Konu resmiTecdid-i İman
Baş Muharrir

تجديد ايمان انسانده  ييل، انسانلقده  يوز ييل أونملي. انسان حجره لريله  هر ييل ناصل يڭيلنييور، يڭي شيلره  مخاطب اولويور، كنجلشييور ويا اختيارلغه  يول آلييورسه ، انسانلق ده  هر يوز ييلده  يڭيلنييور و انسانلق/ملّتلر حياتڭ يڭي يوزلرينه  مخاطب اولويور، دنكه لر دگيشييور. بو يوز ييللق يڭيلنمه  انسان و حياتڭ هر آلاننده  بويله  صانكه : دينده  مجدّدلر، كولتورده  ادیبلر، شاعرلر، صنعتجيلر…، سياستده  ليدرلر، ملّتلرده  ئولكه لر وس. … بوكون، ”تركيه  يوز ييلي“  كلمه لري ديللنديريلييور. اعلاي كلمة اللّٰهده  أوڭجي اولمش عالي بر دولتڭ وظيفه سني تماملايوب اونڭ بقيه سي يڭي دولتڭ قورولمه سندن بو يانه  يوز سنه  كچمش اولاجق أوڭمزده كي ييل چونكه . يڭي بر يوز ييل باشلاياجق… كچن يوز ييل عارضه لريله ، قاچيريلان فرصتلريله ، ياڭليش باقيش آچيلريله  بوكونه  طاشيدي بزلري بر شكلده . أويله  ويا بويله  بر بريكيم ده  صاغلادي. فرقنده لق اولوشمه سنه  قاتقيده  بولوندي. هپسندن أوته  انسان زمانڭ چوجغي اولديغي كبي، دولتلر و ملّتلر ده  أويله در. يعني نه دن بو يوز ييل، سويلنديگي كبي، تركيه  يوز ييلي اولماسين. تركيه  كنديني افاده  ايدوب، قابليتلريني اورته يه  قويوب انسانلغه  فائده  أورتير نقطه يه  طاشينماسين! ممكن. ممكننڭ أوزللگي ايسه  ”اولمسي، كرچكلشمسي امكان داخلنده  اولان، اولابيلير، قابل، محتمل“در. مسئله  شوكه  نيتيله ، جزؤي ده  اولسه  اراده سيله  بيانيله  اورته يه  چيقسين بريلري. چاناق قلعه ده  ديللنديريلن بر سوزدر، ”ايمان وارسه  امكان واردر“. بوكون سويلنن بو سوزلر، تجديد ايماندر. ايمانڭ وار اولديغنڭ ترنّميدر. بوندن صوڭره سي دعادر. يعني سوزله  افاده  ايديلنڭ، فعل ايله  دستكلنمسي، قدرتڭ اللّٰهدن اولديغني بيله رك، مؤمن اولارق غيرت ايتمكدر. İnsanda yıl, insanlıkta yüzyıl önemli. İnsan hücreleriyle her yıl nasıl yenileniyor, yeni şeylere muhatap oluyor, gençleşiyor veya ihtiyarlığa yol alıyorsa, insanlık da her yüzyılda yenileniyor ve insanlık/milletler hayatın yeni yüzlerine muhatap oluyor, dengeler değişiyor. Bu yüzyıllık yenilenme insan ve hayatın her alanında böyle sanki: dinde müceddidler, kültürde edipler, şairler, sanatçılar…, siyasette liderler, milletlerde ülkeler vs. … Bugün, “Türkiye Yüzyılı” kelimeleri dillendiriliyor. İ’la-yı kelimetullahta öncü olmuş âli bir devletin vazifesini tamamlayıp onun bakiyesi yeni devletin kurulmasından bu yana yüz sene geçmiş olacak önümüzdeki yıl çünkü. Yeni bir yüz yıl başlayacak… Geçen yüzyıl arızalarıyla, kaçırılan fırsatlarıyla, yanlış bakış açılarıyla bugüne taşıdı bizleri bir şekilde. Öyle veya böyle bir birikim de sağladı. Farkındalık oluşmasına katkıda bulundu. Hepsinden öte insan zamanın çocuğu olduğu gibi, devletler ve milletler de öyledir. Yani neden bu yüzyıl söylendiği gibi, Türkiye Yüzyılı olmasın. Türkiye kendini ifade edip, kabiliyetlerini ortaya koyup insanlığa fayda üretir noktaya taşınmasın! Mümkün. Mümkününün özelliği ise “olması, gerçekleşmesi imkân dâhilinde olan, olabilir, kabil, muhtemel”dir. Mesele şu ki niyetiyle, cüzi de olsa iradesiyle beyanıyla ortaya çıksın birileri. Çanakkale’de dillendirilen bir sözdür, “İman varsa imkân vardır”. Bugün söylenen bu sözler, tecdid-i imandır. İmanın var olduğunun terennümüdür. Bundan sonrası duadır. Yani sözle ifade edilenin, fiil ile desteklenmesi, kudretin Allah’tan olduğunu bilerek, mümin olarak gayret etmektir.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiTimur ve Bayezid’in Mukatebeleri*
Okuma Metinleri

Timur’un Bayezid’e gönderdiği Tehditname (Tercüme ve hülasa) Hamdele ve salvele ve tahiyyeden sonra, Ey diyar-ı Rum’da Melik olan Yıldırım Bayezid! Bil ki biz nasr ve te’yid ile mansur ve muzaffer bir sultan-ı cedidiz. Halâyıkın cümlesi bize kuldur. Mütenebbih ol ki (Kara Yusuf) ve (Sultan Ahmed) bizim kılıçlarımızın satvetinden ve askerlerimizin heybetinden kaçtılar. Sana hafi değildir ki bu âdemler madde-i fesad olub tahrib-i bilad ve tedmir-i ibad eylerler. Bunlar (Firavun) ve (Haman) gibi ulüv ve istikbarda kafirdirler! Eğer kendi idbarını istemiyorsan onları kabul etme. Bunlar maiyetleri halkıyla sizin diyarınızda himayet görmüşler. Onlar nereye hulûl ederler ise nuhuset ve şeamet dahi oraya hulûl eder. Hâşâ bu misillû âdemler mülk-i Rum cenahı tahtında olmamalıdırlar. Onları himayetten hazer ediniz. Belki onları ihraç ediniz. Her nerede bulur iseniz ahz ve hasr ile katleyleyiniz. Sakın bu emrimize muhalefet etmeyiniz. Zira muhalif olanlar ile tebea ve cemaatlerinin ahvalini mutlaka işitmişsiniz. Elhasıl aramızda kîl u kali çoğaltmayınız. Hele cidal ve kıtali hiç göze aldırmayınız. İşte biz size bu berahini enban ve meseller darb eyledik. Bunun zımnında enva-ı tehdid ve tahvif dahi dahil biliniz. Vesselam ala men hedellah ve’l-emru yevmeizin lillah. Yıldırım Bayezid’in Cevabı (Tercüme ve Hülasa) Hamd ol Allah’a mahsusdur ki bizi İslam ile müşerref ve selatin-i A’rab ve A’cam üzerine guzv ile muazzez kılmıştır. Salat o Allah’ın Hayrül En’am olan Muhammed (sav) ile Âl-i Izamı ve Ashab-ı Kiramı üzerine olsun. Timur ismiyle mevsûm olan ey kelb-i akûr! Ey melik-i tekfurdan ekfer olan Timur! Malumun olsun ki mektubunu okudum, ey meş’um! Beni böyle mühmelât ile mi korkutacaksın? Bu türrehat ile mi muhadaa edeceksin? Beni Acem müluku veyahut reşt Tatarı mı zannediyorsun? Yoksa asker toplayışımı Hint ceyşine mi kıyas eyliyorsun? Yoksa topladığım askeri Herat ve Irak askeri gibi mi zan eyliyorsun? Yoksa benim nezdimde bulunan guzat-ı İslamı asakir-i Halep ve Şam gibi mi kıyas eyliyorsun? Halbuki yüz çevirip küfredenlerin azab-ı ekber ile nasıl azab olundukları onlar nezdinde dahi sabit olmuştur. Senin işin nakz-ı uhud (ahitleri bozmak) ve zimemden ve sefk-i demden ve hetk-i haramdan ibarettir. Biz ise şarken ve garben efdal-i selatin ve bu’den kurben eşref-i havâkîniz. Bizim cüyûş ve asakirimizin nizamını sen bilirsin ve bizim tezafür ve tenasur eylediğimize vakıfsın. Baği ve tağilerin emrine tekeffül edenler ile adil gazilerin emrine tahammül edenler arasında ne kadar fark vardır! Harb ve darb bizim reyimiz ve cihad sanatımız ve fi sebilillah gaza edenlerin adeti adetimizdir. Eğer sen hırs-ı dünya ile köpekler gibi mukateleye kalkışır isen biz dahi mukatele ederiz ve o zaman Allah’ın dediği olur ki o da kelime-i ulyadır. Bizim erlerimiz nefislerini ve mallarını bezl eylediklerinden ukbada onlar için cennet vardır ve hasıl-ı kelam bizim bütün iştigalimiz ve ahvalimiz küfre ve mütemerrinden a’da-yı din (din düşmanları) olanlar ile kıtale münhasırdır.  Malumun olsun ki bu kelamı bizim biladımıza gönderip de cenk meydanına gelmez isen zevcelerin talak-ı selase ile boş olsunlar. Eğer sen bizim biladımıza kasd edersen de ben senden kaçar ve seninle mukatele etmez isem benim zevcatım dahi talak-ı selase ile boş olsunlar. Selam müslimin üzerine olsun. Ve Allah’ın laneti de senin ve sana biat edenlerin ila yevmü’d-din cümlesi üzerine olsun. *(Ahmed Rasim, Osmanlı Tarihi 1327 R. c. 1, s. 117-121)

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihte Türk Asrı “16.Yüzyıl”*
Okuma Metinleri

تاريخده  ترك عصري ”١٦نجی يوز ييل“ ١٦نجی يوز ييل عثمانلي ايمپراطورلغنڭ آناطولي، بالقانلر و اورته طوغوده  اڭ كنيش صينيرلره  اولاشديغي يوز ييلدر. ٢نجی بايزيد، ياوز سليم، قانوني سليمان و ٢نجی سليمڭ حكمرانلق ييللريله  كچن بو يوز ييلده  آق دڭز بر ترك دڭزي حالنه  كلمش، ٨ ميليون كيلومتره لك بر اراضي يه  صاحب اولديغي بر آلانه  حاكم اولديغي ١٦نجی يوز ييل، ترك تاريخنڭ آلتون دورلرندن بريدر. شاه اسماعيل طرفندن ايرانده  قورولان صفوي دولتي، بوكونكي آذربيجان، ايران، ارمنیستان، ايراق، افغانستان، تركمنستان و تركيه نڭ طوغو آناطولي بولگه سني قاپسايان چوق بيوك بر دولتدي. آيريجه ، بو دونمده ، ٥ ميليون كيلومتره  يوز أولچومي طوپراغي ايله  هندستانده  بابور شاه طرفندن بر ترك ايمپراطورلغي قورولمش بولونويوردي. قره دڭز و خزر دڭزي ترك دولتلري آراسنده  بر ايچ كول كبيدي. بو يوز ييلده  تركلك سياستي آچيسندن اولديغي قدر علم و مدنيت آچيسندن ده  ذروه يه  اولاشمشدي. كرك عثمانلي كركسه  تركستان جغرافيه سنده  جانلي و پارلاق بر علم حياتي خاندانلرڭ قورومسي آلتنده  سرپيلوب بوي آتدي. معنوي كولتور يوڭندن اله  آلينديغنده  ده  بو يوز ييل بوينجه  هم عثمانلي ئولكه سي هم ده  تركستان طوپراقلرنده  بڭزر بر احتشام كوزه  چارپييوردي. بو يوز ييلده  تركستانده  قورولان نقشبندي طريقتي و قوللري اوتاغده كي خندان، طاغده كي چوبانه  قدر اوزانارق كوڭل دنيالرينه  يوڭ ويرييوردى. بو طريقتلر سايه سنده  فتحدن فتحه  قوشان آقينجيلرڭ يانيصيره  يدي اقليم درت بوجاقده  اللّٰهه  حقّيله  قول اولوش يونتملريني أوگرنييور، انسانمزڭ روح دنياسنه  امثالسز رنكلرله  زنكينلشديرييوردى. خواجه  احمد يسوي، چشيتلي بويلردن ميليونلر و ميليونلرجه  تورك انساننه  اللّٰهڭ ديله مه سيله  هدايت يولني كوسترمش و تركلگي ”متقي“ بر مسلمانلق يولنده  يوغورمشدر. بو خصوصلر ده  دقّته  آلينديغنده  راحتلقله  سويله يه بيليرزكه  ١٦نجی يوز ييلڭ بر ”ترك عصري“ اولارق آدلانديريلمسي يرنده  بر نيته له مه در. بوكون تاريخي بر دونم اولارق ١٦نجی يوز ييل ترك دنياسنڭ اولاشديغي سويه يي هدفله مك هيچ ده  كوچومسنه ميه جك بر يوڭليشدر. چونكه  تاريخده  ”ترك عصري“ دييه  بيلينن ييللره  بو وصفي قازانديران كيمسه لرڭ داها صوڭره كي يوز ييللرده  أورنك آليناجق بر چاغ اولوشديرمق كبي، او كوندن بو يانه  كچن سوره ده  ده  هيچ كيمسه  او يوز ييلي احيا ايتمه  كبي بر ميسيونه  طالب اولمامشدر.   تركيه ، آوروپه نڭ ايچنده  يوق اولماياجق قدر بيوك، كوكلي، زنگين و صويلي بر كچمشه  صاحبدر. طولايسيله ؛ يالڭز آوروپه يه  اندكسلنمش بر پوليتيقه  يرينه ، يڭي اقونوميك، صوسيال، تجاري پوليتيقه لر أورتن يڭي بر تركيه يه  احتياج واردر. دنيا، هر زمان و هر يرده  سوزي ديڭلنن، كوچلي، بيوك تركيه يي بكله مكده در. بيوك تركيه ، كچمشده  اولديغي كبي كله جكده  ده  ”انسان حقّلرينڭ“، ”أوزگورلگنڭ“ و ”عدالتنڭ“ تأميناتيدر و اينانييورمكه  ٢١نجی يوز ييل ده  ”تركلرڭ عصري“ اولاجقدر. 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu’da en geniş sınırlara ulaştığı yüzyıldır. 2. Beyazıt, Yavuz Selim, Kanuni Süleyman ve II. Selim’in hükümranlık yıllarıyla geçen bu yüzyılda Akdeniz bir Türk denizi haline gelmiş, 8 milyon kilometrelik bir araziye sahip olduğu bir alana hâkim olduğu XVI. Yüzyıl, Türk tarihinin altın devirlerinden biridir. Şah İsmail tarafından İran’da kurulan Safevi devleti, bugünkü Azerbaycan, İran, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye’nin doğu Anadolu bölgesini kapsayan çok büyük bir devletti. Ayrıca, bu dönemde, 5 milyon kilometre yüz ölçümü toprağı ile Hindistan’da Babür Şah tarafından bir Türk imparatorluğu kurulmuş bulunuyordu. Karadeniz ve Hazar Denizi Türk devletleri arasında bir iç göl gibiydi. Bu yüzyılda Türklük siyaseti açısından olduğu kadar ilim ve medeniyet açısından da zirveye ulaşmıştı. Gerek Osmanlı gerekse Türkistan coğrafyasında canlı ve parlak bir ilim hayatı hanedanların koruması altında serpilip boy attı. Manevi kültür yönünden ele alındığında da bu yüzyıl boyunca hem Osmanlı ülkesi hem de Türkistan topraklarında benzer bir ihtişam göze çarpıyordu. Bu yüzyılda Türkistan’da kurulan Nakşibendî tarikatı ve kolları otağdaki handan, dağdaki çobana kadar uzanarak gönül dünyalarına yön veriyordu. Bu tarikatlar sayesinde fetihten fethe koşan akıncıların yanı sıra yedi iklim dört bucakta Allah’a hakkıyla kul oluş yöntemlerini öğreniyor, insanımızın ruh dünyasına emsalsiz renklerle zenginleştiriyordu. Hoca Ahmet Yesevi, çeşitli boylardan milyonlar ve milyonlarca Türk insanına Allah’ın dilemesiyle hidayet yolunu göstermiş ve Türklüğü “muttaki” bir Müslümanlık yolunda yoğurmuştur. Bu hususlar da dikkate alındığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki 16. yüzyılın bir “Türk Asrı” olarak adlandırılması yerinde bir nitelemedir. Bugün tarihi bir dönem olarak 16. yüzyıl Türk dünyasının ulaştığı seviyeyi hedeflemek hiç de küçümsenemeyecek bir yöneliştir. Çünkü tarihte “Türk Asrı” diye bilinen yıllara bu vasfı kazandıran kimselerin daha sonraki yüzyıllarda örnek alınacak bir çağ oluşturmak gibi, o günden bu yana geçen sürede de hiç kimse o yüzyılı ihya etme gibi bir misyona talip olmamıştır. Türkiye, Avrupa’nın içinde yok olmayacak kadar büyük, köklü, zengin ve soylu bir geçmişe sahiptir. Dolaysıyla; yalnız Avrupa’ya endekslenmiş bir politika yerine, yeni ekonomik, sosyal, ticari politikalar üreten yeni bir Türkiye’ye ihtiyaç vardır. Dünya, her zaman ve her yerde sözü dinlenen, güçlü, büyük Türkiye’yi beklemektedir. Büyük Türkiye, geçmişte olduğu gibi gelecekte de “insan haklarının”, “özgürlüğünün” ve “adaletinin” teminatıdır ve inanıyorum ki 21. yüzyıl da “Türklerin Asrı” olacaktır. *kalehaber.net

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiEdebiyat Ve Biz*
Okuma Metinleri

Tayyar Rahmi’ye: Hangi edebi mecmuayı elime alacak olursam, bakıyorum ki her sahifesi şiirler, hikayelerle dolu… Çok iyi değil mi? Bilhassa geceleri uykusuzlukla geçirmekten şikâyet edenlere tavsiye olunacak bir iksir! Öyle zannediyorum, bu takım mecmuaları parlak bir isim bulmak için kim bilir ne kadar yoruluyorlar da… Halbuki bunlar, mecburiyetten ziyade bir nevi seyyar edebiyat hastahaneciklerine benziyorlar ki, içleri hasta şiirler, müteverrim nehirlerle lebaleb! Esasen edebiyatı yeis ve hicran, zevk ve vuslat gibi kadın aşkını müterennim bir saz diye telakki eden heveskarlardan mütekamil eserler beklemek abes! Zira; birçok arkadaşlarımız edebiyatı da musikiyi de mahdut ve muayyen bir sahada görmeye alışmışlar. Unutuyorlar ki musiki bizi elemler, hicranlar içinde ağlatıp sızlattığı gibi, bazen ruhumuzu neşe-yab ediyor; sürurumuzdan raks ediyoruz. Bazen de asabımızı öyle geliyor ki adeta birer hiddet heykeli kesiliyoruz, yumruklarımız bila-ihtiyar havaya kalkıyor… Binaenaleyh, edebiyatla da kadın aşkından evvel din, vatan, aile ve kâinat aşkları terennüm edilir ki hakiki edebiyat da budur. Ve ancak edebiyatın istihdaf ettiği bu gayeleri takip edenler edip ve şair olurlar. Şu hâlde hakiki sanatkarlar için, mucib-i iştihar bu kadar vasi ve feyyaz sahalar varken, hâlâ sahte aşık tavırlarıyla “ah vahlar” savuran kolay şöhret budalası edebiyat mensuplarını muaheze etmekte ve kendilerini dini, milli, terbiyevi ve ahlaki eserler vücuda getirmeye davet etmekte bittab’ haklıyız. Bir de tembel ve şifahi erbab-ı kalem var ki, bunlar da titizliklerini külliyat denebilecek eserlerinde göstermelidirler. Yoksa, altı ayda bir yumurta yapacakları on iki mısralık malzemelerinde değil. Abdülkerim zâde Ahmet Hamdi *Mahfil, 1340 Cemaziyülahır, nüsha 10

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiAldanma!
Okuma Metinleri

Aldanma! Dünyada dost istersen Allah yeterMürşid-i kâmil istersen hazret-i Kur’an yeterDelil istersen Hazret-i Muhammed (sav) yeterMeşgul olmak istersen ibadet yeterİbret almak istersen ölüm yeterBunlar da yetmez der isen nar-ı cehennem yeter Kaderde ne ise olur etme merakUyma kendi nefsine Hakk’ın emrine bakAltından ağacın olsa zümrütten yaprakAkıbet gözünü doyurur bir avuç toprak Bul erbabını danış akıl demek firasettirHeva-yı nesfine uyma sakın sabrın sonu selamettirZaman ahir zaman oldu zuhur eden alamettirNe aldandın be hey şaşkın bu can sana emanettir. Seyyah 1365

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiUyan
Okuma Metinleri

اويان باق سڭا كيم بويني بوكوك آغلايان؟حقّ حياتڭ سنڭ اي مسلمان!قورتار او بيچاره يي اللّٰه ايچون،آرتيق ئولوم اويقولرندن اويان! بونجه  زماندر اويودڭ، قانمدڭ؛چكمدیگڭ قالمدي، اوصلانمدڭ.چيگنه ديلر يورديڭي باشدن باشه ،سن يينه  بر كره  قيميلدانمدڭ! نينني دگل ديڭله ديگڭ ولوله ...كوكره يه رك آقمه ده  مستقبله ،بر ابدي سيل كه  زماندر آدي؛هايدي قاتيل سن ده  او جوشقون سله . قارشي طورولماز، جريان سينه چاك...وارسه  طورانلر اولور البت هلاك.طالغه لرڭ آڭلامدن سيرينى،كوز كوره  كردابه  نه در انحماق؟ دهشت ماضي يي كتير يادينه ؛كيمسه  يتيشمز يارين امداديڭه .مرحمتڭ يوق دييه لم نفسڭه ؛مرحمت ايتمزميسڭ اولاديڭه ؟ ”بن اوني دنيايه  كتيردم...“ دييه ،قالقيشاجقسڭ ديمك ئولديرمه يه !سوق ايدييورمش مگر انسانلري،حق ابوّت ده  بو جانيلگه ! طوغريميدر يأس ايله  اولمق تباه؟يوقمي كلوب غيرته  بر انتباه؟بكله ديگڭ صبح قيامتميدر؟كون باتييور، سن آرييورسڭ صباح! كوزلري ماضی يه  باقان ملّتڭ،عمري تماديسي اولور نكبتڭ.قارشوڭه  مستقبلي ديكمش خدا،كورمه يه ، لكن داها يوق نيتڭ! اي قوجه  شرق، اي ابدي مسكنت!سن ده  قيميلدانمه يه  بر نيت ايت.قورقويورم، غربڭ الندن يارين،قالماياجق چكمدیگڭ ملعنت. حق حياتڭ داها چيگننمدن،قان دوكه رك آلمليسڭ مرد ايسه ڭ.چونكه  بوكون اورته ده  حق صاحبي،بر كيشيدر: ”حقّمي ويرمم!“ ديين. Baksana kim boynu bükük ağlayan?Hakk-ı hayatın senin ey Müslüman!Kurtar o biçareyi Allah için,Artık ölüm uykularından uyan! Bunca zamandır uyudun, kanmadın;Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.Çiğnediler yurdunu baştan başa,Sen yine bir kerre kımıldanmadın! Ninni değil dinlediğin velvele...Kükreyerek akmada müstakbele,Bir ebedî sel ki zamandır adı;Haydi katıl sen de o coşkun sele. Karşı durulmaz, cereyan sîne-çâk...Varsa duranlar olur elbet helâk.Dalgaların anlamadan seyrini,Göz göre girdâba nedir inhimâk? Dehşet-i maziyi getir yâdına;Kimse yetişmez yarın imdadına.Merhametin yok diyelim nefsine;Merhamet etmez misin evlâdına? “Ben onu dünyaya getirdim...” diye,Kalkışacaksın demek öldürmeye!Sevk ediyormuş meğer insanları,Hakk-ı übüvvet de bu caniliğe! Doğru mudur yeis ile olmak tebâh?Yok mu gelip gayrete bir intibâh?Beklediğin subh-i Kıyâmet midir?Gün batıyor, sen arıyorsun sabâh! Gözleri maziye bakan milletin,Ömrü temâdîsi olur nekbetin.Karşına müstakbeli dikmiş Hudâ,Görmeye, lâkin daha yok niyetin! Ey koca Şark, ey ebedî meskenet!Sen de kımıldanmaya bir niyet et.Korkuyorum, Garbın elinden yarın,Kalmayacak çekmediğin mel’anet. Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,Kan dökerek almalısın merd isen.Çünkü bugün ortada hak sâhibi,Bir kişidir: “Hakkımı vermem!” diyen. Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif ERSOY 01 Ocak
Konu resmiEy Hamiyetli İhvân-ı Vatan!*
Okuma Metinleri

Ey hamiyetli ihvân-ı vatan! İsrâfât ve hilâf-ı şerîat ve lezâiz-i nâ-meşrûa ile tekrar ihyâ etmeyiniz. Demek şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihâd-ı millet ve meşrûtiyet ile rahm-i mâdere geçtik. Neşv ü nemâ bulacağız. Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesâfe-i terakkîden, inşâallâh mu‘cize-i Peygamberî (asm) ile, şimendifer-i kānûn-u şer‘iye-i esâsiyeye amelen ve burâk-ı meşveret-i şer‘iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşetengîz sahrâ-yı kebîri zaman-ı kasîrde tekemmül-ü mebâdî cihetiyle tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsâbaka edeceğiz. Zîrâ onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler. Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebâdîye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi‘-i ahlâk-ı hasene olan hakîkat-i İslâmiyenin ve isti‘dâd-ı fıtrînin ve feyz-i îmânın ve şiddet-i cû‘un hazma verdiği teshîl yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik. * Hutbe-i Şâmiye, 487-488

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBahar Gelecek
Okuma Metinleri

بهار  كله جك يولمزي كسدي كبر طاغلري،بنلگي آشنجه  بهار  كله جك.آقمه يه  باشلاسڭ  كوڭل پيڭاري،سوكيلر طاشنجه  بهار  كله جك. صاراروب صولويور ارضڭ چهره سي،ديولرڭ النده  ظلم شيفره سي،بر سحر وقتنده ، رحمت جمره سي؛يورگه  دوشنجه  بهار  كله جك. حزن بلوطلري چاغڭ  كوزنده ،دويغولر صاورولور هجران  كوزنده ،قيشڭ اوجاغنده ، يازڭ كوزنده ؛كوڭللر پيشنجه  بهار  كله جك. نه  زمان بيته جك بو اينجه  آغري؟شرحه  شرحه  اولدي طوپراغڭ باغري،قوللريني آچوب حضوره  طوغري؛ايرماقلر قوشنجه  بهار  كله جك. كوزلري سماده  صوصقون چيچكلر،نورلي بلوطلرڭ يولني بكلر،مرحمت يله لي ياغمور يوركلر؛سيل  كبي جوشنجه  بهار  كله جك. Yolumuzu kesti kibir dağları,Benliği aşınca bahar gelecek.Akmaya başlasın gönül pınarı,Sevgiler taşınca bahar gelecek. Sararıp soluyor arzın çehresi,Devlerin elinde zulüm şifresi,Bir seher vaktinde, rahmet cemresi;Yüreğe düşünce bahar gelecek. Hüzün bulutları çağın gözünde,Duygular savrulur hicran güzünde,Kışın ocağında, yazın közünde;Gönüller pişince bahar gelecek. Ne zaman bitecek bu ince ağrı?Şerha şerha oldu toprağın bağrı,Kollarını açıp huzura doğru;Irmaklar koşunca bahar gelecek. Gözleri semâda suskun çiçekler,Nurlu bulutların yolunu bekler,Merhamet yeleli yağmur yürekler;Sel gibi coşunca bahar gelecek. Bestami YAZGAN

Bestami YAZGAN 01 Ocak
Konu resmiYunan Mezalimi*
Okuma Metinleri

Makedonya Müslümanları ateşler içinde yanıyor Türkiye ile Yunan arasında sulh akdedilmesine ve muahede name gerek Türkiye Büyük Millet meclisi ve gerek Yunan hükümetlerince tasdik olunmasına rağmen Yunanistan’da senelerden beri Müslümanlara reva görülen mezalim bugünlerde son şiddetiyle devam etmektedir. Her nasılsa Yunan çemberini yararak kaçıp gelenler, ara sıra kaçırılan mektuplar tüyleri ürpertecek, vicdanları, kalpleri sızlatacak fecialar naklediyorlar. 15 gün evvel Siroz’un en benam-ı eşraf ve tüccarından mürekkep olan on yedi kişilik bir kafile geceleyin yataklarından kaldırılarak garbi Türkiye’ye teb’îd olunmuş, beş gün sonra on beşi iade edilerek ikisinin ne olduğu el-yevm gayr-i malum olunmuştur. İskeçe Divan-ı Harbi Makedonya ve Garbi Türkiye ahalisinden yüz kırk dokuz kişiyi muhakeme ederek on sekizini idama mahkûm etmiş ve hükm-ü idamın tasdikini Atina’ya yazmıştır. Drama, Siros, kavala hapishanelerinde inleyen Müslümanlar la yuad vela yuhsa. Bütün ahali-i İslamiye hayatından emin değildir. Bir gün geçmez ki İslamlar birkaç kurban vermesinler. *Sebilürreşad, 30 Ağustos 1339

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiSünnet-i Seniye
Beyt-i Berceste

Köşe Penceresi امام ربّاني احمد فاروقي (رض) ديمشكه : ”بن سير روحانيده  قطع مراتب ايدركن، طبقات اوليا ايچنده  اڭ پارلاغنى و اڭ حشمتليسني و اڭ لطافتليسني و اڭ امنيتليسني، سنّت سنيه يه  اتّباعي، اساس طريقت اتخاذ ايدنلري كوردم. حتّي او طبقه نڭ عامي اوليالري، سائر طبقاطڭ خاص وليلرندن داها محتشم كورونويوردي!“ اوت مجدّد الف ثاني امام ربّاني (رض) حق سويلييور. سنّت سنيه يي اساس طوتان، حبيب اللّٰهڭ ظلّي آلتنده  مقام محبوبيته  مظهردر. İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî (ra) demiş ki: “Ben seyr-i rûhânîde kat‘-ı merâtib ederken, tabakāt-ı evliyâ içinde en parlağını ve en haşmetlisini ve en letâfetlisini ve en emniyetlisini, sünnet-i seniyeye ittibâı, esâs-ı tarîkat ittihâz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın âmî evliyâları, sâir tabakātın hâs velîlerinden daha muhteşem görünüyordu!” Evet Müceddid-i Elf-i Sânî İmâm-ı Rabbânî (ra) hak söylüyor. Sünnet-i seniyeyi esas tutan, Habîbullâh’ın zılli altında makam-ı mahbûbiyete mazhardır. (Osmanlıca Lem’alar, s. 51) 1. Beyit هواي  وصلتكله زار قالدم دار غربتدهبنمچون رهبر اول يابانه دوشدم يارسول اللّه Hevâ-yı vuslatınla zâr kaldum dâr-ı gurbetdeBenim-çün rehber ol yâbâne düşdüm yâ Resûlallâh Osman Şems (4) * Ah şu vuslat ve gurbet! O’nun emanetinin nuruyla hakikati bir anlaşılsa? O vakit anlaşılır Cennet bahçesinin içerisine düşen ihtiyar adam ve henîn-i cîz.  (Ya Rabbi, Ahlak-ı Kur’ân Olan’ın (asm) sünnet-i seniyyesine muvaffak kılmaklıkla kalbimizi sana müteveccih eyle!) * Hevâ-yı vuslat: Sevgiliye kavuşma hevesi, arzûsuZâr: (fa) AğlamaDâr-ı gurbet: (fa) Gurbet diyârıYâbân: Issız, yabancıBiyaban: (fa) Çöl 2. Beyit بری كل سرسری یولاونك امّتندن اولسل سل كومه لرله طولاونڭ امّتندن اول Beri gel serseri yol!O’nun Ümmetinden ol!Sel sel kümelerle dol!O’nun Ümmetinden ol! Necip Fazıl (8) * Yol/Ömr var yollar/ömürler var; olukça kir olukça nûr. Zul(u)metli olanı değil, tenvir edeni ihtiyâr et. İsm-i  Nûr’a intisab ile. O vakit, “Ümmetî “ nidâsında tevhid ile nübüvvetin münasebeti münevver. Büyük nasîb! Ümmet-lik…  Asıl ile nesli cem’ eyleyen Mesih’in (as) duasına cevab: Ya Hazret-i Mukteda (asm)! İşte… Evvelinde, müjdeli gecenin nübüvvet safında saf tutan zaman-sız sakinler (as)…  Âhirinde, ittibâen semasında yıldız yıldız (ra) gülümseyenler, gül-bağçesinde çiçek çiçek (rh) serpilenler…  Şu fesâd-ı ümmet zamanında Nûr’a (asm) temessük ile… * Ümmet: Bir peygamberin din-i Hakka da’vet etmeye Allah tarafından me’mur olduğu cemaat, kavim, taifeÜmmet-i Muhammed (Aleyhisselam): Müslümanlar, ehl-i İslâm 3. Beyit روضۀ كويننه هردم طورميوب ايلركذارعاشق اولمش غالبا اول سرو خوش رفتاره صو Ravza-i kûyınına her dem durmayub eyler güzâr‘Âşık olmış gâlibâ ol serv-i hoş-reftâre su Fuzuli (3) * Her bahçe, gül bahçesi değil ki!?.. Meğer O’ndan koku taşımasın. Bir sehl, hoş letâfet: Dicle ve Fırat tesmiye iki hayat kaynağı yönünü En Sevgili’nin köyüne çevirmiş kavuşmak arzusuyla nasıl da çağlar. Ya câmid olmayan, ümmet olan sen? Her bir halinin, fi’linin, kavlinin altında Edeb’i görmeyecek misin? Kadem’ini baş-tacı eyleyip dilleri ve hatları dâim ihtizazda olan Sultan’ın Sultanları’na rahmet! * Ravza: Suyu ve çayır-çimeni bol bahçeRavza-yı Mutahhara: Minber-i şerif ve Peygamberimiz Aleyhisselatü Vesselam arasında kalan kısım, Cennet bahçesiKûy: (fa) Köy, semt, mahalleServ (Servî): (fa) Sureten ve sireten serviyi andıran sevgiliHoş-reftâr: (fa) Hoş yürüyüşlü 4. Beyit رهبري دركاه عز ت اولديغيچون اي حبيبانبيا و اوليانڭ اولدي بابڭ قبله سي Rehberi dergâh-ı ‘izzet olduğuyçün ey HabîbEnbiyâ vü evliyânın oldu bâbın kıblesi Hacı Bayram Veli (2) * Rehber-i Mutlak, Hâce-i Kâinat, Muallim-i Ukul. İkinciler birincisiz olamaz. Tam istikameti arayanlar, kâinatın sırrını isteyenler, uslanmak isteyen akıllar! Yol belli hem yordam belli. Melami’ce olsun: Başbaşa bağlı baş da…  Şâri-i hakiki olan Cenâb-ı Hak,  Şer’iatın sahibinin yolunda kal7bimizdeki huzuru dâim eylesin. * Habîb: Ubudiyyetiyle kendini Allah’a sevdiren ve aynadarlık eden: Habib-i Kibriya, Habibullah, Mahbûb, Muhabbet Ma’deni, Seçilen (En) Sevgili, Ebed Sevgili,  Canların Cananı, Canda Canan, Cana Can Katan, DildârRehber: (fa) Yol gösterenSeyyîd: Peygamberimizin kendi mübârek lisân-ı pâkleriyle sâbit olan  ism-i şerîfi: اناسیّدالناس یوم القیامة 5. Beyit محبّ اولان رسولڭ امتندن ايد رمي هيچ تهاون سنّتندن Muhib olan Resûlün ümmetündenİder mi hîç tehâvün sünnetünden Hasib-i Üsküdârî (7) * Yandı mı bir kez bu çerâğ dilde, kalb mevlevî olur. Ef’alinde O’nu arar, etvarında ahvalinde akvalinde her yerde. En küçük noktada sıtma-misâl titreme. Hazer et!.. * Tehâvün: Ehemmiyet vermemekHevn: Hakir ve zayıf olmakMuhîb: Hazret-i Peygamber Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin seveni, aşığı 6. Beyit عجب عمرمده بركز ايشله دممی بلمزم شاهمرضاڭه بر موافق سنتڭدن ضیا يا رسول  اللّه ‘Aceb ömrümde bir kez işledim mi bilmezem şâhımRızâna bir muvafık sünnetinden ziyâ yâ Resûlallâh Şem’î (5) * Elbette, “En güzel hâl”e şaşılmaz! Dünyada sünnetin, ukbada şefaatin, dâr-ı saâdet olan Cennet’te komşuluğun.  Hem ahir zamanda… Bir lahzacık “rızâ’yı İlâhî”ye bakar, onun eseri.               * Ziyâ: ء)  (ضیاIşıkSirâc: Kandil, ışık kaynağı (mec.): İki cihan güneşi: Ve Allah’a (yine) O’nun izni ile (çağıran) bir da’vetçi ve (umum kâinâtı) nûrlandıran bir kandil olarak (gönderdik). (Ahzab, 46) 7. Beyit شكرلر سڭا یا راب، بزلری امّت ايتدڭبز كناهكار قوللره نه بیوك رحمت ايتدڭاون سكز بیڭ عالمڭ افندیسی رسولڭیولنی بزه رهبر، حالنی سنّت ايتدڭ Şükürler sana Ya Rab, bizleri ümmet ettinBiz günahkâr kullara ne büyük rahmet ettinOn sekiz bin âlemin efendisi ResulünYolunu bize rehber, halini sünnet ettin Selîmzâde (6) * Şâhid olarak Allah yeter! * Ümem-i Hatîb: Ümmetlerin vaiziRahmeti’l-âlemin: Rahmetin en parlak misâli ve mümessili ve o rahmetin en beliğ lisânı ve dellâlı:  (Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya, 107)On sekiz bin âlemin efendisi: Seyyîd-i Nev’i Beşer, Kâinâtın EfendisiRehber (-i ekmel): Reh-nümâ,  Cem’-i Ümmete Kıble-nümâ, Ümmetine Rehber, Otuz Üç Bin Ashaba Rehber,  Asfiyânın Hem-rehberi, Mümküne Cennet Yolu, Gel Diyen: … (Ey Resûlüm!) Sen, ancak (Allah’ın azâbı ile) bir korkutucusun ve her kavmin bir yol göstereni vardır. (Ra’d, 7) م          مم Kaynakça BEDİÜZZAMÂN, Saîd Nursî, (2007), Osmanlıca Lem’alar, İstanbul: Altınbaşak Neşriyât Cönk, Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi, Özel Koleksiyonlar ve Arşivler, Bib. No.: C66, Yazma No: MS 34 No:14 (v. 46A) Divan-ı Fuzuli, Milli Kütüphane, Yazmalar, No: A 3401 (s. 9) Divan-ı Osman Şems Efendi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphanesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmaları, No: 1801 (v. 167A) Divan-ı Şem’î, Milli Kütüphane, Yazmalar, No: 134 (v. 37B) DOĞRUYOL, Mithat, (2015), Bizim Kubbe’den,: Murat Darıcık, Sivas: Anıl Matbaacılık (s. 12) Dürretü’l- Esmâ, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Nuru Osmaniye, No: 4953 (v. 91A) KISAKÜREK Necip Fazıl, (2004), Çile, İstanbul: Büyük Doğu Yayınları (s.397) https://kulliyat.risale.online/ https://kuran.hayrat.com.tr/ http://lugatim.com/ http://www.yazmalar.gov.tr/

İbrahim SARITAŞ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

دگرلي دوستلر، سرت و صوغوق كونلر قاپيده . آرالق آينده يز. بر پارچه  ده  اولسه  ايچمزي ايصيتمق ايچون بعض كلمه لرڭ كوكنلرينه  يولجيلق ياپاجغز… چونكه  روحمزدن ديلمزه  دوكولن هر كلمه  بزي آڭلاتير. ايچمزي و مخاطبمزي ايصيتير. بزم مدنيتمزي، كولتوريمزي ياڭسيتير. مثلا، ”مطره “ هانكي ديلدن ديلمزه  دوشدي. ”زوانه “ عجبا اڭ باشده  نه يه  دينييوردي؟ ”جدل“ نه در؟ ”جبل“ نه در؟ بعضًا قاريشديرييورمي يز؟ داها نيجه لري… ايشته  ايلك كوكنلرينه  سياحت ايده جگمز كلمه مز ”مطره “ Değerli dostlar, sert ve soğuk günler kapıda. Aralık ayındayız. Bir parça da olsa içimizi ısıtmak için bazı kelimelerin kökenlerine yolculuk yapacağız… Çünkü ruhumuzdan dilimize dökülen her kelime bizi anlatır. İçimizi ve muhatabımızı ısıtır. Bizim medeniyetimizi, kültürümüzü yansıtır. Mesela, “matara” hangi dilden dilimize düştü. “Zıvana” acaba en başta neye deniyordu? “Cedel” nedir? “Cebel” nedir? Bazen karıştırıyor muyuz? Daha niceleri… işte ilk kökenlerine seyahat edeceğimiz kelimemiz “matara” MATARA: Bu kelimenin Arapçadaki “mithare” denilen kelimeden değişerek dilimize geçtiği söyleniyor. Taharet kökünden gelen bu kelime temizleme aracı olan su kabını ifade ediyordu. Zamanla bu kelime su taşıma kabı anlamındaki matara şeklini aldı. Diğer bir görüşe göre de, Arapçadaki yağmur anlamındaki “matar” kelimesi zamanla arazide su taşımaya yarayan mataraya dönüştü. ZIVANA: Farsça olan bu kelime, havuzlarda havuzun üst kısmına takılan, fazla suyu tahliye etmek için iki ucu açık borunun adıdır. Türkçemizdeki “zıvanadan çıkmak” deyimi taşkınlık göstermek, haddi aşıp edepsizlik yapmak anlamına gelmektedir. LÂUBÂLİ: Bu kelime Arapça kökenli bir kelimedir. Olumsuzluk anlamındaki “la” ile “aldırış etme” anlamındaki “übal” kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur. Bu ifade Birinci tekil şahıs ekiyle “Aldırış etmem” manasına gelmektedir. Ama zamanla bu kelime dilimizde “Lâubâli adam” “Lâubâli kıyâfet” “Lâubâli ifâde” gibi ciddî ve saygılı olma endişesi taşımayan, saygısız, gayr-i ciddî anlamında kullanılmıştır. HEMŞİRE–HEMŞEHRİ: Bu iki kelime karıştırılan kelimelerdendir. Farsça süt anlamındaki “şir” kelimesi hem ile birleşerek aynı anneden süt emen kız kardeş için kullanılır. Hemşehri ise aynı şehirden olanlar için kullanılır. CEBEL-CEDEL: Bu iki kelime de bazen karıştırılır. “Cebelleşmek” şeklinde yanlış kullanılır. Halbuki, “cebel” dağ demektir; “cedel” ise kavga, çatışma anlamına gelmektedir. Doğru ifade “cedelleşmek” şeklinde olacaktır. CANBAZ: Farsçadaki oynayan anlamındaki “baz” eki canla birleşince canıyla oynayan manasına gelir. Osmanlı döneminde canbazlar savaşta en ileride avcı hattında bulunarak canlarını hiçe sayan binekli askerlerdi. Zamanla bu kelime sirklerde at üstünde, ip üstünde canını tehlikeye atarak gösteri yapan insanlar için de kullanıldı. Yine aynı mantıkla sirklerde ateş ile oynayan ateşbazlar vardı. Ayrıca kumar oynayan kumarbaz, düzenle oynayan düzenbaz, küfürbaz, hokkabaz, kelimeleri de aynı esas ile yazılır. REHBER: Bu kelime dilimize Farsçadan geçmiştir. “Rah-ber” şeklinde doğan bu kelime, Farsçada yol anlamındaki “rah” kelimesi ile, götüren anlamındaki “ber” kelimesinin izdivacından oluşmuştur. “Yol götüren, yol gösteren” manasına gelen bu kelime zamanla dilimizde rehber şeklinde yumuşatılarak kullanılmıştır. 7 EMİN: Bir vakit bir deponun önünde “7 Emin” şeklinde bir yazı ile karşılaştım. Ve çok şaşırdım. Kendi kendime “nereden nereye!” dedim. Gelin hep beraber “7 emin” ifadesinin kökenine bakalım. İslam hukukunda ihtilaflı iki kişi arasındaki mesele çözülene kadar, ihtilaf konusu olan mal, eşya güvenilir bir yere teslim edilir. Osmanlı devrinde emanet edilen bu emin yere Arapça  “yed” ve “emin” kelimelerinden oluşmuş bir terkiple “yed-i emin” denilirdi. Yani “emanet edilebilecek derecede emin bir yer, emin bir el” anlamında bir ifadeydi. Ama gelin görün ki, bu ifade zamanla ecdadımızdan uzaklaşmış bizlerin elinde ne hale gelmiş!

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiDenizlerin Hâkimi Osmanlı
Biliyor muydunuz?

دڭزلرڭ حاكمي عثمانلي قره  يوليله  سياحت ايدنلره  ويريلن يول اذني بلگه سنه  عثمانليده  مرور تذكره سي دينيلمكده يدي. بوڭا قارشيلق دڭزلرده  كميلرڭ سياحت ايده بيلمه لري و استانبول و چاناق قلعه  بوغازلرندن كچه بيلمه لري ده  اذنه  تابعدي. يعني هر ايسته ين كمي، بوغازلردن كچه مزدي. كميلره  ويريلن سياحت بلگه لرينه  اذن سفينه  دينيلمكده يدي. اذن سفينه  ايچون بر ديزي بوروقراتيك سورجڭ تماملانمه سي كركييوردى. أوڭجه لكله  مراجعت صاحبنڭ ديلكچه سي آلينييوردي. آردندن بو ديلكچه  صدر اعظم طرفندن صيره سيله  ذخيره  ناظرينه ، كومروك اميننه  و ترسانه  اميننه  حواله  ايديلييوردى. كمينڭ طورومنه  كوره  كركلي آراشديرمه لر، حواله  ايديلن كوروليلر طرفندن ياپيلدقدن صوڭره ، كمينڭ دڭزه  آچيلمه سنده  صورون يوقسه  صدر اعظمڭ بيورولديسيله  اذن فرماني ويريليردي. بويله  ويريلن اذنلردن بريسي ١٨٣٠ سنه سنده  آبانالي صالح رئيسه  ويريلمشدر. صالح رئيس، چكديرمه  باشلي مارتيقو تورنده كي كميسيله  بوش بر شكلده  روسيه يه  عائد اسكه له يه  كيتمك أوزره  اذن ايسته مشدي. بونڭ ايچون أوڭجه  ذخيره  ناظري طرفندن قاپان كميسي اولوب اولماديغي آراشديريلدي. داها صوڭره  كمينڭ بوش اولوب اولماديغي كومروك اميننه  صوريلدي. صوڭ اولارق ده  ترسانه  اميني، ليمان اوطه سنده  كفيللري بليرله دى. اذن سفينه  فرماني آلينابيلمه سي ايچون كركلي بلگه لردن كومروك اميننڭ اعلامي أوزرينه  صدر اعظم بيورولديسني ٣٢/١٥٦٣-٢) اوقويالم. Kara yoluyla seyahat edenlere verilen yol izni belgesine Osmanlı’da mürur tezkiresi denilmekteydi. Buna karşılık denizlerde gemilerin seyahat edebilmeleri ve İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçebilmeleri de izne tabiydi. Yani her isteyen gemi, boğazlardan geçemezdi. Gemilere verilen seyahat belgelerine izn-i sefine denilmekteydi. İzn-i sefine için bir dizi bürokratik sürecin tamamlanması gerekiyordu. Öncelikle müracaat sahibinin dilekçesi alınıyordu. Ardından bu dilekçe Sadrazam tarafından sırasıyla zahire nazırına, gümrük eminine ve tersane eminine havale ediliyordu. Geminin durumuna göre gerekli araştırmalar, havale edilen görevliler tarafından yapıldıktan sonra, geminin denize açılmasında sorun yoksa Sadrazamın buyruldusuyla izin fermanı verilirdi. Böyle verilen izinlerden birisi 1830 senesinde Abanalı Salih Reis’e verilmiştir. Salih Reis, çekdirme başlı martiko türündeki gemisiyle boş bir şekilde Rusya’ya ait iskeleye gitmek üzere izin istemişti. Bunun için önce zahire nazırı tarafından kapan gemisi olup olmadığı araştırıldı. Daha sonra geminin boş olup olmadığı gümrük eminine soruldu. Son olarak da tersane emini, liman odasında kefilleri belirledi. İzn-i sefîne fermanı alınabilmesi için gerekli belgelerden gümrük emininin ilamı üzerine Sadrazam buyruldusunu (BOA, C.İKTS, 32/1563-2) okuyalım. Belge no: BOA, C.İKTS, 32/1563-2 Belge türü: İzn-i Sefine Buyuruldusu Tarih: Hicrî 8 Ramazan 1245 (Miladî 3 Mart 1830) (1)Tersâne-i Âmire Emîni Efendi (2)İktizâsını i’lâm eyleyesün deyu (3)Buyuruldu (4)Fî 8 Ramazan sene 1245 (5)Ma’rûz-ı bendeleridir ki (6)Sâdır olan fermân-ı âlîlerine imtisâlen Abanalı Salih nâm reîs râkib olduğu çekdirme başlı martiko (7)ta’bîr olunur sefine lede’l-muâyene derûn-ı sefîne hamûleden tehî idüğü ma’lûm-ı devletleri buyuruldukda    (8)reîs-i merkum ve tâifelerini şürût ve nizâmına tatbîkan liman odasında kavî küfelâya rabt (9)ve tevsîk eylemeleriçün Tersâne-i Âmire emîni atûfetlû bey bendelerine havâle buyurularak ba’dehû (10)nizâmı mûcibince ruhsatı hâvî Dîvân-ı Hümâyûn’dan bir kıt’a izn-i sefîne emr-i âlişânı   (11)ısdâr buyurulmak bâbında emr u fermân hazret-i men lehü’l-emrindir (12)(Mühür)

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiİslam Hilafeti
Belge Okumaları

Hilafet kelimesi birinin yerine geçmek veya onu temsil etmek anlamlarına gelmektedir. Çoğulu hulefâ olarak lügatlere yerleşen halife, Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) vekili olarak devleti yöneten liderdir. Emîrüʼl-Müʼminîn de denilen halifelik müessesesinin Kurʼânî dayanağı Nisa suresinin 59. ayet-i kerimesidir. “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; peygambere ve sizden olan ülü'l-emre (emir sâhibi idarecilerinize) de itaat edin!” buyruğuna göre halifeye itaat Allah ve Resulüne itaattir. Hilafet müessesesinin aklî ve hikemî açıklaması, halife olan kişinin vazifeleri ve Müslüman toplumun vazifeleri şu şekilde belirtilmiştir: İnsanların hayatını ve geçimlerini devam ettirmeleri için yardımlaşmaya ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde insanoğlu kendi hâline bırakılırsa savaşlar ve zulümler ortaya çıkar. Dolayısıyla hayatı korumak ve adaleti sağlamak için âdil bir yöneticinin olması şarttır. Bununla birlikte insanın dar aklı ve uyuşuk fikri bu huzur ve âdil düzeni sağlamaya kâfi olmadığından Allah Teâlâ peygamberler ve kitaplar inzal ederek insanları apaçık ve doğru olan İslam kanunları ile doğru yola iletmiştir. Bu şeriat kanunlarını da peygamberlere ve onlardan sonra gelen halifelere tevdi ederek kullar arasında uygulanması için vazifeli kılmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) ahirete intikal ettikten sonra Kurʼân ve sünnetin hükmü gereğince insanlar arasında cereyan eden işlerin adaletle görülmesi için ümmet içinden bir halife seçilmesi gerekmiştir. Bu rütbeye en önce layık olan dört seçkin dost Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve Hz. Aliʼdir (ra). Bu ashâb-ı güzînin hilafetleri kâmil hilafet olup toplam süreleri 30 yıldır. Halifelik makamına en son gelen hükümdarlar ise Osmanoğullarıdır ki idarelerinin temelinde yüce şeriatı Hulefa-i Râşidîn gibi tatbik etmek yer almaktadır. Ehl-i Sünnet çizgisinde olan Osmanoğullarının tüm gayesi cihâd olup halife olduklarında tüm ümmet ittifak etmiştir. Hilafet müessesesinin görevleri: - Hak olan İslam inancını korumak - Devleti güçlendirerek İslamiyet’in yüceliğini göstermek - Akıl sahiplerinden bir heyet teşkil edip onların istişaresi neticesinde ortaya çıkan doğru fikirleri uygulamak - Âdil hâkimler tayin edip yönetimi ehline vererek adaleti sağlamak - Devleti adaletle yönetip insanlara güzellik ve yumuşaklıkla davranmak - Silahlı kuvvetleri emin ve yiğit insanlara teslim edip İslam devletinin sınırlarını korumak - Devletin ve milletin kalkınmasına yönelik her türlü tedbiri almak Hilafet devletinde yaşayan insanların görevleri: - Halifeye itaat ederek gerekirse düşmanı def etmek için canını vermek - Hilafet makamının emredeceği işleri yapmak ve yasakladığı işlerden kaçınmak - Halifeye dua etmek - Halifenin hiddetinden korkmak ve ikramına teşekkür etmek - Halifeye hürmet göstermek - Halifeye sadık olmak - Devlette bozgunculuk çıkarmamak ve başkalarını yanlış yollara sürüklememek Vesika İslam halifelik müessesesinin tanımı, ehemmiyeti, tarihçesi, halifeliğin görevleri ve halkın hilafete karşı uyması gerekenler (29 Zilhicce 1300/31 Ekim 1893)   Hüve (1) Hilâfet-i İslâmiye (2) “Yâ eyyühellezîne âmenû etīʻullâhe ve etīʻuʼr-resûle ve üliʼl-emri minküm”* nazm-ı celîli muktezâsınca (3) Allâh ve Resûlüne ve ülüʼl-emre itâʻat lâzımdır. Şöyle ki; (4) Efrâd-ı beşerin hayât ve bekâları emr-i maʻâş ve sâir mâye-i intiʻâşları olan (5) umûr-ı zarûriyelerini tahsîlde ictimâʻ ve teʻâvünlerine mevkûfdur. (6) Ve zümre-i benî Âdemʼi hâlleri üzere terk ve ibkâ her biri âheri yedinde mevcûd (7) ve kendinde mefkûd olan levâzım ve mühimmâtı ahz u gasba cesâret ol dahi (8) muktezâ-yı unf ve gazab üzere muhâlefet ve mümânaʻat etmekle beynlerinde nâire-i (9) harb ve kıtâl müştaʻil olup katl-i nüfûs ve sefk-i dimâ ile herc ü merce makzâ (10) olacağına ve bu ise hikmete muhâlif bulunduğuna binâen hıfz-ı cevher-i hayât içün (11) defʻ-i zulm ü cevre kâdir bir hâkim-i âdil ve kâhirin vücûdu lâzımdır. Maʻamâfîh (12) insânın mücerred kendi akl-ı kâsırı ve fikr-i fâtiri ile tertîb ettiği kânûn-ı siyâset-i (13) maʻâş ve maʻâdlarının salâh ve nizâmına kâfî olmadığından Hakk Teʻâlâ hazretleri (14) baʻs-ı rusül ve inzâl-i kütüb ile ashâb-ı akıl ve fehmi kavîm-i şerʻ-i mübîne (15) irşâd eyledi. (16) Ve hıfz-ı emânet-i kübrâ-yı şerîʻatı enbiyâ-i izâma ve makâmlarına kâim olan (17) hulefâ ve mülûke tefvîz edip beyneʼl-ibâd tenfîz-i ahkâm-ı şerîʻat ile (18) onları meʼmûr kıldı. (19) Peygamberimiz Muhammed aleyhiʼs-salâtü veʼs-selâm efendimiz hazretlerinin dâr-ı bekâya (20) irtihâlinden sonra “Kurʼân-ı Kerîm” ahkâm-ı celîlesi ve sünnet-i seniyye-i nebevîleri (21) muktezâsınca umûr-ı ibâdın ruʼyet ve tesviyesi içlerinden intihâb ettikleri muktedir (22) bir zâtın hükm ü icrâsına menût bulunmuştur. Ve bu zât-i âlî-himmet zabt-ı deʻâim-i (23) şerîʻat ve hıfz-ı kavâʻid-i siyâsette sâhib-i şerîʻat ve sultân-ı serîr-i risâlet (24) makâmına kâim olmakla bu mansıb-ı vâlâ-kaderin unvân-ı izz ü iʻtibârı “hilâfet (25) ve imâmet-i kübrâ” nâmıyla tezyîn kılınmış ve halîfe-i İslâma “imâmüʼl-müslimîn (26) ve emîrüʼl-müʼminîn ve halîfe-i resûlullâh ve sultân ve pâdişâh” denilmiştir. (27) En evvel rütbe-i celîle-i hilâfeti ihrâz eden çâr-yâr-ı güzîn “Ebû Bekir ve Ömer (28) ve Osmân ve Alî” radıyallâhu teʻâlâ anhüm hazarâtıdır ki müddet-i hilâfetleri otuz seneye (29) bâliğ olmuştur. Ve bunların hilâfeti hilâfet-i kâmile olup kendilerine dahi Y__PRK_AZJ__00007_00054_001_002 *** (30) “Hulefâ-i Râşidîn” denilir. (31) Ve en sonra bu rütbe-i celîleye nâiliyetle mümtâz olan “âl-i Osmân” pâdişâhlarıdır ki (32) esâs-ı hükûmetleri icrâ-yı ahkâm-ı şerʻ-i mübîn “ve usûl-i saltanatları sîret-i (33) Hulefâ-i Râşidîn” üzere müesses olup kendüleri hâlis ehl-i sünnet ve pîşeleri (34) hemîşe gazâ ve mücâhedet olmağla hilâfetlerine ümmet-i Muhammed ittifâk etmiş ve kendileri (35) “hilâfet” vasfına ahrâ ve elyak olmuşlardır.   (36) Hilâfetin Vezâifi (37) Makâm-ı hilâfet-i kübrâda bulunan pâdişâh-ı âlem-penâh ahkâm-ı şerʻiyyenin tenfîzini (38) hâmil olup işbu zikr olunan şeyler uhde-i hilâfetlerine tevdîʻ olunmuştur. - (39) Akâid-i hakkayı muhâfaza etmek - (40) Mülk ü devletin terakkî ve takavvîsini mûcib-i esbâbın ikmâliyle şevket-i İslâmiyeyi (41) iʻlâ etmek - (42) Ashâb-ı fikret ve reviyetten heyʼet-i âkıle teşkîl edip onların meşveretinden hâsıl (43) olan ârâ-yı sâibeyi tenfîz ve icrâ etmek - (44) Menâsıb-ı hükkâm ve hükûmeti ehline tefvîz ile zulm ü fesâd ü cevrin menʻiyle (45) icrâ-yı adâlet ve ihkâk-ı hak etmek - (46) Kânûn-ı adl ve dâda mürâʻât ile halka rıfk ve mülâyemet eylemek - (47) Merâtib-i seyfiyyeyi basîret ü şecâʻat ashâbı ricâle biʼt-tefvîz hudûd-ı saltanatı (48) mekâyid-i aʻdâdan muhâfaza etmek - (49) Emvâl-i emîriyyenin mevrid ve masrafında kâʻide-i iʻtidâle riʻâyet etmek - (50) Umrân-ı mülk ü memlekete himmet ve esbâbını istihsâl eylemek   (51) Ahâlînin Vezâifi - (52) Ahâlîyi dahi halîfeye itâʻat ve inkıyâdda temkîn ve sebât ve müdâfaʻa-i (53) aʻdâ-yı devlette bezl-i nakdîne-i hayât ile rızâ-yı pâdişâhîyi istihsâl etmek - (54) Pâdişâhın hasbeʼl-hilâfe emredeceği şeyleri işlemek ve menʻ ettiği (55) şeylerden ictinâb etmek - (56) Pâdişâhın duʻâ ve senâsında bulunmak - (57) Pâdişâhın gazabından korkmak ve lutf ü ihsânına teşekkür eylemek Y__PRK_AZJ__00007_00054_001_003 *** - (58) Pâdişâha taʻzîmât-ı fâikada bulunmak - (59) Pâdişâha sadâkat etmek - (60) Fesâd etmemek ve bir kimseyi fesâd ve dalâlete daʻvet etmemek (61) vâcibdir. Y__PRK_AZJ__00007_00054_001_004 Kelimeler *: Ey îmân edenler! Allah'a itâat edin; peygambere ve sizden olan ülü'l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! (Nisa sûresi, 59)Âher: BaşkaÂher: Başka, diğerAhrâ: En uygunAkâid-i hakka: Gerçek inançlarÂrâ-yı sâibe: Doğru fikirlerBâliğ: AşkınBaʻs-ı rusül: Peygamberlerin gönderilmesiBenî Âdem: Âdemoğlu, insanoğluBeyneʼl-ibâd: Kullar arasındaBezl-i nakdîne-i hayât: Hayatın değerli malını harcamakCevr: ZulümÇâr-yâr-ı güzîn: Dört seçkin dostDâd: AdaletElyak: En layıkFehm: AnlayışFikr-i fâtir: Uyuşuk akılHâmil: Yüklü, sahip olanHasbeʼl-hilâfe: Hilafet gereğiHemîşe: DaimaHerc ü merc: KargaşaHıfz-ı emânet-i kübrâ-yı şerîʻat: Büyük şeriat emanetini korumakHıfz-ı kavâʻid-i siyâset: Devletin yönetim kaidelerini korumakİbkâ: Sürekli ve daimi kılmaİhkâk-ı hak: Hakkı yerine getirmeİhrâz: Kazanmaİʻlâ: Yüceltmekİnkıyâd: Boyun eğme, itaat etmeİnzâl-i kütüb: Kitaplar indirilmesiİstihsâl: Meydana getirmeİzz: İzzet, şerefKavîm-i şerʻ-i mübîn: Hükümleri açık olan şeriatın doğruluğuMaʻâd: Ahiret hayatıMakzâ: Lazım ve sebepMansıb-ı vâlâ-kader: Kıymeti yüce olan makamMâye-i intiʻâş: Geçinme gücüMefkûd: Bulunmayan, yokMekâyid-i aʻdâ: Düşmanların hileleriMenût: BağlıMerâtib-i seyfiyye: Asker sınıfının tabakalarıMevkuf: BağlıMevrid: Gelir kalemleriMuktezâ-yı unf: Şiddet ve kabalığın gereğiMücâhedet: CihadMücerred: Yalnız, tek başınaMüesses: KuruluMülûk: HükümdarlarMüştaʻil: Yanan, alevlenenNâire: AteşPîşe: Tabiat, amelReviyet: Etraflıca düşünmeSefk-i dimâ: Kan dökmeSultân-ı serîr-i risâlet: Peygamberlik tahtının sultanıTakavvî: KuvvetlenmeTaʻzîmât-ı fâika: Yüksek hürmet göstermeTeʻâvün: YardımlaşmaTefvîz: Bir işin sorumluluğunu bir kişiye vermeTenfîz: Hükmünü yürütmeTenfîz-i ahkâm-ı şerîʻat: Şeriat hükümlerini icrâ etmekTevdîʻ: Emanet etmekÜlüʼl-emr: Emir sahipleri, İslam kanunları ile yöneten devlet başkanlarıZabt-ı deʻâim-i şerîʻat: İslam şeriatının ana esaslarını kontrol etmek, korumak

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızdan itibaren harf ve kelime çalışmalarına başlıyoruz. Silik harflerin üzerinden geçerken dikkatle yazmaya ve acele etmemeye çalışalım. Elinizin alışması ve yazınızın güzelleşmesi için bu dikkat ve sabır önemli olacaktır.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiMizaç İlmi-7
Osmanlı Tıbbından

Transkripsiyon Fasl-ı Fî Keyfiyyetihî Tevellüdüʼl-Ahlât (2) Suyu kuvvet-i dâfiʻa mesâne tarafına gönderir. Bevl olup çıkar. Ciğerde kalan sâfî kan dahi kızıl ciğerin taşrasından biten büyük damar ki ecvefdir. Ol damar ile ciğerden çıkdıkdan sonra ol damar dahi birkaç şuʻbe olur. Kalbin etrafına ve sâir şuʻbelere ve ol şuʻbelerden cedâvil dedikleri ufak damarlara ve ol cedâvilden dahi sevâkî-i cedâvil dedikleri dahi ince damarlara onlardan dahi revâdiʻuʼs-sevâkî dedikleri dahi ince damarcıklar ki sevâkîden kan cezb ederler. Onlardan dahi lîf gibi damarlara, onlardan dahi takdîr-i Hakîm-i aleʼl-ıtlâk ile sâir etrâf-ı bedene kan gidip en yararı menîye mâdde olur. Kalanı bedel-i mâ-yetehallel olur. Buna hazm-ı râbiʻ derler. Bu hazm-ı râbiʻin fazlası bir mikdâr burundan ve kulakdan ve arak ile çıkar ve saça gıdâ olur. Ve bir mikdâr dahi kıllar dibinden ki ana mesâmmât derler, taşra çıkar. Fasl Yukarıda zikr olundu ki taʻâm hazm olundukdan sonra kan ve safrâ ve balgam ve sevdâ olur. Bunlara ahlât-ı erbaʻa derler. Ahlâtın mahall-i tabîʻîsi damarlardır ve miʻde ve ciğer ve dalak ve öddür. Hıltın ol ki iyisi ve yararıdır, bedel-i mâ-yetehallel olur. Yaʻnî her nesne ki bedenden eksilir, ol hıltlar yine ol eksilen yerine durur. Hıltın ol ki kimidir işe yaramaz, belki zararı vardır. Tabîbler ol asıl yaramaz hıltı bedenden edviyye-i müshile ile çıkarırlar. *   Metnin Güncel Çevirisi Hıltların Oluşumu (2) Su itme kuvveti ile mesaneye gider ve idrar olarak dışarı atılır. Ciğerde kalan temiz kan, karaciğerin dışındaki ana toplardamar tarafından ciğerden çıkarılır ve küçük damarlar vasıtasıyla daha küçük damarlar ve oradan da küçük şube damarlara taşınarak emilir. Oradan da lif gibi kılcal damarlara, oradan da tüm bedene ulaşır. En faydalı kan sperm olur. Kalanı ise bedenin harcadığı enerjiye karşılık bedene yeniden enerji vermek için alınan gıda olur. Bu işleme de dördüncü sindirim denilir. Dördüncü sindirimin fazlası burundan ve kulaktan çıkar ve ter olarak saça gıda olur. Diğer fazlalıklar ise deri gözeneklerinden dışarı atılır. İşte bu sindirimler sırasında oluşan kan, balgam, safra ve sevda sıvılarına dört hılt denilir. Hıltların doğal yeri damarlar, mide, karaciğer, dalak ve safra kesesidir. Hıltların en faydalısı bedende eksilen hıltların yerine yeniden enerji olur. İşe yaramayan fazla ve zararlı hıltlar ise doktorlar tarafından laksatif ilaçlarla dışarı çıkartılır. Kaynak: Şemseddin-i İtâkî Şirvânî, Teşrîhuʼl-Ebdân, 14b-15a

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Camii Kitabesi Kendi arslan, nâmı Osman Sultan Geylân-ı velîMazhar-ı ism-i Celal ashâb-ı irfan velîGir edîbâne ziyaret eyle ey zâir sakınŞübhe etme misl-i Lokman dertlere dermân-ı velîMerkadi cennet gibi gönle safalar bahşederMehbit-i feyz-i İlahî manzar-ı Yezdân-ı velîHâb-ı gafletten bu halkı dâimâ îkaz ederHâinânı silleler bazen de bu zîşân-ı velîTâlib-i himmet isen gir bekle bâbın NûriyâHimmeti çok lütfu bol bir sâhib-i ihsân-ı velî Ali Saib Paşa Camii Kitabesi / Kayseri Nûr-ı mihrâb-ı zafer şâh-ı hamidü’ş-şiyeminMurtazâ-menkıbe serasker Sâib Paşa(Zafer mihrabının nuru olan, kahramanlıkları beğenilmiş serasker Saib Paşa) Peyrev-i azm-i hüdâ-perver-i şâhânesidirArz-ı âsâr-ı diyanetde bilâ reyb ü riyâ(Dindarlık eserleri ortaya koyma hususunda şaha yakışır hidayet besleyen azmin şüphesiz ve riyasız bir takipçisidir) İşte bu Câmi‘ iken çeşm-i cihandan pinhânÇok zamandan beri mânende-i nûr-i ma‘nâ(İşte bu gerçek nura benzeyen cami çok zamandan beri cihanın gözünden gizli iken) Yeniden eyledi ihyâsına sarf-ı himmetHimmeti var ola celb etti o … du‘â(Yeniden canlanmasına o himmet etti. Himeti var olsun, çünkü o(…)na dua kazandırdı) Tâ ola ziver-i âzân-ı cihân bâng-i ezânBâb-ı iclâli ola kıble-i hâcât-reva(Ta ezanın sesi cihanın kulaklarının süsü ola, hem ihtiyaçların arz edileceği kudret kapısı ola) Ser-fürû etdi bu târihe cemâ‘at muhtarKıldı bu Mescidi te’sîs Ali Sâib Paşa(Ali Saib Paşa’nın inşa ettiği bu mümtaz mescidin bu tarihinde cemaat namaz kılmaya başladı) (1304) (1887-1888) Kelimeler: Mazhar: Göründüğü yerEdîbâne: TerbiyeliZâir: ZiyaretçiMerkad: MezarBahş: Verme, bağış, ihsanMehbet-ı feyz-i İlahî: İlahi feyzin inme yeriManzar: Görünme yeriHâb-ı gaflet: Gaflet uykusuÎkaz: UyarmaHâinân: HainlerTâlib-i himmet: Himmet isteyen

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKazlı Çeşme
Seyyah

قدیم استانبولڭ نيجه  كوزل چشمه لرندن بري اولان، يدی قله  سورلرينڭ قارشيسنده ، آباي جادّه سي أوزرنده  بولونان قازلي چشمه ، برچوق حادثاته  شاهدلك ايتمش، حتّی او دونم شهرڭ صو احتياجنى كندي باشنه  قارشيلامشدر. روايته  كوره ، فاتح سلطان محمدڭ استانبولي فتحي صيره سنده  عثمانلي اوردوسي سورلري قوشاتير. آنجق او بولكه ده  صو صيقينتيسي چكيلير. سقاباشي، اوزاقده ، دڭز طرفندن قالقان قاز سورولري كورور. ”قازلرڭ اولديغي يرده  مطلقا صو واردر“ دييه  دوشونه رك صو آرامه يه  باشلر. كرچكدن ده  اوراده  قايناق بولونور و صو چيقمقده در. چشمه ، محمد افندي اسملي بر خير سور طرفندن ياپديريلير. بعض تاريخي قايناقلرده  ده  ”قازلي چشمه يه  ويريلمش اولان بو اسمڭ سببي: بر قاز، اوتلادیغي صيره ده  يري اشه لر و اشه له ديگي يردن صو چيقار. خلق ده  بوراسني قازارق صو قايناغي بولور و أوزرينه  بر چشمه  ياپيلير“ شكلنده  بيلكيلر ده  موجوددر. تك جبهه لي، تك موصلقلي، كسمه  طاشدن قلاسيك اسلوبله  ياپيلان چشمه نڭ ١٥٣٧ ييلنده ، كتابه سنڭ آلتنه  بر ”قاز قبارتمه سي“ اكلنير. سمتڭ آدي بو سببله  ”قازلي چشمه “ اولارق آڭيلمه يه  باشلار. كتابه سنده  ”كيم نظر ايتدي بو آب صافي يه  / ديدي بوڭا كوثر اولماز قافيه  / محمد بگكه  ياپدي خير عالي / كتوردي عالمه  بر ماء جاري / كوردي بر عاشق ديدي تاريخنى / نوش ايدن يارانه  صحت آفيته . سنه  ٩٥٣“  يازمقده در. يوزلرجه  ييلدر بوراده كي قازلي چشمه ، صويي هيچ كسيلمه ين چشمه  اولارق آڭيلمش. بوكون چشمه  يرنده  طورويور، آنجق صويي آقمييور. تام أوڭندن ده  يول كچييور. قيمتنڭ بيلينمسي اميديله … Kadim İstanbul’un nice güzel çeşmelerinden biri olan, Yedikule surlarının karşısında, Abay Caddesi üzerinde bulunan Kazlı Çeşme, birçok hadisata şahitlik etmiş, hatta o dönem şehrin su ihtiyacını kendi başına karşılamıştır. Rivayete göre, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sırasında Osmanlı ordusu surları kuşatır. Ancak o bölgede su sıkıntısı çekilir. Sakabaşı, uzakta, deniz tarafından kalkan kaz sürüleri görür. “Kazların olduğu yerde mutlaka su vardır” diye düşünerek su aramaya başlar. Gerçekten de orada kaynak bulunur ve su çıkmaktadır. Çeşme, Mehmet Efendi isimli bir hayırsever tarafından yaptırılır. Bazı tarihi kaynaklarda da “Kazlı Çeşme’ye verilmiş olan bu ismin sebebi: Bir kaz, otladığı sırada yeri eşeler ve eşelediği yerden su çıkar. Halk da burasını kazarak su kaynağı bulur ve üzerine bir çeşme yapılır” şeklinde bilgiler de mevcuttur. Tek cepheli, tek musluklu, kesme taştan klasik üslupla yapılan çeşmenin 1537 yılında, kitabesinin altına bir “kaz kabartması” eklenir. Semtin adı bu sebeple “Kazlıçeşme” olarak anılmaya başlar. Kitabesinde “Kim nazar etdi bu âb-ı sâfiye / Dedi buna Kevser olmaz kâfiye / Mehmed Bey ki yapdı hayr-i âlî / Getürdü âleme bir mâ-i cârî / Gördü bir âşık dedi târîhini / Nûş iden yârâne sahhan âfiye. Sene 953”1 yazmaktadır. Yüzlerce yıldır buradaki Kazlı Çeşme, suyu hiç kesilmeyen çeşme olarak anılmış. Bugün çeşme yerinde duruyor, ancak suyu akmıyor. Tam önünden de yol geçiyor. Kıymetinin bilinmesi ümidiyle… [1]  https://www.zdergisi.istanbul/makale/zeytinburnunun-tarihi-cesmeleri-167

H. Merve BARUTÇU 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Aşağıdaki levhalarda geçen kırmızı renkli kelimelerin okunuşlarını sırasına göre Latin harfli Türkçe ile yazınız. İşaretli yerlere gelen harfleri yine sırasına göre bir araya getirip anahtar cümleyi bulunuz. Son olarak bu cümleyi Osmanlı Türkçesi ile yazınız.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiArkadaş
Bir Dergi Bir Yazı

Sevgili vatan evlatlarının tenvir-i efkarına hadim on beş günde bir neşrolunur; fenni, edebi, ahlaki mecmua. 6 Muharrem 1328 Resm-i Takdim -Kâri’ ve Kâri’elere- Müsaadenizle, kendimi size takdim edeyim; arkadaşlarınızın arasına bugün ben de dahil oluyorum. Ümit ederim ki iyi bir arkadaşınız olacağım, kendimi sevdirebileceğim. Maksadım; sizi müstefid etmek, dersiniz bulunmadığı vakitleri hoş geçirmeniz, fakat boş geçirmeniz için çalışmaktır. Hıfz-ı Sıhhat Hastalıkları tehyie eden sebepler: Bir meşe ormanını gezerken etrafa dikkat ederseniz bazı palamut tanelerinin birer fidan şekli aldığını, bazılarının da mahvolup gittiğini görürsünüz. Tohumun hepsi bir. Fakat toprakta fark var. İşte hastalıklar için de aynı hal vakı’dır: Bir adam yağmur yağarken tamamıyla vücudunu koruyacak bir siper bulamazsa ya nezle-i sadriyeye ya bir akciğer iltihabına yahut da bir romatizmaya tutulur. Halbuki bir diğeri yine bu hale maruz kalır da hiçbir şey olmaz, sıhhatini muhafaza eder. Hıfz-ı Sıhhatin Vazifesi Cereyan-ı mevcudiyetimizde bütün hastalıklara karşı tedabir-i maniaya malik bulunmak kâfi olmayıp, maksad-ı hayat cisim ve ruhu gaye-i kemale isal-ı esbabı ona teşebbüstür. İşte hıfzıssıhha, yani “fenn-i afiyet” bu iki neticeyi elde etmek çarelerini talim eder. Tenbihatı basit, pek kolay olmakla beraber, onları mütemadiyen icradan çekinmemekliği tavsiyeden de bir an hali kalmaz. Çünkü ciğerlerin, kalbin, ev’iyenin, cildin, kemiklerin, a’sabın hüsn-ü ifa-yı vazifeleri tedabir-i sıhhıyeyi harfi harfine tatbike mütevakkıftır. Çocuklara Ey çocuklar, sizsiniz: ümidi istikbalimiz!Bekliyor sizden vatan ikbali pür envarını,Nakledin atilere halin bütün efkârı;Ey çocuklar, sizsiniz: ümidi istikbalimiz! Kurtarın bir milleti bar-ı cehaletten bugün,Terleyin, lakin sizi cevr u meşakkat yormasın:Kimse, sizden haksız iş, zulüm ve fezahat sormasınKurtarın bir milleti bar-ı cehaletten bugün. Daima sizden vatan feyz ve selamet bekliyorDaima sizler verin: ruy-ı necabet millete,Serfüru, asla yakışmaz sahib-i haysiyete,Daima sizden vatan feyz ve selamet bekliyor Ey çocuklar, haydi kalkın, el ele sa’y eyleyinGaip etsin şu’le-i irfan, zalam-ı nikbetiHer zaman telin edin nefretle ân-ı gafletiEy çocuklar, sahibinden hep saadet bekleyin… Netice-i Ahlakiye İşte evladım! Sana fırsat düştükçe tekrar ettiğimiz nasihatlerin hiçbirini feramuş etme. Onları daima takip et. Şüphe yok ki benim gibi mesud olur ve tabiatı daima güzel görürsün. Nerice-i Ahlakiye: Bir vicdan-ı saf, üstünde yalnız hüsn-ü ahlakı erbabının istirahat edebileceği bir bâlin-i latiftir. Kendi hayatından memnun olmak: Hüsn-ü harekatın mükafatıdır. Pak vicdan olanlar kendilerini ihata eden bütün eşyayı güzel görürler. Bir kalb-i sâf, ahsen-i me’biddir.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

قبر چكمجه سي قانوني سلطان سليمان خان ١٥٦٦’ده  وفات ايتديگنده ، نمازي ابو السعود افندي طرفندن قيلديريلوب سليمانيه  جامعي باغچه سنده كي قبره  قونولدي. بو صيره ده  بر چكمجه  ده  موتانڭ ياننده  قبره  قونولمق ايستندي. شيخ الاسلام، دينمزده  قيمتلي بر شيئڭ جنازه يله  كومولمه سنڭ ممكن اولماديغني سويله دي. بونڭ سلطان سليمان خانڭ وصيتي اولديغني، كنديسيله  كومولمه سني ايسته ديگني بيلديرديلر. بونڭ أوزرينه  شيخ الاسلام، ايچنده كيلرڭ كورولمسي كركديگني سويله دي. چكمجه نڭ ايچنده  سلطان سليمانڭ آلديغي فتوالر واردي، آلتنده  ده  شيخ الاسلامڭ امضالري. شيخ الاسلام ابو السعود افندي، فتوالري و آلتنده  كندي امضالريني كورنجه ؛ ”اي سليمان! سن كنديڭي قورتاردڭ اما، بز نه  ياپاجغز؟“ دييه رك آغلامه يه  باشلادىغي مرويدر. قانوني سلطان سليمان خان ديگر عثمانلي سلطانلري كبي، ياپاجغي ايشلري شيخ الاسلامه  صورمش و علی الاكثر آلديغي فتوالره  كوره  حركت ايتمشدر. مشورت و استشاره  أونمليدر… Kabir Çekmecesi Kanuni Sultan Süleyman Hân 1566’da vefat ettiğinde, namazı Ebüssuud Efendi tarafından kıldırılıp Süleymaniye Câmii bahçesindeki kabre konuldu. Bu sırada bir çekmece de mevtanın yanında kabre konulmak istendi. Şeyhülislâm, dinimizde kıymetli bir şeyin cenazeyle gömülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Bunun Sultan Süleyman Hanın vasiyeti olduğunu, kendisiyle gömülmesini istediğini bildirdiler. Bunun üzerine Şeyhülislâm, içindekilerin görülmesi gerektiğini söyledi. Çekmecenin içinde Sultan Süleyman’ın aldığı fetvalar vardı, altında da şeyhülislâmın imzaları. Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi, fetvaları ve altında kendi imzalarını görünce; “Ey Süleyman! Sen kendini kurtardın ama, biz ne yapacağız?” diyerek ağlamaya başladığı mervidir. Kanuni Sultan Süleyman Han diğer Osmanlı Sultanları gibi, yapacağı işleri şeyhülislâma sormuş ve alelekser aldığı fetvalara göre hareket etmiştir. Meşveret ve istişare önemlidir… بنكه … آلمان ايمپراطوري شارلكن، ٢٤ شباط ١٥٢٥ تاريخنده  فرانسه يه  صالديردي و صواشده  فرانسه  قرالي فرانسوه يي مغلوب ايتدي. نتيجه  اولارق بتون آوروپه يه  حاكم اولديغني اعلان ايتدي. صواش صوڭنده  فرانسه  قرالي اسير دوشدي. بونڭ أوزرينه  فرانسوانڭ آننه سي، قانوني يه ، بر ايلچيسيله  مكتوب كوندردي. ”پادشاهلر پادشاهي“ دييه  باشلايان مكتوبنده ؛ ”اوغلم فرانسه  قرالي، آلمان ايمپراطوري طرفندن حبس ايديلمشدر. اوغلمڭ قورتولوشني ايمپراطور قارلڭ انصافنه  بيراقمشدم. حالبوكه  كنديسي، اومديغمز بو انسانلغي يرينه  كتيرمديگي كبي، حقارتله  معامله  ايتمكده در. شيمدي، عظمت و شانڭزله ، اوغلمي دشمانڭ پنچه سندن قورتارارق بيوكلگڭزڭ كوستريلمه سني سزدن استرحام ايدييورم.“ بو مكتوبي اوقويان قانوني، شو شكلده  بر مكتوب يازارق ايلچي يه  ويردي: ”اللّٰه تعالي يه  حمد و ثنالر و اونڭ سوكيلي رسولي محمّد مصطفي يه  ( صلّي اللّه عليه و سلّم) دعا و سلاملريمزدن صوڭره ، معلومڭز اولسون: بنكه ؛ آق دڭزڭ و قره دڭزڭ و روم ايلينڭ و آناطولينڭ و قره مانڭ و ولايت ذوالقدريه نڭ و ديار بكرڭ و كردستانڭ و آذربيجانڭ و عجمڭ و شامڭ و حلبڭ و مصرڭ و مكّه نڭ و مدينه نڭ و قدسڭ و يمنڭ و كليا ديار عربڭ و دخي نيجه  مملكتلرڭكه ، آباء  كرام و اجداد عظامم قوۀ قاهره لريله  فتح ايله دكلري و جناب جلادتمآبم. دخي تيغ آتشبار و شمشير ظفر- نگارم ايله  فتح ايله دىگم نيجه  ديارڭ سلطاني و پادشاهي؛ سلطان بايزيد خان اوغلي سلطان سليم خان اوغلي سلطان سليمان خانم. . . سنكه ، فرانسه  ولايتنڭ قرالي فرانچسكوسڭ درگاه سلاطين پناهمه  يارار آدمڭ فرانقوباني ايله  مكتوب كوندروب، بعض آغز خبرلري دخي ايصمارلايوب، مملكتڭزه  دشمان مستولي اولوب، الآن حبسده  ايدوگڭي اعلام ايدوب، خلاصڭ خصوصنده  عنايت و مدد استعدا ايله مشسڭ. هر نه  ديمش ايسه ڭ، بنم پايۀ سرير عالم مصيريمه  عرض اولنوب تمام معلوم اولدي. پادشاهلره ، صيغينمق و حبس اولونمق عجب دگلدر. كوڭلڭي خوش طوتوب آزرده  اولماياسڭ. أويله  اولسه  بزم آباء  كرام و اجداد عظاممز (نوّر اللّه مراقدهم) دائما دفع دشمان و فتح ممالك ايچون سفردن خالي اولمايوب، بزم دخي آنلرڭ طريقنه  سالك اولوب، هر زمانده  مملكتلر و قلعه لر فتح ايله يوب، كيجه  كوندوز آتمز اگرلنمش و قليجمز قوشانيلمشدر. حق سبحانه  و تعالي خيرلر ميسر ايله يوب مشيئت و اراداتي نه يه  متعلّق اولمشسه  وجوده  كله... باقي احوال و اخبار نه  ايسه  مذكور آدمڭدن استنطاق اولونوب معلومڭ اولا.“ بو مكتوب كوندريلدكدن صوڭره ، قانوني سفر حاضرلقلرينه  باشلامش و ويانه  أوزرينه  يورومشدر. بوندن خبردار اولان آلمان ايمپراطوري، ویانه نڭ صاوونمه سني آوستوريه  قرالي فردينانده  بيراقوب كنديسي، آلمانيه نڭ قوزينه  چكيلمشدر. Ben ki… Alman İmparatoru Şarlken, 24 Şubat 1525 tarihinde Fransa’ya saldırdı ve savaşta Fransa kralı Fransuva’yı mağlup etti. Netice olarak bütün Avrupa’ya hâkim olduğunu ilan etti. Savaş sonunda Fransa kralı esir düştü. Bunun üzerine Fransuva’nın annesi, Kanuni’ye, bir elçisiyle mektup gönderdi. “Padişahlar Padişahı” diye başlayan mektubunda; “Oğlum Fransa Kralı, Alman İmparatoru tarafından hapsedilmiştir. Oğlumun kurtuluşunu İmparator Karl’ın insafına bırakmıştım. Halbuki kendisi, umduğumuz bu insanlığı yerine getirmediği gibi, hakaretle muamele etmektedir. Şimdi, azamet ve şanınızla, oğlumu düşmanın pençesinden kurtararak büyüklüğünüzün gösterilmesini sizden istirham ediyorum.” Bu mektubu okuyan Kanuni, şu şekilde bir mektup yazarak elçiye verdi: “Allah Teâlâ’ya hamd ü senâlar ve onun sevgili Resulü Muhammed Mustafa’ya (Sallallahü aleyhi ve sellem) dua ve selamlarımızdan sonra, malumunuz olsun: Ben ki; Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve vilayet-i Zül-Kadriyye’nin ve Diyar-ı Bekr’in ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Haleb’in ve Mısr’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Küds’ün ve Yemen’in ve külliyen diyar-ı Arab’ın ve dahi nice memleketlerin ki, âbâ-i kiram ve ecdâd-ı izâmım kuvve-i kâhireleriyle fetheyledikleri ve cenab-ı celâdetmeâbım. Dahi tîğ-i âteşbâr ve şemşîr-i zafer-nigârım ile fetheylediğim nice diyarın Sultanı ve Padişahı; Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım... Sen ki, Fransa vilayetinin kralı Françesko’sun Dergâh-ı Selâtîn-penâhıma yarar âdemin Frankipani ile mektup gönderip, bazı ağız haberleri dahi ısmarlayıp, memleketinize düşman müstevlî olup, el’ân hapiste idüğünü ilam edip, halâsın hususunda inayet ve meded-i isti’dâ eylemişsin. Her ne demiş isen, benim pâye-i serir-i âlem-masîrime arzolunup tamam malum oldu. Padişahlara, sığınmak ve habsolunmak aceb değildir. Gönlünü hoş tutup âzürde olmayasın. Öyle olsa bizim âbâ-i kiram ve ecdâd-ı izâmımız (Nevverallahü merâkidehüm) daima def’-i düşman ve feth-i memalik için seferden hâlî olmayup, bizim dahi anların tarikine sâlik olup, her zamanda memleketler ve kaleler fetheyleyüp, gece gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hayrılar müyesser eyleyüp meşiyyet ve irâdâtı neye müteallik olmuşsa vücûde gele... Bâkî ahvâl ve ahbâr ne ise mezkûr âdeminden istintâk olunup malumun ola.” Bu mektup gönderildikten sonra, Kanuni sefer hazırlıklarına başlamış ve Viyana üzerine yürümüştür. Bundan haberdar olan Alman İmparatoru, Viyana’nın savunmasını Avusturya kralı Ferdinand’a bırakıp kendisi, Almanya’nın kuzeyine çekilmiştir. قناعتڭ باشلادىغي ير بر آدم صدر اعظم قوجه  راغب پاشايه  بر عرضحال ويرمش؛ فقيرلگندن بحثله ، احسانده  بولونمه سني ايسته مشدي. راغب پاشا، عرضحالڭ آلتنه ؛ ”القناعت كنز لا يفنی“ (قناعت توكنمز بر خزينه در) عباره سني يازارق، آدمه  كري ويردي. عالم و نكته دان بري اولان عرضحال صاحبي ده  عباره نڭ آلتنه ؛ ”بعد  الاكل و الشرب و السكنی“ يعني (یيمه ، ايچمه  و باريناقدن صوڭره ) جمله سني يازوب عرضحالي راغب پاشايه  كري ويردي. پاشا، آدمڭ بو حكمتلي و نكته لي حالڭي تقدير ايدرك، ايستگنڭ يرينه  كتيريلمسي ايچون امر ويردي. Kanaatin Başladığı Yer Bir adam Sadrazam Koca Ragıp Paşa’ya bir arzuhal vermiş; fakirliğinden bahisle, ihsanda bulunmasını istemişti. Ragıp Paşa, arzuhalin altına; “El-Kanâatü kenzün lâ yefnâ” (Kanaat tükenmez bir hazinedir) ibaresini yazarak, adama geri verdi. Âlim ve nüktedân biri olan arzuhal sahibi de ibârenin altına; “Bâ’de’l-ekli ve’ş-şürbi ve’s-süknâ” yani (Yeme, içme ve barınaktan sonra) cümlesini yazıp arzuhali Ragıp Paşa’ya geri verdi. Paşa, adamın bu hikmetli ve nükteli hâlini takdir ederek, isteğinin yerine getirilmesi için emir verdi. ردا نيه  صواشنڭ صوڭوچلري - عثمانلي دولتي مصر سفري اثناسنده  مملوكلري أوڭجه لكله  ١٥١٦ مرج دابق صواشنده ، آردندن ١٥١٧ ردا نيه  صواشنده  مغلوب ايتدي. - مملوك دولتي تمامًا ييقيلدي.  - عثمانلي دولتي ترك اسلام دنياسنڭ يڭي ليدري حالنه  كلدي.  - سوريه ، فلسطين ايله  مصر تمامًا عثمانلي اكه منلگنه  كيردي. - مملوك ئولكه سنده  ياشايان عبّاسي خليفه سي بو صفتي دور ايتمش و ده  خليفه لك بوندن بويله  عثمانلي پادشاهلرينه  كچدي. طولاييسيله  ايلك عثمانلي خليفه سي ده  ياوز سلطان سليم اولدي. - قوتسال امانتلر ظفرڭ آردندن استانبوله  كتيريلدي.  - مملوك خزينه سي عثمانلي يه  كچدي.  - ونه ديك، قبريس ايچون مملوكلره  ويرديگي ويركويي بوندن بويله  عثمانلي دولتنه ويرمه يه  باشلادى.  - بهارات يولنڭ قونترولي بتونيله  عثمانلي دولتنڭ النه  كچدي. Ridaniye Savaşının Sonuçları - Osmanlı Devleti Mısır seferi esnasında Memlukleri öncelikle 1516 Mercidabık Savaşı’nda, ardından 1517 Ridaniye Savaşı’nda mağlup etti. - Memluk Devleti tamamen yıkıldı.  - Osmanlı Devleti Türk-İslâm dünyasının yeni lideri hâline geldi.  - Suriye, Filistin ile Mısır tamamen Osmanlı egemenliğine girdi. - Memluk ülkesinde yaşayan Abbasi halifesi bu sıfatı devretmiş ve de halifelik bundan böyle Osmanlı padişahlarına geçti. Dolayısıyla ilk Osmanlı halifesi de Yavuz Sultan Selim oldu. - Kutsal emanetler zaferin ardından İstanbul’a getirildi.  - Memluk hazinesi Osmanlı’ya geçti.  - Venedik, Kıbrıs için Memluklere verdiği vergiyi bundan böyle Osmanlı Devleti’ne vermeye başladı.  - Baharat yolunun kontrolü bütünüyle Osmanlı Devleti’nin eline geçti.

Ömer KAPUKAYA 01 Ocak
Konu resmiKimin Himmeti Milletiyse O Tek Başına Bir Millettir
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Aşağıdaki metni Kur’an hattı ile yazınız. Aşağıdaki kelimeler hem konuyu anlamaya hem de yazmaya yardımcı olacaktır. Onun için dikkatle okumanız önemlidir. Türkiye Yüzyılı KorkmuyoruzNazlı Hilal bize cesaret veriyorKaybolsak, buluruz yönümüz Hakk’ın yoluAy yıldız gökteBizim için parlıyorDoğdu üstümüze nazlı hilaliDoğruya döndürdük biz kalplerimiziTürkiye Yüzyılı geliyor tam vaktiYarın değil hemen şimdi!Vursun davullar sevdamızı deli deliDerdimin dermanı, çaresi çok belli.Türkiye Yüzyılı insanlığın müjdesiYarın değil hemen şimdi!Doğ doğ doğ ey güneş…Üstümüze dök ışıklarınıDağılsın bulutlar…Mazlumlar söylesin şarkılarınıBaşlasın Türkiye Yüzyılı!Yarın değil hemen şimdi!          Ç  Ö  Z  Ü  M      تركيه  يوز ييلي قورقمييورزنازلي هلال بزه  جسارت ويرييورغائب اولسه ق، بولورز يوڭمز حقّڭ يوليآي ييلديز كوگده بزم ايچون پارلييورطوغدي اوستمزه  نازلي هلاليطوغري يه  دونديردك بز قلبلريمزيتركيه  يوز ييلي كلييور تام وقتييارين دگل همن شيمدي!اورسون طاوللر سودامزي دلي دليدرديمڭ درماني، چاره سي چوق بللي.تركيه  يوز ييلي انسانلغڭ مژده سييارين دگل همن شيمدي!طوغ طوغ طوغ اي كونش…اوستمزه  دوك ايشيقلريڭيطاغيلسين بلوطلر…مظلوملر سويله سين شرقيلرينيباشلاسین تركيه  يوز ييلي!يارين دگل همن شيمدي!

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak