Fî 9 N. (Ramazan) ١.هوالباقي٢.سابقا  زمرۀ سلاحداران٣.آغاسي ايكن وداع عالم٤.فاني ايدن محمّد امين آغازاده ٥.صادق آغانڭ نجل مكرّملري٦.مرحوم محمّد طاهر آغانڭ٧.روحنه  فاتحه . سنه  ١٣٠١ Yer: Aşiyan Mezarlığı, Sarıyer, İstanbulKimlik: Muhammed Tahir Ağa Kelimeler Sâbıkâ: Önceki, geçmişZümre: Topluluk, bölükSilahdâr(ân) ağası: Padişahın kılıcını taşıyan, silahlarını muhafaza eden Enderun ağasıVedâʻ-ı âlem-i fâni: Geçici dünyaya vedaNecl-i mükerrem: Muhterem soy, evlatZâde: Oğul, evlatHalîle: Kadın eşİrtihâl: Göçmek

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiEndonezya ve Malezya'da Çanakkale Zaferi Sevinci
Biliyor muydunuz?

Çanakkale Savaşı, büyük ve kutlu bir zafer olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Bir milletin toplu vuran yüreğinin nasıl yedi düvelle başa çıkabildiğinin en büyük delili olmuştur. Çanakkale Savaşının gerçekleştiği sıralarda başta İstanbul olmak üzere birçok ilde kimi mektepler mezun vermemişti. Çünkü bu mekteplerin talebelerinin tamamı Çanakkale’ye gitmişti. Şehid, yaralı, kayıp ve hastaların tamamı hesaba katıldığında Osmanlı ordusunun toplam kaybı 250 bini buluyordu. İslâm’ın son büyük kalesi, sömürgeci Batı’ya karşı tarihte az görülür bir fedakârlıkla savunulmuştu. Çanakkale’ye gelen İngilizler, Osmanlı Devleti’ni sömürgeleştirmek amacıyla geliyorlardı. Öyle ki, gelirken yanlarında İstanbul’u ele geçirdikten sonra kullanmayı düşündükleri yarı Osmanlıca, yarı İngilizce paraları bile getirmişlerdi. Kısacası çok büyük bir plan bozulmuştu. 1. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti yenik sayılsa da Batı, Çanakkale’yi hiçbir zaman unutmadı. Mondros sonrası İstanbul’a gelen işgal kuvvetleri, Çanakkale yenilgisinin ezikliğiyle geldiler. Bu büyük zafer, bütün İslâm dünyasında sevinçle karşılandı. O devirlerde İngiliz sömürgesi olan Malezya ve Hollanda sömürgesi olan Endonezya’da gazetelerde, Çanakkale’de İngilizlerin uğradığı hezimet sevinçli bir haber olarak yayınlanmıştı. Camilerde, Cuma namazlarında Osmanlı Halife Sultanı adına okunan hutbede, Sultan 5. Mehmed Reşad, savaş kazanan bir Halife Sultan olarak “Gazi” unvanıyla anılıyordu. Ayrıca Osmanlı ordusunun muzafferiyeti için Malezya ve Endoneya’daki camilerde dualar ediliyordu. Bu hususu Hariciye Nezareti’nin 1 Ağustos 1915 tarihli yazısından anlayabiliyoruz. (Devlet Arşivleri Başkanlığı, DH.EUM.4.Şb, 3/5-1). چاناق قلعه  صواشي، بيوك و قوتلي بر ظفر اولارق تاريخمزده كي يريني آلمشدر. بر ملّتڭ طوپلي اوران يورگنڭ ناصل يدي دوللههه  باشه  چيقابيلديگنڭ اڭ بيوك دليلي اولمشدر. چاناق قلعه  صواشنڭ كرچكلشديگي صيره لرده  باشده  استانبول اولمق أوزره  برچوق ايلده  كيمي مكتبلر مأذون ويرمه مشدي. چونكه  بو مكتبلرڭ طلبه لرينڭ تمامي چاناق قلعه يه  كيتمشدي. شهيد، ياره لي، غائب و خسته لرڭ تمامي حسابه  قاتيلديغنده  عثمانلي اوردوسنڭ طوپلام غائبي ٢٥٠ بيڭي بولويوردي. اسلامڭ صوڭ بيوك قلعه سي، سوموركه جي باتي يه  قارشي تاريخده  آز كورولور بر فداكارلقله  صاوونولمشدي. چاناق قلعه يه  كلن انكليزلر، عثمانلي دولتني سوموركه لشديرمك آماجيله  كلييورلردي. أويله كه ، كليركن يانلرنده  استانبولي اله  كچيردكدن صوڭره  قوللانمه يي دوشوندكلري ياري عثمانليجه ، ياري انكليزجه  پاره لري بيله  كتيرمشلردي. قيصه جه سي چوق بيوك بر پلان بوزولمشدي. ١نجی دنيا صواشنده  عثمانلي دولتي يڭيك صاييلسه  ده  باتي، چاناق قلعه يي هيچ بر زمان اونوتمدي. موندروس صوڭره سي استانبوله  كلن اشغال قوتلري، چاناق قلعه  يڭيلكيسنڭ ازيكلگيله  كلديلر. بو بيوك ظفر، بتون اسلام دنياسنده  سوينچله  قارشيلاندي. او دورلرده  انكليز سوموركه سي اولان مالزيه  و هولانده  سومورله سي اولان اندونزيه ده  غزته لرده ، چاناق قلعه ده  انلليزلرڭ اوغراديغي هزيمت سوينچلي بر خبر اولارق يايينلانمشدي. جامعلرده ، جمعه  نمازلرنده  عثمانلي خليفه  سلطاني آدينه  اوقونان خطبه ده ، سلطان ٥نجی محمد رشاد، صواش قازانان بر خليفه  سلطان اولارق ”غازي“ عنوانيله  آڭيلييوردي. آيريجه  عثمانلي اوردوسنڭ مظفّريتي ايچون مالزيه  و اندونه يه ده كي جامعلرده  دعالر ايديلييوردى. بو خصوصي خارجيه  نظارتنڭ ١ آغستوس ١٩١٥ تاريخلي يازيسندن آڭلايابيلييورز. Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, DH.EUM.4.Şb, 3/5-1 Tarih: 20 Ramazan 1333 (1 Ağustos 1915) (1)Hû (2)Bâb-ı Âlî (3)Hâriciye Nezâreti (4)Umûr-ı Siyâsiye Müdîriyet-i Umûmiyesi (5)Mühimme Kalemi (6)Aded 69255-1013 (7)Dâhiliye Nezâret-i Celîlesine (8)Hulâsa (9)Devletlû Efendim Hazretleri (10)Düşmanlarımızın Çanakkale’de uğradığı hezimetlere dâir nezâret-i senâverîden çekilen telgrafnâmeler Malay lisanına bi’t-tercüme (11)yerli gazetelerle neşr ettirilmiş ve beyne’l-müslimîn memnuniyet-i vefîreyi müntic olmuş olduğu ve Receb-i Şerîf’in yirmi yedisine tesâdüf eden (12)Cum’a günü Câmi-i Kebîr’de kırâet olunan hutbede zât-ı akdes-i Hilâfetpenâhînin nâm-ı hümâyûn-ı mülûkâneleri gâzî unvân-ı (13)celîli ile bi’t-tezkâr tezâyüd-i ömr ve âfiyet-i tâcdârîleri ed’iye-i hayriyesi ve asâkir-i İslâmiye’nin de devâm-ı gâlibiyet ve muzafferiyâtı (14)temenniyâtı tekrâr edildiği Batavya Başşehbenderliğinden bildirilmişdir efendim. (15)fî 20 Ramazan sene 1333, fî 20 Temmuz sene 1331 (16)Hâriciye Nâzırı nâmına Umûr-ı Siyâsiye Müdîr-i Umûmîsi

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiMilli Mücadele'de Çanakkale
Belge Okumaları

Sanayi İnkılabını takiben teknolojik ve bilimsel gelişmelerde hızla ilerleyen Batı dünyası, bu üstünlüğünü diğer alanlarda da göstermek istemiş, o zamana kadar dünyada hâkim medeniyet olan İslam âlemini kendi çapında mağlup etmenin yollarını aramıştır. Bunu da coğrafi, ekonomik ve kültürel emperyalizmde bulmuştur. 1914 tarihinde başlayan ve dört sene sonunda 9 milyondan fazla insanı toprağa veren bir savaşın müsebbibi olan bu emperyal zihniyet, ne yazık ki İslam dünyasının maddi savunma mekanizmalarını da yok edecek, yüzyıllardır küfrün topyekûn saldırılarına mukavemet edebilen Müslüman coğrafyası, hilafetin merkezi Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla müdafaasız bir duruma düşecektir. Ancak başsız kaldıkları bu durumda bile Müslümanların din ve devletlerini korumak için küffara karşı mücadeleyi bırakmadıklarını, İslam’ın temel umdelerinin hayat bulduğu bir toprak parçasını yani vatanlarını ayakta tutmak amacıyla teşkilatlanıp cihada devam ettiklerini görüyoruz. Türk-İslam âleminin yüzyıllardır beşiği olan Anadolu, bu cihad ruhunun devam ettiği yerlerden biri olarak adını tarihe yazdırmıştır. 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi’yle başlayan bu mücadele, Yunan ve müstemleke güçlerine karşı 1922’de alınan galibiyetlerle askerî safhasını tamamlamış, 1923’te neticeye bağlanan diplomatik girişimlerle Millî Mücadele resmen sona ermiştir. Bu sayımızda, her cephesi ve aşaması ayrı bir inceleme konusu olan Millî Mücadele döneminin Çanakkale kısmına ilişkin birkaç belgeyi ele alacağız. Hususi olarak Osmanlı Devleti’ni, umumi manada da Batı dünyasını ve İslam ümmetini alakadar eden bir savaşa şahitlik etmesiyle meşhur olan Çanakkale, 26 Kasım 1922’de İngilizlerin mülki idare bölgelerini TBMM Hükûmetine devri neticesinde resmen düşman işgalinden kurtulmuştur. Ancak bu raddeye gelinceye kadar Çanakkale, diğer işgal edilmiş kentlerde olduğu gibi birçok zulme maruz kalmıştır. Bunların en başında, işgalleri meşru kılmak amacıyla taşıma nüfusla şehrin demografik yapısını değiştirmek yer almıştır. Mondros’un akabinde Anadolu’da başlayan işgal dalgasının asıl sorumlusu olan İngiltere; Yüksek Komiserlik adı altında kendisini denetim ve güvenlik gücü olarak göstermiş ancak mütarekenin 1. maddesinde sadece hisarların itilaf güçlerine bırakılması yer alırken, işgal sahasına Gelibolu ve Bolayır’ı da dâhil ederek Osmanlı askerlerinin bölgeyi terk etmesini istemiştir. İngilizlerin farklı bölgelerden Çanakkale’ye Rum nüfusunun nakledilmesine yardımcı olarak şehrin Yunanlar tarafından işgaline destek çıktıkları, hatta Çanakkale dolaylarındaki Yunan askerlerine orduları aracılığıyla yiyecek tedarik ettikleri de bilinmektedir. Bu işgallere diğer itilaf güçleri olan İtalyan ve Fransızların da yardımcı olduklarını söylememiz gerekir. İşgaller esnasında Çanakkale’deki İngiliz ve Yunan askerleri, Anadolu’nun birçok yerinde örneği görüleceği üzere savaş hukukuna ve insanlığa aykırı davranışlarda bulunmuşlardı. Müslüman halkın hanelerinden alınarak kendilerine saatlerce işkence edilmesi, evlerde yangınlar çıkarılması, hayvan ve mallara zarar verilmesi, masum insanların öldürülmesi gibi olaylar karşısında hem TBMM Hükûmeti hem de İstanbul Hükûmeti, İngiliz Yüksek Komiserliği nezdinde çözüm aramışsa da İngiliz temsilciliği ya formalite bir soruşturma ve tazminatla konuyu geçiştirmiş ya da şikâyetleri duymazdan gelmiştir. Netice olarak, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un ardından Yunan tehlikesinin Anadolu’dan bertaraf edilmesiyle başlayan galibiyet, İngiliz kuvvetleriyle yaşanan kısa süreli bir gerilimden sonra 11 Ekim’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ve 26 Kasım’da işgal kuvvetlerinin Gelibolu’dan tamamen çekilmesi sonucu tamamlanmıştır. Aşağıda inceleyeceğimiz belgeler Dâhiliye Nezareti İdare-i Umumiye fonundan alınmıştır. Bu fondaki belgelerde, mülkiye, askeriye, maarif, evkaf, olağanüstü durumlar, seferberlik ve işgal gibi birçok farklı konu yer almaktadır. Vesikalarımızın konusu ise, Çanakkale’nin işgali sırasında İngiliz İşgal Kumandanlığının bazı Müslüman ahalinin evlerini işgal etmesiyle ilgilidir. 20 Şubat-9 Mayıs 1921 tarihleri arasında geçen yazışmalarda; İşgal Kumandanlığının, İngiliz askerlerinin ihtiyacını karşılamak için özellikle “Osmanlı ve Türk” evlerinin seçilmesi şartını dile getirdiği gibi tuhaf bir durumdan bahsedilmektedir. Ancak Osmanlı Devleti, bu şekilde yapılan bir işgalin adalet ve insafa uygun olmadığını belirtmiş ve İngiltere’den bu konuda bir açıklama istemiştir. Tabii ki İngiltere verdiği cevapta bu haberlerin doğru olmadığını söyleyerek kendisini temize çıkarmıştır. 1. Vesika 1 numaralı vesikamız bir arzuhaldir. Bilindiği gibi arzuhal, herhangi bir dilek ve şikâyeti bildirmek veya bir durumu arz etmek için alt makamdan üst makama doğru halk veya asker tabakasından yazılan yazılardır. Okuduğumuz arzuhal Çanakkale’de oturan binbaşı emeklisi Ziya Bey tarafından valiliğe yazılmıştır. Çanakkale’nin eski adı Kale-i (Kalʻa-i) Sultaniye’dir. 1918 yılında müstakil sancak olana kadar sancak merkezi vasfını taşıyan Kale-i Sultaniye (kısaca Kale) bu tarihten itibaren Çanakkale ismini almış, ancak bir müddet daha eski ismiyle anılagelmiştir. Mutasarrıflık, Tanzimat’tan sonra vilayetlerin (eski ismiyle eyalet) küçük bir idari birimi olan sancaklara (livalara) verilen isimdir. Birkaç kaza mutasarrıflığı, birkaç mutasarrıflık da vilayeti oluşturmuştur. Cumhuriyet döneminde mutasarrıflıklar kaldırılarak kazalar doğrudan vilayetlere bağlanmıştır. İşte Ziya Bey Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığına bir arzuhalle durumunu arz etmiş, teşekkür mektubu yazmıştır. Mevzu şöyledir: İngiliz İşgal Kumandanlığı Ziya Bey’den, kendisi görev icabı İstanbul’da olduğu sıralarda, İngiliz askerlerinin konaklaması için Çanakkale’deki evini boşaltmasını talep etmiştir. Bu durumdan haberdar olan hükûmet devreye girerek Ziya Bey’in hanesini işgal harici bıraktırmıştır. İşgalden kasıt, mütarekeye göre İtilaf güçlerinin ülkenin belirli bölgelerinde teftiş kuvvetleri oluşturmaları ve bunlara hükûmet tarafından barınma imkânı sağlanmasıdır. Ziya Bey’in hanesinde kendi ailesi ve ev sahibi olan hasta bir kadın ikamet ettiği için Ziya Bey hükûmetin bu tavassutundan dolayı şükran hislerini kâğıda dökmüştür. Arzuhalin altında ise mutasarrıf tarafından, Dâhiliye Nezaretine gönderilmek üzere bir yazı kaleme alınması ve bu dilekçenin ek olarak iliştirilmesi emredilmiştir. Burada asıl bildirilmek istenen şey arzuhal değil, İngiliz işgal kumandanının söylediği ifadedir. Hüve Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığı Cânib-i Aliyyesine (1) Maʻrûz-ı çâkerânemdir, (2) Dersaâdet’de bulunduğum zamânda İngiliz Kuvve-i İşgâliyesi Kumandanlığı tarafından bendehanemizin bir müddet-i mukayyedde tahliyesi işʻâr buyurularak bu bâbda (3) masrûf buyurulan himemât-ı atûfîleriyle hânenin tahliyesinden vazgeçildiği ve bu netîce-i hasene ile hâne sâhibesi maʻlûle kadının ifnâ-yı hayâtıyla âilemizin (4) mahv u perîşâniyetden halâs idilmiş olduğundan hükûmet-i aliyyemize ve zât-ı âlî-i sâmîlerine arz-ı şükrân ve mahmidet eylemeği bir vazife-i ubûdiyet add eylerim. Ol bâbda emr ü fermân (5) hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 20 Şubat sene [1]337 Kale’de mukîm mütekâid Binbaşı Bende (Ziya)   (6) Müstedʻî Ziya Bey beyân-ı şükrân idiyorsa da bu buhrân-ı mesâkin esnâsında İngiliz kumandanının (7) işgâl meselesinde “İhtiyâcâtımıza gösterilecek evler, ancak Osmanlı ve Türk evi (8) olmalıdır” diye şart koşmaları cidden şâyân-ı teessüf ve hükûmet-i mahalliye başında cidden (9) nâ-kâbil-i tahammül bir belâ kesildiğinden bahisle ve işbu istidʻânın aynen leffiyle nezâret-i celîleye (10) arz-ı keyfiyet olunması içün kaleme. Fî 20 Şubat sene [1]337 (İmza) (Kale-i Sultaniye Mutasarrıfı) (DH_İ_UM_00020_27_00014_68_005_001) 2. Vesika 2 numaralı vesikamız, biraz önce belirttiğimiz gibi mutasarrıflık tarafından Kale-i Sultaniye mutasarrıfı imzasıyla Dâhiliye Nezaretine yazılan tahrirattır. Resmî yazılar demek olan tahrirat, diplomasi dilinde farklı şehirlerde alttan üste yazılan yazı anlamında kullanılmaktadır. Elkab olarak “Maʻrûz-ı çâkerleridir” ifadesini gördüğümüz belgenin üstünde, özellikle istihbari mevzularda zikredilen “mektûm” ve “mahrem” vurgusu yapılmıştır. Tahriratta, İngilizlerin işgal için özellikle Osmanlı ve Türk evi istedikleri, bunun ise adalet ve insaf duygusuyla bağdaşmayacağı söylenmiş, İslam memleketindeki bu tahrikkâr tutuma tahammül edilemeyeceği dile getirilmiştir. Askerlerin kurşunlarından dolayı kasabalarda yangın gibi felaketlerin yaşanabileceği de ifade edilerek bu durumun hükûmet adına değil Müslüman halk adına İngiliz temsilcilere bildirilmesi istenmiştir. Böyle bir teklifin halk adına istenmesini, o sırada İstanbul Hükûmetinin siyasi gücünün zayıflığına ve konunun sivil ve insani yönüne dikkat çekilerek daha etkili bir çözüm elde edilebileceği düşüncesine hamledebiliriz. Tahrirat, klasik bitiş cümlesi olan “ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir” ibaresiyle bitmekte, altında tarih ve imza yer almaktadır. Yazı arzuhalden iki gün sonra kaleme alınmıştır. Kale-i Sultaniye Sancağı Mutasarrıflığı Aded: 156 Dâhiliye Nezâret-i Celîlesi Cânib-i Sâmîsine Mektûm ve mahremdir (1) Maʻrûz-ı çâkerleridir, (2) İngiliz Kuvâ-yı İşgâliye Kumandanlığınca taleb idilen zevcesine âid hânenin işgâlinden -vukûʻ bulan teşebbüsâtın netîcesinde- (3) sarf-ı nazar idilmiş olmasından dolayı mütekâidîn-i askeriyeden Binbaşı Ziya Bey aynen ve leffen takdîm-i hâk-i pây-i sâmî kılınan arzuhâlinde beyân-ı şükrân (4) idiyorsa da, bu buhrân-ı mesâkin sırasında İngiliz kumandanının musırran işgâl-i mesâkin meselesinde “İhtiyâcâtımıza göstereceğiniz evler (5) ancak Osmanlı ve Türk evi olmalıdır. Rum ve Ermeni ve ecnebî evi olmamalıdır” diye şart koşmakda olması esâsen (6) hadd-i zâtında şîme-i adl ü insâfa mugâyir olduktan başka mermiyât-ı harbiyenin kasabaya harîk gibi fevkalâde itdiği (7) tahrîbâtdan her nasılsa masûn kalabilmiş olan mesâkinin bu kılletine karşu hükûmeti dahi cidden müşkil ve vahîm bir mevkiʻde bırakmakda olduğundan (8) mesâkin-i İslâmiyenin işgâli husûsunda gayr-ı kâbil-i tahammül ve gayr-ı kâbil-i tervîc teklîfât ve müdâhalâtda bulunulması zımnında İngiliz mümessili nezdinde (9) mahremâne bir sûretde ve hükûmet nâmına değil de ahâlî-i İslâmiye nâmına olarak ittihâzı elzem gelen teşebbüsât-ı müsmire içün hükûmet-i mahalliye (10) ahâlî-i İslâmiyenin teessürât ve istirhâmâtı üzerine Bâb-ı Âlî’nin hikmet ve kudret-i siyâsiyesine arz-ı ilticâ idiyor. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fî 22 Şubat sene [1]337 Kale-i Sultaniye Mutasarrıfı Bende (İmza) (DH_İ_UM_00020_27_00014_68_004_001) 3. Vesika 3 numaralı vesikada durum Dâhiliye Nezareti tarafından Hariciyeye ve Sadarete bildirilmiştir. Vesika türü olarak tezkire-i aliyye diye bilinen ancak burada müsveddesini gördüğümüz belgede de aynı konu dile getirilmekte, işgal edilecek binaların yalnızca Müslüman unsurlardan değil bütün milletlerden adil bir şekilde alınmasının temin edilmesi gerektiği bildirilmektedir. Belgenin son kısmı Hariciyeye yönelik kaleme alınmış, Sadarete gönderilecek tezkirenin sonuna yazılacak ibare, ayrıca haşiyede belirtilmiştir. , Dâhiliye Nezaretinden Hariciyeye ve Sadarete Tezkire-i Aliyye (3 Mart 1921) İdâre-i Umûmiye-i Dâhiliye Kalemi Evrâk numerosu: Kale-i Sultaniye 12 Tesvîd târîhi: 28 Şubat sene [1]337 Tebyîz târîhi: 3 Mart Nâzır Vekîli Mustafa Arif Beyefendi’den Hâriciye Nâzırı Safa Bey’e, Sadâret Kâimmakâmı Ali Rıza Paşa hazretlerine Mahremdir (1) İngiliz kumandanının işgâlini taleb itdiği mebânî hakkında “İhtiyâcâtımıza göstereceğiniz (2) evler ancak Osmanlı ve Türk evi olmalıdır. Rum ve Ermeni ve ecnebî evi olmamalıdır” diye (3) şart koşmakda olması şîme-i adl ü insâfa mugâyir bulunduğu gibi taleb-i vâkiʻ mesâkinin (4) azlığı hasebiyle hükûmeti de müşkil bir mevkiʻde bırakmakda olduğu beyânıyla mesâkin-i İslâmiyenin işgâli (5) husus[un]da tahammül ve tervîci gayr-ı kâbil teklîfât ve müdâhalâtda bulunulması zımnında İngiliz Mümessilliği nezdinde (6) teşebbüsât-ı lâzıme icrâsına Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığından alınan tahrîrâtda lüzûm gösterildiğinden ve merkez-i livâda (7) harîkler ve ahvâl-i harbiye hasebiyle mevcûd olan mesken buhrânının kuvâ-yı işgaliyece yeniden mebânî (8) işgâli talebiyle bir kat daha teşdîdi kâbil-i tecvîz olamayacağından bahisle bu bâbda îcâb idenler (9) nezdinde teşebbüsât-ı münâsebe icrâsıyla işgâl keyfiyetine nihâyet virilmesi ve bu sûret (10) kâbil olamadığı takdîrde adl ü hakka tevfîk muâmele idilmiş olmak üzere (11) işgâl olunacak mebânînin yalnız ahâlî-i İslâmiyeye âid olanlara hasr idilmeyerek anâsır-ı sâireye (12) müteallik bulunanlara da teşmîl idilmesi esbâbının istikmâli* ve netîceden maʻlûmât iʻtâ buyurulması menût-ı (13) re’y-i âlî-i nezâret-penâhîleridir. Ol bâbda. *Sadârete müntehâ: Hâriciye Nezâret-i celîlesine işʻâr kılınmış olmağla arz-ı maʻlûmât olunur. Ol bâbda. (DH_İ_UM_00020_27_00014_68_003_001) 4. Vesika 4 numaralı belge, Dâhiliye Nezaretine Hariciye tarafından gönderilen cevabi tezkireyi içermektedir. Nezaretler arası yazışma olduğundan dolayı bu vesika da bir tezkire-i aliyyedir. Temize çekilmiş olarak incelediğimiz belgede elkab, sonuç, tarih ve imza kısımları kurallarına uygun şekilde kullanılmıştır. Burada gördüğümüz bir farklılık, kâğıdın sol üst tarafında belgenin hülasasının yazılmasıdır. Son dönemlerde belgenin anlaşılmasına bir kolaylık olmak üzere konulan bu özet yazı, “hülasa” başlığıyla da karşımıza çıkabilmektedir. Belgenin konusuna gelince; işgal mevzuu Hariciye tarafından İngiltere Fevkalade (Yüksek) Komiserliğine iletilmiş, oradan da durum İngiliz Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz Başkumandanlığına intikal etmiştir. Buradan yazılan cevapta, işgal edilen binaların listelerinin tutulduğu, bu listelerde sadece bir Türk hanesinin mevcut olduğu, dolayısıyla söz konusu ihbarın bir şayiadan ibaret olduğu bildirilmiştir. Bir önceki belge ile bu vesikanın tarihine bakılırsa İngilizlerden cevabın gecikmeli olarak gönderildiğini anlayabiliriz. Hariciye Nezaretinden Dâhiliye Nezaretine Tezkire-i Aliyye (4 Mayıs 1921) Bâb-ı Âlî Hâriciye Nezâreti Umûr-ı Siyâsiye Müdîriyet-i Umûmiyesi Aded: 27976/160 Dâhiliye Nezâreti Vekâlet-i Celîlesine Çanakkale’de İngilizlerce işgâl olunan hâneler hakkında cevâb (1) Devletlü efendim hazretleri (2) Çanakkale’de İngiliz Kumandanlığınca işgâli maksûd mebânînin mesâkin-i İslâmiye miyânından intihâb idilmekde ve esâsen mevcûd olan mesken buhrânının (3) işgâl netîcesi olarak bir kat daha teşeddüd itmekde olduğuna dâir İdâre-i Umûmiye-i Dâhiliye Müdîriyet ifâdesiyle muharrer 3 Mart [1]337 târîh ve 7/24391 (4) rakamlı tezkire-i aliyyeleri üzerine İngiltere Fevkalâde Komiserliği nezdinde teşebbüsât-ı lâzımede bulunulmuş idi. Bu kerre mezkûr komiserlikden vârid olan (5) cevâbî notada keyfiyetin İngiliz Bahr-i Siyâh Ordusu Başkumandanlığına havâle kılındığı ve mezkûr kumandanlıkdan gönderilen mebânî-i meşgûle listesi (6) muhteviyâtı arasında Çanakkale’de İngiliz askeri işgâli altında İngiltere tebaʻasına âid iki hâne bulunduğu hâlde yalnız bir Türk hânesinin (7) görüldüğü ve binâen-alâ hâzâ ihbâr-ı vâkiʻin bir esâs-ı sahîhe müstenid olmamak îcâb eylediği bildirilmişdir. Emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 4 Mayıs sene [13]37 Hâriciye Nâzırı nâmına Müsteşâr Vekîli Bende (İmza) Arka sayfada:    Vürûdu: fî 5 minhü Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığına fî 7 minhü (DH_İ_UM_00020_27_00014_68_002_001) 5. Vesika 5 numaralı ve son vesikamızda yazışmanın neticesi en sonunda Çanakkale Mutasarrıflığına bildirilmiştir. Dâhiliye Nezaretinden Çanakkale’ye yazıldığı için üstten alta bir şehir dışı yazışmasıyla karşı karşıyayız. Bu belge türlerine şukka denilir. Müsvedde olduğu için elkab ve hatime kısmını göremediğimiz belgenin şukka olup olmadığını, yukarıda zikrettiğimiz üzere üst-alt ilişkisinden ve yazışma yerlerine bakarak tespit edebiliriz. Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığının 22 Şubat 1921’de yazmış olduğu tahrirat, bu şukka ile 9 Mayıs 1921 tarihinde cevaplanmış oluyor. Burada da İngilizlerin pratikle uyuşmayan ve ikna edici olmayan önceki cevabı özetleniyor. Dâhiliye Nezaretinden Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığına Şukka (9 Mayıs 1921) İdâre-i Umûmiye-i Dâhiliye Kalemi No: 24391 Evveliyât numerosu: 160-Hâriciye Tesvîd târîhi: 8 Mayıs sene [1]337 Tebyîz târîhi: 9 Nâzır Vekîli Mustafa Arif Beyefendi’den Kale-i Sultaniye Sancağı Mutasarrıflığına Mahrem (1) 22 Şubat sene [1]337 târîhli ve 156 numerolu tahrîrât-ı behiyyeleri cevâbıdır. Çanakkale’de İngiliz (2) Kumandanlığınca işgâli maksûd mebânînin mesâkin-i İslâmiye miyânından intihâb idilmekde ve esâsen mevcûd (3) olan mesken buhrânının işgâl netîcesi olarak bir kat daha teşeddüd itmekde olduğundan bahisle (4) İngiltere Fevkalâde Komiserliği nezdinde icrâ olunan teşebbüsât üzerine mezkûr komiserlikden (5) vârid olan cevâbî notada keyfiyetin İngiliz Bahr-i Siyâh Ordusu Kumandanlığına havâle idildiği ve mezkûr kumandanlıkdan (6) gönderilen mebânî-i meşgûle listesi muhteviyâtı arasında Çanakkale’de İngiliz askeri işgâli altında (7) İngiltere tebaʻasına âid iki hâne bulunduğu hâlde yalnız bir Türk hânesinin görüldüğü (8) ve binâen-alâ hâzâ ihbâr-ı vâkiʻin bir esâs-ı sahîhe müstenid olmaması îcâb eylediği bildirildiği (9) Hâriciye Nezâret-i celîlesinden cevâben izbâr kılınmış olmağla ol bâbda. Sâib Tebyîz: 8 (DH_İ_UM_00020_27_00014_68_001_001) Kelimeler Aliyye: YüceArz-ı keyfiyet: Durumu bildirmekAtûfî: Merhametli ve şefkatliBehiyye: GüzelBinâen-alâ hâzâ: Bundan dolayıBuhrân: Sıkıntı, darlıkCânib: TarafElzem: Çok lüzumluEsâs-ı sahîh: Doğru bir temelGayr-ı kâbil: Mümkün olmayanHalâs: KurtulmakHarîk: YangınHasene: GüzelHasr: Yalnız bir şeye mahsus kılmaHimemât: Gayretlerİfnâ-yı hayât: Hayatın sonlanması, ölmekİntihâb: Seçmekİstidʻâ: Dilekçeİşʻâr: Yazı ile bildirmekİttihâz: Edinmek, kabullenmekİzbâr: Yazı ile bildirmeKâbil-i tecvîz: Uygun olanKuvâ-yı işgaliye: İşgal kuvvetleriLeff: EkLeffen: Ek olarakMahmidet: Övme, medhetmeMaksûd: İstenilen, kast edilenMaʻlûle: Hasta kadınMaʻrûz-ı çâkerâne: Kölenin arzıMasrûf: Harcanan, sarf edilenMasûn: KorunaklıMebânî: BinalarMektûm: GizliMen lehü’l-emr: Emir sahibi olan kişiMenût-ı re’y-i âlî: Yüce fikre bağlı olanMermiyât: MermilerMesâkin: MeskenlerMeşgûl(e): İşgal edilmiş olanMiyân: AraMugâyir: AykırıMukayyed: SınırlandırılmışMukîm: İkamet eden, oturanMutasarrıflık: Vilayet ile kaza arasındaki idari birim olan liva, sancakMüntehâ: sonMüstedʻî: Dilekçe sahibiMüstenid: Bir şeye dayananMütekâid (ç. Mütekâidîn): EmekliNâ-kâbil: Mümkün olmayanNezâret-penâhî: Nezaretin sığınağıSâmî: YüceŞâyân-ı teessüf: Üzülmeye değer olan şeyŞîme: AhlakTakdîm-i hâk-i pây: Ayak tozuna (yüksek bir makama) sunmakTervîc: Değerini artırmak, geçeril kılmakTeşebbüsât-ı müsmire: Netice veren girişimlerTeşeddüd: ŞiddetlenmeTeşmîl: Kapsamak, ihata etmekUbûdiyet: KullukVeliyyü’l-emr: Emir sahibi olan kişiZât-ı âlî: Yüce zat

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızdan itibaren harf ve kelime çalışmalarına başlıyoruz. Silik harflerin üzerinden geçerken dikkatle yazmaya ve acele etmemeye çalışalım. Elinizin alışması ve yazınızın güzelleşmesi için bu dikkat ve sabır önemli olacaktır.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Benim annem zaman gibidirOnunla doğar onunla başlar hayatBenim annem can gibidirAğlayan her bebek onda bulur şefkatBenim annem sevgidirUmutsuzluğa güneş gibi doğarOnda bulduğum bu tek hakikat, Benim annem gül gibidirBabam kokar, kardeşim kokar, süt kokarBenim annem berekettirOnda her şey çoğalır artarBenim annem derya gibidirBağrında nice sırlar tutarBenim annem denizdir mavi yakamozlar saçarDev dalgalar kabarır coşarBenim annem melektirUçar, uçar ve hep uçar. Serkan Ökçe                     Ç Ö Z Ü M        بنم آننه م زمان كبيدراونڭله  طوغار اونڭله  باشلار حياتبنم آننه م جان كبيدرآغلايان هر ببك اونده  بولور شفقتبنم آننه م سوكيدراوموتسزلغه  كونش كبي طوغاراونده  بولديغم بو تك حقيقت، بنم آننه م گل كبيدربابام قوقار، قرداشم قوقار، سوت قوقاربنم آننه م بركتدراونده  هر شي چوغالير آرتاربنم آننه م دريا كبيدرباغرنده  نيجه سرلر طوتاربنم آننه م دڭزدر ماوي ياقاموزلر صاچارديو طالغه لر قبارير جوشاربنم آننه م ملكدراوچار، اوچار و هپ اوچار.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiFasd ve Hacamat*
Osmanlı Tıbbından

Fasd, istifrağ gelendir. Kaçan kan alsalar her hılttan biraz ekseler kanın menfaati bedende gayet çoktur ve hararet-i gariziye kandır. Kaçan fasd etseler tabiatın kuvvetine ve marazın haddine göre akıdalar ve eğer cüzzamdan veya şişlerden ötürü fasd etseler kanın rengi dönmeyince dutmayalar ve eğer kandan ussı gitmeyen derler ise fasd etmezden öndin tedbir oldur ki şarab-ı enar ve şarab-ı elma-ı hâmız ve ekşi elma şarabı ve yarpuz şarabı, kangısı bulunursa içüreler. Ba‘dehu fasd edeler. Ba‘del- fasd koyun eti şorbasın içüreler ve mahmumdan nöbeti gün fasd itmeyeler ve ziyade ıssı havada ve ziyade sovuk havalarda kan almayalar ve tâ aldıran kişi uyumaya, ziyân ider ve dâhi her bir damarın bağçe dürlü menfaati vardır. Baş damarından kan almak başa ve dimağa ve göze ve buruna ve boğaza ve dil ve tudağa fâide ider. Lekil tamarından kan almak cemi‘ beden illetlerine faide ider. Baslıktan kan almak ciğere ve talağa ve zatülcenbe ve yan başları ağrısına ve diz ağrısına ve baldır ve ayak ağrısına faide ider. Kan Aldırma Hacamat  Her mizaçtan kimselerden ve kusmaya meyilli olanlardan kan aldırmak veya hacamat yapmak, vücut sağlıkları için çok faydalıdır. Vücudun fıtri ısısı kan ile sağlanır. Kan aldırmak her insanın tabiatına, mizacına ve hastalığına göre değişkenlik arz eder ve farklı miktarlarda alınmalıdır. Cüzzam hastalığı ve ödemli hastalıklarda kanın rengi değişene kadar kan akıtmaya devam edilmelidir. Şuur kaybı oluşabilecek durumlarda kan aldırmadan önce ekşi şerbet, nar, elma ve yarpuz şerbetlerinden herhangi bir tanesi içirilip sonrasında uygulama yapılmalıdır. Hacamat sonrasında koyun eti çorbasından içilmesi faydalı olur. Ateşli hastalıklarda veya nöbet geçirenlerde o gün kan aldırılmamalıdır. Ertesi gün bu uygulamayı yapılabilir. Ayrıca hacamat, çok sıcak ve çok soğuk günlerde uygulanmamalıdır ve hacamattan sonra uyumamak gerektir. Kan aldırılan her bir damarın farklı fayda ve şifaları vardır. Mesela baş damarlarından kan aldırmak beyne, kafatasına, göze, boğaz dil ve dudaklara şifa verir. Lekil damarından kan aldırmak her türlü hastalıkta faydalı olur. Bilekte bulunan akciğer damarından kan aldırmak ise ciğerlere, dalak rahatsızlıklarına, akciğer zarı iltihabına, şakak ağrılarına diz ve ayak ağrılarının iyileşmesinde çok fayda sağlar. Kelimeler: Baslık: Dirseğin iç yanında hacamat yapılan üç damardan en aşağıda olan damar, Akciğer damarı,Enar: NarFasd: Kan aldırmakHâmız: EkşiHararet- i gariziye: Vücudun normal ısısıHacamat: Deri altında birikmiş hastalıklara neden olan toksin kanın vakumlanarak dışarı alınmasıŞarab: ŞerbetMahmûm: Ateşli hastalığa tutulan kimseÖndin: ÖncesindeUss: Beyin, şuurZatü’l-cenb: Akciğer zarı iltihabı *(Kaynak: Hülâsatü’l-Ebdân, Süleymaniye Kütüphanesi, nr. 5538, vr. 43a-43b)

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

Asma Kabağı Çorbası Asma kabağını soymalı. Serçe parmağı gibi uzun uzun dilip ufak doğramalı ve su ile iyice pişirmeli. Badehu (Daha sonra) yağda kızarmış ekmek koymalı. Domatesli Pilav Bir ölçek gayet olgun domates, bir ölçek de adi suyu pirincin dörtte biri tereyağı ile kaynatmalı ve tuzunu atıp bir ölçek pirinci içine salmalı. Orta ateşte suyunu çektikde (Çekince) hafif ateş üzerinde demlendirmeli. Domatesli pilavın dibi çabuk tutacağından dikkat etmek iktiza eder. Kuzu eti bütün yahut parça parça edip tepsiye dizmeli. Üzerine tuz ekip ve biraz kızgın sade yağ ile domates suyu koyup fırına vermeli. Sütlü Muhallebi Bir kıyye (Okka, 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü: Eski okka (1282 gr.) Yeni okka, kilo (1000 gr.)) sütü cüzi miktar su ile ateşe koyup elli dirhem pirinç unu beş dirhem (Okkanın dört yüzde birine eşit eski bir ağırlık ölçüsü birimi (3,2075 gr.)) nişastayı ayrı bir kâseye bir miktar süt veya su ile ezip azar karıştırmalı. Top top olanlarını ezip dağıtmalı badehu bunu bir ince elek yahut temiz tülbentten süzmeli. Badehu bu süzülmüş pirinç ununu yavaş yavaş ve ateşteki süte karıştıra karıştıra pişirmeli sonra tabaklara dökerek soğutmalı. Badehu üstüne lüzumu kadar ince toz şekeri koyup biraz da gül suyu serpmeli.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Merhaba Arkadaşlar!Eskilerin lügaz dedikleri bilmeceleri, kendi yazı ve kelime bilgisiyle sizlerle paylaşıyoruz. Her bir lügazın çözümünü aşağıda numaralandırılmış alanlardaki boşluklara yazmanızı istiyoruz. Numaralı alanlara gelen harfleri de numara sırasına göre aşağıdaki satıra yazıp Osmanlı Türkçesine çeviriniz. Cevabı 25 Mart’a kadar mektup@osmanlicadergi.com po                  C E V A P         

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

چاناق قلعه  تركيسي ١٩٠٣ ييلنده  طوغان سيف اللّٰه، صواشدن أوڭجه  چاناق قلعه  سلطانيسنده  ١نجی صنف أوگرنجيسيدر. سيف اللّٰهڭ مكتوبي أوزرنده  ٢٩ ايلول ١٩١٤ تاريخي بولونمقده در و چاناق قلعه دن كوندرديگي مكتوبده  آننه سنه  شويله  سسلنير. سوكيلي آننه جگم، ايكي ييلدر آيري ياشاديغمز بو حيات آرتيق بيتييور. سڭا و عائله مه  قاووشاجغم ايچون چوق موتلويم. اوقولمز آرتيق خسته خانه  اولاجغي ايچون بزي استانبولده كي اوقوللره  كوندره جكلرمش. أوگرتمنلريمزڭ بيوك قسمي ده  عسكره  كيدييور. أوست دونملرده كي آغابگلريمز ايسه  كوڭللي اولارق عسكره  كيده جكلرمش. تركجه  أوگرتمنمز بوكون صنفه  كلدي، آنجق چوق طورمدي. او ده  بزه  وداع ايتدي. كيدركن بزه ، وقتي كلديگنده  وطنه  ياپيلان خدمتڭ اوقولده  ويريلن خدمتدن داها مقدس اولديغني سويله دي. قيصه  زمان أوڭجه  صوقاقلردن عسكرلر كچمه يه  باشلادى. ”چاناق قلعه  ايچنده  آينه لي چارشي، آننه  بن كيدييوم دوشمانه  قارشي“ تركيسني سويله يه رك يورويورلر. كيميلري آت صيرتنده  كيميلري دوه لرله  يول آلييورلر. طوپ آرابه لري و مكّاره لرده  اونلره  اشلك ايدييور. صواش چيقاجغنى سويله ديلر. انگليز و فرانسز كميلرينڭ بوغازده  طولاشديغني دويدق. كميلر بورالري اوراجقمش، آنجق ياقينده  استانبوله  كيده جگمز ايچون بن بونلري كوره ميه جگم. اويسه  كورمك ايستردم. صوڭنده  سزه  قاووشاجغمي بيلييورم. بابامڭ و سز آننه جگمڭ اللرندن أوپرم، قرداشلريمه  سلام ايدرم. اوغلڭز سيف اللّٰه Çanakkale Türküsü 1903 yılında doğan Seyfullah, savaştan önce Çanakkale Sultanisinde 1. sınıf öğrencisidir. Seyfullah’ın mektubu üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi bulunmaktadır ve Çanakkale’den gönderdiği mektupta annesine şöyle seslenir. Sevgili Anneciğim, iki yıldır ayrı yaşadığımız bu hayat artık bitiyor. Sana ve aileme kavuşacağım için çok mutluyum. Okulumuz artık hastane olacağı için bizi İstanbul’daki okullara göndereceklermiş. Öğretmenlerimizin büyük kısmı da askere gidiyor. Üst dönemlerdeki ağabeylerimiz ise gönüllü olarak askere gideceklermiş. Türkçe öğretmenimiz bugün sınıfa geldi, ancak çok durmadı. O da bize veda etti. Giderken bize, vakti geldiğinde vatana yapılan hizmetin okulda verilen hizmetten daha kutsal olduğunu söyledi. Kısa zaman önce sokaklardan askerler geçmeye başladı. “Çanakkale içinde Aynalı Çarşı, Anne ben gidiyom düşmana karşı” türküsünü söyleyerek yürüyorlar. Kimileri at sırtında kimileri develerle yol alıyorlar. Top arabaları ve mekkareler de onlara eşlik ediyor. Savaş çıkacağını söylediler. İngiliz ve Fransız gemilerinin boğazda dolaştığını duyduk. Gemiler buraları vuracakmış, ancak yakında İstanbul’a gideceğimiz için ben bunları göremeyeceğim. Oysa görmek isterdim. Sonunda size kavuşacağımı biliyorum. Babamın ve siz anneciğimin ellerinden öperim, kardeşlerime selam ederim. Oğlunuz Seyfullah دواسز درد ابن سينايه  بر كون شويله  بر صوري صورولمش: - هر دردڭ بر دواسي واردر ديرلر. دنياده  دواسي اولمايان درد يوقميدر؟ بيوك عالم شويله  جواب ويرمش: - دردڭ دواسزي، ايينڭ كوتويه  محتاج اولمسيدر! Devasız Dert İbn-i Sina’ya bir gün şöyle bir soru sorulmuş: -Her derdin bir devası vardır derler. Dünyada devası olmayan dert yok mudur? Büyük âlim şöyle cevap vermiş: -Derdin devasızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır! دولتڭ خزينه سي يتمزدي خليفه  هارون رشيد، امام ابو يوسفي زمانڭ تمييز محكمه سي رئيسلگنه  كتيرمشدي. آدمڭ بري اوڭا بر صوري صوردي و بيلمييورم جوابنى آلنجه ، ”ناصل بيلمزسڭ، بر ده  دولت خزينه سندن معاش آلييورسڭ“ دييه  چيقيشير. ابو يوسف ده  شويله  جواب ويرر: ”قرداشم، بزه  بيلديگمز شيلره  معاش ويريلييور. اگر بيلمدكلريمز ايچون بر اجرت آلسه يدق دولتڭ خزينه سي يتمزدي.“ Devletin Hazinesi Yetmezdi Halife Harun Reşit, İmam Ebu Yusuf’u zamanın temyiz mahkemesi reisliğine getirmişti. Adamın biri ona bir soru sordu ve bilmiyorum cevabını alınca, “Nasıl bilmezsin, bir de devlet hazinesinden maaş alıyorsun” diye çıkışır. Ebu Yusuf da şöyle cevap verir: “Kardeşim, bize bildiğimiz şeylere maaş veriliyor. Eğer bilmediklerimiz için bir ücret alsaydık devletin hazinesi yetmezdi.” نه لر ياپابيله جگمزڭ فرقنده  اولامامق هندستانده  فيللري يتيشديرمك ايچون، اونلري كوچوجككن قالين بر زنجيرله  بر قازيغه  باغلارلرمش. تابع بو ياورو فيلڭ بو زنجيري قوپارابيلمه سي، قيرابيلمه سي يا ده  قازيغي سوكوب آتابيلمسي ممكن دگلدر. كوچك فيل أوڭجه لري بوندن قورتولمق ايچون توم كوجيله  اوغراشير، دفعه لرجه  دڭه ر اما صوڭوجي دگيشديره مز؛ أوزكورلگنه  قاووشاماز. ييللر كچر، فيل قوجامان اولور... باغلي اولديغي قازيغڭ و زنجيرڭ اونلرجه  قاتنه  كوجي يته بيلير آرتيق. اما فيل اصلا بويله  بر كيريشيمده  بولونماز. او أوزكور اولاماياجغنه  اينانمشدر. آرتيق قيريلامايان شي، فيلڭ زنجيري دگل، اينانجيدر. Neler Yapabileceğimizin Farkında Olamamak Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlarmış. Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez; özgürlüğüne kavuşamaz. Yıllar geçer, fil kocaman olur... Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık. Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inanmıştır. Artık kırılamayan şey, filin zinciri değil, inancıdır.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak