Konu resmiÂlem-i Mûsikî
Bir Dergi Bir Yazı

Musikin Muhtasar Bir İki Tarifi Musiki, hissiyat-ı beşeriyenin tercümanıdır. Musiki, bütün levsiyattan  insanları tenzih eden bir şeydir. Musiki, muhtelif sadaların kulağa hoş gelebilecek surette birleşmesine ıtlak olunur. Musiki, insanların hazain-i aşkından bir sırdır. Çünki sada hissiyat-ı kalbiyye ve ruhiyyenin mir’at-ı inikasıdır. Musiki, ruhun bilmeyerek sadalar arasında yaptığı bir hesaptır. Musiki, sünuhat-ı ruhiyye ve ihtisasat-ı ulviye-i kalbiyeyi negamat ile beyan eden bir lisandır. Timsal-i Makamat Makamatın Hüviyet-i Maneviyeleri RastNasiye-i pakinde hayatın derin çizgileri, ağzını örten gür ve kır bıyıklarıyla hakiki bir feylesoftur. Vakur çehresinin hem ahengi olan lisan-ı beliğiyle mahiyet-i hiçi-i hayattan öyle acı bir bahseder ki bu acılıklar içinde beşeriyet pek derin bir zevk ve teselli bulur. UşşakKulub-i beşere neşeler nefh eyler. Âlâm-ı hayatiyeyi unutturur. Ve böylece lebriz-i sürur ve neşat olan kalpler, bu neşe ve sürurlarını gayr-i ihtiyari bazen bir kahkaha bazen de zapt edilemeyen, ta ruhun a’makından kopup gelen sayhât meserret ile ilan ederler. Hicazİftirak ateşiyle yanan hicran-zede bir kalbin nevhat-ı âlâm ve tahassürünü terennüm eder. Hiçbir yerden hiçbir teselli beklemeyerek kendi felaketi, kendi zıdırabatı içinde kavrulur. Bu kavruluş olan ruh ve kalbin üzerine bazen gözlerden dökülen yakıcı bir iki katre yaş bir rahmet-i şifa olur. Allah’tır Yaradan Nimet Hanımefendiye Daru’l-Eytam İlahisi Muhammed Baha Allah’tır kardeşler yaratan bizleri Allah’tır kardeşler yaratan bizleri Kelimeler: Muhtasar: KısaLevsiyat: Kirli şeylerTenzih: TemizlemeItlak olunur: GenellenirHazain-i aşkından: Aşkın hazinelerindenMir’at-ı inikasıdır: Yansıyan aynasıdırSünuhat-ı ruhiyye: Ruha doğan/gelen şeylerİhtisasat-ı ulviye-i kalbiyeyi: Kalbin yüksek duygularNegamat: NağmelerMakamatın Hüviyet-i Maneviyeleri: Makamların manevi hüviyetleriNasiye-i pakinde: Temiz alnındanefh eyler: ÜflerÂlâm: ElemlerLebriz-i sürur: Sevinçten taşacak duruma gelmeNeşat: Sevinç, sürurA’mak: DerinliklerSayhât: Yüksek seslerMeserret: SevinçNevhat-ı âlâm: Elemlerin feryatlarıTahassür: Hasret çekmeKatre: DamlaDaru’l-Eytam: Yetimhane 

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiPotansiyelinin Farkında Olmak
Baş Muharrir

تاريخلر ١٨٠٠’لرڭ ايلك چار يگنى كوسترييوردى. موره ده حركتليلك واردي. حركتليلگه  قاتقي صاغلاياجق باشقه  بر حركتليلك ده  آوروپه ده  ياشانييوردي. پك چوق ئولكه دن موره يه كيديشلر باشلامشدى. انكلتره  و فرانسه  باشده  اولارق كندي لهلرینه  يونانڭ باغيمسزلغنى ايسته ين بعض آوروپه  دولتلري و هر دائم صوغوقدن بوڭالمش، صيجاق دڭز آرزوسيله  طوتوشان روسلرڭ جسارتلنديرمسيله  روم عصياني آلارم ويرييوردى. انكليز يينه  آغلريني أورمش، يڭي چار اولان نيقوله نڭ اڭسه سنه  دوشمش، آق دڭز حاكميتي ايچون فتنه  أورتييوردى. كليشن حادثه لره  قارشي عثمانلي طرفندن مصر حركتلنديريلمش، مصرڭ حادثه يه  داخل اولمسي روسلري اقناع ايتمش و سيري پلانلانانڭ فوقنه  چيقان ناوارین باصقيننى نتيجه  ويرمشدي. صواش احتمالي اولمايان، طولاييسيله  بوڭا كوره  تدبيري كركديرمه ين بر بولكه  و طورومده  انكليز، فرانسز و روس كميلري عثمانلي و مصر كميلرينه  صالديرمش و تمامنڭ غائب ايديلمه سنه ، بيڭلرجه  عسكرڭ شهيد اولمه سنه  سبب اولمشدي. أوچ طرفي دڭزلرله  چوريلي عثمانلي طونانمه سز قالمشدي و بوندن صوڭره  طوپارلانمسي ده  اوزون زمان آلدي. كليشمه لري تعقيب ايتمكده  زورلاندي. چونكه  ايچري يه  دونوب بو صيقينتيلرله  ياشامق كبي بر قدري ده  واردي. بوندن صوڭره  چوق بادره لر آتلاتان عثمانلي، عنايت الٰهي ايله  ماهيتنى محافظه  ايده جك قامتده  قالابيلمش، كونمزه  كلديگمزده ، هر تورلي ستراتژيك حمله يه  قارشي كندي ستراتژيسني كليشديرمه يه  آز چوق دوام ايتمشدر. نه  ايچريده كي اهانتلر بيتمش نه  ده  اطرافمزي قوشاتمه  غيرتلري آزالمشدر، اما عنايت الٰهینڭ دواميله  - هر دفعه سنده -كه  بو ساعتدن صوڭره  لهمزه  كوزل كليشمه لر آرتارق دوام ايتمشدر و ايتمكده در. قطبلرڭ حرصلري هر دائم بزم مرحمتمزله  دنكه لنه جك و ئولكه مز، انسانلري و مادي- معنوي پوتانسييلي دنيانڭ دنكه سي اولمه يه  دوام ايده جكدر. ياوز سليمڭ چولي كچمسي، فاتح سلطان محمدڭ كميلري قره دن يوروتمسي كبي، كورونمه يني كوره جك و اومولماياني ياپاجق قوۀ معنويه  و باقيش آچيسي محفوظدر و كنديسني كوستره جكدر. او كون او بيوكلريمزه  يول كوسترن معنوي پوتانسييل، بوكون ده  وقوعاتدن وارسته  دگلدر. Tarihler 1800’lerin ilk çeyreğini gösteriyordu. Mora’da hareketlilik vardı. Hareketliliğe katkı sağlayacak başka bir hareketlilik de Avrupa’da yaşanıyordu. Pek çok ülkeden Mora’ya gidişler başlamıştı. İngiltere ve Fransa başta olarak kendi lehlerine Yunanın bağımsızlığını isteyen bazı Avrupa devletleri ve her daim soğuktan bunalmış, sıcak deniz arzusuyla tutuşan Rusların cesaretlendirmesiyle Rum isyanı alarm veriyordu. İngiliz yine ağlarını örmüş, yeni çar olan Nikola’nın ensesine düşmüş, Akdeniz hakimiyeti için fitne üretiyordu. Gelişen hadiselere karşı Osmanlı tarafından Mısır hareketlendirilmiş, Mısır’ın hadiseye dahil olması Rusları ikna etmiş ve seyri planlananın fevkine çıkan Navarin baskınını netice vermişti. Savaş ihtimali olmayan, dolayısıyla buna göre tedbiri gerektirmeyen bir bölge ve durumda İngiliz, Fransız ve Rus gemileri Osmanlı ve Mısır gemilerine saldırmış ve tamamının kaybedilmesine, binlerce askerin şehid olmasına sebep olmuştu. Üç tarafı denizlerle çevrili Osmanlı donanmasız kalmıştı ve bundan sonra toparlanması da uzun zaman aldı. Gelişmeleri takip etmekte zorlandı. Çünkü içeriye dönüp bu sıkıntılarla yaşamak gibi bir kaderi de vardı. Bundan sonra çok badireler atlatan Osmanlı, inayet-i İlahi ile mahiyetini muhafaza edecek kamette kalabilmiş, günümüze geldiğimizde, her türlü stratejik hamleye karşı kendi stratejisini geliştirmeye az çok devam etmiştir. Ne içerideki ihanetler bitmiş ne de etrafımızı kuşatma gayretleri azalmıştır, ama inayet-i ilahinin devamıyla -her defasında- ki bu saatten sonra lehimize güzel gelişmeler artarak devam etmiştir ve etmektedir. Kutupların hırsları her daim bizim merhametimizle dengelenecek ve ülkemiz, insanları ve maddi-manevi potansiyeli dünyanın dengesi olmaya devam edecektir. Yavuz Selim’in çölü geçmesi, Fatih Sultan Mehmed’in gemileri karadan yürütmesi gibi, görünmeyeni görecek ve umulmayanı yapacak kuvve-i maneviye ve bakış açısı mahfuzdur ve kendisini gösterecektir. O gün o büyüklerimize yol gösteren manevi potansiyel, bugün de vukuattan vareste değildir.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiBilgi Mazidir...
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiMusikide Hatıra
Okuma Metinleri

Musiki Beşikten Mezara Kadar Hatta Öldükten Sonra da İnsanları Terk Etmez Musiki, evvela bizi ninnilerle uyutur, ilahileriyle hissiyat-ı diniyemize kuvvet verir. Terbiyevi şarkılar ve vatani marşları ile hamiyet ve muhabbet-i vataniyemizin inkişafına hizmet eder. Hissiyat-ı aşıkanemize tercüman olur. Felaketli zamanlarımıza teselli verdiği gibi meserretli zamanlarda da izdiyad-ı sürurumuza yarar. Camilerimizde huşu ile ibadet, tekkelerde neşe-i ruhani ile zikir ve sema ettirir. Hitan ve velime cemiyetlerimizde, bir çocuğumuz dünyaya gelince, akrabamızdan birinin vefatında okunan mevlid-i şeriflere ruh verir. Hayatınızda her yerde sizin imdadınıza yetişir. Nihayet kabre koydukları zaman yine aşr-ı şerifler ile ruhunuza son vazife-i hürmeti yapar. Yakanızı bırakmaz ve saha sonra ruhunuz için okunacak mevlidler ve inecek hatm-i şerifler ile bütün insanlara karşı vazifesini itmam eder. Bundan daha ulvi daha lahuti bir şey tasavvur edebilir misiniz? Musikide Hatıra Fenn-i celil-i musikinin insanlar üzerinde muhtelif tesirler husule getirdiği öteden beri görülüp işitilmektedir. Hatta hekim-i şehir Farabi’nin bir meclis-i musikide huzzarı bir makam ile ağlatıp diğer bir makam ile güldürdüğü rivayet edilmektedir. Bu tesirin hakikati araştırılırsa musikinin manevi bir kuvvet ve ruhlar arasında mütedavil bir lisan olduğu tahakkuk eder. Fakat bu lisan-ı ruhiden herkes mütesaviyen anlayamaz. Herkes kabiliyet-i fıtriye ve ruhiyesi kadar müteessir ve mütelezziz olabilir. Hatta alem-i ervahta hitab-ı izzeti istima eden ruhlar o sada-yı ulvi ve samedaniyi elan bu alem-i vücuda geldikleri halde unutmadıkları için en vakit güzel bir nağme, güzel bir ses işittikleri zaman hemen o alem-i ezeliye irca-ı hatırat eylediklerinden dolayı müteessir olurlar. Musikinin ruhlar üzerindeki sebeb-i tesiri doğrudan doğruya bu olmasa bile her halde şu mütalaa akla mülayim geliyor. Hatta nekre-güyandan birisi kabiliyetsiz ruhlar yani musikiden anlamayanlar için, (bu kabil ham ervah kimseler alem-i ervahta pek gerideki saflara kalmış ve hitab-ı izzeti işitmek şerefinden mahrum oldukları için buna dair bir hatıraları olmadığından dolayı müteessir olmazlar) demiştir. Hatıra meselesi esasen musikide pek büyük bir ehemmiyeti haizdir. Binaenaleyh alem-i ervahta olmayıp şu bulunduğumuz alem içinde de musikinin hatıra ile olan münasebeti iki misal ile ispat edelim. Mesela on sekiz senedir musiki ile iştigal etmiş yirmi sekiz yaşında bulunan bir musikişinas ele alalım. Bu sanatkâr her halde sinnine en uzak zamanlara ait musiki parçalarını sevecektir. Çünkü devr-i kühulette bulunan hassas âdemlerde geçmiş zamanlar için daima bir âh-ı tahassür ve iştiyak eksik değildir. Binaenaleyh eski zamanı ihtar eden ufak, düz bir şarkıyı halihazırda sanat nokta-i nazarından daha mükemmel yapılmış bir besteye tercih edecektir ki bunu da yaptıran sebep, hissine uyarak o şarkının hatırasına kapılmasından ibarettir. Musikiye mensup olmayanlar da bu hususta zevklerine müracaat ederler. Hangi şarkıları niçin ve ne vakitten beri sevdiklerini araştırırlarsa yine hatıra meselesi ortaya çıkar. Pek çok kimseler görülmüştür ki saatlerce fasıllar dinlerken kimsenin ehemmiyet vermeyeceği bir şarkının okunuvermesi üzerine hemen ağlarlar. Hatta bu samiin kadınlardan olursa bayılanları bile vardır. Bunun sebebi, o şarkı kaç sene evvelki müthiş bir aşkı veyahut elim bir felaketi hatırlarına ani olarak getirmesinden ielri gelri. İstitrad kabilinden şunu da arza lüzum görürüz ki alem-i ervahta geride kalmış ömründe bir kere geçmiş günlerine karşı izhar-ı iştiyak etmemiş, hatıra nedir bilmez, beni nevine hayır gelmeyeceği için kendilerinden her vecihle sakınmak lazım geldiğini İmam Gazali Hazretleri beyan buyurarak cümlemizi ikaz ediyor. (Âlem-i Musiki, 5 Muharrem 1338) Müzikte Şer’i Ölçü Hatta kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen manevi nidâları işitir.  Lisan-ı hâl ile yapılan zikirleri, tesbîhâtları fehmeder. Hatta o nur-u iman sâyesinde rüzgârların terennümâtını, bulutların naralarını, denizlerin dalgalarının nagamâtını ve hakeza yağmurlardan, kuş ve saire gibi her nevden Rabbani kelâmları ve ulvî tesbîhâtı işitir. Sanki kâinat, İlâhî bir musiki dairesidir. Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümâtla kalplere hüzünleri ve Rabbani aşkları intiba ettirmekle kalpleri, ruhları, nurani âlemlere götürür. Pek garip misali levhaları göstermekle o ruhları ve kalpleri lezzetlere, zevklere gark eder. Fakat o kulak, küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, manevi, yüksek savtlardan mahrum kalır. Ve o lezzetleri îrâs eden avazlar, matem seslerine inkılap eder. Kalbde o ulvî hüzünler yerine, ahbabın fıkdânıyla ebedî yetimlikler, malikin ademiyle nihayetsiz vahşetler ve sonsuz gurbetler hâsıl olur. Bu sırra binâendir ki, şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri, Rabbani aşkları îrâs eden sesler helâldir. Yetîmâne hüzünleri, nefsani şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır. (İşaratü’l-İcaz, 64)

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

قيمتلي دوستلر، جمره لرڭ اڭ صوڭنجيسنڭ ده  دوشديگي قيشدن چيقديغمز، بهارڭ ايلك آيي اولان مارت آينده يز الحمد للّٰه. بركتلي بر قيش موسمي ياشادق و شيمدي ده  قيش موسمندن خروج ايدوب بهار موسمنه  دخول ايدييورز. كوكنلرينه  يولجيلق ياپاجغمز ايلك كلمه  غروبمز ”خروج“ كلمه سندن كوكن آلان كلمه لر… Kıymetli dostlar, cemrelerin en sonuncusunun da düştüğü kıştan çıktığımız, baharın ilk ayı olan mart ayındayız elhamdülillah. Bereketli bir kış mevsimi yaşadık ve şimdi de kış mevsiminden huruç edip bahar mevsimine duhul ediyoruz. Kökenlerine yolculuk yapacağımız İlk kelime grubumuz “huruç” kelimesinden köken alan kelimeler… HURUÇ: Arapçada “Dışarı çıkma, çıkış” gibi manalara gelen pek çok kelimenin köken aldığı bir kelimedir. HARİÇ: Bu kelime dilimize Arapçadan geçen kelimelerden biridir “Bir şeyin sınırları dışında kalan yer, dış, dışarı” gibi manalara gelir. Bazen “bir ülkenin sınırları dışında kalan yabancı memleketler” içinde kullanılır. Bu kelime ile ilgili deyimlerimiz de vardır. Mesela, iç yüzünü bilmediği bir konuda fikir yürütmek veya fikri sorulmadığı veya hakkı olmadığı halde bir konuşmaya veya konuya müdahale etmeye “hariçten gazel okumak” denir. İHRAÇ: Yine “huruç” kökünden türeyen bu kelime “dışarıya çıkarma, dışarıya atma, ilişkisini kesme, çıkarma” anlamlara gelmektedir. Mesela “üyelikten ihraç edildi” denir. İHRACAT: Türkçeye mahsus olan bu kelime “ihraç” kelimesine çoğul eki ekleyerek yapılır. “Bir ülkeden başka bir ülkeye ürün ve mal satma işine, dış satıma” denilir. İthalat kelimesinin zıddıdır; “İran, ithalat ve ihracatının yarısından fazlasını Trabzon–Tebriz kervan yoluyla yapıyordu” cümlesinde olduğu gibi. HARİCİYE: Ameliyatla tedavi edilen hastalıklarla ilgilenen tıp kısmıdır. Osmanlı döneminde bu bölüm cerrahi olarak hastaya müdahale eden, ameliyatlar yapan bir bölümdü. Bu bölüm “emrâz-ı hâriciyye” denilen ameliyatla şifa bulacak, tedavi edilecek hastalıklarla uğraşırdı. Günümüzde “genel cerrahi” bölümü en temelde hariciye manasını ifade eder. “Hariciye servisi” dendiğinde “ameliyat olmuş ve olacak hastaların yattığı servis” anlaşılır. Mesela, Peyami Safa’nın, dizinden ameliyat olacak bir gencin duygu durumunu anlatan “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” romanı çok meşhurdur. İSTİHRAC: “Sonuç çıkarma, anlam çıkarma” gibi manalara gelir. “Bir şeyin içinden başka bir şey çıkarma” anlamındadır. Mesela her asır muhakkik alimlerle ihtiyaçlarını Rabbimizin kelamı olan Kur’an-ı Kerimden istihraç etmişlerdir. Kelime çoğul olarak “istihracat” şeklinde de kullanılır. MAHREÇ: “Çıkış yeri” anlamındadır. “Dışarı çıkılacak, huruç edilecek yer, delik veya kapı” manasında kullanılır. Istılahi olarak, Kur’an okuma eğitiminde “telaffuzun oluştuğu ses veya harfin ağızdan çıktığı yere” denilirken, bu ilme de “mahreç ilmi” denir. Tarihi olarak ise “Osmanlı devlet teşkilatında mevleviyet (kadılık) pâyesinin üç basamağından birincisine” bu isim verilirdi. CEMRE: Arapçadan dilimize geçmiştir. “Ateş hâlindeki kömür, kor ateş” manasına gelmektedir. Baharın gelişini haber vermek ve müjdelemek için kullanılır. Şubat sonu ve mart başında birer hafta ara ile havaya, suya ve toprağa düşerek sıcaklığın yükselmesine sebep olduğu kabul edilen ısıtıcı kuvvet böyle isimlendirilir. Osmanlıda havaya düştüğüne inanılan ilk cemreye “cemre-i ûlâ” denirdi. Suya ve en son toprağa düşen cemrelere ise sırasıyla “cemre-i sânî” ve “cemre-i sâlis” ismi verilirdi. Cemrelere halk arasında, “gökten düşen, kaynağı aynı olan üç kardeş yıldız” anlamına gelen “üç kevâkip-zâdeler” denir. Şu tekerleme de cemreler hakkındadır: “Üç kevâkip-zâdeler biri mâildir havâya, biri âb-ı şifâya, biri yüz sürer hâk-i pâye.” BAHAR: Kış ile yaz arasında 21 Mart’tan 22 Haziran’a kadar süren mevsimin ismidir bahar. Bu güzel kelimeyi duyduğumuzda gönlümüze bir “ferahlık” gelir, aklımıza “diriliş, uyanış, canlılık” manaları çağrışım yapar. Bahar, yeryüzünün bayramıdır. Bahar kelimesi, Farsça ve Arapça kökenlidir. Arapçada bahar “güzel kokulu çiçek” anlamına gelmektedir. Hardal, kimyon, tarçın, zencefil gibi güzel kokulu tatlandırıcı bitkiler için kullanılan “baharat” kelimesi de buradan türetilmiştir. Farsçada, ilkbaharda çıkan lahanaya “karnabahar” denir. Dilimizde ise etrafın çiçeklenmesini, yeşermesini gördüğümüzde “bahar açtı” deriz. Genç birisine “ömrünün baharında” olduğu hatırlatır. Soğuk havada çok ince giyinen kimselere veya yaşına uygun düşmediği halde gençler gibi ateşli ve coşkun davranan kişileri “bahar başına vurdu” diye anlatırız. NEVRUZ: Nevruz, güneşin Koç burcuna girdiği, gece ile gündüzün eşit olduğu, yılın ve ilkbaharın başlangıcı sayılan 21 Mart günüdür. Bu kelime, Farsça kökenli birleşik bir kelimedir. “Nev- ruz” yeni gün demektir. Eski Fars takviminde ise yılbaşı gününü ifade eder.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiKabe’ye Gönderilen Taşlar
Biliyor muydunuz?

كعبه يه  كوندريلن طاشلر پيغمبر افنديمزڭ (ص ع و) كنجلگنده  (٦٠٥ سنه سنده )، يانغين و سيل كبي آفتلردن ضرر كورن كعبه  تعمير ايديله جكدي. مكّه ليلر طرفندن بو ايش ايچون آيريلان بوتجه  يترلي كلمه ينجه  كعبه ، حضرت ابراهيم (ع م) طرفندن انشا ايديلن بيوكلكده  ياپيلامدي. كعبه يه  عائد اولان و حجر آدي ويريلن ياريم دائره  بيوكلگنده  بر آلان، كعبه نڭ ديوارلري طيشنده  قالدي. بو آلانڭ كعبه يه  عائد اولديغي آڭلاشيلسين دييه  اطرافي، ختم آدي ويريلن و ١،٣١ متره  يوكسكلگنده  بر ديوارله  چوريلدي. بخاريده  كچن و حضرت عائشه دن (رض) نقل ايديلن بر روايته  كوره  پيغمبر افنديمز (ص ع و): ”اگر قومم كفر دونمنه  ياقين بولونمامش اولسه يدي كعبه يي ييقديروب ابراهيمڭ تمللري أوزرينه  يڭيدن انشا ايدردم.“ بويورمشلردر. پيغمبر افنديمزڭ (ص ع و) كنجلگنده  كعبه نڭ تعميراتنه  قاتيلمسي كبي، صوڭره كي ييللرده  و مكّه يي اداره سنده  بولونديران هر اسلام دولتي دونمنده  كعبه ، باقيمدن كچيريلمش و تعمير ايديلمشدر. بو تعميراتلردن بريسي ده  سلطان ٢نجی عبدالحميد دونمنده  ياپيلمشدي. حجرڭ صينيرينى بليرله ين و ختم آدي ويريلن ديوارڭ تعميري ايچون مكّه يه  طاش كوندريله جكدي. جدّه دن مكّه يه  طاشيناجق اولان طاشلرڭ بيوك اولمسي و دوه لر طرفندن نقللرينڭ ممكن اولمامسي أوزرينه  عثمانلي اوردوسي دوره يه  كيرمشدي. ياپديريلان طوپجي آرابه لريله  طاشلرڭ طاشیناجغي سر عسكر رضا پاشا امضالي ١٩ مايس ١٩٠٣ تاريخلي بلگه دن آڭلاشيلمقده در. Peygamber Efendimizin (sav) gençliğinde (605 senesinde), yangın ve sel gibi afetlerden zarar gören Kâbe tamir edilecekti. Mekkeliler tarafından bu iş için ayrılan bütçe yeterli gelmeyince Kâbe, Hz. İbrahim (as) tarafından inşa edilen büyüklükte yapılamadı. Kabe’ye ait olan ve Hicr adı verilen yarım daire büyüklüğünde bir alan, Kabe’nin duvarları dışında kaldı. Bu alanın Kabe’ye ait olduğu anlaşılsın diye etrafı, hatim adı verilen ve 1,31 metre yüksekliğinde bir duvarla çevrildi. Buhari’de geçen ve Hz. Aişe’den (ra) nakledilen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (sav): “Eğer kavmim küfür dönemine yakın bulunmamış olsaydı Kâbe’yi yıktırıp İbrahim’in temelleri üzerine yeniden inşa ederdim.” buyurmuşlardır. Peygamber Efendimizin (sav) gençliğinde Kabe’nin tamiratına katılması gibi, sonraki yıllarda ve Mekke’yi idaresinde bulunduran her İslam devleti döneminde Kâbe, bakımdan geçirilmiş ve tamir edilmiştir. Bu tamiratlardan birisi de Sultan 2. Abdülhamid döneminde yapılmıştı. Hicr’in sınırını belirleyen ve hatim adı verilen duvarın tamiri için Mekke’ye taş gönderilecekti. Cidde’den Mekke’ye taşınacak olan taşların büyük olması ve develer tarafından nakillerinin mümkün olmaması üzerine Osmanlı ordusu devreye girmişti. Yaptırılan topçu arabalarıyla taşların taşınacağı Serasker Rıza Paşa imzalı 19 Mayıs 1903 tarihli belgeden anlaşılmaktadır (BOA, Y.MTV, 244/52). Belge no: BOA, Y.MTV, 244/52 Tarih: Hicrî 21 Safer 1321 (Miladî 19 Mayıs 1903) (1)Hû (2)Makâm-ı Seraskerî (3)Mektûbî Kalemi (4)Devletlû Efendim Hazretleri (5)Hatîm-i Kabe-i Muazzamanın ta’mîrâtında isti’mâl olunmak üzere Cidde’ye gönderilen ve iki yüz elli lira ücretle nakli müteahhidi uhdesinde takarrür etmiş olduğu hâlde cesîm olmalarına mebnî (6)develerle nakli mümkün olamayan taşların yapdırılacak arabalarla topçu hayvanâtına cer etdirilmek suretiyle naklinden başka çare bulunmadığından bahisle zikr olunan iki yüz elli lira (7)nakliye ücretinin Topçu Kışla-i Hümâyûnuna i’tâ olunmak üzere mezkûr taşların nakliye arabalarıyla ve topçu hayvanatıyla Mekke-i Mükerreme’ye nakli hakkında Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i Celîlesinden vürûd (8)eden tezkire üzerine Hicaz Kumandanlığıyla olunan muhâbere cevâbında mezkûr taşların tahmil olunacakları arabaların topçu esterleriyle cerrinde bir gûne mahzûr olmadığı beyân ve iş’âr (9)olunmuş olduğundan zikr olunan iki yüz elli lira nakliye ücretinin Evkâf-ı Hümâyûnca Topçu Kışla-i Hümâyûnuna tevdî’ ve i’tâ kılınmak üzere sâlifü’l-arz taşların topçu esterleriyle ve nakliye arabalarıyla (10)Mekke-i Mükerreme’ye nakli istîzânını mutazammın topçu dairesinden tanzîm olunan mazbata leffen arz ve takdim kılınmış olmakla ol-bâbda emr u fermân-ı hümâyûn-ı hazret-i Hilâfetpenâhî her ne merkezde (11)şeref-efzâ-yı sünûh ve sudûr buyurulur ise mantûk-ı âlîsi infâz olunacağı beyânıyla istîzâna ibtidâr kılındı ol-bâbda emr u fermân hazret-i men lehü’l-emrindir (12)Fî 21 Safer sene 1321 ve fî 6 Mayıs sene 1319 (13)Serasker (14)Bende (15)Rıza

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiOrdu Oluşturma Kültürü*
Okuma Metinleri

اوردو اولوشديرمه  كولتوري عثمانلي قيريمي غائب ايتدكدن صوڭره  بيوك دولت قاته غوريسندن چيقمه يه  باشلامش و ١٩١٥ ويانه  قونغره سندن صوڭره  ايسه  آوروپه لي بيوك دولتلرڭ كندي آرالرنده كي صورونلري بر سوره  ايچون چوزمه سندن صوڭره  اونلر ايچون بر هدف ئولكه  حالنه  كلمشدر. قيريم عثمانلينڭ سواري قايناغي اولمسي باقيمندن چوق أونملي بر بولگه  أوزللگي طاشيمقده يدي. بو نه دنله  ١٩نجی يوز ييل عثمانلي ايچون هيچ ده  قولاي اولمامشدر. ١٨٢٧ تاريخنده  عثمانلي- مصر طونانمه سنڭ انكليز، فرانسز و روس طونانمه سي طرفندن ناوارین أوڭلرنده  ياقيلمسي أونملي بر دونوم نقطه سيدر. بو اولايده  عثمانلي طونانمسي، روسيه يه  آوانتاژ صاغلاياجق شكلده  يوق ايديلمش اولويوردي. بوندن صوڭره  عثمانليلر، بر آنده  طونانمسي اولمايان بر دڭز ايمپراطورلغنه  دونوشمشدر. ناوارین صاواشنڭ صوڭوچلري عثمانلينڭ ييقيليشنه  قدر كيدر. هر شيدن أوڭجه  عثمانلينڭ بيوك غائبلري بو اولايدن صوڭره  باشلادى. طونانمه سنڭ يوق ايديلمسي ياننده ، يڭيچريلرڭ اورته دن قالديريلمسي آنجق يرينه  يڭي بر اوردونڭ اولوشديرولامامه سي فلاكتلره  واران صوڭوچلره  يول آچدي. اوردو بر كولتوردي و بر كز بو كولتور اورته دن قالديريلدقدن صوڭره  يڭي كولتورڭ اولوشديرولمسي قيصه  بر سوره ده  ممكن اولمامقده در. … عثمانلي ايمپراطورلغي كوچ غائب ايتسه  ده  ١٨نجی يوز ييلڭ اورته لرنده  بيله  حالا بيوك بر دولتدي.  عثمانلينڭ دنياده ، ”١نجی صنف دولت“ قاته غوريسنڭ طيشنه  چيقمسي، روسلر طرفندن قيريمڭ أله  كچيرمه سندن صوڭره  اولمشدر.  قيريم، روسيه نڭ كله جگنڭ بليرلنديگي آلاندر. ١٧٧٤ ييلنده ، كوچك بر بولغار كويي اولان قاينارجه ده  امضالانان آندلاشمه  ايله  تركلرڭ، قيريم تاتارلري أوزرنده كي حاكميتنى صوڭه  ايرديرديگنده  آرتيق روسلرڭ ده  كله جگي شكللنمشدي. آردندن ١٧٨٣ ييلنده  قيريمي الحاق ايتدي. بوندن صوڭره  قره دڭز و بوغازلر روسلره  آچيلمشدي.  بو عثمانلي ايچون مادي و معنوي آڭلامده  بيوك بر غائبدي. عثمانلي حاكميتندن چيقان ايلك مسلمان خلق تاتارلر اولدي. تاتارلر، عثمانلي ايچون عين زمانده  انسان كوجي اولارق بيوك و قوتلي بر قايناقدي و بو غائب ايديلييوردى. أوسته لك روسلر اورطودوقسلرڭ قورويوجيسي اولويوردي. بو تاريخدن صوڭره  عثمانلينڭ ايچ صورونلري طيش صورونلرينڭ أوڭنه  كچمه يه  باشلاياجقدر. بونڭ آڭلامي، ديگر دولتلر كليشمه يه  دوام ايدركن، عثمانليلرڭ كيدرك دنيايه  ايلكيسز قالمسي و قوپمسيدر. فرق أويله سي بويومه يه  باشلامشدیكه ، ١٨٠٧ ييلنده  يڭيچريلر قباقجي مصطفي أوڭدرلگنده  عصيان ايدوب ٣نجی سليمي اقتداردن اوزاقلاشديرديغي تاريخلرده  آمريقه ده  بخارله  چاليشان ايلك كمي  طولاشمه يه  باشلامشدى.  بو ايسه  ١٩نجی يوز ييلي عثمانلي ايچون زورلاشديرمشدر. ١٩١٥ وييانه  قونغره سندن صوڭره  آوروپه ده  طوغريدن بربريني هدف آلمايان آوروپه ليلر، هدفلريني باشقه  آلانلره  يوڭلتمشلردي. بو ايسه  كنلده  عثمانلي طوپراقلري أوڭه  چيقاراجقدر. … اوت، اوردو بر كولتوردي و بر كز بو كولتور اورته دن قالديريلدقدن صوڭره  يڭي كولتورڭ اولوشديرولمسي قيصه  بر سوره ده  ممكن اولمييوردي. عثمانلي بلكه  ده  مجبوريتدن ياپمش اولديغي بو خطايي چوق بهالي أوده يه جك آنجق دولت تجربه سنڭ كتيرديگي دوزنله مه لرله  وارلغنى ١٩١٨ ييلنه  قدر سورديرمه يي باشاراجقدر. آوستوريه  تلويزيوني ”آناطولي تركلري و عثمانلي ايمپراطورلغي“ قونولي بلگه سلنى شويله  بيتيرير: ”عثمانلي ايمپراطورلغي ئولوركن بيله  كوزلدي…“  عثمانليلر ١نجی دنيا صواشنه آلتي اوچاق ايله  كيرمش فقط صواش صوڭنده  اوچاق صاييسي ٣٠٠’لره  اولاشمشدي. صاريقامش تعرّضي اجرا ايديليركن، داها كوچك عثمانلي برلكلري غير نظامي برلكلري ده  ياننه  آلارق پانيگه  قاپيلان روسلري قوغالايارق ايرانه  كيرمش و چوغونلغي آذريلردن متشكّل ارميه   بولگه سني أله  كچيرمشدر. صواشڭ صوڭنده  بيله  عثمانلي اوردوسنڭ ايران حركاتي دوام ايتمكده يدي.  عثمانلي صوڭ آنده  بيله  دشمانلرينه  بويون اگمه مشدر. او حاليله  بيله  مظلوم ملّتلر ايچون بر اوموت ايشيغي، حقسزلق و ظلمه  قارشي بر ديرنيش سرگيله مه يي باشارمشدر. بو چكيلديگي يرلرده كي بوشلغي هپ بر يوز ييل صوڭره  بيله  حسّ ايديله جكدر. بر ئولكه  ايچون ”اوردو اولوشديرمه  كولتوري“ قيصه  سوره ده  ممكن دگلدر. آنجق عثمانليلر يوز ييللرڭ بريكيمي ايله  بو زور اولايي باشارمشلر و اڭ كوتو شرطلر آلتنده  بيله  بو بريكيمله  يڭي بر اوردويي اولوشديرابيلمشلردر. قورولان بو اوردو ١نجی دنيا صواشنده  دنيانڭ أوڭده  كلن دولتلرينه  قارشي اومولمادق بر ديرنج كوسترمش و دنيا كوچ دنگه لرينڭ دگيشمه سنده  اتكيلي رول اوينامشدر. Osmanlı Kırım’ı kaybettikten sonra büyük devlet kategorisinden çıkmaya başlamış ve 1915 Viyana Kongresinden sonra ise Avrupalı büyük devletlerin kendi aralarındaki sorunları bir süre için çözmesinden sonra onlar için bir hedef ülke haline gelmiştir. Kırım Osmanlının süvari kaynağı olması bakımından çok önemli bir bölge özelliği taşımaktaydı. Bu nedenle 19. Yüzyıl Osmanlı için hiç de kolay olmamıştır. 1827 tarihinde Osmanlı-Mısır donanmasının İngiliz, Fransız ve Rus donanması tarafından Navarin önlerinde yakılması önemli bir dönüm noktasıdır. Bu olayda Osmanlı donanması, Rusya’ya avantaj sağlayacak şekilde yok edilmiş oluyordu. Bundan sonra Osmanlılar, bir anda donanması olmayan bir deniz imparatorluğuna dönüşmüştür. Navarin Savaşının sonuçları Osmanlı’nın yıkılışına kadar gider. Her şeyden önce Osmanlı’nın büyük kayıpları bu olaydan sonra başladı. Donanmasının yok edilmesi yanında, Yeniçerilerin ortadan kaldırılması ancak yerine yeni bir ordunun oluşturulamaması felaketlere varan sonuçlara yol açtı. Ordu bir kültürdü ve bir kez bu kültür ortadan kaldırıldıktan sonra yeni kültürün oluşturulması kısa bir sürede mümkün olmamaktadır. … Osmanlı İmparatorluğu güç kaybetse de 18. yüzyılın ortalarında bile hala büyük bir devletti.1 Osmanlı’nın dünyada, “1. Sınıf Devlet” kategorisinin dışına çıkması, Ruslar tarafından Kırım’ın ele geçirmesinden sonra olmuştur.2 Kırım, Rusya’nın geleceğinin belirlendiği alandır. 1774 yılında, küçük bir Bulgar köyü olan Kaynarca’da imzalanan antlaşma ile Türklerin, Kırım Tatarları üzerindeki hakimiyetini sona erdirdiğinde artık Rusların da geleceği şekillenmişti. Ardından 1783 yılında Kırım’ı ilhak etti. Bundan sonra Karadeniz ve Boğazlar Ruslara açılmıştı.3 Bu Osmanlı için maddi ve manevi anlamda büyük bir kayıptı. Osmanlı hakimiyetinden çıkan ilk Müslüman halk Tatarlar oldu. Tatarlar, Osmanlı için aynı zamanda insan gücü olarak büyük ve kuvvetli bir kaynaktı ve bu kaybediliyordu. Üstelik Ruslar Ortodoksların koruyucusu oluyordu. Bu tarihten sonra Osmanlı’nın iç sorunları dış sorunlarının önüne geçmeye başlayacaktır. Bunun anlamı, diğer devletler gelişmeye devam ederken, Osmanlıların giderek dünyaya ilgisiz kalması ve kopmasıdır. Fark öylesi büyümeye başlamıştı ki, 1807 yılında Yeniçeriler Kabakçı Mustafa önderliğinde isyan edip 3. Selim’i iktidardan uzaklaştırdığı tarihlerde Amerika’da buharla çalışan ilk gemi4 dolaşmaya başlamıştı.5 Bu ise 19. yüzyılı Osmanlı için zorlaştırmıştır. 1915 Viyana Kongresi’nden sonra Avrupa’da doğrudan birbirini hedef almayan Avrupalılar, hedeflerini başka alanlara yöneltmişlerdi. Bu ise genelde Osmanlı toprakları öne çıkaracaktır. … Evet, ordu bir kültürdü ve bir kez bu kültür ortadan kaldırıldıktan sonra yeni kültürün oluşturulması kısa bir sürede mümkün olmuyordu. Osmanlı belki de mecburiyetten yapmış olduğu bu hatayı çok pahalı ödeyecek ancak devlet tecrübesinin getirdiği düzenlemelerle varlığını 1918 yılına kadar sürdürmeyi başaracaktır. Avusturya televizyonu “Anadolu Türkleri ve Osmanlı İmparatorluğu” konulu belgeselini şöyle bitirir: “Osmanlı İmparatorluğu ölürken bile güzeldi…”6 Osmanlılar 1. Dünya Savaşı’na altı uçak ile girmiş fakat savaş sonunda uçak sayısı 300’lere ulaşmıştı. Sarıkamış taarruzu icra edilirken, daha küçük Osmanlı birlikleri gayrı nizami birlikleri de yanına alarak paniğe kapılan Rusları kovalayarak İran’a girmiş ve çoğunluğu Azerilerden müteşekkil Urmiye7 bölgesini ele geçirmiştir. Savaşın sonunda bile Osmanlı ordusunun İran harekâtı devam etmekteydi.8 Osmanlı son anda bile düşmanlarına boyun eğmemiştir. O haliyle bile mazlum milletler için bir umut ışığı, haksızlık ve zulme karşı bir direniş sergilemeyi başarmıştır. Bu çekildiği yerlerdeki boşluğu hep bir yüzyıl sonra bile hissedilecektir. Bir ülke için “Ordu Oluşturma Kültürü” kısa sürede mümkün değildir. Ancak Osmanlılar yüzyılların birikimi ile bu zor olayı başarmışlar ve en kötü şartlar altında bile bu birikimle yeni bir orduyu oluşturabilmişlerdir. Kurulan bu ordu 1. Dünya savaşında dünyanın önde gelen devletlerine karşı umulmadık bir direnç göstermiş ve dünya güç dengelerinin değişmesinde etkili rol oynamıştır. *Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (ERZSOSDE) XI-I: 1-20 [2018]’dan alınmıştır 1- Ponting, Cilve. Dünya Tarihi, çev. Eşref Bengi Özbilen, Alfa Yayınları, 1.Basım, İstanbul, Mayıs 2011. s. 666.2- 13 Temmuz 1771 yılında Kırım Hanlığı Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Rusların Karadeniz’e kesin olarak yerleşmesi ise 1784 yılında olmuştur. Osmanlı bu durumu 1798 yılında kabul etmiştir.3- Roberts, J. M. Avrupa Tarihi, çev. Fethi Aytuna, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1996., s. 375-376.4- New York şehrinin Hudson Nehri’nde denenmişti.5- Ertürk, M. Fatih. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Kalipso yayınları, İstanbul, 2009. s. 225.6- Bardakçı, İlhan. İmparatorluğa Veda, Alioğlu Yayınları, İstanbul, 2002.s. 58.7- Günümüzde İran’ın Batı Azerbaycan eyaletinin yönetim merkezidir.8- Niccolle, David. Askeri Tarih Dizisi, çev. Levent Cinemre, No:4 Atilla ve Göçer Kavimler, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011., s. 45.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiAskeri Teşkilâtın İcmali
Okuma Metinleri

عسكري تشكيلاتڭ اجمالي عثمانليلرڭ عسكري تشكيلاتنده  آناطولي سلچوقليلريله  ايلخانليلرڭ و مملوكلرڭ آز چوق تأثيرلريني كورمكده يز. عثمانلي قوتلري قاپي قولي، ايالت -كه  بونده  حدود قوتلري ده  داخلدر- و دڭز قوتلري اولارق أوچ قسمدي. قاپي قولي عسكري، يايا صنفندن اولان يڭيچري، جبه جي، طوپجي اوجاقلريله  يينه  بر اوجاق حالنده  اولارق آتلي بولوكلردن تشكّل ايتمشدي؛ بو ايكي صنف عسكر، حكمدارڭ شخصنه  مخصوص معاشلي مركز قوتلريدي و پادشاه نره ده  بولونورسه  اونڭله  برابر بولونورلردي. ايالت عسكرينه  كلنجه ، بونلر باشليجه  طوپراقلي ويا تيمارلي سپاهي دينيلن سواريلرله  يايا، مسلّم، عذاب و بر ده  روم ايلي حدودلرنده  بولونان آقينجيلردن مركّبدي. هنوز ايلك دورلرنده  بولونان طونانمه  خدمتنده  ده  كميجيلرله  عذابلر و محاربه  زمانلرنده  ايسه  تيمارلي سپاهيلر بولونوردي. بو ايلك دورلرده  عثمانلي دولتنڭ هنوز كوچك اولمه سنه  و كنيش فتوحاته  يته جك عسكري بولونمامسنه  مبني بو نقصاني تلافي ايچون ايلك استلالرندن اعتبارًا بيزانس ايمپراطورلغي ايله  بالقانلرده  حاكميتلري آلتنه  آلدقلري دسپوتلقلردن، پرنسلكلرڭ قوتلرندن ده  استفاده يي دوشونمشلر و ياپدقلري معاهده لرله  حرب زمانلرينه  مخصوص اولمق أوزره  بونلردن معيّن مقدارده  عسكر آلمشلردر. بوندن باشقه  خاچلي اوردولرينه  قارشي ده  پك طار زمانلرده  آناطولي بگلكلرندن ده - نادر اولسه  ده - يارديم كورمشلردر. Osmanlıların askeri teşkilatında Anadolu Selçuklularıyla İlhanlıların ve Memluklerin az çok tesirlerini görmekteyiz. Osmanlı kuvvetleri kapıkulu, eyalet -ki bunda hudut kuvvetleri de dahildir- ve deniz kuvvetleri olarak üç kısımdı. Kapıkulu askeri, yaya sınıfından olan yeniçeri, cebeci, topçu ocaklarıyla yine bir ocak halinde olarak atlı bölüklerden teşekkül etmişti; bu iki sınıf asker, hükümdarın şahsına mahsus maaşlı merkez kuvvetleriydi ve padişah nerede bulunursa onunla beraber bulunurlardı. Eyalet askerine gelince, bunlar başlıca topraklı veya tımarlı sipahi denilen süvarilerle yaya, müsellem, azab ve bir de Rumeli hudutlarında bulunan akıncılardan mürekkepti. Henüz ilk devirlerinde bulunan donanma hizmetinde de gemicilerle azaplar ve muharebe zamanlarında ise tımarlı sipahiler bulunurdu. Bu ilk devirlerde Osmanlı devletinin henüz küçük olmasına ve geniş fütuhata yetecek askeri bulunmamasına mebni bu noksanı telafi için ilk istilalarından itibaren Bizans İmparatorluğu ile Balkanlarda hakimiyetleri altına aldıkları despotluklardan, prensliklerin kuvvetlerinden de istifadeyi düşünmüşler ve yaptıkları muahedelerle harp zamanlarına mahsus olmak üzere bunlardan muayyen miktarda asker almışlardır. Bundan başka Haçlı ordularına karşı da pek dar zamanlarda Anadolu beyliklerinden de-nadir olsa da-yardım görmüşlerdir. İ. Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıda İşgale Uğrayan İlk Türk-İslam Yurdu: Kırım
Belge Okumaları

Karadeniz’de önemli bir liman şehri olan Kırım, tarih boyunca stratejik değere sahip konumuyla büyük siyasi çekişmelere sahne olmuştur. Cengiz Han’ın soyundan gelenlerin idaresi altında teşekkül eden Altın Orda Devleti’nin parçalanması sonucu 14. yüzyılda ortaya çıkan Kırım Hanlığının Fatih Sultan Mehmed devrinde Osmanlı tabiiyetine girmesi, bu bölgenin değerini daha da artırmıştır. Bu dönemden itibaren Kırım’ın gerek Çin’den gelen büyük Asya ticaretinin batıdaki son noktalarından biri olması, gerekse Doğu Avrupa’yı Ön Asya ve Akdeniz dünyasına birleştiren doğal bir iskele hizmeti görmesi, kuzeydeki Rusya devletinin dikkatini çekmiştir. 1762ʼde Rusya’nın başına geçen II. Katerinaʼnın Lehistan topraklarına, dolayısıyla Osmanlı ülkesine karşı saldırgan bir tutum izlemesi Osmanlı Devleti’ni birtakım tedbirler almaya itmiş, özellikle Kırım Hanlığı sınırlarına yakın bölgelerde kaleler güçlendirilmiş ve yenileri inşa edilmiştir. 1763ʼte Lehistan’da baş gösteren taht kavgalarında kendine sadık birisini kral yapan Rus çariçesi II. Katerinaʼnın Lehistan’da nüfuz kazanması 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sebeplerinden biri olmuş, ancak Küçük Kaynarca Antlaşması’yla sona eren savaşta Osmanlı Devleti çok ağır bir yara almıştır. Yaklaşık üç yüz yıldan beri Osmanlı Devleti’ne bağlı bulunan Kırım Hanlığı bu antlaşmanın üçüncü maddesine binaen siyasi ve ekonomik yönden bağımsız olarak Osmanlı egemenliğinden çıkmış, böylelikle ilk defa halkı Müslüman olan bir toprak parçası kaybedilmiştir. Küçük Kaynarca Antlaşması’yla birlikte Osmanlı Devleti ve Rusya, bağımsız bir Kırım Devleti’nin kurulmasında mutabık kalmışlardı. Buna göre Kırımlılar Cengiz Han soyundan istedikleri bir kişiyi han olarak seçebilecek, Hanlık tam bağımsız bir devletin tüm haklarına sahip olacak, fakat Osmanlı sultanı bütün Müslümanların halifesi olması hasebiyle Müslüman Tatarların din ve mezhep işlerini hukuki olarak düzenleme hakkını elinde tutacaktı. Ancak anlaşmadan hemen sonra Kırım’da siyasi çekişmeler tekrar başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin desteğiyle Kırım hanı olan Devlet Giray’ı uzaklaştırmak isteyen II. Katerina, Rusya’ya daha yakın gördüğü Şahin Giray’ı tahta çıkarmak için askeri yardım göndermiş, böylece 1777 yılının başlarında Şahin Giray, hanlığını ilan etmiştir. Aynı yıl içinde halkın Kırım’da çıkardığı isyana Osmanlı Devleti de destek vererek Rusların o bölgedeki hâkimiyetini kırmayı amaçlamış, bu mücadeleler Rusya’nın 1783 yılında Kırım’ı ilhakına kadar sürmüştür. Bu tarihten I. Dünya Savaşı’na kadar yüz binlerce Müslüman Rus baskısıyla Kırım’dan göç etmek zorunda bırakılmıştır. Günümüzde Kırım, Avrupa kıtasının doğu sınırındaki son ülke olan Ukrayna ile Rusya arasında askeri ve siyasi bir anlaşmazlık sebebidir ve 2014 yılında halk referandumu gerekçe gösterilerek Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Resmî olarak Birleşmiş Milletler tarafından Ukrayna’nın özerk bir cumhuriyeti kabul edilen Kırım, bu bölgenin ana Müslüman unsuru olan Kırım Tatarlarına ev sahipliği yapmaktadır. 1944 yılında Sovyet ordusunun Kırım Türklerine karşı gerçekleştirdiği katliam ve sürgün, hâlâ insanlık tarihinin en acı hadiselerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu sayımızda okuyacağımız belge; tarihî ve dinî bağlarımızın bulunduğu Kırım’ın, Rusya’nın hegemonyasına girmesini engellemek için 1777 yılında Osmanlı Devleti’nde atılan adımlara yöneliktir.   Vesika: Osmanlı Devleti ile Rusya arasında geçerli olan anlaşmalarda Rusyaʼnın Kırım topraklarına girmemesi, Kırımlıların hanlarını özgürce seçebilmeleri eylemeleri, hutbe ve para bastırmanın Osmanlı padişahına ait olduğu yazılı iken, Rusların Kırımʼa 30-40 bin asker göndererek Şahin Girayʼı hanlığa seçmek için halka baskı yaptığı konusunda edilen şikâyet ve Kırımlılara askerî yardım yapılmasına dair merkeze yazılan arz ve yardımın onaylanmasına dair buyuruldu (Aralık 1777) (38) Telhîsi mûcebince işbu tertîb defteri Başmuhâsebeye kayd (39) olunup tezkire ve sûret ve emri tahrîr olunmak (40) buyuruldu. 18 Za. Sene 1191 (1) Arz-ı bendeleridir ki; (2) Devlet-i Aliyye ile Rusyalu beyninde vukûʻ bulan musâlaha şurûtunda mestûr Tatarʼın serbestiyetleri mâddesinde fî-mâ-baʻd Rusyalunun (3) askerleri Kırımʼa girmeyüp Kırım hânlarını umûmen kabâil-i Tatar sülâle-i Cengiziyyeden kendü rızâ ve ittifâklarıyla intihâb (4) ve katʻan kimesne karışmaksızın hüsn-i irâdeleriyle ihtiyâr ve taraf-ı Devlet-i ebed-müdde (?) kavm-i Tatarʼın tebaʻiyyet-i şerʻîleri cihetiyle derhâl (5) keyfiyyeti Deraliyyeʼye arz ve mahzarlarıyla ve hânlık teşrîfâtı irsâl ve hutbe ve sikke nâm-ı nâmî-i mülûkâneye kırâat ve darb ve Kırım (6) ulemâsından nasb-ı kuzâta onu muhtevî kadıʻasker-ı saltanat-ı seniyye tarafından mürâsele iʻtâ olunmasını tevâfuk-ı devleteyn ile (7) senede rabt ve mezkûr ve bu vechile şîrâze-i musâfât mevsûk olup cânib-i şâhâneden mugâyiri vazʻ-ı vukûʻ bulmuş (8) değil iken geçen sene Rusyalu hilâf-ı ahd ü peymân otuz kırk bin nefer Kazak ve Katafʼa terfîk ve iki tarafdan (9) derûn-ı Kırım’a duhûl ve ahâlî-i Kırım ve tavâif-i Tatar’ın muhtâr ve müntehab hânları olan Devlet Giray Hân’ı Kırım’dan ihrâc (10) ve cebren ve kerhen Şâhin Giray’ı hânlığa kabûl etmelerini ibrâm ve etrâflarını ihâta ve zor ile yedlerinden istedikleri gibi (11) mahzarlar ahz ve Devlet-i Aliyye dahi Rusyalunun bu hareketleri münâfî-i şurût-ı ahd olduğunu Dersaʻâdetʼde mukîm elçilerine (12) defaʻâtle beyân ve bir kıtʻa takrîr dahi iʻtâ edip askerlerinin Kırımʼdan ihrâcını ve Tatarʼı kendü hâllerine terk ile (13) hânlığa kimi intihâb ederler ise bilâ-ihbâr mahzar etmeleri lâzım olduğunu beyân eyledikçe Moskoflu bir dürlü hakka râzı (14) olmayıp günden güne Kırımʼa asker celb ve bilâhare bu esnâlarda Kırım ahâlîsinin genç evlâdlarını ahz ve şayka ve seltat (15) ve katana libâsları giydirip kefere heyʼetine koymak ve dîn-i İslâmʼın bir türlü kabul etmeyeceği ziyy ve kisve idhâl ve hattâ (16) seltat ve katanalarını zümre-i Müslimînin iyâl ve nisvânları arasında kışlamak üzere karâr verildiğini Tatar-ı diyânet-şiʻâr (17) müşâhede ve Kırım ve Kuban ve havâlîsinde bulunan tavâif-i Tatarʼın mecmûʻunu bir yere ictimâʻ ve dîn ve şerîʻatımıza el vermeyecek (18) teklîfi bize etme ve Devlet-i Aliyye ile sulhda hanlar bizim intihâbımızla olmak ve sizin askeriniz bizim içimize girmemek meşrûta (19) olmağla biz Şâhin Girayʼı hânlığa kabul etmeziz, içimizden çık ve git ve bizi hâlimize terk eyle deyü Rusya ceneraline (20) haber gönderdiklerinde bir dürlü ısgâ etmeyip asker ve top ve cebehâneleriyle sükkân-ı Kırımʼın üzerlerine hücûm ve meyânelerinde (21) muhârebe-i azîme ve mukâtele-i cesîme vukûʻuyla kâffe-i kabâil Tatar âsitâne-i şevket-eşyâya kanlu mahzarlar tesyâr (22) ve Moskoflunun şerlerinden tahlîsleri emrinde istiğâse ve istimdâd etmeleri hasebiyle sudûr-ı kirâm ve ulemâ-yı izâm (23) ve ricâl-i ebed-kıyâm ile akd-i Meclis-i Şûrâ birle gelen mahzarlar feth ve kırâat olunmağla Rusyalunun tesaddî eyledikleri (24) hâlât ahidnâme şerâitine mugâyir ve kurb ve civâr-ı saltanat-ı seniyyede bulunan ahâlî-i Kırım ve tavâif-i Tatarʼa iğâse (25) ve imdâd zimmet-i himmet-i mülûkâne vâcib ve kâffe-i ehl-i İslâmʼın uhdelerine farz-ı ayn olduğu kıbel-i şerʻden cevâb (26) verildiği ecilden Kırımʼda vukûʻ bulan bu hâdiseden mâʻadâ Mokoflunun Leh derûnuda hududa karîn yerlerde askerleri (27) ictimâʻa başladıkları mukarrer ve bu tavır ile hudûd-ı memâlik-i mahrûseye tecâvüz eyledikleri takdirde muhâfaza-i suğûr ve müdâfaʻa-i (28) husûm [husûn] vâcibâtdan olup tedârikât-ı kaviyye ve celb-i ecnâd-ı zafer-muʻtâda mübâşeret birle cüyûş-ı zafer-berş-i Devlet-i Aliyyeʼnin (29) müstaʻînen billâhi teʻâlâ nevrûz-ı fîrûzda İsmail kasabası etrâfında ihtişâd ve baʻdehû iktizâsına göre serhadât-ı mansûre (30) teveccüh ve azîmetleri ittifâk-ı ârâ ile lâzım gelmeğin binâen-aleyh bi-mennihî teʻâlâ İsmail kasabasına teseyyür-i asâkir ve nakl-i zehâyir içün müceddeden (31) inşâsı muktezî olan elli kıtʻa tombazlar İsakçı cânibinde cisr emîni kulları maʻrifetiyle inşâ ve nevrûz-ı (32) fîrûzdan mukaddem tekmîl olunmak üzere iktizâ eden ecnâs-ı kerâstenin îcâb eden ücret-i katʻiyye ve nakliyyesi uhdesinde (33) olan Eflak cezîresi mâlından mahsûb olmak şartıyla Eflak voyvodası maʻrifetiyle acâleten katʻ ve nakl ve mâʻadâ mübâyaʻası (34) lâzım gelen … ile amele icârâtı üç bin üç yüz kırk iki buçuk gurûşa bâliğ olduğunu müşʻir Başmuhâsebeden (35) tahrîr ettirilen tertîb defteridir. Maʻlûm-ı devletleri buyuruldukda mârüʼz-zikr tombazlar mûmâ-ileyh maʻrifetiyle acâleten inşâ ve tekmîl (36) ve vakt-i mezkûreden mukaddem hâzır ve âmâde eylemek üzere işbu defteri Başmuhâsebeye kayd olunup meblağ-ı mezbûrun (37) tezkire ve sûret ve iktizâsına göre emri yazılmak bâbında emr ü fermân devletlü inâyetlü sultânım hazretlerinindir. (41) Tezkire ve iki kıtʻa sûret dâde. 21 Za. Sene 1191 Kelimeler: Acâleten: Acele olarakBaşmuhâsebe: Osmanlı devlet dairelerinin gelir giderlerini denetleyen üst maliye kurumuBerş: İstenen, özlenen şeyBi-mennihî teʻâlâ: Allahʼın yardımıyla Dâde: VerilmişEcnâd-ı zafer-muʻtâd: Zaferi alışkanlık haline getirmiş askerlerFî-mâ-baʻd: Bundan sonraHusûn: KalelerIsgâ: Dinleyip kabul etmeİbrâm: Israr etme, zorlamaİğâse: Yardım yapma, desteklemeİhtişâd: Bir araya gelme, toplanmaİstiğâse: Yardım istemeİttifâk-ı ârâ: Fikir birliğiİyâl: Aile, eşKabâil: KabilelerKatana: Uzun Japon kılıcıKuzât: KadılarMâʻadâ: …den başkaMahzar: Yüce bir makama takdim edilen çok imzalı dilekçe, mazbataMârüʼz-zikr: Adı geçenMestûr: YazılmışMeyâne: AraMukâtele: Karşılıklı vuruşma, birbirini öldürmeMusâlaha: Karşılıklı barışMübâyaʻa: Satın almaMüntehab: SeçilmişMürâsele: Kadılara veya kadıların daha alt derecedekilere tayin ve yetkilerini bildirmek için yazılan resmî mektupMüstaʻînen: Yardım dileyerekMüşʻir: BildirenNasb: Tayin etmekNevrûz-ı fîrûz: Uğurlu, bereketli yeni yılNisvân: KadınlarPeymân: YeminSeltat: Bir tür elbiseSerhâdât: SınırlarSudûr: Sadrazamlar, kazaskerlerSuğûr: SınırlarSükkân: Bir yerde oturanlarŞayka: Türklerin Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazakların kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi; Kazak kılıcıŞîrâze-i musâfât: Dostluğun temeliTahlîs: KurtarmaTelhîs: Resmî kısa yazıTerfîk: Birinin yanına arkadaş olarak katma, katılmaTesaddî: Kötü bir işe girişmeTeseyyür: GönderilmekTesyâr: GöndermekTombaz: Köprü altına konularak şamandıra gibi kullanılan küçük dubaZehâyir: Zahireler, erzakZiyy: Kılık, kıyafet

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiBoş Zaman Yanılgısı*
Okuma Metinleri

بوش زمان ياڭيلغيسي قاپيتاليزم كونمز اجتماعي حياتنى ايكي فرقلي بولومه  آييردي. بونلردن ايلكي أورتيم زماني اولوركن ديگري ايسه  أورتيمدن آرته  قالان زمانلرده  ياپيلان توكتيمدن اولوشمقده در. بوش زمان قاورامنڭ يوز ييللر أوڭجه  انسانلق ايچون نه  افاده  ايتديگني تام اولارق بيلمك ممكن دگلدر. بو زمان ديليمنه  كرك آنتيك يونان كركسه  صنايع أوڭجه سي دونم دوشونورلرندن آلديغمز بيلكيلرله  ير ير بر صويليلق كوستركه سي اولارق بليرسه  ده  ’بريڭ كندي تصوّرنده  اولان زمان‘ ديمك ياڭليش اولماياجقدر. كونمز بوش زماني ايسه  برَيڭ زمان أوزرنده  عائديتنڭ بولونمديغي صينيرلري چيزيلمش بر آلاندر. انسانلق وار اولمه يه  دوام ايتدكجه  أورتيم و توكتيم ايليشكيلري ده  يڭي فورملر اشلگنده  دوام ايده جكدر. قاپيتاليزم ساده جه  بر أورتيم بيچيمي اولمه نڭ أوته سنده  انسانلرڭ دويغو، دوشونجه  و زمان تصوّرلريني ده  اورغانيزه  ايتدي. فئودال و فئودال أوڭجه سي طوپلوملرده  أورتيم موسمه  باغلي كرچكلشييوردى، صناعي قاپيتاليست أورتيمڭ آردندن أورتيم سوركلي بر پرسپكتيفده  يول آلمه يه  باشلادى. نه  يازيقكه  فئودال دونمده  بر لوكس اولان توكتيم صنايع دونمنده  بر احتياج، اندوستري صوڭره سنده  ايسه  واز كچيلمز حاله  كلدي. بوكون احتراصلرڭ احتياج اولارق سرويس ايديلمسي هركسڭ اونايندن كچمش بر طوروم. بوش زمان قاورامنڭ آڭلام صوروني طيشنده  ايچرديگي ديگر بر صورون ده  برَيلرڭ بوش زمانلريني قوللانيركن اقونوميك سيستمڭ كنديلرينه  اجبار ايتديگي توكتيم كوروينى يرينه  كتيرمك زورنده  قالمه لريدر. ديگر بر افاده  ايله ، برَيلر أورتيم سورجي ايچريسنده كي كورَولريني تماملادقدن صوڭره  كنديلرينه  ويريلن بوش زمان ايچريسنده  ده  توكته رك اقونوميك سيستم ايچريسنده كي كورَولريني يرينه  كتيرمك طورومنده درلر. بو سببله ، برَيلرڭ دڭه تيم آلتنه  آلينمش اولان بوش زمانلرينڭ نه  اولديغنڭ و ايچينڭ ناصل طولديرولاجغنڭ ده  دڭه تيم آلتنه  آلينمسي كركمكده در. بو آماچله  ده  بوش زمان مانوپله  ايديلمكده در.  يوڭلنديريلمش بر بوش زمان سيڭيرلي، عجله جي، تحمّلسز برَيلري نتيجه  ويرمكده در. عين زمانده  بوش زمانڭ مداوملري چوغي زمان أورتيم توكتيم دونكوسي آراسنده  صيقيشوب ياشامش اولديغي حياتدن بر تطمين دويغوسي آلامامقده در. يوڭلنديريلمش بوش زماندن آرينمق آدينه ؛ ياشاديغمز حياتڭ تمپوسني دوشورمه مز، حياتمزده  كوزله  كوروله بيلير بر ساده لگي ياقه لامه مز و توكتيمي بر احتراص دگل احتياج اولارق آڭلاملانديرمق باشلانغيج ايچون أونملي بر آديم اولاجقدر.  بو سايه ده  اسكي بوش زمانڭ بزه  صوندقلرينه  و كونلك حياتڭ آڭلام درينلگنڭ فرقنه  وارمق ممكن اولاجقدر. عكس حالده  ايش زماننده  أورتيم، آرته  قالان زمانڭ توكتيم اولديغي، موتلولغڭ يالڭزجه  توكتيلن نسنه لر آراسنده  بر فرق اولارق ياشانديغي دنياده  بر كيشي ناصل حياتڭ أوزنه سي قونومنه  كله بيلير؟ Kapitalizm günümüz içtimai hayatını iki farklı bölüme ayırdı. Bunlardan ilki üretim zamanı olurken diğeri ise üretimden arta kalan zamanlarda yapılan tüketimden oluşmaktadır. Boş zaman kavramının yüzyıllar önce insanlık için ne ifade ettiğini tam olarak bilmek mümkün değildir. Bu zaman dilimine gerek Antik Yunan gerekse sanayi öncesi dönem düşünürlerinden aldığımız bilgilerle yer yer bir soyluluk göstergesi olarak belirse de ‘bireyin kendi tasavvurunda olan zaman’ demek yanlış olmayacaktır. Günümüz boş zamanı ise bireyin zaman üzerinde aidiyetinin bulunmadığı sınırları çizilmiş bir alandır. İnsanlık var olmaya devam ettikçe üretim ve tüketim ilişkileri de yeni formlar eşliğinde devam edecektir. Kapitalizm sadece bir üretim biçimi olmanın ötesinde insanların duygu, düşünce ve zaman tasavvurlarını da organize etti. Feodal ve Feodal öncesi toplumlarda üretim mevsime bağlı gerçekleşiyordu, sınai kapitalist üretimin ardından üretim sürekli bir perspektifte yol almaya başladı. Ne yazık ki Feodal dönemde bir lüks olan tüketim sanayi döneminde bir ihtiyaç, endüstri sonrasında ise vazgeçilmez hale geldi. Bugün ihtirasların ihtiyaç olarak servis edilmesi herkesin onayından geçmiş bir durum. Boş zaman kavramının anlam sorunu dışında içerdiği diğer bir sorun da bireylerin boş zamanlarını kullanırken ekonomik sistemin kendilerine icbar ettiği tüketim görevini yerine getirmek zorunda kalmalarıdır. Diğer bir ifade ile, bireyler üretim süreci içerisindeki görevlerini tamamladıktan sonra kendilerine verilen boş zaman içerisinde de tüketerek ekonomik sistem içerisindeki görevlerini yerine getirmek durumundadırlar. Bu sebeple, bireylerin denetim altına alınmış olan boş zamanlarının ne olduğunun ve içinin nasıl doldurulacağının da denetim altına alınması gerekmektedir. Bu amaçla da boş zaman manipüle edilmektedir.1 Yönlendirilmiş bir boş zaman sinirli, aceleci, tahammülsüz bireyleri netice vermektedir. Aynı zamanda boş zamanın müdavimleri çoğu zaman üretim tüketim döngüsü arasında sıkışıp yaşamış olduğu hayattan bir tatmin duygusu alamamaktadır. Yönlendirilmiş boş zamandan arınmak adına; yaşadığımız hayatın temposunu düşürmemiz, hayatımızda gözle görülebilir bir sadeliği yakalamamız ve tüketimi bir ihtiras değil ihtiyaç olarak anlamlandırmak başlangıç için önemli bir adım olacaktır.   Bu sayede eski boş zamanın bize sunduklarına ve günlük hayatın anlam derinliğinin farkına varmak mümkün olacaktır. Aksi halde iş zamanında üretim, arta kalan zamanın tüketim olduğu, mutluluğun yalnızca tüketilen nesneler arasında bir fark olarak yaşandığı dünyada bir kişi nasıl hayatın öznesi konumuna gelebilir? *http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr/makaleler/PrutanizmdenHedonizmeDegisenBosZamanKavrami. pdf’den alınmıştır, erişim 21 Şubat 2021. 1- Omay, Umut (2008) “Boş Zamanın Manipülasyonu ve Çalışma, İş-Güç”, Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt 10, Sayı 3, s. 142

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızda öğrendiğimiz harflerden “ق” (Kaf)’ın diğer harflerle birlikte nasıl yazılacağını göreceğiz. Harfleri yazarken, daha önce öğrendiğimiz başlama ve bitiş şekillerini unutmayalım.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiBu Ülke
Okuma Metinleri

بو ئولكه  بر ايمپراطورلغڭ آناطوميسي قاچانلر: ”بوغولیيورز“، دييورلر... ”مملكت بر زلزله  عرفه سنده . كيتمك، قدرڭ خطالريني دوزلتمكدر. جانغيلدن شهره ، قاصيرغه دن ليمانه ، قائوصدن تاريخه  قاچيش.“ يوكسليش دورنده  آيدين، طوپلومڭ هر هانكي بر فرديدر: ذوقلري ايله ، ذلّتلري ايله ، مقدّسلري ايله . نه  امتيازي واردر، نه  امتياز پشنده در. تنظيمات، باب عالينڭ آوروپه ليلاشمسي. بوروقراسي، خلقدن ده ، سرايدن ده  قوپار. آيدين ده  بوروقراتدر، هم ده  چوق نازلي، چوق حسّاس، چوق هرجائي بر بوروقرات. ”حاكم ايده ئولوژي، حاكم صنفڭ ايده ئولوژيسي“ دييور كتاب. عثمانلي ئولكه سنده  حاكم صنف، فرانسز ويا انكليز بورژووازيسي. سرايڭ ديرنيشي آزالدقجه  قاپيتاليزم، تعرّضني يوغونلاشديرر: كشيشلر، مكتبلر، مربّيه لر، ماصون لوجه لري... عثمانلي بانقه سي، نشانلر، سفارت بالولري و بك اوغلني ذوق پاناييرينه  چويرن شوخ آقتريسلر. آيدين، باتان بر كميده در. افقده  رؤيالرڭ اڭ محتشمي: آوروپه . ثروتڭ، شهرتڭ، شهوتڭ دعوتي. آزغين اشتهالري واردي اينته ليژانسيانڭ و بو مصال خزينه لري كنديسني بكلييوردي. آوروپه لي دوستلري لطفكارديلر. قارشيلق اولارق براز ”اهانت“ ايستييورلردي ساده جه . Bir İmparatorluğun Anatomisi Kaçanlar: “Boğuluyoruz”, diyorlar... “Memleket bir zelzele arifesinde. Gitmek, kaderin hatalarını düzeltmektir. Cangıldan şehre, kasırgadan limana, kaostan tarihe kaçış.” Yükseliş devrinde aydın, toplumun herhangi bir ferdidir: zevkleri ile, zilletleri ile, mukaddesleri ile. Ne imtiyazı vardır, ne imtiyaz peşindedir. Tanzimat, Babıâli’nin* Avrupalılaşması. Bürokrasi, halktan da, saraydan da kopar. Aydın da bürokrattır, hem de çok nazlı, çok hassas, çok hercaî bir bürokrat. “Hâkim ideoloji, hâkim sınıfın ideolojisi” diyor kitap. Osmanlı ülkesinde hâkim sınıf, Fransız veya İngiliz burjuvazisi. Sarayın direnişi azaldıkça kapitalizm, taarruzunu yoğunlaştırır: keşişler, mektepler, mürebbiyeler, mason locaları... Osmanlı Bankası, nişanlar, sefaret baloları ve Beyoğlu’nu zevk panayırına çeviren şuh aktrisler. Aydın, batan bir gemidedir. Ufukta rüyaların en muhteşemi: Avrupa. Servetin, şöhretin, şehvetin daveti. Azgın iştihaları vardı intelijansiyanın ve bu masal hazineleri kendisini bekliyordu. Avrupalı dostları lütufkârdılar. Karşılık olarak biraz “ihanet” istiyorlardı sadece.

Cemil MERİÇ 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Şeyh Şaban-ı Veli’nin Türbe Kitabesi / Kastamonu Kelimeler: Kerâmet-gân: KerametlerMa’mur: İmar etme, yeniden yapmaGayûr: GayretliDânâ: AlimFerîd: EşsizVefk-ı ümid: Ümid edilene uygunSa’y-i ekid: Sağlam çalışmaPîr: Bir tarikatın kurucusuMânend-i ıyd: Benzersiz bayramDergeh-i pâkindesi: Temiz dergâhıPişgâh-ı türbe: Türbenin önüÇirkâb: Kirli suMüstean: Kendisinden yardım istenen, AllahKutb-ı aktâb-ı cihandır: Cihan kutuplarının kutbuKûh-ı cedid: Yeni dağZîr-i hâke: Toprak altınaNa-bedîd: GörünmeyenFevz ü nusretle: Zafer ve yardımlaMezîd: Artma, çoğalmaBâlâ: Üst kısım

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiUsr-ı Bevl*
Osmanlı Tıbbından

Usr-ı Bevl Usr-ı bevl güçle tebevvül eylemekdir. Sebebi zaʻf-ı mesânedir. Ya sû-i mizâc-ı sâdec ya sû-i mizâc-ı bedenî ile defʻaten tebevvüle kâdir olmamakdır. Bu sebebin ekseri bâriddir. Ya darbeden ya habs-i bevlden veya veremden veyahud bu mezkûrât mecrâdadır. Ol dahi bi’z-zât veyahud şirket iledir. Bi’z-zât olan süddedendir ki, ol südde veremden olmuşdur. Veyahud buruşmakdandır ki, bâdî olan yübûset veya hılt-ı galîz veya irin veyahud uyuşmuş kandır. Veyahud sağîr taşlar olduğundandır. Zîrâ sağîr taşlar olanın sağa ve sola eklemek ile südedi zâil olur. Veya kurhalardır ki, vecaʻ virir. Vecaʻından bevlin hurûcu müteʻassir olur. eğer vecaʻa sabr eylese bevl akar. Ammâ şol sebeb ki müşâreket iledir. Verem gibi mücavirdir. Ya sıkl-ı yâbisdir ki müzâhimdir. Ya rîhdir ki, husyenin bürudetinden karın derisine kalkar. Bu takdîrce bevle müzâhame virir. İlâcı, imdi usr-ı bevl ki zaʻf-ı mesâneden ola. Müdirrât ile iʻtidâl ve mizâca iʻtidâl virir nesneler ile ilâc oluna. Ammâ şol usr-ı bevl ki taşdan veya uyuşmuş kandan ola. Ve dai müşâreketden ola. Ol ilâcı ideler ki, hasât-ı mesâne içün zikri sebk eylemişdir. Eğer usr-ı bevl kurhadan ola, alâmeti uyuşdurmakdır. Müdirrât-ı hârreden kurs-ı kâkûnec kısmı ile devâ oluna. Husûsen gelincik didikleri hayvânın mesânesini bu bâbda kurudub ve sahk idüb içmek garîb ve acîb ilâcdır. Fi’l-cümle gelincik hâyasın kurudub ve sahk idüb bir cüz’îsin üç dirhem şarâb-ı reyhânî ile ezüb içüreler. Fi’l-hâl halâs ider. Kitâb-ı Saʻdiyye’de, seratân-ı muhrık şarâb-ı reyhânî ile iki dirhem halâs ider dimişdir. Kartal kursağı ve milh-i hindî her birinden rubʻ dirhem kurudub ve sahk idüb issi su ile içilse cümleden enfaʻdır. İdrar Tutukluğu İdrar tutukluğu idrarı zorlukla yapmaktır. Hastalığın sebebi mizacın bozulmuş olması, mesane zayıflığı veya soğukluğudur. Bu hastalık idrarı geldiği halde tutmak ile, herhangi bir darbe veya ödem nedeniyle de oluşabilir. Bazen damar tıkanıklığı gibi tek bir sebep ile, bazen de kuruluk katı hıltlar damarların büzüşmesi ve kanın mesane bölgesinde hareketsiz kalıp donması gibi birden fazla sebep ile oluşur. Bazen de oluşan mesanedeki taşlar ve yaralar sebebiyledir. Bu yaralar idrar sırasında acı verir. Hastalık mesanede oluşan ödem ve aşırı kuruluk ile veya hayaların soğukluğundan dolayı karın bölgesine doğru şişkinlik yapan gazlar sebebiyle de vücuda gelir. İlacı; mesane zayıflığı sebebiyle oluşan durumlarda idrar söktürücü tedaviler uygulanmalıdır. Taşlar ve donmuş kan sebebiyle oluşan idrar tutukluğunda taş düşürücü ilaçlarla tedavi yapılmalıdır. Mesanedeki yara sebebiyle beraberinde uyuşma hissi gibi durumlar varsa kakunec (fener çiçeği) hapı ile tedavi olunmalıdır. Ayrıca gelincik isimli hayvanın mesanesini kurutup toz haline getirdikten sonra reyhan şerbetiyle içmek anında etki eder. Sa’diye isimli tıp kitabında yakılmış yedi gram kadar akrebin külü ile reyhan şerbetini içmenin çok etkili olacağı belirtilmiştir.   Bundan başka kartal kursağını kurutup, beraberinde bir miktar hint tuzu ile sıcak suyu karıştırıp içmek daha etkili bir tedavi yöntemidir. *(Enmuzecü’t-tıb Mihrişah Sultan kitaplığı vr. 210 ) Kelimeler: Bâdî: sebep, vesileDefʻaten: anidenHasât: taşKurha: yaraMüzâhim: zorlukSeratân: akrepTebevvül: idrar yapmakYâbis: kuruYübûset: kuruluk

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiDefter-i Hakani Binası Ve Memurların Evliyası
Seyyah

دفتر خاقاني بناسي و مأمورلرڭ اولياسي سلطان احمد ميداننده  بولونان بو ياپي، دفتر خاقاني نظارتي طاپو و قاداسترودن صوروملي دولت باقانلغي اولارق ١٩١٠ ييلنده  انشا ايديلمشدر. بنا ايلك انشا ايديلديگي كوندن بو يانه  طاپو و قاداسترو ايشلملري ايچون قوللانيلمش. درت قاتلي بناده  ١٢٠’يه  ياقين اوفيس بولونمقده  و فرقلي بر أوزللك اولارق طاپو بناسي ايچنده  بر ده  تربه  بولونمقده در. سرور دده نڭ مزاري، بر زمانلر عثمانلي مأمورلري طرفندن اوليا تربه سي اولارق كورولور و مأمورلر ايشه  باشلاركن ايلك أوڭجه  بورايه  اوغرارلردي. سببيمي؟ بويورڭ، برابر اوقويالم. سرور افندي، ١نجی محمود دونمنده  دفتر امينلگي ياپمش و كوروينه  چوق باغلي اولمسيله  طانينمش. بر كيجه  سلطان محمود، آناطوليده  بولونان ايكي قصبه  آراسنده  مرعه پايلاشیميله  ايلكيلي بر اختلافي چوزمه يه  چاليشيركن، اراضيلرله  ايلكيلي اولان دفترلري ايستتير. دفترخانه يه  كيدن كوروليلر هيچ اوممدقلري بر تپكيله  قارشيلاشيرلر. سرور افندي، ”فاتح سلطان محمد حضرتلرينڭ قويديغي قانونه  كوره  دفترخانه دن كيجه  وقتي دفتر چيقارتيلمسي منع ايديلمشدر. خنكارم بني عفو بويورسونلر، مساعده  ايده مم!“ دييوب كوروليلري كري كوندرير. سوزينڭ دقّته  آلينمديغني دوشونن پادشاه چوق سيڭيرلنير و سرور افندينڭ اعدامنى امر ايدر. داها صوڭره دن كرچكدن بويله  بر امر اولديغني أوگرنن پادشاه، قرارندن پشيمان اولور اما چوق كچدر. چونكه  سرور افندي، آت ميداننده  يعني بوكونكی  سلطان احمد ميداننده  اعدام ايديلمشدر. بوڭا أوزولن پادشاه، كوروينه  باغليلقدن طولايي جانندن اولان سرور افندينڭ، دفترخانه يه  كومولمه سني امر ايدر. سرور افندي او كوندن صوڭره  سرور دده  اولمش، مأمورلر طرفندن ”پير“ اولارق قبول ايديلمش، مزاري ايسه  تربه  اولمشدر. سرور دده  ”مأمورلرڭ اولياسي“ اولمش. سر ويروب سر ويرمه ين سرور دده ، دعواسنه و سرينه  صاحب چيقوب بو اوغورده  ئولديگي ايچون دفتر خاقاني بناسنڭ آوليسنه  كومولمشدر. كوروينى ايي ياپانلرڭ قيمتنڭ بيلينمسي دعاسيله . Sultanahmet meydanında bulunan bu yapı, Defter-i Hakani Nezareti Tapu ve Kadastrodan sorumlu devlet bakanlığı olarak 1910 yılında inşa edilmiştir. Bina ilk inşa edildiği günden bu yana tapu ve kadastro işlemleri için kullanılmış. Dört katlı binada 120’ye yakın ofis bulunmakta ve farklı bir özellik olarak tapu binası içinde bir de türbe bulunmaktadır. Server Dede’nin mezarı, bir zamanlar Osmanlı memurları tarafından evliya türbesi olarak görülür ve memurlar işe başlarken ilk önce buraya uğrarlardı. Sebebi mi? Buyurun, beraber okuyalım. Server Efendi, 1. Mahmud döneminde defter eminliği yapmış ve görevine çok bağlı olmasıyla tanınmış. Bir gece Sultan Mahmud, Anadolu’da bulunan iki kasaba arasında mera paylaşımıyla ilgili bir ihtilafı çözmeye çalışırken, arazilerle ilgili olan defterleri istetir. Defterhaneye giden görevliler hiç ummadıkları bir tepkiyle karşılaşırlar. Server Efendi, “Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin koyduğu kanuna göre defterhaneden gece vakti defter çıkartılması menedilmiştir. Hünkarım beni af buyursunlar, müsaade edemem!” deyip görevlileri geri gönderir. Sözünün dikkate alınmadığını düşünen padişah çok sinirlenir ve Server Efendinin idamını emreder. Daha sonradan gerçekten böyle bir emir olduğunu öğrenen padişah, kararından pişman olur ama çok geçtir. Çünkü Server Efendi, At Meydanında yani bugün ki Sultanahmet meydanında idam edilmiştir. Buna üzülen padişah, görevine bağlılıktan dolayı canından olan Server Efendinin, defterhaneye gömülmesini emreder. Server Efendi o günden sonra Server Dede olmuş, memurlar tarafından “pir” olarak kabul edilmiş, mezarı ise türbe olmuştur. Server Dede “memurların evliyası” olmuş. Ser verip sır vermeyen Server Dede, davasına ve sırrına sahip çıkıp bu uğurda öldüğü için Defter-i Hakani binasının avlusuna gömülmüştür. Görevini iyi yapanların kıymetinin bilinmesi duasıyla. Kaynakça: Server Dede türbesihttps://tr.wikipedia.org/wiki/Defter-i_Hakanihttps://tapu-kadastro.net/index.php/makaleler/diger-genel/197-server-dede

H. Merve BARUTÇU 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

بوني اصلا اونوتما  امیر سلطان كوچك ياشده  آننه سني غائب ايتدي و أوكسز قالدي. باباسي اونڭ آننه سزلگني آراتماياجق أولچوده  اوڭا ياقلاشدي و سوكي باغي قوردي. باباسنڭ اوڭا صيق صيق ويرديگي نصيحتلردن بري شويله  ايدي: ”اي اوغلم! پيغمبر افنديمزي، باباڭدن، آناڭدن داها فضله  سومليسڭ. صويڭله  أوگونمه مليسڭ، آغزڭدن هيچ يالان چيقماملي. هر كوني عمريڭڭ صوڭ كونيمش كبي تماملامه يه  چاليشمليسڭ. علم أوگرنمكده  اصلا ارينوب أوشنمه مليسڭ. آق صقاللي ده  اولسه ڭ، دشمانله  جهادي بيراقمامليسڭ. سلام ويرمدن هيچ بر طوپليلغه  كيرمه مليسڭ. نكاحسز بر قادينله  اوتورمامليسڭ. قرآن كريم رهبرڭ، حديث شريفلر ايسه  يول كوستريجڭ اولاجقدر. اي اوغلم! حيات هر يوڭي ايله  سنڭ ايچون بر مكتبدر. خيره  قوش، كوتولكدن قاچ. اڭ بيوك سلاحڭ، اللّٰه تعالي يه  ايتديگڭ دعاڭدر. بوني اصلا اونوتما!“ Bunu Asla Unutma Emir Sultan küçük yaşta annesini kaybetti ve öksüz kaldı. Babası onun annesizliğini aratmayacak ölçüde ona yaklaştı ve sevgi bağı kurdu. Babasının ona sık sık verdiği nasihatlerden biri şöyle idi: “Ey oğlum! Peygamber efendimizi, babandan, anandan daha fazla sevmelisin. Soyunla öğünmemelisin, ağzından hiç yalan çıkmamalı. Her günü ömrünün son günüymüş gibi tamamlamaya çalışmalısın. İlim öğrenmekte asla erinip üşenmemelisin. Ak sakallı da olsan, düşmanla cihadı bırakmamalısın. Selâm vermeden hiçbir topluluğa girmemelisin. Nikâhsız bir kadınla oturmamalısın. Kur’an-ı Kerim rehberin, hadis-i şerifler ise yol göstericin olacaktır. Ey oğlum! Hayat her yönü ile senin için bir mekteptir. Hayra koş, kötülükten kaç. En büyük silâhın, Allah Teâlâ’ya ettiğin duandır. Bunu asla unutma!” چاناق قلعه  تركيسي چاناق قلعه  تركيسنڭ حكايه سي، ٢٩ ايلول ١٩١٤’ده  او كون چاناق قلعه  سلطانيسنده  ليسه  بر أوگرنجيسي اولان سيف اللّٰه طرفندن يازيلمش بر مكتوبه  طايانييور. ”سوكيلي آننه جگم، ايكي ييلدر آيري ياشاديغمز بو حيات آرتيق بيتييور. سڭا و عائله مه  قاووشاجغم ايچون چوق موتلويم. اوقولمز آرتيق خسته خانه  اولاجغي ايچون بزي استانبولده كي اوقوللره  كوندره جكلرمش. أوگرتمنلريمزڭ بيوك قسمي ده  عسكره  كيدييور، أوست دونملرده كي آغابگلريمز ايسه  كوڭللي اولارق عسكره  كيده جكلرمش. تركجه  أوگرتمنمز بوكون صنفه  كلدي آنجق چوق طورمدي، او ده  بزه  وداع ايتدي. كيدركن بزه  وقتي كلديگنده  وطنه  ياپيلان خدمتڭ اوقولده  ويريلن خدمتدن داها قوتسال اولديغني سويله دي. قيصه  زمان أوڭجه  صوقاقلردن عسكرلر كچمه يه  باشلادى. ”چاناق قلعه  ايچنده  آينه لي چارشي، آننه  بن كيدیيوم دشمانه  قارشي“ تركيسني سويله يه رك يورويورلر. كيميلري آت صيرتنده  كيميلري دوه لرله  يول آلييورلر. طوپ آرابه لري و مكّاره لر ده  اونلره  اشلك ايدييور. صواش چيقاجغنى سويله ديلر. انكليز و فرانسز كميلرينڭ بوغازده  طولاشديغني دويدق. كميلر بورالري اوراجقمش، آنجق ياقينده  استانبوله  كيده جگمز ايچون بن بونلري كوره ميه جگم. اويسه  كورمك ايستردم. صوڭنده  سزه  قاووشاجغمي بيلييورم.“ Çanakkale Türküsü Çanakkale Türküsünün hikayesi, 29 Eylül 1914’te o gün Çanakkale Sultanisinde lise bir öğrencisi olan Seyfullah tarafından yazılmış bir mektuba dayanıyor. “Sevgili anneciğim, iki yıldır ayrı yaşadığımız bu hayat artık bitiyor. Sana ve aileme kavuşacağım için çok mutluyum. Okulumuz artık hastane olacağı için bizi İstanbul’daki okullara göndereceklermiş. Öğretmenlerimizin büyük kısmı da askere gidiyor, üst dönemlerdeki ağabeylerimiz ise gönüllü olarak askere gideceklermiş. Türkçe öğretmenimiz bugün sınıfa geldi ancak çok durmadı, o da bize veda etti. Giderken bize vakti geldiğinde vatana yapılan hizmetin okulda verilen hizmetten daha kutsal olduğunu söyledi. Kısa zaman önce sokaklardan askerler geçmeye başladı. “Çanakkale içinde Aynalı Çarşı, Anne ben gidiyom düşmana karşı” türküsünü söyleyerek yürüyorlar. Kimileri at sırtında kimileri develerle yol alıyorlar. Top arabaları ve mekkareler de onlara eşlik ediyor. Savaş çıkacağını söylediler. İngiliz ve Fransız gemilerinin boğazda dolaştığını duyduk. Gemiler buraları vuracakmış, ancak yakında İstanbul'a gideceğimiz için ben bunları göremeyeceğim. Oysa görmek isterdim. Sonunda size kavuşacağımı biliyorum.” غربليلاشمه  پلاني غربجيلر ١٩١٢ ييلنده  باتيليلاشمه  قونوسنده  سيستماتيك بر پلان حاضرلامشلردر. پلانڭ ايلك ماده سي، خاندان منسوبلرينڭ و أوزللكله  شهزاده لرڭ اگيتيميله  ايلكيلي اولوب بوراده  آوروپه  ئولكه لرنده  اولديغي كبي كنج شهزاده لرڭ اوردوده  كورَو آلمه لري ايستنمكده در. ايكنجي ماده ده  مودرن باتیلي دگرلرڭ كله نكسل دگرلرڭ يريني ناصل آلمسي كركديگي قونوسنده  ايلكينچ بر تكليف ياپيلمقده  و بنالرڭ أوزرينه  آصيلان ”يا حافظ“ لوحه لرينڭ آلتنه  بر ده  سيغورطه  شركتنڭ لوحه سنڭ آصيلمسي أوڭريلمكده در. أوچنجي ماده ده  أونملي بر ايستك اولارق بيزانسليلرڭ باشلغي اولارق طانيملانان فسڭ ترك ايديلمسي، يرينه  يڭي بر ملّي باشلغڭ آلينمسي و عسكري قالپاقلرڭ دخي دگيشديريله رك اسكي تركلرڭ قوللاندقلري باشلقلره  بڭزر، فقط چاغڭ نزاكتنه  اويغون بر باشلق قبولي أوڭريلمه كده در. دردنجي ماده ده  قادينلره  چشيتلي حقلرڭ ويريلمسي و ديني مقاملرڭ بو قونويه  قاريشمامه لري ايستنمكده در. عين قونويي اله  آلان بشنجي ماده دن صوڭره  آلتنجي ماده  ايله  تكيه  و زاويه لرڭ الغا ايديلمسي، بر صوڭره كي ماده  ايله  ده  مدرسه لرڭ قپاتيلارق يرلرينه  باتي يوڭتملرينه  كوره  اگيتيم ويرن قوروملرڭ تأسيسي طلب ايديلمكده در. كله نكسل آليشقانلقلرڭ ترك ايديلمه سي كرگنه  اشارت ايدن سكزنجي ماده  صوڭره سنده  طقوز و اون برنجي ماده لر يڭي بر اخلاق تلقّيسي اولوشديرمه  اطرافنده كي تكليفلري اله  آلمقده ، اوننجي ماده  ايسه  جمعيتلرڭ يوڭتيمه  دائر ايشلرله  ايلكيلنمه ملريني أوڭرمكده در. اون ايكنجي ماده ، مشيختده  ياپيلاجق بر رفورم ايله  بو مقامڭ مودرنلشمه  طرفدارلرينڭ دستكجيسي طورومنه  كتيريلمه سني تكليف ايتمكده در. اون أوچنجي ماده  اوردوده  ياپيلمسي دوشونولن اصلاحات حقنده در. اون دردنجي ماده ده  بتون مذهبلرڭ تك بر مذهب چاتيسي آلتنده  برلشديريلمه سي تكليف ايديلمكده در. اون بشنجي ماده  ديلده  ياپيلمسي دوشونولن رفورمي طارتيشمقده ، اون آلتنجي ماده ده  أوزل كيريشيمڭ طوپلومده  ايتيجي كوچ اولمسي كركديگي بليرتيلمكده ، اون يدنجي ماده ده  كله نكسل دگرلرڭ بيراقيلمسي يولنده كي ايستكلر تكرارلانمقده ، اون سكزنجي ماده ده  ايسه  قانونلرده  چاغڭ كركلرينه  اويغون رفورملرڭ ياپيلمسي ايستنمكده در. Garplılaşma Planı Garpçılar 1912 yılında Batılılaşma konusunda sistematik bir plan hazırlamışlardır. Planın ilk maddesi, hanedan mensuplarının ve özellikle şehzadelerin eğitimiyle ilgili olup burada Avrupa ülkelerinde olduğu gibi genç şehzadelerin orduda görev almaları istenmektedir. İkinci maddede modern Batılı değerlerin geleneksel değerlerin yerini nasıl alması gerektiği konusunda ilginç bir teklif yapılmakta ve binaların üzerine asılan “Ya Hâfız” levhalarının altına bir de sigorta şirketinin levhasının asılması önerilmektedir. Üçüncü maddede önemli bir istek olarak Bizanslıların başlığı olarak tanımlanan fesin terkedilmesi, yerine yeni bir millî başlığın alınması ve askerî kalpakların dahi değiştirilerek eski Türklerin kullandıkları başlıklara benzer, fakat çağın nezaketine uygun bir başlık kabulü önerilmektedir. Dördüncü maddede kadınlara çeşitli hakların verilmesi ve dinî makamların bu konuya karışmamaları istenmektedir. Aynı konuyu ele alan beşinci maddeden sonra altıncı madde ile tekke ve zaviyelerin ilga edilmesi, bir sonraki madde ile de medreselerin kapatılarak yerlerine Batı yöntemlerine göre eğitim veren kurumların tesisi talep edilmektedir. Geleneksel alışkanlıkların terkedilmesi gereğine işaret eden sekizinci madde sonrasında dokuz ve on birinci maddeler yeni bir ahlâk telakkisi oluşturma etrafındaki teklifleri ele almakta, onuncu madde ise cemiyetlerin yönetime dair işlerle ilgilenmemelerini önermektedir. On ikinci madde, meşihatta yapılacak bir reform ile bu makamın modernleşme taraftarlarının destekçisi durumuna getirilmesini teklif etmektedir. On üçüncü madde orduda yapılması düşünülen ıslahat hakkındadır. On dördüncü maddede bütün mezheplerin tek bir mezhep çatısı altında birleştirilmesi teklif edilmektedir. On beşinci madde dilde yapılması düşünülen reformu tartışmakta, on altıncı maddede özel girişimin toplumda itici güç olması gerektiği belirtilmekte, on yedinci maddede geleneksel değerlerin bırakılması yolundaki istekler tekrarlanmakta, on sekizinci maddede ise kanunlarda çağın gereklerine uygun reformların yapılması istenmektedir. (TDV İslam Ansiklopedisi, c. 5, s. 148-152) حالا عقللانماياجقميسڭز؟ كلداني قبيله سي آقشام اولوب بايرام يرندن پوتخانه يه  دوندكلرنده ، كوردكلري منظره  قارشيسنده  بيوك بر شاشقينلغه  دوشديلر. چونكه  بوراده  بيوك پوتڭ طيشنده كي پوتلرڭ هپسي بالطه  ايله  قيريلمشدي. بالطه  ده  او اڭ بيوك پوتڭ بويننده  آصيلي طورويوردي. ياپاندن تمامًا امين اولارق، ”بو ايشي ياپسه  ياپسه  آنجق ابراهيم ياپار!“ ديديلر. آردندن ده  همن ابراهيم عليه السّلامي بولديلر و ”بو ايشي سنمي ياپدڭ؟“ دييه  صورديلر. ابراهيم عليه السّلام اونلره ، ايچنده  بولوندقلري آيمازلقدن قورتاراجق شو جوابي ويردي: ”بيوك پوت، كنديسندن باشقه سنه  طاپيلسين ايسته مييوردي. بو سببله  ديگرلرينه  قيزغيندي. سز بوراده  دگلديڭز. فرصتدن استفاده  هپسني بالطه  ايله  پارچه لايوب بالطه يي ده  اوموزينه  آصمش اولابيلير. ايسترسه ڭز بر ده  كنديسنه  صورڭ! طورومي سزه  او آڭلاتسين!“ پوتپرست خلق، ”پوتلر قونوشماز!“ ديدي. بونڭ أوزرينه  ابراهيم عليه السّلام اونلره : ”او حالده ، ناصل اولور ده  كنديلريني بيله  قورويامايان شو عاجز وارلقلر، سزي قورور؟ حالا عقللانماياجقميسڭز؟“ جمله لريله  طوروملريني أوزتله مش اولدي. Hâlâ Akıllanmayacak Mısınız? Keldânî kabilesi akşam olup bayram yerinden puthâneye döndüklerinde, gördükleri manzara karşısında büyük bir şaşkınlığa düştüler. Çünkü burada büyük putun dışındaki putların hepsi balta ile kırılmıştı. Balta da o en büyük putun boynunda asılı duruyordu. Yapandan tamamen emin olarak, “Bu işi yapsa yapsa ancak İbrahim yapar!” dediler. Ardından da hemen İbrahim Aleyhisselâmı buldular ve “Bu işi sen mi yaptın?” diye sordular. İbrahim Aleyhisselâm onlara, içinde bulundukları aymazlıktan kurtaracak şu cevabı verdi: “Büyük put, kendisinden başkasına tapılsın istemiyordu. Bu sebeple diğerlerine kızgındı. Siz burada değildiniz. Fırsattan istifade hepsini balta ile parçalayıp baltayı da omuzuna asmış olabilir. İsterseniz bir de kendisine sorun! Durumu size o anlatsın!” Putperest halk, “Putlar konuşmaz!” dedi. Bunun üzerine İbrahim Aleyhisselâm onlara: “O hâlde, nasıl olur da kendilerini bile koruyamayan şu âciz varlıklar, sizi korur? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” cümleleriyle durumlarını özetlemiş oldu.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Belgedeki işaretli kelimeleri Latin harfli olarak boşluklara yazınız ve oradaki sıraya göre işaretlenmiş harfleri bir araya getirerek oluşacak cümleyi Osmanlı Türkçesiyle yazarak osmanlicadergi@gmail.com adresine en geç 25 Mart tarihine kadar gönderiniz. Gelecek doğru cevaplar içerisinden yapılacak kur’a ile 5 kişiye Deyimlerimiz ve Hikayeleri Kitabı hediye edilecektir.                      C E V A P             

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Çanakkale Şehitlerine Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.          Ç  Ö  Z  Ü  M      چاناق قلعه  شهيدلرينه  سنكه ، صوڭ اهل صليبڭ قيراراق صولتنى،شرقڭ اڭ سوكيلي سلطاني صلاح الدّيني،قيليچ آرسلان كبي اجلالڭه  ايتدڭ حيران...سنكه ، اسلامي قوشاتمش، بوغويوركن خسران،او دمير چنبري كوگسڭده  قيروب پارچه لادڭ؛ سنكه ، روحڭله  برابر كزر اجرامي آدڭ؛ سنكه ، اعصاره  كومولسه ڭ طاشاجقسڭ... هيهات،سڭا كلمز بو افقلر، سني آلماز بو جهات...اي شهيد اوغلي شهيد، ايسته مه  بندن مقبر،سڭا آغوشني آچمش طوریيور پيغمبر.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiCümle-i Tevhidiye-1
Beyt-i Berceste

Köşe Penceresi لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ده  شويله  بر مژده  واركه : حدسز حاجاته  مبتلا و نهايتسز اعدانڭ هجومنه  هدف اولان روح انساني، شو كلمه ده  أويله  بر نقطۀ استمداد بولوركه : بتون حاجاتنى تأمين ايده جك بر خزينۀ رحمت قاپوسني اوڭا آچار. و أويله  بر نقطۀ استناد بولوركه : بتون اعداسنڭ شرندن امين ايده جك بر قدرت مطلقه نڭ صاحبي اولان كندي معبوديني و خالقنى بيلديرر و طانيتديرر. صاحبنى كوسترير. مالكي كيم اولديغني، ارائه  ايدر. و او ارائه  ايله  قلبي وحشت مطلقه دن و روحي حزن المدن قورتاروب، ابدي بر فرحي، دائمي بر سروري تأمين ايدر.  لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُda şöyle bir müjde var ki: Hadsiz hâcâta mübtelâ ve nihâyetsiz a’dânın hücumuna hedef olan rûh-u insânî, şu kelimede öyle bir nokta-i istimdâd bulur ki: Bütün hâcâtını te’mîn edecek bir hazîne-i rahmet kapısını ona açar. Ve öyle bir nokta-i istinâd bulur ki: Bütün a’dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanın sâhibi olan kendi Ma’bûdunu ve Hâlıkını bildirir ve tanıttırır. Sâhibini gösterir. Mâliki kim olduğunu, irâe eder. Ve o irâe ile kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, dâimî bir sürûru te’mîn eder. (Osmanlıca Beş Risale, s. 13) 1. Beyit دست قدرتله یوغیكن عالمی وار ایلدككیمنی مسلم قلوب كیمنی كفّار ایلدك Dest-i kudretle yoğıken ‘âlemi var eyledünKimini Müslim kılub kimini küffâr eyledün Muhibbi  (5) * (Senden başka hiçbir şey yoktu, sadece sen vardın. Ey Kâdir-i Zü’l-celâl!) Kudret elinle (mu’cize-i kudret olan) âlemi var eyledin. (Bu meydan-ı imtihan-ı ins ve can’da) kimini Müslüman kimini küfür ehli eyledin. * Dest-i kudret: Kudret eli 2. Beyit توحید ایتمش جمله عالم توحیدی بیلندر آدمبو توحیدی انكار ایدن اوز جاننه دشمان ایمش Tevhîd etmiş cümle ‘âlem tevhîdi bilendir âdemBu tevhîdi inkâr iden öz cânına düşmân imiş Yunus Emre (7) * (Yüz bin dil ile gösterdikleri yüz bin bürhanla) cümle âlem tevhid etmiş, insan bu tevhide (imani bir tefekkürle) şahid olmakla insan olmuş.  (Kör olası dinsiz gözüyle) bu tevhidi inkâr eden, öz canına düşman olmuş. * Tevhid etmek: Allah’ın birliğini söylemek, Allah’ı birlemek (Vahdet: Allah’ın varlığının bir ve tek olması)  3. Beyit هویه واصل قیلور سنی آخرنظر لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ Hû’ya vâsıl kılur seni âhirNazar-ı lâ ilâhe illâllah Lami Çelebi (4) * Tevhid nazarı öyle bir rabıtadır ki (iman nuruyla bütün kâinatı ünsiyetli göstermekle kalmaz) Hû’ya (rahmet kapısından selametle, iman ile) ahirde ulaştırır. 4. Beyit سنڭ او ذات جمیلڭه برلگڭ دون و كونایدر جهانه بیان لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ Senin o zât-ı cemîlinle birliğin dün ü günİder cihâna beyân lâ ilâhe illâ‘llâh Zati (8) * (Hususen birtek çiçek gibi gayet muntazam ve mevzûn olarak zeminin yüzüne takılıp koparılan, konup kaldırılan her bir baharda) senin cemil olan zatın ve birliğin (cümle ins ve cine) tevhidi beyan eder. (Gün geçmez ki bu hakikate şahit olunmasın!) * Cemîl: Güzel 5. Beyit ايشيت كه نیجه ايدر ذرّه ذرّه هر موجودیر ایله كوكده عیان لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ İşit ki nice eder zerre zerre her mevcûdYerile gökde ‘ayân lâ ilâhe illâllah Ahmedi (2) * Zerre zerre her mevcud nasıl da yer ile gökte tevhidi ayân ediyor, (“Hak söyleyen ayetleriz.” nidasını) bir işit hele! * ‘Ayân: Açık, âşikâr, belli, gözle görülür (‘Ayn:  Göz) 6. Beyit غبار قلبی سیلر لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُقومز كوكلده كدر لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ Gubâr-ı kalbi siler lâ ilâhe illâllahKomaz gönülde keder lâ ilâhe illâllah Şeref Hanım (6) * (Tevhidi zikretmeklikle) kalbde (nokta nokta büyümeye meyyal) günah tozları ve gönülde (Malik-i Hakikinin kudretine istinad etmemekten ve rahmetini itham etmekten kaynaklanan) kederler mi kalırmış? (Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safayı bul.) * Gubâr: Toz, ince toprak 7. Beyit رسول اللّٰه علی یه آنی تلقین ایلمش بیلكوزم نوری چاليش توحیده چون نفعی جزیلدر Resulullah Ali’ye anı telkin eylemiş bilGözüm nûrı çalış tevhide çün nef’i cezîldir Kuddusi (3) * Resulullah Efendimiz (asm), Hz. Ali Keremullah-ı vecheye (ilmin kapısında) tevhidi telkin eyledi.  Ey gözümün nuru (sen de bunu kendine say) bil, ki (evvela) tevhide (iman ilmine) çalış. (Bu sa’yin seni iki cihanda mes’ud eyleyecek kadar) çok faydalıdır. * Cezîl: Bol, çokNef’: Fayda Kaynakça: BEDİÜZZAMAN, Said Nursi, (2007), Osmanlıca Beş Risale, İstanbul: Altınbaşak Neşriyat Divan-ı Ahmedi,  Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hamidiye, No: 1082 (v. 4B) Divan-ı Kuddusi, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, No: T 00366 (v. 22A) Divan-ı Lamii Çelebi, Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Manzum, No: 380 (v. 82A) Divan-ı Muhibbi, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, No: TY01976 (v. 3A)  Divan-ı Şeref Hanım,  İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, No: T 02808 (v. 2B) Divan-ı Yunus Emre, Milli Kütüphane, Yazmalar, No: A 5362/2 (v. 79A) Divan-ı Zati, (30A-161A arası der-kenar Şem ü Pervane) Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Lala İsmail, No: 443 (v. 35B / der-kenar) http://katalog.istanbul.edu.tr/ https://kulliyat.risale.online/ http://lugatim.com/ http://www.yazmalar.gov.tr/

İbrahim SARITAŞ 01 Ocak